24 Kasım'da Öğretmenler ve Düşündüklerim...
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, Kırşehir Valisi’ne telgraf çekerek “İlinize öğretmen gönderiyorum. Onu karşılayınız” der. Ben bugün, bir yurt gezisinde çocukları için iş ve okul isteyen halka “Hiçbir şey olamıyorlarsa, öğretmen olsunlar” diyen dönemin başbakanını düşündüm.
1940’lı yıllar... 21 Köy Enstitüsü kurulmuş. Her birinin derslik, fırın, hamam, kitaplık, öğretmenevi, revir, uygulama okulu tamamlanmış, yolu yapılmış, suyu bağlanmış. Türkiye’nin yalnızca 9 köyünde elektrik varken, tümü elektriğe kavuşmuş...
Ben bugün, yolsuz, susuz, elektriksiz, okulsuz köyleri, öğretmensiz okulları ve okula gitmeyen çocuklarımızı düşündüm.
Yıl 1941... Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Savaştepe Köy Enstitüsü’ne gelir. Yolda karşılaştığı öğrencinin torbasında ne olduğunu merak eder.
Açılan torbadan ekmek, peynir, köfte, zeytin ve bakanlık klasiklerinden “Antigone” çıkar. İnönü, yanındaki paşaya, “Bak Paşa” der; “ekmeğin yanında kitap. Ne zaman yurttaşımız, ekmekle kitabı bir tutabilecek düzeye ulaşırsa, Türkiye o zaman gerçekten kurtulacaktır”.
Ben bugün, yozlaşan eğitim sistemimizin bizi getirdiği yeri düşündüm.
Yıl 1945... Öğretmen Nafiz Evren, “Öğrencilerimiz ekmek yer gibi, kitap okuyorlardı. Hatta köylerine izinli gidenler, dönüşlerinde arabaya verecekleri parayı kitaba verip, okula yayan geliyorlardı” diyor.
Bir başka öğretmen, “Çifteler’deki öğrencilerimizin okuma düzeyine yetişebilmemiz, önemli bir sorun oluyordu” diye konuşuyor.
Ben bugün, kitap vererek pencere açan basınımızı ve televole kültürüyle beslenerek pencereleri kapatan anlı şanlı medyamızı düşündüm.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, Kırşehir Valisi’ne telgraf çekerek “İlinize öğretmen gönderiyorum. Onu karşılayınız” der.
Ben bugün, bir yurt gezisinde çocukları için iş ve okul isteyen halka “Hiçbir şey olamıyorlarsa, öğretmen olsunlar” diyen dönemin başbakanını düşündüm.
Din derslerinin öğrencilere zorunlu olarak okutulduğu, edebiyat kitaplarının çağın gerisinden haber verip, mantık, sosyoloji derslerinin gereksiz sayıldığı, felsefe derslerinin ise zorunlu ders olmaktan çıkarıldığı, böylece yaşamı sorgulamanın ve akılcı düşünmenin önünün tıkandığı eğitim sistemimizi görünce...
Ben bugün, 1930’lu, 40’lı yıllarda felsefe kitabı yazan İçişleri Bakanı Emin Erişirgil’i, sosyoloji kitabı yazan Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak’ı, mantık kitabı yazan Maarif Bakanı Hasan Âli Yücel’i düşündüm. Ve bakanlarının kitap yazdığı Türkiye’yi, o kitaplarla aydınlanan-aydınlatan Cumhuriyet Kuşağı’nı ve 21 Köy Enstitüsü, 477 Halkevi, 4332 Halkodasıyla yapılanları ve başarılanları düşündüm.
Ben bugün, Anadolu’ya koşarak giden isimsiz kahramanları, ülkesinin kalkınma kervanına katılan Cumhuriyet öğretmenlerini düşündüm. Akşam yıkadığı çamaşırını sabah kurutup giyen öğretmen Mehmet Koç’u, cebine tebeşiri, sırtına kara tahtayı alıp, kahve kahve dolaşarak okuma yazma öğreten eğitimci Nazif Evren’i ve laik Cumhuriyetin sesini Denizli Kayabaşı’nda yükselten öğretmen Ali Karlık’ı düşündüm.
Ben bugün, geçirdiği kazadan sonra bastonla yürüdüğü için öğretmenlik hakkı elinden alınan “Öğretmenlik benim hayatımdır, hayatım çalınmış gibi, sınıfımı geri verin” diyen öğretmen Filiz Atacan’ı düşündüm.
Ben bugün, Iğdır 75. Yıl Yaycı İlköğretim Okulu 2. sınıf öğrencisi Ayşe’nin, şubat tatilinde kendisini almaya gelen olmadığı için ağlayarak öğretmenine; “Ben bu tatilde köyüme gitmeye çok hazırlanmıştım.
Harçlıklarımdan biriktirip, kardeşlerime kâğıt mendil ve bisküvi almıştım” şeklindeki yürek dağlayan sözlerini düşündüm. Ben bugün, okulları açık olmadığı halde her gün önlüklerini giyip, çantalarını alarak okullarına giden, “Belki bizi görünce okulumuz açılır” diyen Siverekli çocukları düşündüm.
Ben bugün;
Dünya pedagoji ansiklopedilerine “Türk Buluşu Kurumlar” olarak geçen,
Batılı bilim adamlarının doktora tezlerine konu olan,
UNESCO tarafından tüm geri kalmış ülkelere “Çağdaş Bir Kalkınma Modeli” olarak sunulan,
Mimari projeleri koruma altına alınan,
Kurtuluş Savaşı’nın ardından ikinci bir kurtuluş hamlesi başlatan Köy Enstitülerini düşündüm. Ve ulusal, toplumsal, sosyal, kültürel mücadelemizin sessiz kahramanlarına ve eğitim çınarlarına 24 Kasım Öğretmenler Gününüz kutlu olsun demek istedim.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu