'2011'deki seçimlerde son kez milletvekili adayı olacağım'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bazı yerlerde hemen bakıyorsunuz, 'Başbakanım sakın siyaseti bırakmayın' deniliyor. Siyaset illa bir siyasi partinin çatısı altında yapılmaz ki. Çeşitli vakıflarda, derneklerde bu siyaseti yapabilirsiniz. Think thank kuruluşlarında bu siyaseti yapabilirsiniz. Bir medyanın içerisinde bu siyasete lojistik destek sağlayabilirsiniz'' dedi.

'2011'deki seçimlerde son kez milletvekili adayı olacağım'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.08.2010 - 06:46

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, memleketi Rize'nin Güneysu ilçesinde katıldığı ''Anadolu Soruyor'' adlı programda, uydudan yayın yapan bazı yerel televizyonların temsilcilerinin sorularını canlı yayında yanıtladı. Erdoğan, İnegöl ve Dörtyol'da meydana gelen olaylarla ilgili sorulan bir soru üzerine, bu iki ilçede meydana gelen olayların ''çok manidar'' olduğunu söyledi. Türkiye'de ne zaman bir kalkınma hamlesi ve gelişme başlasa bu tür olumsuz çatlak ve patlak seslerin olduğunun görüldüğünü belirten Erdoğan, bu süreçte seçilen yerlerin çok anlamlı olduğunu ifade etti. Buna dikkat etmek gerektiğini anlatan Başbakan Erdoğan, İnegöl ve Dörtyol'un muhafazakar ve göç alan yerleşim birimleri olduğuna dikkati çekti.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Orada duyguların istismarına gidilmiştir. Bunlar milli duygulardır. Bunlar tahrik edilmiştir. Bu tahrikten sonra da burada özellikle kimlerin bu işlerin içerisinde aktif rol oynadığına baktığımızda, bunların her zaman olduğu gibi yine malum çevreler tarafından tahrik edildiğini görüyoruz. Bunlar bizce malum olan, bilinen konulardır. Bizim en çok üzüldüğümüz nokta, olayların hemen ardından oralardaki hedef noktalar çok önemliydi. O da tabii Dörtyol'da Kürt kökenli vatandaşlarımızın dükkanlarının, işyerlerinin hedef alınması manidardır, benzer şeyin İnegöl'de olması manidardır. Bu tabii özellikle iktidarımızın hiç arzu etmediği ama hep endişe ile takip ettiği, izlediği bir süreçtir. Bizim bir defa şunu kabullenmek zorunluluğumuz var. Bu ülkede bizim medeniyetimizden, bizim dini değerlerimizden, kültürel değerlerimizden olaya baktığımız zaman bizde hiçbir zaman etnik milliyetçilik savunulmamıştır. Tam aksine biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı altında toplanmışız ve medeniyetimizin bize öğrettiği, hep 'yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevmektir. Yani biz kalkıpta Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Romanıyla, Boşnakıyla, Arnavutuyla bu ülkede hep biz biriz. Bütün içerisinde, birlikte yaşamışız. Hiçbir zaman bir ayrılığımız olmamış.''
 

Ramazan hassasiyeti

Bu olayları tahrik edenlerin iyi niyetli olduklarını düşünmenin mümkün olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu nedenle hep birlikte bu konuda tedbir alınması gerektiği üzerinde durdu. Bu işi sadece iktidarın çözebileceğini söylemenin yanlış olduğunu kaydeden Erdoğan, muhalefet partileri, medya ve akademik çevreler başta olmak üzere hep birlikte bu işin üzerine gidilmesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, er veya geç bu işi çözeceklerine inandığını dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, 12 Eylül'de halk oylamasına sunulacak Anayasa değişikliği ile ilgili sorulan bir soru üzerine, ''Bu Ramazan ayı içerisinde anamuhalefetle aslında bu tür bir olumsuz algılanabilecek bir diyaloğun içerisine girmek istemiyorum'' dedi. Ancak muhalefet partilerinin söyledikleri takip edildiğinde Anayasa değişikliğinin içeriğinin konuşulmadığını belirten Erdoğan, muhalefet partilerinin bu konuda bir şeyler geliştirmediğini söyledi.
 

'Hububat ihraç eden bir ülke konumuna geleceğiz'

Bir soru üzerine, Konya Ovası Projesi (KOP) konusunda takvimin işlediğini bildiren Başbakan Erdoğan, bir aksamanın söz konusu olmadığını ifade etti. KOP'un büyük bir proje olduğunu kaydeden Erdoğan, ''bu proje ile oradaki ovalar çok daha bereketli hale gelecek. Türkiye'nin hiçbir zaman inşallah hububat sıkıntısı söz konusu olmayacak. Artık bu konuda devamlı ihraç eden bir ülke konumuna geleceğiz. Bu proje sadece içeride değil, dışarıda da ciddi bir şekilde takip ediliyor'' dedi.

'İlla bir partinin genel başkanı olman şart değil'

AKP olarak milletvekillerinin en fazla üç dönem seçilmesi konusunda karar aldıklarını hatırlatan Başbakan Erdoğan, kendisinin de 2011'deki genel seçimde milletvekili adayı olacağını ancak daha sonraki seçimde aday olmayacağını söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bazı yerlerde hemen bakıyorsunuz, 'Başbakanım sakın siyaseti bırakmayın' deniliyor. Siyaset illa bir siyasi partinin çatısı altında yapılmaz ki. Yani siyaset partinin dışında yapılmaz mı? Çeşitli vakıflarda, derneklerde bu siyaseti yapabilirsiniz. Think thank kuruluşlarında bu siyaseti yapabilirsiniz. Bir medyanın içerisinde bu siyasete lojistik destek sağlayabilirsiniz. Yeter ki sizin böyle bir derdiniz, böyle bir aşkınız olsun. Eğer böyle bir aşkınız varsa bunu yaparsınız. Ben de bunu yapmakta da kararlıyım. Cumhurbaşkanlığı seçimi olayında, Dışişleri Bakanımızın Cumhurbaşkanı adayı olmasını ilan ettiğimizden birkaç gün sonra eski cumhurbaşkanlarımızdan birisi 'Cumhurbaşkanlığı eline gelmiş olan bir kimse, bu makamı elinin tersiyle itmez' dedi. Peki, şimdi biz bunu uyguladık. Uyguladığımıza göre, acaba ne değişti? Sağda, solda bazıları ileri geri konuşuyorlar. Yani yalan, dolan, şu, bu, falan, filan... İspatlıyoruz bazı şeyleri. Biz bunları ispatlaya ispatlaya geliyoruz. Şimdi biz bu 2011 olayını da ispatlayacağız. Niye? Arkadan gelenlerin önünü açmamız lazım. Yaptın 12 sene milletvekilliği, eğer yapabiliyorsan... Kardeşim, otur kazandığın tecrübeyi de ondan sonra da lojistik destek olarak ver. Bir dönem geçir, o hareket için gerekliysen ondan sonra tekrar gel. O ayrı mesele. Ama illa da gelmek şart değil. İlla da siyaseti orada yapmak şart değil. Bunu başarmamız lazım. Bunu göstermemiz gerekir. İlla bir partinin genel başkanı olman şart değil. Gel partinin yöneticisi ol. Bir başkası oraya gelsin.''

 

'Referandumda ilginç bir 'hayır' cephesi oluştu'

Erdoğan, ''Referandumda ilginç bir 'hayır' cephesi oluştu. Bu 'hayır' cephesinin oluşmasında bir siyasi mülahaza mı, yoksa başka bir anlam mı var?'' sorusu üzerine, ''Parlamentoda bir şer cephesi oluştuğunu'' ifade ederek, ''Bugüne kadar gerçekten hiç bir araya gelmemişlerdi. Ama ilk defa burada bir araya geldiler ve kulislerde de şunlar hep konuşuluyordu. Daha önce 'evet' vardı ama 'hayır' yoktu, 'ret' vardı. Bu defa ise 'hayır' cephesi olarak geldi. Tabi şerde hiç bir zaman ittifak etmez millet. Millet hep olumlu olanda, 'evet'te ittifak eder. Burada da gelinen nokta budur'' dedi.
 

CHP'nin çarşaf açılımı

CHP'nin ''çarşaf açılımı''na değinen Erdoğan, ''Gittiler çarşaflı kardeşlerimize rozet taktılar ve herkes çarşaf açılımını konuşmaya başladı. Kısa bir süre sonra otobüste çarşaflı bir kardeşimizi tekme tokat döverek otobüsten attılar. Ardından bir müddet sonra aynı şeyi Mersin taraflarında yaptılar. O ilk çarşaf adımını attıkları o ailenin ileri gelenleri istifa ettiler, çekildiler. CHP'nin bu noktadaki geçmişini iyi bilmediği için herhalde o kardeşlerimiz de böyle bir yanlışın içine düşmüş oldular'' diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''Başörtüsü sorununu ben çözerim'' sözlerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Peki arkadaş, sen 'bu işi çözerim' diyorsun da biz MHP ile birlikte parlamentoda üniversiteye giden başörtülü kızlarımızın eğitim özgürlüğüne yönelik 'onları bir anayasal teminat altına alalım' diye bir adım attık ve bu adım da parlamentodan 411 oyla geçti. Peki bunu Anayasa Mahkemesine CHP götürmedi mi? Peki sizin Kılıçdaroğlu olarak burada imzanız yok muydu? İmzanız vardı. Siz CHP'nin yetkili kurallarında görevli değil miydiniz? Görevliydiniz. Niye o zaman sesiniz çıkmadı? Şimdi nasıl hallediyorsun bunu? Bakın hemen susturuldu, hemen bir daha da konuşamadı dikkat edin. Konuşamaz. Niye? Genlerine işlemiş. Bizim derdimiz üzümü yemek, bağcıyla bizim bir işimiz yok. Ama bu bir eğitim özgürlüğüdür, gerçekten inanç özgürlüğüyle alakalı bir konudur. Böyle bir şeyin yapılması noktasında tabii ki böyle bir hak ve özgürlüklerde hep beraber olalım. Sen de ol, MHP de olsun, BDP de olsun, hep beraber olalım. BDP de ara sıra bu işleri konuşuyor. Hep beraber çözelim. Ama bunu kalkıp da bir istismar vesilesi yapmayalım.''

Bu konuda daha sağlıklı bir yaklaşımın içinde olmak gerektiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ben şu anda Anayasa metninin içine giremeyişlerini biraz da buradaki eksiklerinden görüyorum. Çünkü 'biz buna daldığımız anda hemen açıklar ortaya çıkacak, oradan vurulacağız' endişesini taşıyorlar. Onun için de şu maddelerin hiç birine girmediler. Niye girmiyorsunuz memur meselesine? Hadi 'toplu iş sözleşmesi' gel, konuşun bunları. Buna hayır diyebilirler mi? Onun için de konuşmuyorlar. Kadınlar, çocuklar, özürlüler, bireysel başvuru hakkı, ombudsmanlık, kamu denetçiliği, işçi sendikalarıyla ilgili, iki sendikaya üye olma meselesi... Bunlarla ilgili konularda konuşamıyorlar. Bu maddelerin hepsi, üzerinde çok tartışılan, çok konuşulan ve gerçekten modern ülkelerde ulaşılmış olan standartları, ileri demokrasi olarak ülkemizde de bir an önce elde edelim istiyoruz.''
 

'Yargıdaki kapalı sistemi kırma hareketimizi hazmedemiyorlar'

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ''İki madde hariç Anayasa paketinin tamamını destekleyelim'' sözlerini anımsatarak yöneltilen ''Aslında onlar da bir nevi bu maddelerin pozitif olduğunu ifade ettiler. Sadece iki maddeye karşı çıkıyorlar. Bunlar da yargıyı ele geçirme olarak değerlendiriliyor. Değerlendirmeniz nedir?'' sorusuna Erdoğan, bu yaklaşımı o zaman da samimi bulmadığı karşılığını verdi.

Erdoğan, şunları kaydetti: ''Çok enteresandır. Yargıyı ele geçirme diye ifade edilirse Türkiye'de yargıyı ele geçirme operasyonunu biliyorsunuz CHP yapmıştır. Kiminle? Mehmet Moğultay'ın Adalet Bakanı olduğu dönemde, Seyfi Oktay'ın olduğu dönemde. Bu dönemlerde, 3 ila 5 bin arasında yargıya bunlar eleman sokmuşlardır. Hatta Moğultay'a 'Siz kadrolaşma yapıyorsunuz' denildiği zaman da 'Ben kendi partili mi değil de MHP'nin o faşistlerini mi yargıya sokacağım?' diye ifadesi vardı. Şimdi bizim bu yargıdaki bu kapalı sistemi kırma hareketimizi, bu kast sistemini kaldırma hareketimizi bunlar hazmedemiyorlar. Çünkü bu kalkıyor. 'Öncekiler nasıl yaptılarsa aynı sistemle yargıya eleman alacağız' dedik. Tuttular dediler ki 'kamera koyacaksınız'. Nerede böyle bir şey olur? Kamerayla siz hiç mülakat yaptınız mı arkadaşlar? Yok. Bu kararı kim veriyor? Danıştay veriyor. Ondan sonra da geliyorlar bize aynı Danıştay, aynı Yargıtay 'eleman sıkıntımız var onun için milyonlarca dosya birikti' diyorlar. Siz bunu kendiniz yapıyorsunuz. Tabii ki birikir. İş yapmamak için her türlü şeyi yapıyorsunuz. Yani İzmir Alsancak limanıyla ilgili ihalede bizim 1,5 milyar dolar kaybımız olmuştur. Çünkü 30 ay ertelemişlerdir. Ama öbür tarafta Tam Gün Yasası ile ilgili bakanımızın basın açıklamasından hareketle 24 saatte karar vermişlerdir. Samimi değiller. ''

'Referandum milletin projesi...'

Erdoğan, ''Bir açıklamanızda 'eğer seçimlerde bu kadar hizmet yapmamıza rağmen bizi ikinci parti konumuna seçmenler sokarsa ben bırakırım' dediniz. Bu referandumla ilgili bir taahhüdünüz söz konusu olabilir mi? Eğer 'hayır' çıkarsa ne düşünürsünüz?'' şeklindeki soru üzerine Erdoğan, bu referandumun bir halk oylaması olduğuna işaret ederek, halk oylamasının AKP'nin bir projesi olmadığını söyledi. ''Bu halk oylaması tamamıyla milletin projesi. Şu anda bizimle beraber bu projede müşterek hareket eden siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri var'' diyen Erdoğan, Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisinin de ''evet'' kampanyası sürdürdüklerini anlattı.

Bunun dışında bir çok küçük çaplı seçime girmemiş siyasi partinin de ''evet'' dediklerini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bunlar aslında bizimle siyasi görüşleri örtüşen partiler veyahutta STK'lar değil. Dolayısıyla bunu birbirine karıştırmayacağız. Benim söylediğim 2011 seçimleriyle alakalıdır. 2011 seçimlerinde eğer benim partim seçimlerde ikinci parti çıkacak olursa (ki böyle bir şeyi hiç beklemiyorum inşallah) ben genel başkanlıktan ayrılırım. Niye? Birinci derecede partinin o konuma gelmesinden kendimi sorumlu tutarım. Partimde de organlarda da belki bir şeyler olabilir o ayrı mesele. Ama birinci derecede ben bunu ortaya koyabilmeliyim. Ve bununla da yine bir şeyi istiyorum. Türkiye'de bir şeylerin değişmesi, bir şeylerin anlaşılması lazım. Eğer batı toplumlarında bu yapılabiliyorsa, bizim de bunu yapmamız lazım. Yani şu koltuklara bizim çakılı kalmamamız lazım. Yani burada başarısız olduğu zaman bir adam gidebiliyor, bunu göstermesi lazım. Farklı şekillerde daha sonra hizmet imkanları doğabilir ama orada çakılıp kalma. Eğer seni getirecekse orası getirsin ama sen oraya çakılıp kalma. Bunun örneklerini ortaya koymamız gerekiyor.''

 

'Bu defa olay farklı şekilde değerlendirildi'

Bir gazetecinin, Yüksek Askeri Şura (YAŞ)'da önemli kararlar alındığını ve hükümetin inisiyatif kullandığını belirterek, ''Sivil-asker ilişkileri, sizin döneminizde rotasına giriyor mu? YAŞ'tan dolayı komutanlarda bir kırgınlık var mı?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, ''Herşey aslında, istenilen... Zaman zaman olmasa bile rotasındaydı. Ama bu defa olay biraz daha farklı bir şekilde değerlendirildi'' diye konuştu. Teamüllerin başka, yasaların başka olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Biz Türk Silahlı Kuvvetlerimizi teamüllerle yönetemeyiz. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kanunu vardır, yasası vardır ve Yüksek Askeri Şura bir istişari kuruldur. Bu istişari kurul bir karar alır ve bu kararı kime verir? Milli Savunma Bakanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı'na sunar. Milli Savunma Bakanı inha yapar, Başbakan imzasını atar, Cumhurbaşkanına sunar. Genelkurmay Başkanına gelince, Genelkurmay Başkanı konusu inhayı gerektirmez. Orada ise Bakanlar Kurulu kararını verir. Bakanlar Kurulu kararı Cumhurbaşkanına gider. Cumhurbaşkanı da Genelkurmay Başkanı ile ilgili kararını verir. Yani teamül vesaire falan bu tür şeyler çalışmaz. Yeri gelir teamülü kullanır. Bu da olur, olmaz diye birşey yok. Ama teamülün dışına çıkılmaz mı, çıkılır. Burada da tabii ki bu işin bedelini ödeyecek olan kamuoyunda, halk karşısında neresidir? Sivil yönetimdir, sivil idaredir. Dolayısıyla bu dünyada böyle, batıda böyle. Biz NATO ülkesiyiz, NATO ülkelerinin hepsinde böyle. Biz olması gerekeni yaptık. Biz generallerimizin kalkıp da 'şu şöyledir, bu böyledir' gibi, isimleri üzerinde herhangi bir spekülasyona girmeyi de istemeyiz. Bu konularla ilgili birşey varsa bu da zaten askeri yargı kendi içinde yapabileceği gibi ama sivil bir zeminde olmuş şeyler varsa sivil yargı yapması gerektiği şekilde yapar, yapması da lazım. Çünkü bu kurum şaibe kaldırmaz. Silahlı Kuvvetlerimizin şaibesiz bir şekilde geleceğe yürümesi lazım. Burada kimsenin bu kuruma şaibeler kondurmaya ya da şaibelerle dolaşmasına zemin hazırlamaya... Bu bizim için de geçerlidir, en üst rütbedeki Genelkurmay Başkanı'ndan altındaki generallere varıncaya kadar onlar için de geçerlidir. Bizim burada her zaman için Genelkurmay Başkanımızla ve generallerimizle el ele vermemiz lazım, dayanışma içinde olmamız lazım. Bu tür spekülasyonlara fırsat vermemek gerekir. Bu tür yanlışlar yapanlar varsa bunları da asla o kurumun içerisinde bırakmamız lazım.''

Bakan arkadaşlarına her zaman ''Kesinlikle böyle birşey yakaladığınız anda affetmeyeceksiniz. Hemen anında suç duyurusunda bulunun'' dediğini ifade eden Erdoğan, ''Yolsuzluğa karışmış, şuna karışmış, buna karışmış... Bu adamlar devletin içerisinde bulunamaz. Geldi mi önüne bilgi, hiç hafife alma, hemen incelet. Gerçekten doğru mudur değil midir? İncelet ve kararını ver'' diye konuştu. Bu yıl enerji soruşturmaları olduğunu ve halen hapiste olanlar bulunduğunu dile getiren Erdoğan, bu konuda suç duyurusunu bizzat kendisinin yaptığını kaydetti. Emniyette de benzer şeyler olduğunu anlatan Erdoğan, ''Emniyette yaptığını burada niye yapmıyor?'' diye eleştirildiğini söyledi. Silahlı Kuvvetlerin yasasıyla emniyetin konumunun ve yasasının farklı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bazı medya mensuplarının bunu karıştırdığını, yazılı ve görsel medyanın bu süreçleri daha hassas ve dikkatli takip etmesini istedi.

 

'Medyanın bu noktadaki tavrı bizler için çok önemli'

''Ülkede gerilim politikası oluşturuyor'' havasını vermemek için çok dikkatli ve titiz davrandıklarını ifade eden Erdoğan, ''umulmadık yerlerde umulmadık şeyler çıktığını'' söyledi. ''Türkiye'de siyasi iktidarları kimin belirlediğini 7,5 yıllık süre içerisinde çok yakından gördüklerini'' dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu açıklanan dosyalar, şunlar bunlar vs. Bunlar bir şeyi ortaya koyuyor. İktidarlar üzerinde kimlerin tasarrufta bulunma gayreti içerisinde olduğunu çok iyi gördük. Ama burada demek ki bir duruş gerekiyordu. Ben hep şunu söylüyorum: Medyanın bu noktadaki tavrı bizler için çok önemli. Bana da soruyorlar, 'yani bu medyanın ileri gelenler acaba derin devletin sesi mi?' böyle bir soru bana soruyorlar. 'Onu bilemem ama' diyorum ben de Anadolu medyasının derin milletin sesi olduğunu biliyorum. Şimdi derin milletin sesi olarak sizlerin üzerine düşen çok önemli bir görev var. Çünkü bu iş, bir millet projesi olarak takip edilirse biz bu işi çözeriz. Şu olay bir darbe anayasası. Ama öbür tarafta da milletin anayasası var. Bu milletin anayasasını savunacak olanlar sizlersiniz. Bugün bir kısım medya, şu anda hiçbir zaman bir araya gelemeyenlerle bir araya geldiler. Bugün CHP, MHP, BDP, o malum medya, hatta YARSAV falan... Bunlar bir araya geldiler. Şimdi ben YARSAV üyesi olan yargı mensuplarına nasıl güveneceğim, nasıl güvenebilirim? Çünkü açık, net kalkıp da iktidarı eleştiriyorsa hakaretler ediyorsa ben böyle bir yargı mensubuna nasılm güvenebilirim? Ben orada böyle bir oluşuma karşıyım. 'Efendim Avrupa...' Avrupa Birliğinin söylediği, tümünü kuşatan bir yargı birliğidir. Herkesin istediği gibi orada bir birlik kurması değildir.''

1980 öncesinde polis teşkilatının içinde Pol-Der, Pol-Bir gibi oluşumlar olduğunu belirten Erdoğan, ''En önemli kurumlarımızın içerisinde savaşlar oluyordu. Şimdi yargının içerİsinde böyle bir yere doğru gidiyoruz. Yargıtay binasının içerisine gidiyor dernek, orada açıklama yapıyor. Böyle saçmalık olur mu?'' diye konuştu.
 

HES'lerle ilgili tartışmalar

Başbakan Erdoğan, hidroelektrik santrallerine ilişkin tartışmalara yönelik soru üzerine, ''(Su akar Türk bakar) hep bu konuşulmuş. Ben diyorum ki 'Su akar Türk Bakar' ifadesini bir kenara koyacağız, artık 'Su akar Türk yapar' diyeceğiz'' dedi. Akarsuların daha önce değerlendirilmemesini eleştiren Erdoğan, bu nedenle yıllar boyunca susuzluk, enerji sıkıntısı yaşandığını vurguladı. Erdoğan, HES'lere yönelik olumsuz söylemleri eleştirerek, bugün açılışını yaptığı bir HES için 120 milyon dolar yatırım yapıldığını ve buradan önemli miktarda enerji üretimi sağlanacağını söyledi. HES'lerin vatandaşa daha iyi anlatılması gerektiğini belirten Erdoğan, sistemin suyun bol olduğu dönemlerde de taşkını önlediğini ifade etti. Şu anda sadece İyidere-İkizdere bölgesinde 22 HES çalışması olduğunu anlatan Erdoğan, ''Tabi bu çevreciler adı altında bazıları yargıya sürekli gittiği için, yargı da tabiİ her türlü müracaatı kendine göre değerlendiriyor. Müteşebbisler burada çok ciddi sıkıntı içindeler'' dedi.

Erdoğan, ''Arkadaşlarımıza söylüyorum. Bu hassasiyeti göstermemiz lazım, çevre katliamına asla fırsat vermememiz lazım. Yaz mevsimlerinde stok meselesini devreden sistemin çıkması lazım. Bunların o zaman gerekirse özel müfettişlerimizle teftişin yapılması lazım. Kendi başlarına bırakılmamalı. Bunların hepsini konuştuk ama buradan gelecek enerjiyi kaybetmememizde fayda var. Çünkü bundan ülkemiz ve bölgemiz kazanıyor. Bu kadar insan ekmek yiyor'' diye konuştu.
 

Çay ve fındık

Başbakan Erdoğan, çay ve fındık ile ilgili bir başka soru üzerine de ''Çay bizim dönemimizde yakaladığı ivmeyi hiç bir dönemde yakalamadı'' dedi. ''Özel sektörün ne fiyatına karışabilirim ne de 'çayı aldın, parasını niye ödemiyorsun' diyebilirim, böyle bir yetkim yok'' diyen Erdoğan, ''Bu çalışmanın içerisine partimden de giren bir arkadaşım oldu. Kendisini uyardım. 'Bizim böyle bir çalışmamız yok, bu senin özel bir çalışmandır. Kesinlikle böyle bir şey yapamayız. Gündemimizde de yok' dedim. Ondan sonra da sadece dedikodular geliyor ama kesinlikle iktidar olarak çay yasası diye bir çalışmamız yok'' diye konuştu.

Fındık konusunda da şu ana kadar ellerinden geleni yaptıklarını anlatan Erdoğan, gerekli destekleri verdiklerini, buna karşın ciddi maliyetler taşıyan çalışmalarının idrak edilemediğini söyledi. ''Biz bundan sonra kesinlikle devlet olarak fındık piyasasının içinde olmayacağız. Olmamız halinde başka bölgelerde bunun meydana getirdiği tahribatlar var'' diyen Erdoğan, Tarım Bakanlığı ve Fiskobirlik arasında yapılacak görüşme ve çalışmaların ardından fındıkla ilgili açıklamayı yapacaklarını duyurdu. Erdoğan, konuşmasının sonunda tüm vatandaşların Ramazan ayını kutladı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler