'Açlık grevlerinde ölüm olursa sorumlusu hükümettir'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cezaevlerindeki açlık grevleriyle ilgili olarak, "Cezaevlerindeki bir yurttaş yaşamını yitirse, bunun sorumlusu hükümettir" dedi.

Yayınlanma: 05.11.2012 - 10:41
Abone Ol google-news

İstanbul'da Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleriyle bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hükümetin, 2023 yılında Türkiye'yi ilk 10 ekonomi arasına taşıyacak politikaları üretmekten aciz olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Tam tersine ilk 20 ekonominin dışına çıkabiliriz" dedi. Türkiye'nin 1987'de ilk 20 arasında 14.büyük ekonomi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu yapının düzeltilmesi gerektiğini, ilk olarak reel ekonominin finansın üzerine çıkartılması gerektiğini vurguladı.

 

'Neredeyse göbek atacak'

Kılıçdaroğlu, finans sektörünün, reel ekonomiyi desteklemesi gerektiğini ifade ederek, "Ekonomi politikasını bunun üzerine inşa edemezseniz, Türkiye sadece spekülatörlerin para kazandığı bir ülke olur. Üretmeyen bir toplumun dinamizm kazanması, güçlü olması mümkün değildir" diye konuştu. Hükümetin ekonomi politikalarını da eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "ABD merkez Bankasını, trilyonlarca dolar basıp, dünyaya dolara boğmasının temel nedeni, ABD ekonomisin üreten ekonomi haline getirmektir. Ama ekonomiden o kadar habersiz bir başbakanımız var ki TL çok değerlendi diye neredeyse göbek atacak. Niye Amerikalılar, Amerikan dolarının değerini düşürüyorlar. Bu gerçeği halen kavrayamamış bir ekonomi yönetimi var. Teşvik politikalarınızın tümümü reel ekonomi üzereni inşa edeceksiniz. Ama o teşvik politikalarını reel ekonomi üzerine inşa ederken, Türkiye'yi, bilgi toplumuna taşıyacak sektörlere öncelik, öncülük vereceksiniz."

 

'Başbakan'a çağrıda bulundum'

Kılıçdaroğlu, bir araya geldiği EGD üyelerinin sorularını yanıtladı. Cezaevlerindeki ölüm olaylarının hatırlatılması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin demokrasilerde, bedenini ölüme yatırmasını istemediklerinin altını çizdi. Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da ve İzmir'de de açlık grevlerini bırakmaları çağrısında bulunduklarını hatırlatarak, şunları söyledi: "Talepleri var. Bu talepleri değerlendirecek olan ana muhalefet partisi olarak biz değiliz. Çünkü biz icra makamında değiliz. Değerlendirecek olan icra makamı konumunda olan hükümettir. AKP'dir. Ama ben, Sayın Başbakan'a şu çağrıda bulundum. 'Açıklık grevleri dolayısıyla, olayı gerginleştiren bir söylem geliştirmeyiniz, daha yumuşak bir üslup kullanınız' diye, çağrıda bulundum. Artı, kişileri zorla açık grevine teşvik etmek, 'Siz de açlık grevi yapın' demek o da doğru bir davranış değildir. İnsan bedeni üzerinden siyaset yapılmamalı."

'Ana dile Türkiye hazır değil'

Kendilerinin ana dil konusunda görüşlerinin belli olduğunu yineleyen ve "Ana dilini herkes öğrenebilir" diyen Kılıçdaroğlu, "Üzerindeki yasağın kalkmasıyla ilgili kanun teklifini veren biziz, ana dil eğitimi konusunda Türkiye'nin hazır olmadığı kanısındayız. Bunu biz pek çok yerde dile getirdik. Eğer cezaevinde herhangi bir yurttaş yaşamını yitirirse, bunun sorumlusu hükümettir. Neden? İster tutuklu, ister hükümlü olsun, bir kişi cezaevine konulduğu andan itibaren onun can güvenliğinden hükümet sorumludur. Hükümet, sorumluluğunun farkında olmalıdır" şeklinde konuştu.

'Aziz Yıldırım'a milletvekili adaylığı teklifini ilk kez duyuyorum'


Kılıçdaroğlu, Aziz Yıldırım'ın CHP'den milletvekili adaylığına ilişkin bir soru üzerine, "Sayın Aziz Yıldırım'a milletvekili adaylığı teklifini ilk kez duyuyorum. Ben ilk kez duyuyorum böyle bir şeyi. Çünkü, ortada bir seçim yok. Kendisini ziyaret ettim. Uğradığı haksızlık nedeniyle 'geçmiş olsun' dedik o kadar. Onun dışında bir görüşme olmadı zaten" dedi.

 

'10 Kasım'da  yasak getirilirse yine gideceğim oraya'
 

Türkiye ekonomisine yaptığı değerlendirmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "10 Kasım'da Anıtkabir'de olacak mısınız?" şeklindeki bir soruya, "Ulus Meydanı'na gitmemin nedeni, yasaklandığı içindi. Yasağı kabul etmeyiz. Bayram kutlamasının yasağını kabul etmeyiz. 10 Kasımda da yasak getirilirse, yine gideceğim oraya. Yasak gelmezse, zaten vatandaşlarımız gidiyor" diye yanıtladı.

 

'Bizim yapacağımız şoförü değiştirmek'

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ekonomide "Gaz-fren" tartışmasını nasıl değerlendirdiğini sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Gaz-fren konusunda, eğer birisi, 'gaza bas' diğeri 'frene bas' diyorsa, bizim yapacağımız şoförü değiştirmektir. Doğrusu budur. Şoförün değişmediği ortamda ister gaz, ister fren sonunda seni götürüp bir tehlikeli ortamın içine sokar. Toplumun şoförü değiştirmesi lazım. Daha dengeli, daha tutarlı bir yapının olması lazım" diye konuştu.


'KOBİ'leri teşvik edeceğiz'

Kılıçdaroğlu, Türkiye ekonomisine ilişkin yaptığı değerlendirmenin ardından üyelerin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, KOBİ'lere yönelik bir çalışmaları olduğunu ve bu konuda bir projelerinin de bulunduğunu açıklayarak, bu projelerini şöyle açıkladı: "KOBİ'ler, ödedikleri sosyal güvenlik ve vergi miktarı kadar bir krediyi sıfır faizle alacaklar. Bizim projemiz bu. 100 TL vergi ve sigorta primi ödemişse, ona bankadan 100 TL kredi verilecek. Sıfır faizli. Bunu birden fazla nedeni var. Bir, istihdam yaratacağız. İki, kaçağı önleyeceğiz. Üç, kayıt dışı istihdamı önleyeceğiz. Dört, KOBİ'leri teşvik edeceğiz. Beş, bundan zararlı çıkmıyoruz. Devlet olarak da zararlı çıkmıyoruz. Bu projemiz bütün KOBİ'lere duyuruldu, biliyorlar. Kitapçığını da hazırladık gönderdik, ancak yeteri kadar yankılanmadı. Onu da belirtmiş olalım".

 

'Türkiye'nin barışa ve huzura ihtiyacı var'

Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin "İzmir'de, 'Türkiye ekonomisini aile ekonomisine belirtmişsiniz ve 'Bir ailede eviniz, yazlığınız daireniz olabilir, ancak o ailede huzur yoksa, mutluluk yoksa o evlilik sorunludur yürümez' demiştiniz. Burada şöyle çarpıcı bir örnek vermiştiniz. Evet, Türkiye'nin ekonomisi sağlam ama Suriye örneği ve dış politikadaki o sorunlardan bahsederek, ' İç huzurunuz yok, mutluluğunuz yok dolayısı ile bu evlilik sorunlu bir evlilik demiştiniz. Bugün ortaya koyduğunuz bir tablo var ve ekonomik anlamda sorunlu bir tablo. Bu bir çelişki değil mi. Bunu nasıl yorumlamak lazım?" yönündeki bir soru üzerine, şu yanıtı verdi: "Hiçbir yerde, hiçbir zaman 'Türkiye ekonomisi sağlamdır' demedim. Kusura bakmayım. Nereden çıktı bu? Hem sağlam diyeceksin, hem de bu kadar eleştiri. Yok ki öyle bir şey. Şunu söyledim ben İzmir'de. 'Rahat olabilirsiniz, geliriniz olabilir. İyi para kazanabilirsiniz. Yazlığınız, yatınız olabilir ama ülkede huzur yoksa, o paranın hiçbir anlamı yoktur. Bu ülkenin huzura, barışa ihtiyacı var. Huzur ve barış ortamında kazanılan paranın daha büyük anlamı var'. Bunu söyledim. Yine aynı şeyi söylüyorum. Türkiye'nin barışa ve huzura ihtiyacı var."

 

'Somali gündemimizden çıkmış değil'

Somali'nin gündemlerinden neden düştüğünün sorulması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dikkatini çekmek için Somali'ye gitmeye çok önceden karar verdiklerini, orada bir insanlık dramı olduğunu söyledi. Bu konuda Dışişleri Bakanlığı ile görüştüklerini ve görüşmeden sonra hükümetin haberi olduğunu ve hükümetin ise kendilerinden önce açıklama yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, "Biz daha önce bu kararı aldığımız için gittik tabii. Hükümetin de gitmesi, bizim de gitmemiz çok iyi. Herhangi bir itirazımız yok. Niye gittiniz diye bir sorunumuz da yok zaten. Gördüğümüz tablo şu orada. Gerçekten bir insanlık dramı yaşanıyor. BM Yardım yapıyor. BM yetkilileri sorunun aşılması için bize brifing de verdi. O sorun büyük ölçüde devam ediyor. Elbette gündemde tutulması lazım. Kızılay sürekli yardım yapıyor. Dolayısı ile bizim ilgi alanımızdan çıkmış değil. Arkadaşlarımız Dış İlişkilerden sorumlu arkadaşlarımız gerekli dikkati, izlemeyi yapıyorlar" diye yanıtladı.

 

'Sendika eleştiriyi gazetelere ilan vererek yapıyorsa, o sendika bitmiştir'

İş güvenliği konusunda CHP'nin çalışmalarına ilişkin olarak Kılıçdaroğlu, "Şunu bir grup toplantısında söyledim. 'Türkiye'nin en büyük sendikası, eleştiriyi gazetelere ilan vererek yapıyorsa, kimse kusura bakmasın o sendika bitmiştir. Beğenmediği bir düzenleme olacak, gazetelere tam sayfa ilan verecek, 'ey hükümet lütfen bunu yapma' diyecek. O da yapacak. O da yerinde oturacak. Kimse kusura bakmasın. Bunlar sendika falan değiller" eleştirisinde bulundu.

 

'İşçinin aidatından kimse altına lüks araba almamalı'

İşçinin sırtından kimsenin geçinmemesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, eleştirilerini şöyle sürdürdü: "İşçinin aidatından kimse altına lüks araba almamalı. Sendika ağalığına, grup başkan vekiliyken de genel başkanken de her zaman karşı çıktım. Bunu söylerken de altını özenle çizdiğim bir şey daha var. Hiçbir sendika ücret sendikacılığı yapmamalıdır. Sendikanın görevi aynı zamanda işçilerin olduğu kurumun ya da fabrikanın yaşamasını sağlamaktır."

 

'O konseyi o zaman kapatsınlar'

Kılıçdaroğlu, işçilere sitem etme hakkına sahip olduğunu, çünkü sosyal demokrat bir parti olduklarını, işçilerin sorunları ile birebir yakından ilgilendiklerini kaydederek, "Ben isterdim ki ekonomik sosyal konseyin toplanmasını, Türk-İş'in sayın genel başkanı istesin. 'Ey hükümet niye toplanmıyorsunuz?' desin. Siz yasa götürüyorsunuz, ekonomik sosyal konseyde görüşülmüyor. Niçin? O konseyi o zaman kapatsınlar" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, "İşgücü piyasasıyla ilgili çok ciddi düzenlemeler var. Hak kayıpları söz konusu. THY bireyine malum bir gecede bir şey çıktı. Bu konuda CHP nasıl çaba gösteriyor, nasıl bir düzenlemeden yanı?" soru üzerine, "Milletvekili arkadaşlarım görüşmeleri yaptılar. Önemli bir noktaya geldiler. Mahkemeden çıkacak kararı bekliyoruz ve sanırım sorun büyük ölçüde çözülecek. Yaptığımız girişimler eğer olumlu sonuç verirse, sorun büyük ölçüde çözülecek. Bunun sözünü arkadaşlarım aldılar" diye yanıtladı.

 

'AKP deyince ilk aklıma gelen yolsuzluklar'

Kılıçdaroğlu, "10 yıllık AKP iktidarı deyince aklınıza ilk gelen nedir?" sorusuna ise, "Samimi söylüyorum, aklıma ilk gelen yolsuzluklar. Hesap vermeyen bir yönetim. Aklıma ilk gelen bu. İnançları sömüren, toplumun değer verdiği bütün değerleri kendi siyasal iktidarı için acımasızca sömüren bir iktidar görüyorum" diye yanıtladı.

 

'Türkiye, Çin ve Hindistan'ı yakından izlemeli'

Dünya ekonomisinde yaşanan kriz konusunu da değerlendiren Kemal Kılıçdaroğlu, ABD ile Çin, Hindistan ekonomisi arasında bir çatışma olduğunu, Çin'in hemen hemen hiçbir ülkenin tahmin etmediği boyutlarda hızla büyüdüğünü söyledi. ABD ekonomisi ile Çin ekonomisi arasında müthiş bir bağlılık olduğu değerlendirmesinde bulunan Kılıçdaroğlu, "Çin'in olağanüstü birikimleri Amerikan bankalarında duruyor. Dolayısı ile iki ekonomi birbirine bağımlı. Çin üretime önceliğe, teknoloji, bilgi toplumuna ulaşmak için olağan üst çaba harcayan planlı bir ekonomi. Ürettiğini tüketemem gibi bir sorunu yok. Maliyetleri düşük. Çin'in eleştireceğimiz ana noktası demokrasi. Orada işçi hakları gelişirse maliyetlerin de yükselebileceğini kabul etmemiz lazım. Hindistan'da olağan üstü gelişiyor. Dolayısı ile bu iki ekonomiyi Türkiye'nin yakından izlemesi lazım" diye konuştu.

 

'AB konusunda AKP iktidarı, sınıfta kalmış öğrenci gibi'

Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusuna da değinen Kemal Kılıçdaroğlu, "AB konusunda AKP iktidarı sınıfta kalmış bir öğrenci gibi. AB ile ilişkiler neredeyse kesilmiş" benzetmesinde bulundu. Türk işadamlarının Rusya'da ise çok güzel yatırımları olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, iş adamlarına aynı alanlara aynı şekilde Çin ve Hindistan'da da girmeleri tavsiyesinde bulundu.

 

'TİM kayıtlarında da yok'

İran'a doğalgaz ve petrolün parasının altın olarak ödendiğini belirten Kılıçdaroğlu, hükümetin önce bunu reddettiğini, gerçeğin ise bu olduğunu ve bunun bilinen bir gerçek olduğunu söyledi. Bunu Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) de kendi kayıtlarında ihracat olarak göstermediğini, Merkez Bankası'nın gösterdiğini açıklayan Kılıçdaroğlu, "Amerika ile İran arasındaki çatışma, İran'a uygulanan ambargo altını daha cazip hale getiriyor. Dolayısı ile altın olarak bedel ödeniyor. Bizim kamu bankaları üzerinden ödeniyor" diye konuştu.

 

'Borsanın yüzde 50'sinden fazlası yabancıların elinde'

Borsanın yüzde 50'sinden fazlasının yabancıların elinde olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Eğer siz 10 ayda yüzde 46 gibi olağanüstü bir karı, yabancı portföye veriyorsanız onun reel sektöre gelmesini beklemek hayaldir. Teşvik politikasını onu reel sektöre gelecek bir model üzerine oturtmanız gerekiyor" dedi.

 

Derecelendirme kuruluşları

Kılıçdaroğlu, iki derecelendirme kuruluşunun Türkiye'ye yönelik, "laik-dindar çatışması" değerlendirmesi yaptığının hatırlatılarak, "Sizce Türkiye'deki politik gerilimin, not artışına engel olacak düzeyde yüksek olduğuna inanıyor musunuz?" şeklindeki bir soruya, "Bir derecelendirme kuruluşu inançları-laikliği, öbürü de gerginliği ve toplumdaki bölünmeyi öne çıkardı. Bu ilk kez karşılaşılan bir tablo. Çünkü bir derecelendirme kuruluşu normalde ekonomi ile ilgilenmesi gerekir ancak, Türkiye'deki siyasal yapının gerginliği olumsuz etkileyebilir diye bir yorum yapıyor. Bu yorum az önce söylediğim gerginliğin, uluslar arası kuruluşlar tarafından da fark edildiğini gösteriyor. Umarım ve arzu edelim bunlar not yükseltmeye engel olmasın. Çünkü biz, ülkemizi seviyoruz" dedi.

 

'Hükümetin izlediği politika, Kemal Derviş'in uyguladığı politika'

Kılıçdaroğlu, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda, Türkiye ekonomisini değerlendirirken, hükümeti de ekonomi üzerinden eleştirdi. Hükümetin izlediği ekonomi politikasının, kriz döneminde Kemal Derviş ve arkadaşlarının ekonomiyi krizden çıkarmak için uyguladığı bir politika olduğunu ve aynı politikanın devam ettiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "O dönem finans kesiminde büyük sorunlar vardı. Bugün ekonominin en güçlü kesimi finans kesimi, ancak politika hiç değişmedi. Paradan para kazanma dönemi, bütün hızıyla devam ediyor. 'Bu yılın başında bir yabancı 1 milyon dolar para getirip İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) banka senetlerine yatırırsa, 10'uncu ayın sonunda ne olur?' Diye arkadaşlarıma sordum. Cevabı ortaya çıktı. 1 milyon dolar para getiriyorsunuz, 1 milyon 463 milyon dolar oluyor. Bir masa sandalye atmanıza bile gerek yok. Yüzde 46 kar. Böyle bir ekonominin ayağa kalması mümkün değil. Yabancı sermayeye nasıl diyeceksiniz 'gel reel sektöre yatırım yap'. Yüzde 46 karı 10 ay içinde hangi reel sektör verir?" diye sordu.

Eğitim sistemine eleştiri

Türkiye'nin 4+4+4 sistemi ile bilgi toplumundan koparılmak istendiğini öne süren Kılıçdaroğlu, "Herhangi bir ülke Türkiye'yi nasıl çağdaşlıktan koparabilirim? diye düşünürse aklına ilk gelecek olan 4+4+4 olurdu" değerlendirmesinde bulundu. Dünyanın en stratejik ürününü insan beyni olduğu benzetmesinde bulunan Kılıçdaroğlu, bunu körelten bir politika izlendiğini savundu.

 

'İş adamı özgürce konuşamıyor'

Kılıçdaroğlu, AKP'nin bugüne kadar izlendiği politikaların tamamının, Merkez Bankası tarafından belirlendiğini, oysa bütün iktisatçıların, para politikalarının kısa vadeli politikalar olduğunu bildiğini söyledi. Ekonomiyi yönlendirecek olan temel politikaların mali politikalar olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Siz hiç tutarlı bir mali politika duydunuz mu? O yüzden bu iktidarla bu ekonominin düze çıkması mümkün değil. Sadece reel ekonomiye önem vermek yetmiyor. Bir ekonomiyi geliştirmenin temel yollarından bir tanesinin de özgür tartışama ortamıdır. İş adamı, örgütler, üniversiteler konuşmaktan korkuyorsa ekonominin kötüye gittiğini kim söyleyecek? Sadece siyasal partiler mi? Bu ülkenin aydınları mutlaka konuşmak durumunda. Demokrasinin olmadığı yerde sağlıklı bir ekonomik büyümeyi sağlayamazsınız. Örneğini isteyen eski Sovyet'lere bakabilir. Biz AKP'ye anayasayı ve darbe hukukunu değiştirelim teklifini yaptık. AKP teklifimizi elinin tersiyle itti" diye konuştu.

 

'Gerçekleri yazmak basının görevi'

Gerçekleri yazmanın basının görevi olduğunu ifade edene Kılıçdaroğlu, "Gazetelere baktığımda Türkiye güllük gülistanlık. Vatandaş, 'Demek ki hereksin durumu iyi, varsın benim durumum iyi olmasın' diyor. Bu algıyı yaratmak medyanın görevi değil. Kimse kusura bakmasın. Gerçekleri yazmak medyanın görevidir. Mukayeseli üstünlüklerin ne olduğunu bilmeyen bir siyasi anlayış, ülkeyi ekonomik olarak aydınlığa taşıyamaz" dedi.

'Kanal İstanbul ne oldu?'

Kılıçdaroğlu, tarım ve hayvancılığın öldüğünü, samanı ithal eder bir noktaya gelindiğini belirterek, "İstatistik oyunlarla işsizliği azalttık diyorlar" dedi. Reel ekonomide temel aktörün sanayici olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, "Sanayiciler korkudan konuşamıyor. Her şeyi ithal et montajını yap. Ara mal üretimiz durma noktasına gelmiş. Bilgi toplumuna vurgu yapmamızın nedeni katma değeri yüksek ürünlerin Türkiye'de üretilmesini sağlamaktır. Teşvik politikasını bunun üzerine kurmazsanız, Türkiye bilgi toplumu olmaktan kopar. Zaten kopuyor. Eğitimle yapıyorsunuz bunu. Biz doktora için yurt dışına öğrenci gönderelim diye bir vaad de bulunurken AKP, Kanal İstanbul dedi. Bütün gazetelerin birinci sayfasında Kanal İstanbul yer aldı. Şimdi soruyoruz? Ne oldu bu Kanal İstanbul?" diye sordu.

'Başbakan 15 gündür Suriye'den bahsetmiyor'

Suriye konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan 15 gündür Suriye'den hiç bahsetmiyor. Bir şey oldu galiba. Hani gidiyordu Esad. Demek ki anlaşıldı, gitmeyecek. Peki, sormazlar mı adama kraldan çok kralcı olmanın bu ülkeye getirdiği faturanın maliyetini kim ödeyecek? Gariban vatandaş ödeyecek" dedi.

 

OVP'ye eleştiri

Hükümetin 3 yıllık olarak ortaya koyduğu Orta Vadeli Programı (OVP) da eleştiren Kılıçdaroğlu, "3 yıllık bir plan yapıyor ancak ön gördüğü hedeflerin tamamı yanlış. Batı ise 50 yıllık planlama yapıyor. Tutturmuşlar 2023'te ilk 10'a gireceğiz diye. Sen ilk 20'de kalıp kalmayacağını düşün bu politika ile" dedi. Kamu İhale Yasası konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, en çok değişikliğin burada yapıldığını vurguladı.

 

'Hükümetin paçalarından yolsuzluk akıyor'

Çok önemli ihale ve projelerin kamu ihale yasasını dışına çıkartıldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kaç kişi itiraz etti? Paçalarından yolsuzluk akan bir siyasal iktidarın ülkeyi ilk 10'a taşıyacağını kim düşünebilir? Biz bunu yapabiliriz. Kadrolarımız buna hazır. Türkiye'yi krizden çıkaran kadrolar şuan CHP'dedir. Politikalarımız halka hesap vermek üzerine inşa edilmiştir. İktidarda ilk yapacağımız iş kesin hesap komisyonunu kurmaktır. Başkanı da muhalefet partisinden olacak. Bunu taahhüt ediyoruz. Eğer halkın cebinden aldığın vergiyi onun çıkarları için harcayamıyorsan orada demokrasi de yoktur. Konut yatırımları ölü yatırımlar. Oradan bir kriz çıkarsa ki ipuçları, bazı iflaslar görünüyor. Bunun sorumlusu da bu iktidardır. "

 

'AKP bunun da farkında değil'

Türkiye'yi ayağa kaldırmak ve herkesin barış içinde yaşaması için iktidara talip olacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Teşviklerin bizi bilgi toplumuna taşımasını sağlayacağız. Her önüne gelene teşvik verilmeyecek. Başbakan öyle noktaya geldi ki şimdi elinde iple geziyor kimi idam edelim diye. Hangi akıl hangi mantık. Allah akıl fikir versin. Bir ülke böyle yönetilmez. Bir ülke gerginlik üzerine uzun süre götürülmez. Toplumda çatışma kültürünü besliyor. Ekonomi bir ülkenin büyümesinin, kalkınmasının saygınlığının temel aktörüdür. Ekonominiz büyürse, üretirse, hakça bölüşürse sizin saygınlığının sadece ülkede değil bütün dünyada artar. Amerika boşuna mı gücünü Ortadoğu'dan Uzak doğu'ya kaydırıyor. Çin ve Hindistan gibi iki dev çıkıyor ortaya dünya dengeleri değişiyor. Emin olun AKP bunun da farkında değil" diye konuştu.

 

'Vakıflar Bankası'nda hisse devrine peşin önyargı ile karşı değiliz'

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Vakıflar Bankası hisselerine ilişkin bir soruya, "Vakıflar Bankası'nın, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait hissesinin hangi gerekçe ile Hazine'ye devredileceğini bilmiyoruz. Daha öyle bir yasa da henüz gelmedi. Geldiği zaman göreceğiz, değerlendireceğiz. Ona göre politika oluşturacağız. Ancak bugünden 'Niye Hazine'ye devrediliyor?' diye bir peşin ön yargıyla karşı çıkmıyoruz. Bir görelim bakalım. Neden getiriyorlar. Belki daha iyi koşullar da getirecekler. Bankanın daha güçlenmesine olanak sağlayacaklar. Dediğim gibi bilmediğimiz için ön yargı ile hareket etmek istemiyoruz" karşılığını verdi.

 

'HES'e karşı değiliz ama,...'

Hidroelektrik santrallerine ilke olarak karşı olmadıklarını açıklayan Kılıçdaroğlu, "Ancak çevrenin korunması, halkın korunması gerekiyor. Gerekirse referandum yapılması gerekiyor. Enerjiye ihtiyacımız var, karşı değiliz. Ancak can suyu dediğimiz halkın beklentilerine uygun suyun verilmesinin beklentilerini karşılanması lazım" dedi.

'Kişiye göre anayasa değişmez'

Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin yerel seçimlerin zamanında yapılıp yapılmayacağına yönelik sorusu üzerine, şu yanıtı verdi: "Kişiye göre Anayasa değişmez. Bir kişin ikbali için 'Oturalım Anayasayı değiştirelim' denmez. Biz seçimlerin zamanında yapılması gerektiğini söyledik kendilerine, 'ama biz değiştireceğiz' dediler. Hay hay 'buyrun' dedik değiştiremediler. Kişiye göre Anayasa değişmez. Tipik örneği 'Cumhurbaşkanını halk seçsin' dediler. Sonra bir baktılar ortada bir sorun var. Süre 5 mi 7 yıl mı? Böyle bir anayasa değişikliği olmaz. Oturulup konuşulmadı. Tam tersine kaos yaratıldı. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildiği zaman şunu der 'Kardeşim sen kaç oyla seçildin ben kaç oyla seçildim, çekil bakayım benim arkamda halk desteği daha fazla' der mi diyebilir. Anayasal yetkisi var mı, var. Şimdi Sayın Başbakana defalarca söyledik. Şimdi mi farkına vardılar. Sorun üreten bir siyasal iktidar ekonomiye de siyasete de fazla bir şey vermez. Kendi sorunun kaynağı ise çözüm üretemez. Neden Sayın Başbakan gensorulardan şikayetçi? Bir ülkenin askeri sizin ülkenize ancak parlamento karar verirse gelir. Onun dışında iktidarın onayıyla yabancı askerlerin postallarıyla bu ülke kirletilemez kimse kusura bakmasın. Verdiğimiz bütün gensorular haklıdır. Bütün demokrasilerde verdiğimiz gensorular hükümeti düşürür ama siz milletvekillerini seçerseniz, kendinize kurşun asker yaparsanız onlar demokrasinin gereğini değil başbakanın söylediklerini yerine getirir, orada demokrasi her zaman tartışılır. Tıpkı bizim ülkemizdeki gibi."

 

'İş Bankası'ndan 5 kuruş para bile almaz'

Kılıçdaroğlu, "CHP-İş Bankası ilişkisi nedir?" şeklindeki bir başka soruya, "İş bankasından 5 kuruş para bile almaz. Atatürk'ün vasiyeti buna uygun değil. 4 üyemiz var sadece. Atatürk'ün hisselerini temsil ederler. Hiç bir şekilde ne para alışverişimiz vardır ne de başka bir şey. Orası kurumsal bir yapıdır. Hiç bir şeyine de karışmayız" karşılığını verdi.

'Yumuşak inen birşey yok, bu sert düşüş'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak ise yüksek enflasyon ve durgunluğun nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin sorulması üzerine, "Baktığınız zaman Türkiye'de katı bir enflasyon var. Buna karşılık büyüme de çok hızlı aşağı doğru gitti. İşte buna yumuşak iniş diyorlar. Bana göre yumuşak falan inen bir şey yok, bu sert düşüş. Ona rağmen enflasyonda herhangi bir şey yok" diye yanıtladı.

 

Başbakan'ın 'TLzone' önerisi

Başbakan'ın "TLzone" önerisini de değerlendiren Öztrak, "Suriye'de, Irak'ta, İran'da Türkiye'ye güven düşmüş. Bütün komşularınızda Türkiye'ye güven düşmüş. Hangi bölgede Türk Lirasını kullanacaksınız. Yani şunu demek istiyorum. Ekonomi giderek kötüleşirken, hükümetin çok da bu işlerin farkında olmadığı ortaya çıkıyor. Başta Başbakan olmak üzere" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler