AB'den Erdoğan'a basın özgürlüğü yanıtı

Başbakan Erdoğan'ın Mart ayında başlattığı, "Muhalif gazeteci kapının önüne konulmalı mı" tartışması Avrupa Parlamentosu'nda soru önergesi konusu oldu.

AB'den Erdoğan'a basın özgürlüğü yanıtı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.05.2010 - 09:44

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP grup toplantısında sarf ettiği "Bir medya patronunun kendi gazetesinin yazarından, çizerinden, kendi televizyonunun sunucusundan benim gibi, sizin gibi şikayet etmeye hakkı yoktur. Gazetenin yayın politikasını sen belirliyorsun. O yayın politikasına uymayan adam orada nasıl oturur? Bir dükkân açıyorsun, şirket açıyorsun, şirketi batırmak için elinden ne geliyorsa onu yapan bir yöneticiyi orada tutar mısın? İyi çalışmayan bir tezgâhtarı orada tutar mısın? Hemen ertesi gün kapıya koyarsın" yolundaki sözleri gündem belirlemişti. Başbakan Erdoğan'ın sözleriyle muhalif gazetecilerin kovulmasını işaret ettiği öne sürülmüştü. Başbakan Erdoğan ise gazetecilerin atılmasını istemediğini ancak, gazete patronlarının bu kişilere söz geçirememekten yakınmamaları gerektiğini vurgulamıştı.
 

Komisyon Türkiye'de basın özgürlüğünü izliyor mu?

Tartışmalar üzerine Avrupa Parlamentosu'nda Belçikalı Bağımsız Üye Philip Claeys verdiği bir soru önergesinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "eşikte bekleyen ekonomik ve sosyal istikrarsızlık konusunda" Türkiye'deki medya patronlarına suçlamalar sıraladığını belirtmişti. Claeys önergesinde, "O'na göre hükümeti eleştirerek Türkiye'de istikrarsızlık yaradan gazeteciler işten atılmalı. Kendisi bunun yeterince sıklıkla yapılmadığından yakınıyor. Uluslar arası Basın Enstitüsü'nden bir temsilci, Hürriyet Daily News'e Mart ayının başında yaptığı açıklamada Başbakan'ın değindiği konuların Türkiye'de basın özgürlüğü üzerinde kaygı verici anlamları barındırdığını anlattı. Komisyon bu konulardan haberdar mı? Komisyon harekete geçmeyi düşünüyor mu? Bu olay Türkiye ile devam eden katılım müzakereleri üzerindeki etkisi ne olacak" dedi.
 

Basın özgürlüğü temel değer

AB Komisyonu'nun Genişlemeden ve Komşuluk İlişkilerinden Sorumlu Üyesi Stefan Füle ise önergeye verdiği yanıtta, "Komisyon ifade ve basın özgürlüğü konularını devamlı izlemektedir. 26 Mart 2010 tarihindeki son AB-Türkiye Ortaklık Komitesi toplantısı sırasında Komisyon, basın özgürlüğünün temel bir değer olduğunu ve ifade özgürlüğünün Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla uyumlu bir şekilde sağlanması için daha ileri yasal değişiklikler yapılmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır" dedi.
Stefan Füle, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin reformlar için güçlü bir araç olduğunu, katılım müzakerelerinin aday ülkelere kriterlerin karşılanması yükümlülüğü verdiğini belirtti. Füle, "Bunlar, Temel Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Nisan Hakları Mahkemesi'nin hukuku gibi temel haklara ilişkin Avrupa standartlarıyla uyumu içeriyor" dedi.
 

Kapının önüne koymuyorsan bana gelme!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2 Mart 2010 tarihinde AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada; bir medya patronunun kendi gazetesinin yazarından, çizerinden, kendi televizyonunun sunucusundan kendisi gibi ya da milletvekilleri gibi şikâyet etmeye hakkı bulunmadığını belirterek şu sözleri söylemişti:

"'Ben de gazetemin, televizyonumun yaptığı yayından memnun değilim ama ne yapayım elimden bir şey gelmiyor.' İnanın söyledikleri aynen bu. 'Ben gerilim istemiyorum ama gerilimi tahrik eden yayınlara da bir şey diyemiyorum' diyemezsiniz. O kadroyu sen oluşturuyorsun. Gazetenin yayın politikasını sen belirliyorsun. O yayın politikasına uymayan adam orada nasıl oturur? Bir dükkân açıyorsun, şirket açıyorsun, şirketi batırmak için elinden ne geliyorsa onu yapan bir yöneticiyi orada tutar mısın? İyi çalışmayan bir tezgâhtarı orada tutar mısın? Hemen ertesi gün kapıya koyarsın.

Efendim 'ama medyada basın dünyasında böyle değil' Nasıl öyle değil? Aynen öyle. Bunu geçmişten bu yana hep örneklerini gördük. Ama bunu değiştirip değiştirmeme, o sana ait olan bir şey. Onu bize sorma. Bizimle de gelip bunları konuşma. Bunları müteaddit defalar söylemişimdir; 'lütfen bizimle gelip bunları konuşmayın, bizden isim de istemeyin' demişimdir hepsine. Bugüne kadar hiçbir basın patronu kalkıp bana 'Başbakan şu yazarı at demiştir' diyemez. Gelsin benimle yüzleşsin. Çünkü o denli aşağılık oyunların, hesapların içine girmem. Onu başkaları yaptı, onu gitsinler başkalarıyla konuşsunlar. Bu arada gelip şikâyet etme. Dükkân senin dükkân, nasıl biliyorsan öyle yap. İşletme seni işletmen, nasıl bir yazarın, çizerin, sunucunun çalışacağını, medya kuruluşunu seçme hakkı, hepsi sana ait, yazarlara ait.''

Yazarların ve çizerlerin, genel yayın çizgisini beğenmediği bir yayın kuruluşuyla ilgili terkin hakkının olduğunu belirten Erdoğan ''Medya patronunun da yayın kadrosunu seçme, tasvip etmedikleriyle yolunu ayırma hakkı vardır. Ama bunu ben kalkıp da size 'onu at, bunu çıkar, berikini al' demiyorum ki. Siz patron olarak ortaya çıkan üründen memnun değilseniz o sizin sorumluluğunuz. Gelip de bana 'hem ağlarım, hem gülerim.' Yapma, öyle şeyler yapma" diye eklemişti.

Başbakan Erdoğan, yazarlarla, çizerlerle kişisel sorunu olmadığını, yapıcı eleştirilerden her zaman yararlandığını ifade etmiş, ön yargılı davrananları, bilir bilmez ahkâm kesenleri ciddiye almadığını, eleştiri kisvesi altında hakaret etmeye yeltenenleri de hukuka havale ettiğini söylemişti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler