Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru Hakkı

Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru Hakkı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 14.09.2012 - 06:31

Anayasa Mahkemesi’nin önemli görmediği bir zararın AİHM tarafından önemli görülmesi de olasıdır. Yasada, AİHS’de yer aldığı gibi, Anayasa Mahkemesi’nin önemsiz bulduğu bir başvuruyu bir kez de “insan haklarına saygı ilkesi” açısından değerlendirmesini gerektiren bir kuralın bulunmaması ciddi bir eksikliktir.

2010 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle tanınan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, 23 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Bundan böyle AİHM’ye ulaşmak için, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru turnikesinden geçmek gerekmektedir.

AİHM, Türkiye’den önüne akan başvuruların debisini düşürmek istemektedir. Bunun için, yetkililerimizi bazı başvuru türlerinde ihlalleri ülke içinde çözümleyecek çare yolları yaratmaya yöneltmektedir. Son olarak, 20.3.2012 tarihli Ümmühan Kaplan ihlal kararı buna örnektir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının da, AİHM’nin beklentileri açısından değerlendirilmesinde yarar vardır.

Sorunlar

AİHM, yeni yaratılan iç hukuk yollarının “etkin” olup olmadıklarını sürekli denetim altında tutar. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu da bu denetimin dışında kalmayacaktır. AİHM açısından, etkin olmayan bir iç hukuk yolunun tüketilmesi yani kullanılması gerekmez. Türkiye’de bazı iç hukuk yollarının, AİHM tarafından etkin bulunmadığı bilinmektedir. Umarız, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu için bu sonuca varılmaz. Ancak bunun için, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı ile ilgili sorunların giderilmesi gerekmektedir. Bu sorunlardan önemli görülenlerine aşağıda değinilmeye çalışılmıştır:

1- Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, anayasadaki temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerde güvence altına alınmış olanlarıyla sınırlandırmıştır. Bu bağlamda, hangi hak ve özgürlüklerin, AİHS ve taraf olunan ek protokollerle güvence altına alınmış olduğunu belirlerken, sadece AİHS ve ek protokollerin metinlerine bağlı kalmak yanıltıcı olur. Zira, AİHM, AİHS ve ek protokollerdeki boşlukları içtihatlarıyla doldurmakta ve yazılı olmayan bazı hak ve özgürlükleri, yazılı olanların kapsamında incelemektedir. Örneğin, AİHM’nin sosyal güvenlikle ilgili başvuruları, mülkiyet hakkı; çevre hakkıyla ilgili başvuruları da, özel hayata saygı hakkı kapsamında incelediği görülmektedir.

Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının belirtilen sınırları, uygulamada AİHM içtihatları ile çelişebilir.

2- Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurunun kabul edilebilir bulunması, (i) anayasal açıdan önemli, (ii) uğranılan zararın önemli olması koşullarına bağlanmıştır. AİHS’de “anayasal önem” koşuluna yer verilmediği için, bu koşul nedeniyle Anayasa Mahkemesi’nin kapısından dönen başvurucunun AİHM tarafından kabul görmesi kimseyi şaşırtmamalıdır. Keza, Anayasa Mahkemesi’nin önemli görmediği bir zararın AİHM tarafından önemli görülmesi de olasıdır. Yasada, AİHS’de yer aldığı gibi, Anayasa Mahkemesi’nin önemsiz bulduğu bir başvuruyu bir kez de “insan haklarına saygı ilkesi” açısından değerlendirmesini gerektiren bir kuralın bulunmaması ciddi bir eksikliktir.

3- Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurularda, mahkemelerin kanıtları değerlendirmesi ve yasa kurallarını yorumlayıp uygulaması ile ilgili konulara bakmayacaktır. AİHM ise bu konuları adil yargılanma hakkı açısından incelemekte; kanıtların değerlendirilmesinin yöntemini ve yasa kurallarının yorumlanıp uygulanmasında keyfiliğe sapılıp sapılmadığını denetlemektedir. Mevcut yasal düzenleme karşısında, bu konudaki başvuruların AİHM kapısı önüne yığılması kaçınılmaz görülmektedir.

4- Anayasa Mahkemesi “23.9.2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları” inceleyecektir. Bu durumda, tüketilecek iç hukuk yolu bulunmayan, dolayısıyla kesinleşmiş nihai karar elde edemeyen başvurucular kapıdan dönecektir. Bu noktada duyulacak tereddütlerin bireysel başvuru hakkı lehine giderilmesinde yarar vardır.

5- Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının “kötüye kullanılması” kavramının içeriğinin belirsizliği, bu hakkı ayakta duramaz hale getirebilir. AİHM ise kendisine yapılan bireysel başvuruların ayakta kalmasını sağlamak amacıyla, AİHS’de de yer alan bireysel başvuru hakkının kötüye kullanılması kavramını dar yorumlamaktadır.

6- Anayasa Mahkemesi’nin kabul edilebilir bulduğu başvurularda Adalet Bakanlığı’nın “görüş” bildirmesi, hasımsız yargı niteliğindeki başvuru yargısının özelliğine uygun düşmemektedir. Adalet Bakanlığı’na görüş bildirmesi için toplam 60 gün süre tanınırken, cevap vermesi için başvurucuya sadece 15 gün süre verilmesi ise adil yargılanma ilkelerinden olan “silahların eşitliği” ilkesine aykırıdır.

Son söz: Burada değinilen sorunlar AİHM içtihatlarının özümsenmesiyle aşılabilir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler