'2010 yılı ihracatımız 105.3 milyar dolara ulaştı'

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, 2010 yılı ihracat rakamının dün akşam itibariyle 105.3 milyar dolara ulaştığını açıkladı.

'2010 yılı ihracatımız 105.3 milyar dolara ulaştı'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.12.2010 - 10:27

Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda düzenlenen İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu Üçüncü Toplantısı'na başkanlık eden Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, burada yaptığı konuşmada, "1 Aralık-9 Aralık tarihi itibariyle 9 günlük ihracatımız 3.1 milyar doları geçmiştir. Geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 27.8'lik bir artış söz konusudur. 1 Ocak-9 Aralık ihracat rakamlarına bakıldığında ihracatımız 105.3 milyar dolara ulaştı. Son 12 aylık ihracatımızda 112 milyar 216 milyon dolara yükseldi" diye konuştu.

'Büyüme rakamları beklentimin biraz altında'

Açıklanan büyüme rakamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakan Çağlayan, "Büyüme rakamları beklentilerin biraz altında oldu. Benim beklentimin, düşündüğümün altında bir rakam olmuştur. İlk 3 çeyrekte Türkiye 8.9 büyümüştür. Şimdi 2010'un son çeyreğinde sıfır olsa dahi büyüme oranımız yıl boyunca yüzde 6.5 olacaktır. 4. çeyrekte yüzde 3 büyüsek yıl boyunca büyümemiz 7.3 olacaktır. Orta vadeli program hedefimiz 6.8'di. Ben yine büyümenin yıl sonunda yüzde 7.5 olacağını düşünüyorum. Çünkü büyüme rakamlarının en büyük göstergesi ihracat rakamlarıdır sanayi üretimidir. Kapasite kullanım oranlarıdır" dedi.

İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu Üçüncü Toplantısı'nda konuşan Bakan Çağlayan, "Geride bıraktığımız iki yılda dünya ülkelerinin ekonomi ile ilgili bildiği her şeyi tekrar sınamak zorunda kaldığı bir süreçten geçtik. Bu süreçte ayakları yere sağlam basan ve oyunu kuralına göre oynayan ülkeler dolaylı yoldan ve daha hafif, diğer ülkeler ise doğrudan ve en sert şekilde krizin etkisinde kaldı" dedi.
 

'Kriz, dış ticaretin artırılması ile atlatılır'

Kriz karşısında açıklanan ekonomi politikalarının en önemli ortak noktasının dış ticaretin artırılması olarak karşımıza çıktığını ifade eden Bakan Çağlayan, "Dünyanın en önemli ekonomilerinin krizden çıkış için ihracatlarını artırmayı önemli hedef olarak belirlediklerini görüyoruz. ABD önümüzdeki 5 yılda ihracatını 2'ye katlamak hedefi koydu ve planlarını buna göre geliştiriyor. Dünyanın en büyük ekonomisi ihracatı büyümenin odağına yerleştirmişken, Türkiye'nin de yıllardır süregelen ihracata dayalı büyümesini öncelikli politika olarak belirlemesi kaçınılmazdır" dedi. Bugün gelinen noktada, dış ticarette geriye gidiş sürecinin durduğunu ve büyüme trendine tekrar girildiğini ifade eden Çağlayan, "Büyümenin eskiye nazaran yavaş olduğu ve toparlanmanın zaman alacağı aşikardır. Böyle bir ortamda, şüphesiz ülkemizin ihracatının artırılması en önemli önceliğimizdir. Nitekim son açıklanan TİM verilerine göre 2010 yılının ilk 11 ayında geçtiğimiz yıla göre ihracatımız yüzde 11 oranında artarak 102 milyar doları aşmış ve 2009 yılında gerçekleştirdiğimiz ihracat rakamını geçmiştir" dedi.

'Hedef 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat'

TÜİK tarafından açıklanan Ekim ayı verilerine göre ihracatın geçen yılın ilk on ayına göre yüzde 8.8 oranında arttığını ifade eden Çağlayan, "Dünya ekonomisinde gittikçe artan rekabet, en büyük ihracat pazarlarımızdan AB ülkelerinde yaşanan ekonomik sorunlar ve kurla alakalı sıkıntılı süreçlere rağmen bu başarıyı gösteren ihracatçılarımıza huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Hedefimiz büyük; 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat yapmayı, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda oluşturduğumuz girdi tedarik stratejisi, ihracata dönük üretimde daha etkin ve düşük maliyetli üretim için bir yol haritası oluşturacaktır. Bu sayede ortaya çıkacak eylem planları ile uzun vadede daha fazla katma değerin yurt içinde kalmasını sağlayacak nitelikte politikalar geliştirmeyi hedefliyoruz" şeklinde konuştu. Bakan Çağlayan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Stratejiler kapsamında ihracatçı sektörlerimizin temsilcileri ile birlikte Türkiye'de üretimin ve ihracatın ithal girdi bağımlılığının azaltılması, yurt içi tedarik imkânlarının değerlendirilmesi ve genişletilmesi, mutlaka dışarıdan ithal edilmesi gereken girdilerin daha ucuza ve rekabet gücümüzü destekleyen koşullarda tedarik edilmesi imkânları araştırılmaktadır."

 

'Hurdanın yurt içi arzının artırılması önemli'

Demir çelik sektöründe toplam ithalatın yüzde 40'ını gerçekleştiren firmalardan en büyük 11 tanesi ile yüz yüze, diğer önemli kullanıcı ve üretici firmalarla da detaylı görüşmeler yapıldığını ifade eden Çağlayan, "Bu görüşmelerin sonuçlarını sizlerle ikinci toplantımızda paylaşmıştık. Girdi Tedarik Stratejisi kapsamında incelenen ilk sektör olan demir-çelik ve madencilik sektörü, 6 Aralık tarihinde yapılan ve sektör temsilcilerinin katıldığı çalıştayda her yönü ile ele alındı. Çalıştayda çıkan sonuçlar bugün burada konuşulacak ve konu ile ilgili bir eylem planı oluşturulacaktır. Yapılan çalışmalar neticesinde, yalnız demir çelik ve demir dışı metaller sektöründe; (diğer tali nedenler yanında) düşük maliyetli yüksek miktarda enerji tüketimi gerektirmesinin etkisiyle yatırım yapılamayan 4 kalem ürünün (alüminyum, ferro alyaj, bakır izabe tesisi, elektrot) yıllık ithalat büyüklüğünün 3 milyar dolar olduğunu tespit ettik. Bu konuda neler yapabileceğimiz üzerinde çalışıyoruz" dedi.

Aynı çalıştayda Türkiye'nin demir çelik sektöründe en büyük miktardaki ithalat kalemi olan hurdanın yurt içi arzının artırılmasının önemini vurgulamak istediklerini dile getiren Bakan Çağlayan, "Bu kapsamda hem yerel yönetimler bağlamında neler yapılabileceğini, hem de atık yönetimi konusunda yerel yönetimlerin ne şekilde desteklenebileceğini ve yönlendirilebileceğini konuştuk. Bu strateji kapsamında yalnızca yurtiçinde değil yurtdışında da neler yapabiliriz konusunda çalışmalar yapıyoruz.Sürdürülebilir ihracat artışı için girdi tedarikinin güvenceye alınması çeşitlendirilmesi stratejik bir zorunluluktur. Nitekim, 12 Aralık Pazar günü Sahra-altı Afrika ülkelerine gerçekleştireceğimiz ziyaret girdi tedarik stratejimizin önemli bir ayağını oluşturmaktadır" dedi.

'Artık büyük satranç tahtası Afrika'da kuruluyor'

"Artık büyük satranç tahtası Afrika'da kuruluyor" diyen Bakan Çağlayan, "Çünkü, girdi tedariki açısından ABD ve Çin için de bu bölge büyük önem arz ediyor. Üretim için ihtiyaç duydukları hammaddeleri temin etmek ve sürdürülebilirliğini sağlamak adına bu ülkelere yatırım yapıyorlar. Bugün dünya nadir elementlerinin yüzde 97'sine sahip olan Çin hammadde ve girdi güvenliği için nasıl Afrika'da çok yönlü bir politika izliyorsa, Türkiye olarak bizim de bu büyük oyunda yerimizi daha da sağlamlaştırmamız gerekiyor" diye konuştu.
 

Türkiye'nin otomotiv sektörü toplam dış ticaret hacmi

Otomotiv üretiminin dünyada 20 ülkede konuşlandığını, 50 firma tarafından yapılmakta olduğunu ifade eden Bakan Çağlayan, "Bu üretimin yüzde 97'si hafif araçlardan oluşmaktadır. Türkiye de sahip olduğu avantajlar ile birçok uluslararası firmaya ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye'nin otomotiv sektörü toplam dış ticaret hacmi, 2009 yılında 26 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bunun 14.3 milyar dolarını ihracat oluşturmuştur. Sektör, 2009 yılında, tüketim ve yatırım mallarında sırasıyla 1.8 ve 2.6 milyar dolar fazla verirken, ara malında 2 milyar dolar açık vermiştir. Enerji hariç, ara malı ithalatındaki payı da yüzde 8.2 olarak gerçekleşmiştir" dedi.

TÜİK verilerine göre, 87. Fasılda motorlu kara taşıtları ve aksam parçaları ihracatının 2010 yılının ilk on ayında 11.4 milyar dolar olduğunu sözlerine ekleyen Çağlayan, "İhracatımızda öncü gösterge niteliği taşıyan TİM verilerine göre 2010 yılının ilk 11 ayında otomotiv sanayii ihracatı yüzde 15.9'luk artışla 15.7 milyar dolara ulaşmıştır. Temel amacımız Türk otomotiv sektörünün nihai ürünlerde elde ettiği ticaret fazlasını ara mallarında da elde edebilmesini sağlayacak politikalar ortaya koymak, kaynak kullanımında etkinliği ve verimliliği artırmaktır" diye konuştu.
 

'Çin'den sonra en çok ihracatını artıran ülke Türkiye oldu'

Otomotiv sektörünün son on yılına bakıldığında, Türkiye'nin toplam üretim olarak dünyada Çin'den sonra en hızlı büyüyen ülke olduğunun görüldüğünü ifade eden Çağlayan, "Hafif ticari araçlarda Türkiye, 1999-2008 döneminde üretimi en hızlı büyüyen ülke olmuştur. Aynı dönemde, ana sanayi ihracatına baktığımızda yine Çin'den sonra ihracatını en çok artıran ülkenin Türkiye olduğunu görmekteyiz. Yan sanayi ihracatında ise yüzde 24.9 büyüme ile yine üst sıralarda yer alıyoruz" dedi. Çağlayan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye, 2008 yılında, üretim olarak; hafif ticari araçta dünyada 7'nci, Avrupa Birliği'nde 2'nci; otobüste dünyada 6'ncı, Avrupa Birliği'nde 1'inci sırada yerini almıştır. 2009 yılında ise hafif ticari araç üretiminde dünyada 7'inci, Avrupa Birliği'nde 1'inci; otobüs üretiminde dünyada 9'uncu, Avrupa Birliği'nde 2'nci olmuştur. Bulunduğumuz noktayı korumanın ve daha ileri götürmenin zor ancak gerekli olduğunun bilincindeyiz. Otomotiv sektöründe yaşanan ve her gün daha çok artan rekabet, sektördeki yeni trendleri ve teknolojik gelişmeleri izlemeyi ve sektör ihracatının temelini oluşturan üretime dönük stratejilerin geliştirilmesine olanak sağlamayı gerekli kılıyor. Ülkemiz otomotiv sektörü, başarılarını sürdürmek ve daha yüksek noktalara taşımak için sektör gelişmelerini sadece izleyen değil, proaktif bir biçimde bizzat tayin eden bir hüviyete kavuşmak zorundadır. İlerleyen yıllarda, otomotiv sektöründe yaşanacak inovasyonun yüzde 80'inin elektronik ve gömülü yazılım kaynaklı olacağı beklenmektedir. Bu noktada, sektör özelinde yapılacak Ar-Ge çalışmalarına verilecek destekler büyük önem taşımaktadır."
 

'Ar-Ge'de altyapı için yatırım şart'

Ar-Ge kapsamında otomotiv sektörünün maliyetlerinde önemli yer tutan testler konusunda oluşturulacak altyapı yatırımları ile Türkiye'nin bir cazibe merkezi ve hizmet ihracat merkezi haline gelebileceğini ifade eden Çağlayan, "Ana sanayii ve yan sanayii ihracat potansiyeli ülkenin bölgesinde bir Ar-Ge ve test merkezi olma özelliği ile desteklenebilir. Diğer taraftan, global firmalar üretim yeri seçerken genel maliyetler, üretimde esneklik ve verimlilik kavramlarının yanında, yerlileşme oranı ile günümüz üretim süreçlerine uygun hızlı ve maliyetli tedarik imkanlarına dikkat etmektedirler. Otomotiv sektörünün rekabetçiliğinin artırılmasında bir diğer önemli unsur lojistik maliyetleridir. Sektörün 2015 yılı hedefi olan iki milyon araç üretimine ulaşılabilmesi için mevcut liman kapasitelerinin artırılmasının yanı sıra, üretim merkezi demiryolu-liman bağlantılarının özellikle kümeleşmenin yoğun olduğu yerlerde artırılması ve stratejik lojistik merkezleri ile desteklenmesi gerekecektir" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler