Anlık duyguların gözlemcisi
Neşe Erdok'un bu sergisinde de otoportreler var. "En çok inceleyebileceğiniz kişi kendinizsiniz" diyor Erdok. "Hiç aynaya bakıp resmimi yapmadım. Portrelerde o andaki duyguları vermek, iç dünyaları yansıtmak isterim."
Türk resminin 60 kuşağının önemli ressamlarından Neşe Erdok son iki yılın ürünlerini Evin Sanat Galerisi’nde sergiliyor. Galeriye girdiğinizde Gölköy resimleriyle karşılaşıyorsunuz. Uçucu, pastel renkler… Denize giren, eğlenen, hoş vakit geçiren insanlar… Üst kattaki resimlerde ise sanki aynı insanlar ev içinde, kentte görülüyor. Renkler koyulaşıyor.
Neşe Erdok çevresinde gördüklerini resmeden bir ressam. Ama çevresindeki insanların yalnızca görünüşlerini değil, içyüzlerini de resmediyor Erdok. Hatta, ağırlık içyüzlerde. İnsanın iç dünyasında. Dramatik bir dünya bu. Sağlam bir desen temeli üzerine kurulmuş bir renkler dünyası. En uçuğundan, pastelinden en koyusuna, karanlığına kadar bir hüzün yansıtıyor. Anlatımcı (ya da dışavurumcu) bir resim.
Neşe Erdok, Neşet Günal’ın öğrencisi. Fransa’dan döndükten sonra onun işliğine asistan olarak girmiş. 1983’te Neşet Bey emekliye ayrılınca da işliğin başına geçmiş. Günal ve Erdok’un resimleri arasında yakınlık olduğu, Erdok’un Neşet Günal resmini kente taşıdığı yazılır, söylenir öteden beri.
“Aslında yakınlık yok” diyor Erdok, “Neşet Bey’in resmi daha akıla dayanan bir resimdir, taslakları da bitmiş iştir. Ben de taslak yapıyorum ama resimde birçok şey değişiyor. Ayrıca, onun resimleri köy yaşamıyla ilgilidir. Köy insanları bedenleriyle çalıştıkları için elleri ayakları büyüktür. Neşet Bey iyi bildiğiniz şeyin resmini yapın derdi. Ben de kentte yaşadığım için kentli insanların resmini yapıyorum”.
Otoportreyi çok seviyor Neşe Erdok. Bu sergisinde de var otoportreler. Ayrıca otoportre olmayan resimlerindeki insanlar da kendisine benziyor. Bu konuyu açtığımda “Otoportre çok yapmamın nedeni, model bulma sorunu yok. En çok inceleyebileceğiniz kişi de kendinizsiniz” diye yanıtlıyor Erdok. Sonra ekliyor. “Hiç aynaya bakıp kendi resmimi yapmadım… Bir de portrelerde o andaki duyguları vermek isterim, iç dünyaları yansıtmak…”
Bilim Sanat Yayınları’nın Neşe Erdok kitabındaki, 13 yaşında yaptığı “Erzincan’daki Evimiz” adlı resminden söz edince de “Benim resim yapabildiğim okula Akademili bir resim öğretmeni gelince ortaya çıktı” diye anlatmaya başladı Neşe Hanım. Turgut Minez adlı bu öğretmen sınıfa bir tabure resmi çizdirmiş. Ardından da şişe çizme ödevi vermiş. Küçük Neşe’nin çizdiklerini görünce bir arkadaşlarını tabureye oturtup onun resmini çizdirmiş. Ondan sonra da liseden sonra kesinlikle Akademi’ye gitmesini söylemiş.
O da öyle yapıp Akademi’ye girmiş ve galeriden sonra da Bedri Rahmi işliğini seçmiş. “Çünkü” diyor Neşe Hanım, “Evimizde Cumhuriyet okunurdu ve Bedri Rahmi’nin Cumhuriyet’te yazıları, bazen de desenleri yayınlanırdı, oradan tanıyordum”. (Okumayı Cumhuriyet’in başlığını heceleyerek söktüğünü ekliyor sonra.) Ama Bedri Rahmi, Amerika’daymış ve yerine Neşet Günal bakıyormuş. “Bedri Rahmi ben mezun olmadan döndü ama biz artık yetişmiştik. Böylece Bedri Rahmi işliğinden, Neşet Günal’ın öğrencisi olarak mezun oldum.”
Sergiyi gezdikten ve Neşe Erdok kitabındaki resimlere de bir kez daha baktıktan sonra Erdok’un en çok sevdiği ressamlar Van Gogh (ilk dönemi, “Patates Yiyenler” vb..), Daumier, Chagall, Goya, Picasso, Gauguin olmalı diye düşünüyorum. Neşe Hanım’a söyleyince bir tek Chagall’de yanıldığım ortaya çıkıyor, Van Gogh’un ilk dönemini ise çok severmiş. Sonra da üç ad daha ekliyor sevdiği ressamlara: El Greco, Velazquez ve Piero della Francesca. (Bilgi için: 0 212 265 81 58)
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama