Açılımın ardından ABD çıktı
Başbakan Erdoğan'ın yalanlamasına karşın ABD'de hazırlanan planla hükümetin "Kürt açılımı" arasındaki benzerlik dikkat çekiyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Buna Amerikan planıdır diyen alçaktır, namussuzdur” diyerek savunduğu “Kürt Açılımı”nın, Amerikan Dış Politikası Ulusal Komitesi’nin hazırladığı “PKK Planı” ile örtüştüğü ortaya çıktı. ABD Planı’nda “reformlar yapılmalı, af düzenlemeleri geliştirilmeli, bir aracı tespit edilmeli, altyapıya yatırım yapılmalı” gibi gerçekleştirilmiş veya gündemde olan açılımların yanı sıra “Ordu demokratikleştirilmeli, sopa ve havuç yöntemi uygulanmalı” gibi öneriler bulunuyor. Planda “yargının dönüştürülmesi, dini kısıtlamaların gözden geçirilmesi, koruculuğun lağvedilmesi” isteniyor.
Erdoğan’ın, önceki Amerikan Başkanı George Bush ile Washington’da 5 Kasım 2007’de yaptığı görüşmeden hemen önce, 15 Ekim 2007 tarihinde, Amerikan Dış Politikası Ulusal Komitesi Direktör Yardımcısı David L. Phillips tarafından hazırlanan “PKK’nin Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Topluma Entegre Edilmesi” başlıklı plan, AKP’nin “Kürt Açılımı”ndaki yol haritasını ortaya koyuyor.
Planda, mevcut durumun tespitinden sonra “Önümüzdeki Yol” başlığı altında, sonradan bir kısmı uygulamaya sokulan, bir kısmı da bugün gündemde olan 12 öneri yer alıyor. Raporda önce giriş olarak şu ifadeler kullanılıyor:
“Barzani ve Talabani PKK ile 12 aylık bir ateşkes oluşturulmasında etkinliklerini kullanmalılar. Bu Türkiye ile PKK arasında eldeki kâğıtların açılmasına yol açacak ve Türkiye’nin reformları gerçekleştirmesini sağlayacak bir soğutma dönemi yaratır. Türkiye bu dönemi, DTP’yi aracı olarak kullanmak suretiyle Silahsızlandırma, Dağıtma ve Entegrasyon şartlarını ortaya çıkarma dönemi olarak da kullanabilir. Türkiye’nin dostları, Güneydoğu’daki sosyo-ekonomik gelişmeye mali katkı ve AB üyeliğinde politik destek sağlayarak sürece katkıda bulunabilirler.”
Raporda şu önerilere yer veriliyor:
• Reformlar Yapılmalı: Türkiye’nin sivil anayasasının taslağının yapılması devam eden bir süreç. Bu arada, özellikle Türklüğü kötülemeyi ve devlet kurumlarını eleştirmeyi suç kabul eden Ceza Yasası’nın 301. maddesinin kaldırılması başta olmak üzere, yasal reformlar devam etmeli. Konuşma özgürlüğünü kısıtlayan ve Kürtleri hedef alan Ceza Yasası’nın 215, 217 ve 220. maddeleri ile çok geniş bir terorizm tanımı yapan Anti-Terör Yasası’nda da reform yapılmalı. Çok katı, hesap vermeyen ve derinden muhafazakâr olan yargının da dönüştürülmesi için önlemler alınmalı. Devletin sahip olduğu medyada Kürtçenin kullanılmasını içerecek şekilde kültürel haklar da genişletilmeli. Kamu eğitimi ve kamu hizmetleri de iyileştirilmeli. Dini özgürlüklere kısıtlamalar ve azınlık haklarının da üstlerinden yeniden geçilmesi gerekiyor.
• Ordu Demokratikleştirilmeli: Türkiye’nin kendi toprakları üstündeki terörist girişimlere karşı koymaya koşulsuz hakkı vardır. Ancak, güvenlik güçleri, evrensel hukuki ilkelere ve uluslararası insan hakları standartlarına uymak zorundadır. Türkiye’nin silahlı kuvvetleri, “demokratik ordu” gibi hareket etmelidir. Ne MGK, ne de silahlı kuvvetler toplu popülasyon transferlerine ya da düşmanın yararlanmasını önlemek için bütün ürün, kaynak ve tesisleri yok etme politikasına göz yummamalıdır.
• Irak’ın Egemenliğine Saygı Duyulmalı: Türkiye kendi ulusal çıkarlarına, Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG) ile kooperasyon (eşgüdüm) yaparak ulaşabilir, PKK’yi baskı altına almak için Irak Hükümeti ile beraber çalışabilir. Türkiye’nin Tak Tak petrol sahalarında çok güçlü ekonomik çıkarları vardır ve ciddi miktarlarda enerji ulaştırma ücreti almaktadır. Kuzey Irak’taki ekonomik gelişmeden en önde yararlanacaklar arasında Türk inşaat firmaları da bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye, Iraklı Türkmenlerin haklarını koruyan ve Türkiye ile gittikçe daha şiddete açık ve İslamlaşan Irak ile arasında bir tampon bölge oluşturacak laik, Batı’ya dönük Irak Kürdistanı devletini memnuniyetle karşılayacak noktaya gelebilir. Son olarak da Türkiye, Kerkük’ün Bölgesel Kürdistan Hükümeti’ne katılımını önleyecek çabalardan vazgeçmelidir.
• Af Düzenlemeleri Geliştirilmeli: AKP iktidara geldiğinde ve Abdullah Gül başbakanken, ulusalcılar ve ordu, hükümetin “pişmanlık planı”nı engellemek için müdahale ettiler. Şimdi AKP’nin son seçim başarısından, PKK’nin silahsızlaşmasına ve dağıtılmasına ikna etmesine yardım edecek şekilde gizlice bir af anlaşması oluşturmak üzere faydalanmasının zamanıdır. Öncelik PKK’ye 2002’den sonra katılanlarda olmalıdır. Komuta sorumluluğu olmayan seviyeler bir sonra gelmelidir. Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan 134 kıdemli komutan af kapsamına alınmamalı, ancak Irak dahil, bulundukları ülkelerde sığınma hakkı için başvuruda bulunabilmelidirler. Kullanılan terminoloji kritik olacaktır: “Genel af” (Türkçesi veriliyor) ifadesi çok ihtilaflıdır. Yerine “Topluma kazandırma” (Yine Türkçesi ‘Topluma kazanma’ olarak veriliyor) ifadesi Silahsızlanma, Dağıtma ve Entegrasyon için daha tatmin edicidir.
• Türkiye-Kürdistan Bölgesel Hükümeti Ortaklığı Kurulmalı: Türkiye ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti eninde sonunda vazgeçilmez ortaklar olacaklardır. Şimdilik ortak alanları belirleyerek ve güven yaratarak gerginlikleri azaltabilirler.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti