18. Ulusal İnsan Yönetimi Kongresi

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, başka ülkelerle rekabet edebilmek için, vizyon sahibi olmak, hedef seçmek ve o hedefi gerçekleştirmek üzere birtakım projeler ve takdimler yapmak gerektiğini belirterek, '' Ama bu ülke (Türkiye), henüz, yenilik yapacak projeleri kaldırabilecek kadar olgun değil'' dedi.

18. Ulusal İnsan Yönetimi Kongresi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.10.2010 - 13:14

Türkiye Personel Yönetimi Derneği (PERYÖN) tarafından Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda 18'incisi düzenlenen ''Ulusal İnsan Yönetimi Kongresi''nde konuşan Dinçer, geçen yılki törende çalışma hayatına yönelik sorunları anlattığını ve bu konuşma yüzünden yıl boyunca eleştirildiğini söyledi.

''İnsandan Kültüre Kültürden İnsana'' ana temasıyla organize edilen kongrede, daha çok kültürün insan kaynaklarındaki önemine değinen Dinçer, Türk kamu idaresinin genel kültür yapısı ve çalışma hayatına etkileri konusunda birtakım tespitlerde bulundu.
Dinçer, kültür kavramına ait çok farklı tanımların olduğunu ifade ederek, ''Kültür, bir toplumun veya bir örgütün benimsediği hakim değerler demektir. Veya kültür, temel yapı ve politikalara rehberlik eden ana felsefe demektir. Bir topluma ait bireylerin inançlarını, değerlerini veya tutumlarını değiştirerek, o toplumun bir bütün olan kültürünü etkilemek, dolayısıyla yapısını, teknolojisini, süreçlerini, ilişkilerini yeniden düzenlemek mümkün müdür? Evet, mümkündür'' diye konuştu.

Türkiye'de son zamanlarda tartışılan en önemli konulardan birinin devlet yönetimiyle alakalı zihniyet değişimi üzerine olduğunu ifade eden Bakan Dinçer, bu tartışmaların devam etmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Ana kavramlardan birisi, devlet ve vatandaş anlayışı üzerineydi. Geleneksel anlamda devlet ve vatandaş ilişkisine baktığımızda şunu görüyoruz: Devlet, daha çok merkezde yer alan, varlığı kutsal olan ve vatandaşın da sorumluluklarıyla anıldığı bir ilişki sistemi. Bu tek güce dayalı bir yapıdır. Bu yapı, içerisinde daha çok insan kaynaklarının kendini geliştiremediği, otoriteye ve devlete bağlı olduğu ve her sorunun çözümünü de devletten beklediği toplum kültürünü oluşturuyor. Devletin merkezde olduğu ve kamu yararına dediğimiz fikrin devletin çıkarlarını korumaya yönelik olduğu bir yapıda, insanların, işadamlarının, çalışanların, aklınıza kim geliyorsa bütün organik yapının nasıl işlediğini anlatmaya gerek var mı? Halbuki tam tersi bir yapı oluşturulduğunda, şayet vatandaş odaklı bir yönetim anlayışına geçtiğinizde, insanların ne istedikleri, ne bekledikleri önem kazanmaya başladığında, onların beklentilerine göre hizmet tasarlamayı öne çıkardığınızda çok farklı bir kültüre geçmiş olacaksınız. İşte açık sistem olmanın önemli hususiyetlerinden biri de bu.''

Rekabet için hedef koymak gerekiyor

Vatandaşın temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu, devletin de bu hak ve özgürlüklerin önünü açması gereken bir kurum olduğu fikrinin Türkiye'ye çok zor girdiğini belirten Dinçer, vatandaşın sorumlu olduğu bir anlayıştan tam tersi bir anlayışa geçmenin çok sıkıntılı olduğunu kaydederek, ''Aylarca, 'vatandaşın hak ve özgürlükleri esastır' ibaresi yerine bunu yazdığımız için kamu yararı gütmediğimiz iddia edildi ve yapılan şeyin devlete zarar vereceği söylendi. Halbuki ben hala, devletin, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırması gereken bir kurum olduğuna, çünkü insanların doğduğu andan itibaren bu hak ve özgürlüklere sahip bulunduğuna ve bu hak ve özgürlükleri devletin onlara veremeyeceğine inanıyorum'' dedi. Yerleşmiş yönetim anlayışında, geleceğin önemli olmadığını ifade eden Dinçer, yönetimin daha çok günlük sorunlara odaklanmış ve geçmişe dönük bir bakış açısına sahip olduğunu söyledi.

Ömer Dinçer, geçmişe yönelik ve geçmişin devamı olan bir performans göstergesinin ön plana çıktığını belirterek, şöyle devam etti: ''Halbuki siz, eğer başka ülkelerle rekabet edecekseniz, bir hedefiniz olmalı. Vizyonunuza dayalı olarak, o hedefi gerçekleştirmek üzere birtakım projeler ve takdimler yapmalısınız. Ama bu ülke, henüz, özellikle yenilik yapacak projeleri kaldırabilecek kadar olgun değil. Çünkü yeni projeler, yeni riskler almayı gerektiriyor. Yönetim yapımız ise, asla risk almaya uygun bir tasarıma sahip değil. O zaman, müfettişler gelerek, sizi yeni projelerinizin eksikleriyle sorgulamaya çekebilir. Nitekim geçmişe dönük bakış açısı, hep geçmişin hesabını sordu. Erken uyarı sistemleri kurarak hata yapmayı önleyecek mekanizmaları üretmekte zorlandı.''

Esnek yapılar rekabete daha açık

Geleneksel yönetim anlayışında hiç ödüllendirmenin olmadığını, aksine hep cezalandırmanın söz konusu olduğunu anlatan Dinçer, ''Bu sebeple, geleneksel kültürün terk edilmesi, onun yerine daha modern, daha oturmuş ve daha rekabetçi bir yönetim kültürünün oluşturulması, belki de bu ülkenin en önemli ihtiyaçlarından birisi olarak karşımıza çıkıyor'' dedi. İşverenlerin çalışma şartlarındaki katılığı ortadan kaldırmamaları halinde dünya ile rekabet edemeyeceklerini ifade eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dinçer, şöyle konuştu:
''Eğer siz, günlük 3 saatlik, 5 saatlik çalışmalara izin veren bir düzenleme yapamazsanız, gençlerinizin işsizlik sorununu çözemezsiniz. İşçi maliyetlerinizi, işe giriş çıkışlardaki zorlukları ortadan kaldırmazsanız o zaman dünyayla rekabet edecek bir çalışma gücünüz olmayabilir. Katılımın ortadan kaldırıldığı ve esnekliğin sağlandığı bir yapının kurulmasına da ihtiyaç var. Ancak esnek yapılar çevredeki değişimlere uyum sağlayabiliyorlar. Mevcut dengelerin korunması geleneksel yönetim kültürü içerisinde çok önem kazanıyor. Başka bir ifadeyle, statükonun devamı, aslında birçok insanın koruduğu bir yapıya dönüşüyor. Halbuki statükonun devamı, rekabeti önlüyor. Başka ülkelerden veya başka örgütlerden geri kalmamızın ana faktörlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Statükonun yıkılması ve onun yerine yeni değerlerin değişen dünya şartlarına cevap verebileceği bir yapının ortaya konulması lazım.''

Geleneksel yönetim kültürünün yerine yeni kültürün oluşması için insanların birbirine güvenmesi gerektiğini belirten Dinçer, ''Toplumda insanlar birbirlerine güvenmiyorlarsa, devletle vatandaş arasında bir güven yoksa, o zaman, bu bahsettiğim yeni kültürü yaratmak hiç de kolay olmayacak. Yapılan eleştiriler, karşı çıkışlar, direnişler mutlaka ön yargılarla bezenmiş olacaktır ve hak etmediğimiz birçok korkuyu içimize salacaktır. Türkiye bölünüyor, Cumhuriyet tehlikede korkusu gibi, birtakım yersiz korkuları da atmanın yolu birbirimize güvenmekten geçiyor'' dedi. Bakan Dinçer'in ardından bir konuşma yapan Pegasus Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı da şirkette izledikleri insan kaynakları politikasını esprili bir dille anlattı. Kongre farklı salonlarda yapılan paralel oturumlarla devam ediyor.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler