400 milyon doların üzerinde yatırım bekleniyor

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, ''Eğer Türkiye dışa açılmamış olsaydı, bugün hala Mercedes fiyatına Murat 124'e biniyor olabilirdik'' dedi.

400 milyon doların üzerinde yatırım bekleniyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.11.2010 - 09:49

Ergün, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu'nda yaptığı konuşmada, ihracat kanallarının genişletilmediği takdirde, fiili üretiminin, potansiyel üretiminin çok aşağısında kalacağını belirtti. İletişimin ve ulaşım teknolojisinin bu derece geliştiği bir dünyada, ''İçimize kapanalım, kendi yağımızda kavrulalım'' deme şansının olmadığını dile getiren Ergün, şunları söyledi:

''İhracatı temel bir strateji olarak belirlemek, sanayimizin küresel rekabet gücünü artırmak ve yerli üretimin kalitesini üst seviyelere taşımak açısından da son derece önemlidir. Türkiye, özellikle 1980'li yıllardan itibaren dışa açık ve ihracata dayalı bir büyüme modeliyle hareket etmektedir. Bu strateji, sanayimizin bugün olduğu seviyeye ulaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Çok ciddi bir rekabet ortamına açıldık. Her zaman söylüyorum, eğer Türkiye dışa açılmamış olsaydı, bugün hala Mercedes fiyatına Murat 124'e biniyor olabilirdik.''

Ergün, siyasette ve ekonomide uzun yıllar devam eden istikrarsızlığın, sanayinin ve ihracatın yeterli seviyede gelişmesinin de önüne geçtiğini dile getirdi. 2002 yılından önceki Türkiye'nin, alternatif pazarların önemini kavrayamadığını, bir çok ülkeye sırtını döndüğünü ve Avrupa dışındaki pazarlarda önemli bir ticaret ağı kuramadığını anlatan Ergün, Türkiye'nin değil Güney Amerika ve Afrika gibi kıtalarla ticaret yapmayı, komşularıyla bile ticaret yapamadığını kaydetti.

Nihat Ergün, 2001-2008 döneminde, Türkiye'nin ihracatının yıllık ortalama yüzde 11,6 oranında arttığını dile getirerek, aynı dönemde, dünya ihracatının sadece yüzde 3,6, Avro bölgesinin ihracatı ise sadece yüzde 3 oranında arttığını anımsattı. Türkiye'nin, bu başarıya dinamik ve rekabetçi sanayi sektörü ile katma değer üreterek ulaştığını ifade eden Ergün, Türkiye'nin ihracatında yüzde 95'e ulaşan sanayi ürünleri yelpazesi olduğunu belirtti.

Ergün, 2008 yılından itibaren, dünya tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birine tanıklık ettiklerini ifade ederek, tüm dünyayı etkileyen bu çapta bir krizden kendilerinin de bir miktar etkilendiklerini, üretim ihracat ve istihdamda kayıplar yaşadıklarını söyledi. Türkiye'nin, krizden yapısal bir sorun yaşamadan çıkmayı başardığına işaret eden Ergün, Türkiye'nin kayıplarını telafi etmeye çok hızlı bir şekilde başladığını dile getirdi.

2011 ihracat hedefi

Ergün, ''Orta vadeli programda 2011 yılı ihracat hedefimiz 127 milyar dolar; ancak ben, dünyada ikinci bir dip yaşanmazsa, 2011 sonunda, 2008 rakamlarına yeniden yakalayacağımızı düşünüyorum'' dedi. 2002 ile 2009 yıllarının kıyaslandığında, Türkiye'nin ihracatının, Yakın ve Orta Doğu ülkelerine yüzde 458, Türk Cumhuriyetlerine yüzde 448, Afrika'ya ise yüzde 500 oranında artış gösterdiğini ifade eden Ergün, 2009 yılında dünya ticaretinin yüzde 11 oranında azaldığı bir ortamda, Türkiye'nin Afrika kıtasına ve bir çok komşu ülkeye yaptığı ihracatın arttığını söyledi.

Ergün, kendilerinin bu yeni pazarlara açılma stratejilerini ortaya çıkarmasalardı, krizin etkilerinin daha derinden hissedileceğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Böyle önemli bir konunun dahi siyasi istismar malzemesi yapıldığını, bizim bu gayretlerimizi 'bir eksen kayması' olarak niteleyenlerin çıktığını gördük üzülerek. Almanya İran'a, Fransa Suriye'ye ihracat yapınca eksenleri kaymıyor; ancak Türkiye komşularıyla ekonomik ilişkisini geliştirdikçe, ne hikmetse bizim eksenimiz kayıyor. Böyle bir anlayış kabul edilebilir bir anlayış değildir.

Üstelik Türkiye, sadece Ortadoğu'ya değil, dünyanın bütün coğrafyalarına açılım yapıyor ve yapmalıdır da. Yaz aylarında sayın Başbakanımızın Brezilya, Arjantin ve Şili gibi ülkelere yaptığı ziyaret sonrasında, bir siyasi parti lideri, 'senin haritada yerini bulamayacağımız ülkelerde ne işin var?' dedi. Türkiye'nin bu anlayışla bir yere varamayacağı açıktır, zaten özel sektörümüz de bu zihniyete kesinlikle sahip değildir.''

Kur sorunu

Bakan Ergün, ihracatçıların önemli sorunları olduğunu bildiklerini ve bu sorunları yakından takip ettiklerini dile getirerek, herkesin, bu sorunlara bir yerden yaklaştığını, bulunduğu konumun gereklerine uygun yorumlar yaptığını anlattı. ''İhracat denince, akla ilk olarak Türk Lirasının aşırı değerli olmasından kaynaklanan kur sorunu geliyor'' diyen Ergün, kurun ihracatçıları zor durumda bıraktığını, rekabet gücünü olumsuz etkilediğini bildiklerini söyledi.

Ergün, ''Ancak kur ile ilgili yapılacak düzenlemelerin, bazı konuları iyileştirirken, diğer bazı konulara zarar verebileceğini de dikkate almamız gerekiyor. İyi hesaplanması gereken bir mesele olduğunu söylemek istiyorum. Kurun rekabet gücümüzü olumsuz etkilediği çok açık bir gerçek olsa da, rekabet gücünü belirleyen tek parametrenin kur olmadığı da bir gerçektir. İşte bugün kur 15 gün önce 1 ay önce tartıştığımız noktada değil. Bizde merak etmeyin biz TİM toplantısına gelirken 1,50 olur dedik bakın 1,50 oldu'' diye konuştu.

Sadece kur ile ilgili tartışmalara odaklanmak, diğer parametrelerin es geçilmesine neden olacağına işaret eden Ergün, üretimin diğer maliyet unsurlarının, KOBİ desteklerinin, ihracatın finansmanının, yenilikçiliğin, teknolojinin, Ar-Ge'nin ve markalaşmanın ciddi bir biçimde masaya yatırılması gerektiğini vurguladı. Nihat Ergün, KOSGEB aracılığıyla KOBİ'lerin daha fazla ihracat yapmalarına yönelik programlar oluşturduklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

''KOBİ'ler ihracat yapmaya yönlendirilmeli ,desteklenmeli ve büyümeye en yatkın ekonomik unsurlar olduğu bilinmelidir. KOBİ'ler büyüme ihtiyacında oldukları için en riskli pazarlara girme cesareti gösteriyorlar. Onun için onların bilgilendirilmeye, desteğe ihtiyacı var. Bugüne kadar sağlamış olduğumuz desteklerle KOBİ'lerin 2,2 milyar dolarlık ihracat yapmalarını sağladık.

Son olarak, TİM;in de görüşlerini dikkate alarak, İhracat Kredisi Destek Programını ortaya koyduk. 23 Kasım'da başvurularını almaya başladığımız İhracat Kredisi Destek Programı'na bu sabah itibariyle 6 bin 500'e yakın işletme programa başvuru yaptı ve 1,2 milyar dolara yakın bir kredi hacmi oluşturuldu.''

KOSGEB aracılığıyla KOBİ'lere ihracat yapmalarına yönelik bir çok önemli destek sağladıklarını belirten Ergün, ancak bir çok işletmenin bu desteklerden ya haberdar olmadığını ya da yararlanamadığını söyledi. Ergün, Bakanlıktan bazı bürokratların Çin'e bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve orada önemli firmalarla temas sağladıklarını bildirerek, Çin'in bir tehdit olarak algılanmaması gerektiğini anlattı.

Çin'in türkiye ilgisi

Ergün, ''Arkadaşlarımız, yaptıkları görüşmelerde, Çin'in Türkiye'ye, özellikle de makine yedek parça sektörüne büyük bir ilgisi olduğunu tespit ettiler. Türk firmaları, Çin'de makine sektöründe yapılacak büyük bir fuara davet edildi. Mesela TİM ve KOSGEB arasında yapacağımız bir organizasyonla, bu fuara aktif bir şekilde katılabiliriz'' dedi.

TÜİK'in istatistiğine göre Türkiye'deki işletmelerin sadece yarısının, kendilerine ait bir web sitesi bulunduğuna değinen Ergün, yazılım sektörünün geliştiği ve bu konuyla ilgili maliyetlerin azaldığı bir dönemde, işletmelerin yarısının web sitesinin olmamasının, bilişim teknolojisine daha fazla eğilinmesi gerektiğini dile getirdi. Bakan Ergün, bakanlık olarak, önümüzdeki günlerde tüm sektörlerin temsilcileriyle ayrı ayrı ''yuvarlak masa'' toplantıları yaparak, istişare mekanizmasını daha etkin hale getireceklerini sözlerine ekledi.

Wikileaks belgeleri

Bir gazetecinin, ''Wikileaks internet sitesinin yayımladığı belgelerde Türkiye'ye ilişkin değerlendirmelere'' yönelik sorusu üzerine de Ergün, şunları kaydetti:

''ABD Dışışleri açısından çok önemli bir zafiyeti ortaya koyan bir manzara ile karşı karşıyayız. ABD diplomatlarının bulundukları ülkelerde birçok dedikodu mahiyetindeki bilgiyi rapor diye ülkelerine geçmiş olması da son derece manidar. Ayrıca tabii ki bazı istihbarat notları da var. O istihbarat notlarının da bu şekilde kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde tutulmuş olması ABD dış politikası açısından büyük bir zafiyetle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Bunun bizim ülkemizdeki siyasete, ülkemizdeki ekonomik gelişmelere, bölgedeki komşularımızla olan ilişkilere önemli oranda etkisi olacağını ben düşünmüyorum.

Burada ortaya konulmuş olan bazı unsurlar, herkesin basında, televizyonda veya başka yerlerde değerlendirdiği genel konulardan oluşuyor. Bir takım spesifik dedikodu niteliğindeki konularında ilişkilerde dikkate alınmasının yersiz olduğunu düşünüyorum. Belgeler bilinmeyen bir durumla karşı karşıya değil. Orada yazılanlar ve çizilenler Türkiye'nin tartıştığı konular. Dolayısıyla ABD İsrail veya bölge ülkeleriyle ilişkilerimizde yeni bir duruma işaret edecek bir gelişme o belgelerin içerisinde görünmüyor.''
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler