Arınç, İmralı sürecine destek istiyor

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İmralı ile görüşmelerine ilişkin, ''Hükümet, başbakan, bakan olarak 'gel bakalım Öcalan seninle oturalım, pazarlık yapalım' diyemeyiz. Bunu dersek millet bizi affetmez, böyle bir şey olmaz'' dedi.

Arınç, İmralı sürecine destek istiyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.02.2013 - 10:40

Manisa'da AKP İl Başkanlığı binasını ziyaret eden Arınç, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin İmralı görüşmelerine yönelik sorusu üzerine Arınç, sürecin içinde şu anda hükümetin bulunmadığını, böyle bir gelişmenin bir yol haritasına bağlı olduğunu belirtti.
''Böyle bir sürecin bir şekilde başlaması şüphesiz Türkiye şartları içerisinde bir yol haritasına bağlı. Biz doğrudan karşımıza muhatap alarak, hükümet, başbakan, bakan olarak 'gel bakalım Öcalan seninle oturalım, pazarlık yapalım' diyemeyiz. Bunu dersek millet bizi affetmez, böyle birşey olmaz'' diyen Arınç, bu süreçte istihbarat teşkilatının görev aldığını kaydetti.

Arınç, dünyadaki bütün istihbarat teşkilatlarının yasa dışı örgütlerle mücadele konusunda kendisine verilen görevi yerine getirdiğini Türkiye'de de Milli İstihbarat Teşkilatı'nın önleyici çalışmalar yaptığını, bu istihbaratlar sayesinde ''faillerin elini tabancayı götürmeden'' yakalandığını belirtti.

Bülent Arınç, şöyle konuştu:

''Bunları gazeteler yazmıyor. '100 kilo patlayıcıyla, şu plakalı araç, şuradan şuraya gidiyor' diye haber alsak biz bunu bütün Türkiye'de takip ediyoruz. Takip ettiğimiz bir yerde de kıstırıyor yakalıyoruz. O patlayıcı hedefine kadar gitse ikinci bir Gaziantep, ikinci bir Kayseri faciası olabilirdi. Emniyet ve askeri istihbaratın da MİT'in de tek gayesi vardır. Suçun işlenmesine engel olmak. Bunu önceden haber almak. Çok büyük bir olayı çok küçük şeyle atlatmış olabilirsek bu istihbaratın faydasıdır.

Burada MİT, PKK gibi acımasız bir bölücü terör örgütüyle mücadelede çok önemli rol üstleniyor. Denilmiş ki 'Öcalan'la temas kurulursa bundan sonrası için bir şeyler yapılabilirse örgüt silah bırakabilir'. Bu bir varsayım. Peki bu varsayımın gerçekleşme ihtimali var mı ? Bakmışlar olabilir. Ondan sonra ne yapılacak ? MİT kendisiyle bir irtibat kurmuş. Bu irtibatın sonunda 'ben bazılarıyla görüşmek istiyorum' demiş. Bazıları gittiler görüştüler. 'Bundan sonra şöyle şöyle de olabilir'. MİT'in aklı yatarsa 'peki o da olsun' diyebilir. Şimdi ne başbakanımız, ne içimizden birimiz, ne parti grubumuzdan bir kimsenin bu yapılan görüşmelerle ilgili en küçük bir ilgisi bile yok. Olsaydı 'AK Parti işin içinde', 'hükümet işin içerisinde' derlerdi.''

'Terör bitecek' ümidi

MİT'in yürüttüğü görüşmelerin siyasi bir karar alma gerekliliği noktasına gelmesi durumunda bu kararı öncelikle AKP ve hükümetin alacağını, daha sonra parlamentonun alacağını bildiren Arınç, ''Şu anda biz daha işin neticesinin bir ışığını görme noktasında değiliz. Sadece bu bile milletimizde 'terör bitecek' diye bir heyecana, ümide yol açtı. Hakkari'de bile sanki güneş açtı, insanlar sokağa çıktılar, hal hatır sormaya başladılar. Artık kepenkler açıldı. 'Türkiye çözüme gidiyor' diye bir heyecan duydular'' dedi.

Çözüm umudu ve heyecanını Manisa'da da, Diyarbakır'da da, Şırnak'ta da görmenin mümkün olduğunu belirten Arınç, güvenlik güçlerinin etkili çalışmasıyla terör örgütünün de acımasız eylem yapamaz durumda olduğunu, son 6 aydır örgütün ''çökmüş durumda olduğunu'' ifade etti.

Hala kanlı eylem yapmak isteyenlerin bulunduğunu, karakola 100 kişi kadar saldırdıklarını, 14 tanesinin öldürüldüğünü, 1 şehit verdiklerini, Mardin'de bir polise eylem yapıldığını hatırlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Durmuyorlar ama eski kanlı eylemlerini de yapamıyorlar. Çünkü başlarında komutanlarıyla asker arazide. Bugüne kadar girilemeyen yerlere giriyorlar, alınamayan neticeyi alıyorlar. Özel Harekat'tan askere kadar herkes arazide nefes aldırmıyor. Örgüt son yıl içinde o kadar büyük kayıplar verdi ki mecali bile kalmadı. Demek ki bir işin başlaması için uygun bir vasata da ihtiyaç var. O uygun vasat, Türkiye için ne kadar avantajlıysa örgüt açısından o kadar zavallı bir durumu gösteriyor.

Bu arada 'filan milletvekili şöyle demiş falan milletvekili böyle demiş'. Keşke demeseler. Çünkü herkesin şu anda susması lazım. Sürece destek olması lazım. Bugüne kadar yaşadığımız acı olayları ve travmaları hatırlatacak davranışlarda bulunmaması lazım. Biz bazen öyle laflar ediyoruz ki belki bazıları yanlış bile anlıyor. Buna ihtiyacı var Türkiye'nin. Her gün şehit cenazeleri gelmesini mi arzu edeceğiz ? Bundan sonra hayır, bu şehit cenazeleri artık gelmesin. Fidan gibi gençlerimiz hayatını kaybetmesin.''

''Milletimizin yüzde 80 desteği hükümetimizin arkasındadır''

Türkiye'nin 30-35 yıldır terör sorunu nedeniyle büyük kayıplara uğradığını, bu sorunun bitmesi için çaba sarf ettiklerini dile getiren Arınç, bu konuda toplumun desteğinin yanlarında olduğunu kaydetti.

Arınç, ''Bu işi bitirmek için elimizden gelen, aklımızın erdiği her şeyi yapıyoruz. Biz MHP, CHP gibi zaman tünelinde kalmış partilerden değiliz. Eğer silahla, öldürmekle, bombalamakla bu işler çözülmüş olsaydı 1990, 1991, 1992, 1993'de çözülürdü, 1999'da Öcalan yakalandığında çözülürdü. Gerisini söylemeyeceğim. Ama çözülmedi. Demek ki o zaman silahla çözüm noktasından biraz uzaklaşmış, aslında ekonomik, siyasi, toplumsal, başka şeyler de yapmamız gerektiğine inanmış noktadayız. Bunu AK Parti yapacaktır. Millet AK Partiye inandığı için bu süreç başladığından şu ana kadar milletimizin yüzde 80 desteği hükümetimizin arkasındadır.

Medyanın, halkın, sivil toplum kuruluşlarının, şehit ailelerinin desteği, 'bu işin çözün, biz size güveniyoruz' noktasında AK Parti'nin arkasındadır. Yeter ki biz yanlış yapmayalım. Milletimizin bu güvenini boşa çıkaracak bir şey yapmayacağız.''

AKP'nin son 10 yılda yaptıklarının milliyetçilik ve vatanseverliğini gösterdiğini, şimdi vatandaşın terör sorununun çözülmesini istediğini, bu çözümü de bulacaklarını kaydetti.

''CHP 63 senedir tek başına iktidara gelemiyor''

Süreçle ilgili değerlendirme yapmanın sürece zarar verebildiğine işaret eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ortada sıcak bir hava var. Milletvekilimin bir tanesi böyle edepsizlik yapmış, öbürü yanlış bir şey demiş. Konuşmasalar keşke. Bunları yapmasalar keşke. Ama milletin bunlara başını çevirip baktığı yok. Milletin gözü bu işin sonuçlanacağı konusunda hükümetimizin üzerinde. Duası arkamızda. Millet bize güveniyor. Size güvenseydi sizi iş başına getirirdi. Sizden nefret ettiği için bak CHP 63 senedir tek başına iktidara gelemiyor. 63 sene yahu. Emeklilik yaşı. Danışmanım bile 65'e girdi emekli oldu. Adam emekli oldu CHP hala emekli olmadı. 63 senedir iktidara gelemiyor adam. Yüzde 25'i aldı mı oynuyor, seviniyor. Davul çaldırıyor. 15 aylık partiyken tek başına iktidara geldik yüzde 50'lere geldik.''

Son anketler

Konuşmasında seçimlerden sonra yayımlanan ve Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bulunduğu bir karikatürü anımsatan Arınç, ''Tayyip bey onlara diyor ki 'içinizden hanginiz bana oy verdi'.
Sonunda bak Allah ne güzel denk getiriyor, Kılıçdaroğlu'na televizyonda soruyorlar, 'Cumhurbaşkanı adaylarından biri Abdullah Gül olursa oy verir misin ?' 'Veririm tabi' diyor. Yani ne oldu Tayyip Bey'in sözü yerine geldi. Hanginiz bize oy verdiniz. Birisi hazır öbürü de bekliyor. Böyle olacak arkadaşlar. Bu gurur değil. Bu milletimizin kararı. Allah'a hamd ederiz ki son anketlerde AK Parti yüzde 54'dür, CHP 21-22, MHP 11-12 bandındadır'' diye konuştu.

Arınç, İmralı görüşmeleri hakkında konuştu

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İmralı görüşmeleriyle ilgili olarak, 'Benim bildiğim kadarıyla birkaç milletvekilinin yeniden adaya gitme isteği olmuştur. Bu konu, Adalet Bakanlığımız tarafından halen inceleniyor. Talep hakkında bir karar verilmedi, verilebilir. Şu ana kadar gitmeleri konusunda bir karar verilmemişse bu red anlamına gelmez, verilmeyeceği anlamına gelmez. Günü geldiğinde ''Şunlara şunlara izin verilmiştir'' denilebilir. Bence süreci böyle takip etmekte fayda var'' dedi.

Arınç, partisinin Kenan Evren Sanayi Sitesi'ndeki yeni il başkanlığında düzenlenen basın toplantısında bir gazetecinin ''İmralı'yla ikinci görüşme olacak mı ?'' şeklindeki soru üzerine görüşmelerin Milli İstihbarat Teşkilatı'nın inisiyatifinde yürütülen bir süreç olduğunu, bu görüşmeler sırasında Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata'nın adaya giderek Abdullah Öcalan'la görüştüğünü belirtti.

Arınç, şunları söyledi:

''Örgütün silah bırakmasını ve Türkiye sınırları dışına çıkmasının bu görüşmeler devam ettikçe belki sağlanabilecek bir sonuç olduğunu ifade etmişlerdir. Daha sonra BDP'li eş başkanlar 'bizim de gitmemiz lazım' diye konuştular. Bu, parti açısından kendilerinin söyleyeceği bir söz, garip birşey değil. Giden iki milletvekili de BDP milletvekiliydi. Her ne kadar Ahmet Türk resmen BDP'li olmasa da, bağımsız milletvekili sayılsa bile.

Bildiğiniz gibi bakanlar kurulu toplantısından sonra İmralı ile yapılacak görüşmelerin statüsünü açıklamıştım. İnfaz Kanunu'nun bazı hükümleri var. Ziyaretçi yönetmeliğinin hükümleri var. Eğer bir milletvekili veya birkaç milletvekili ağırlaştırılmış müebbet ağır hapsine mahkum bir insanla görüşmek isterlerse, bu Öcalan da olabilir bir başkası da olabilir. Bildiğiniz gibi Öcalan'ın yanında 5 tane daha aynı cezadan hüküm giymiş insan var.

Ayrı yerde kalıyorlar ama zaman zaman biraraya gelebiliyorlar. Çünkü infazları aynı hükme tabi. Bunlardan birisini milletvekili ve milletvekilleri ziyaret etmek isterse bu konuda karar verme yetkisi Adalet Bakanlığına aittir. Adalet Bakanlığı bunu değerlendirir, 'uygun görmedim' der, bugüne kadar olduğu gibi vermeyebilir. 'Uygundur, şunlar şunlar gidebilir' der. Gittikleri zaman da nasıl görüşme yapılacağı ziyaret yönetmeliğinde anlatılmıştır.

Benim bildiğim kadarıyla birkaç milletvekilinin yeniden adaya gitme isteği olmuştur. Bu konu Adalet Bakanlığımız tarafından halen inceleniyor. Talep hakkında bir karar verilmedi, verilebilir. Şu ana kadar gitmeleri konusunda bir karar verilmemişse bu red anlamına gelmez, verilmeyeceği anlamına gelmez. Günü geldiğinde, 'şunlara şunlara izin verilmiştir' denilebilir. Bence süreci böyle takip etmekte fayda var.''

''Büyükelçilik İnşallah bu son eylemleri olur''

Arınç, ABD Büyükelçiliği'ne yönelik saldırıyla ilgili olarak, ''İnşallah bu son eylemleri olur, gözlerimiz üzerlerindedir'' dedi.

Partisinin Kenan Evren Sanayi Sitesi'ndeki yeni il başkanlığında düzenlenen basın toplantısında konuşan Arınç, 8 milyondan fazla kayıtlı üyesi bulunan bir parti olduklarını belirtti.

Manisa'nın ilk kez büyükşehir statüsüyle yerel seçimlere gireceğini, Manisa'yı AK Partili bir belediye başkanıyla taçlandıracaklarını dile getiren Arınç, ''Güçlüyüz, kuvvetliyiz. Her geçen gün daha da güçlenen, büyüyen bir AK Parti var. İnşallah çok büyük hatalar, yanlışlıklar işlemezsek önümüzdeki seçimlerde bu kadromuzla seçimleri rahatlıkla kazanabilecek durumdayız. Yüzde 49'un üzerinde oy almak suretiyle sadece büyükşehiri değil, bütün ilçelerimizi kazanma iddiasıyla seçimlere katılacağız. Yerel seçimlerden birkaç ay sonra Türkiye, yeni Cumhurbaşkanını halkın oylarıyla seçecek. İnşallah Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de çok güzel bir adayımızla ilk turda yüzde 50'lerin üzerinde bu seçimi alacak güçteyiz, buna inanıyoruz. 2014-2015 arasında 3 seçim yapacağız. Hepsini başaracağız'' diye konuştu.

ABD Büyükelçiliği'ne yapılan saldırı

ABD Büyükelçiliği'ne yönelik saldırıda hayatını kaybeden güvenlik görevlisine baş sağlığı dileyen, yaralanan gazeteci Didem Tuncay'a ise geçmiş olsun dileğinde bulunan Arınç, 10 seneden bu yana hastalığın pençesinde olan bir kişinin örgüt tarafından canlı bomba olarak kullanıldığını ifade etti.

Arınç, şöyle konuştu:

''Bu acı bir olaydır. Bereket güvenlik güçlerimiz olayın üstüne gittiler, fail ortaya çıktı ve bir daha bu olayın yaşanmaması konusunda gerekli tedbirler gözden geçirildi. DHKP-C örgütü eski Dev-Yol'dan, Dev-Sol'dan günümüze kadar gelmiş, Marksist, Leninist Türkiye kurmak amacıyla anayasal rejimi silah zoruyla değiştirmek isteyen eli kanlı bir örgüttür. Daha çok mülki amirlere, polislere yönelik cinayet işleyen bir şebeke. İnşallah bu son eylemleri olur. Gözlerimiz üstlerindedir. Maalesef geçmişten bugüne Türkiye'de terör amaçlı acımasız örgütlerden biri olarak faaliyet gösteriyor. Biz Türkiye'de sadece PKK bölücü terör örgütü var sanıyoruz, halbuki bunların sayısı 11-12 civarındadır ve alfabede harf kalmaz ki bunları tarif edebilelim.

TİKKO'su ayrıdır, DHKP-C'si, MLKP'si ayrıdır. Hepsinin kötü niyetleri, çirkin niyetleri vardır. Türkiye'yi güçsüzleştirmek, Türkiye'de yaşayan milletimizi korku, endişe içerisinde bırakmak, mala ve cana zarar vermek ve kendi batıl ideolojilerini gerçekleştirmek için fırsat buldukça eylem yapıyorlar. Hamdolsun biz de bunlarla mücadelemizle bugüne kadar başarılı oluyoruz. Ama herşeyi önlemek mümkün olmuyor. Herkesin başına bir polis, jandarma dikmek mümkün değil. Allah milletimizin her birini bu tür felaketlerden kötülüklerden muhafaza etsin. Güvenlik güçlerimize Allah kolaylık, başarı versin. Hayatını kaybetmiş tüm yurttaşlarımızı da rahmetle minnetle anıyoruz. Allah onlara da ebedi cennetlerinde rahmetiyle muamele eylesin.''

''Ciddi kanıt yok''

Bir gazetecinin saldırıda bir ülkenin parmağının olup olamayacağıyla ilgili sorusu üzerine Arınç, şöyle devam etti:

''Son olayda hangi ülkenin etkisi vardır yoktur bu konu tespit edilebilmiş değil. Türkiye dışında bazı ülkelerin Türkiye'nin güçlenmesini istemediklerini, Türkiye'de kaos ortamı olursa daha iyi olacağını, kendi ülkelerinin menfaati için Türkiye'nin kendi içinde huzursuz olmasını isteyen ülkeler olabilir. Bunlara siz isim de koyabilirsiniz. Ama bir hükümet üyesi olarak, hükümette görevi olan bakan olarak, 'bu işin arkasında şu ülke vardır' diyemem. Bir, bu doğru olmaz ikincisi ciddi kanıtların elimizde olmadığını söylemek istiyorum.

Maddi destek itibariyle bazı ülkelerin desteği olabilir ama bu eyleme yönelik ''sen şunu yap'' şeklinde bir talimatları varsa bu hangi ülke olacaksa, 'x' ülke diyelim, bunun tespit edilmesi gerekir.

Fransa'da 3 PKK'lı kadının öldürülmesinin arkasında da 'hangi ülke vardır' tartışmasının yoğun olarak yaşandığını biliyoruz. Manisa'da 25 yıl avukatlık yapmış bir insan olarak söyleyeyim, olayın faalini bulursunuz, elinde tabancasıyla teslim alırsınız. Ama arkasındaki azmettiriciyi bulmak kolay olmaz. Ama 'bu suçu işleten kimdir' derseniz onun ciddi tahkikatla ortaya çıkması lazım. Çok konuşmazlar, kolay da ortaya çıkaramazsınız. Azmettiricinin kim olduğunu bilmek çok zor bir şey.

ABD Büyükelçiliği gibi çok sıkı korunan bir yerde daha kapıda fark edildiği için orada patlatmış. Bir ülke ismi zikrederken de sizin de bizim de çok dikkatli olmamız lazım. Devletler arasındaki ilişkilerin iyi olması bizim için asıldır. Tahkikat derinleştirilir, bağlantılar araştırılır birşey bulunursa da belki devlet sırrı kabul edilir. Biz onu biliriz ama herkesin bilmesine de gerek olmayabilir.''

BDP'li vekilin polise silah çekme girişiminde bulunduğu iddiası

Bir gazetecinin BDP'li bir milletvekilinin polise silah çekme girişiminde bulunduğu iddiasıyla ilgili sorusuna ise ''Böyle bir şey yapıldıysa haberim yok. Daha önce emniyet amirini tokatlamaktan tutunuz doktor dövmeye kadar bazı çirkin hareketlerde bulunmuşlardı. Ama böyle bir davranış hiçbir zaman affedilemez. Polise karşı olsun, başka kamu görevlisine karşı olsun hakaret etmek, silah çekmeye davranmak, tehdit etmek telin edilecek bir davranıştır. Bunu kabul etmem mümkün değil'' yanıtı verdi.

Arınç, bir süre önce Türkiye'ye gelen ABD'li kadının öldürülmesiyle ilgili olarak da, ''Çok çirkin bir olaydır. Ülkemizi şu veya bu sebeple ziyarete gelen ABD'li kadının ülkemizde hayatına feci şekilde son verilmesi çok çirkin, üzücü bir olaydır. Televizyon haberlerinden izliyorum polisiye vakadır. Cesedine yeni ulaşıldı. Derin bir tahkikatla onu öldüren veya öldürenlerin ortaya çıkarılması mümkün olabilir. Ama ben işin siyasi boyutunun olduğunu düşünmüyorum'' dedi.

Anayasa Mahkemesi geçmişteki gibi değil

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''CHP, son yaptıkları müracaatlardan hiçbirisinde başarılı olamadı. Çünkü artık Anayasa Mahkemesi, geçmişte 367 kararını veren Anayasa Mahkemesi değil'' dedi.

Partisinin Kenan Evren Sanayi Sitesi'ndeki yeni il binasında düzenlenen basın toplantısında konuşan Başbakan Yardımcısı Arınç, yeni bir kanunla 16 büyükşehire ilaveten 13 ilin daha büyükşehir olduğunu belirtti.

Manisa'nın da bu kapsama girdiğini, bazı çevrelerin sırf (AKP bunu yaptı) diye küçümsemeye çalıştığını ifade eden Arınç, şöyle konuştu:

''Büyükşehir olmak ve büyükşehir olarak kabul edilmek çok büyük bir başarı. Bunu Manisa'da bir türlü hazmedemeyenler hala büyükşehir olduğumuzun farkına varmak istemeyenler, bunları küçümsemek isteyenlerin olduğunu gördükçe hayıflanıyorum. AK Parti döneminde olmasaydı ben bazı partililerin nasıl sokaklara dökülüp büyük sevinç gösterileri yapacağını biliyorum. Biz yaptığımız için bazıları küçümsediler. Büyükşehiri küçültmeye çalışıyorlar. Bu acizlik, çaresizliktir. Ben Ankara'da biliyorum ki birilerinin başkanlık sistemine karşı çıkmalarının temelinde hiç bir demokratik endişe yok. Çünkü başkanlık sistemi de yarı başkanlık sistemi de demokratik rejimlerin içinde bir unsurdur. İsterseniz parlamentoyu öncelersiniz, isterseniz parlamentonun yanına başkanlığı da ekleyebilirsiniz, bunun dünyada çok örnekleri var.

Ama geceleri uykuları kaçıyor, 'başkanlık sistemi gelecek' diye. Sebebi ne? 'Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığıyla baş edemiyoruz, bir de bu adam başkan olursa halimiz ne olacak'. Bütün endişeleri bu. Seçimi kazanamayacaklar. 'Yine AK Parti'den biri başkanlık sisteminde faraza başkan olacak. O zaman biz yok olacağız. Partimizin de bir anlamı kalmayacak. Genel başkan olarak kimse başını çevirip bize bakmayacak'. Kişisel endişelerinden dolayı sisteme karşı çıkıyorlar. Yapmayın arkadaşlar, siz de çalışın. Belki halk sizden birini seçer. Bu seçimdir. Egemenlik milletinse seçimde de son söz milletimize aittir.''

''Anayasa Mahkemesi geçmişte 367 kararını veren mahkeme değil''

Büyükşehir Kanunu'nun CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesiyle ilgili bir soru üzerine Arınç, şunları söyledi:

''Anamuhalefet partisi olarak Anayasa Mahkemesi'ne gitme hakları var. Bunu geçmişte de her kanun için kullanırlardı, şimdi de genel, nitelikli kanunlar için bu yola gidiyorlar. Yasal haklarıdır, gidebilirler. Bize göre gitmeleri için herhangi bir sebep yok. Ama bu CHP'dir. Her şeye itiraz eder, bu konuda da Anayasa Mahkemesi'ne gitmesinin bizim için hiçbir mahsuru yok. Zaten bu kanun görüşülürken MHP ve CHP çok büyük muhalefet yaptılar. Ağızlarına gelenleri söylediler, itiraz ettiler, reddettiler, hakaret ettiler, inkar ettiler. Bunların hepsi tutanaklarda kayıtlı. Şimdi Anayasa Mahkemesi incelemesini yapar, kararını verir. Bizim endişemiz yok. Anayasa Mahkemesi bir veya iki konuyu iptal edecek olursa biz Meclis olarak tekrar bu kanun üzerinde gereğini yaparız. Ama bildiğiniz gibi son yaptıkları müracaatlardan hiçbirisinde CHP başarılı olamadı. Çünkü artık Anayasa Mahkemesi geçmişte 367 kararını veren Anayasa Mahkemesi değil.

12 eylül 2010 referandumundan sonra Türkiye'de yeni bir Anayasa Mahkemesi var ve bu Anayasa Mahkemesi'nin tüm üyeleri de gerçek hukukçular, gerçek vatanseverler, işini çok iyi yapan insanlar. Hiçbiri politize olmamış, sadece hukuku düşünen ve buna göre karar veren insanlar. Başını çevirip de 'CHP ne diyor' diye bakan insanlar değil.

Bugünün yeni Anayasa Mahkemesi'nden ne karar çıkacaksa biz o karara uyacağız. Ama biz mükemmel bir kanun çıktığına inanıyoruz. Farkında olmadığımız bir tarafında eksiklik varsa Anayasa Mahkemesi ona dikkat ederse tekrar Meclise gelir bunun gereğini en güzel şekilde yaparız.''

Manisa OSB'deki açılışlar

Başbakan Yardımcısı Arınç, AKP ziyaretinin ardından Manisa Organize Sanayi Bölgesi'ne geçerek Sağlık Bakanlığı Manisa OSB Sağlık Merkezi ve Manisa OSB Teknik Hizmetler Binası'nın açılış törenine katıldı.

Törende yaptığı konuşmada, AKP iktidarı döneminde Türkiye'de önemli değişiklikler gerçekleştirdiklerine dikkati çeken Arınç, en büyük değişim ve dönüşümü sağlık alanında yaptıklarını bildirdi.

Sağlıkta dönüşümün çeşitli engellemelere rağmen hayata geçtiğini, bu sayede vatandaşın en fazla memnuniyet duyduğu hizmetin sağlık alanında olduğunu anlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Önce kendi bünyemizdeki insanlar, yani sağlıkta çalışanlar, sonra SSK, sonra tüm muhalefet partileri itiraz etti. Amacımız neydi hastaneleri birleştirerek tek çatı altında toplamak. Herkese sosyal güvenlik imkanı vermek, herkesin sağlık hizmetlerinden eşit ve adaletli olarak faydalanmasını temin etmekti. 'Olamaz', 'istemeyiz', 'istemezük' lafları ile hastanelerin birleştirilmesine karşı çıkıldı. Yıllarca mücadele ettik, kanunlarımız kabul edildi, iş yürümeye başladı. Anketlerde, (bu hükümet döneminde hangi hizmetten daha çok memnunsunuz) sorusuna vatandaşımızın yanıtı 11 yıldır değişmedi. Asgari yüzde 67, azami yüzde 74, bu hükümetin sağlık hizmetlerinden memnunluk var.''

Arınç, bakanlıklarda değişimin de bir ihtiyaç olduğunu belirterek, 10 yılda sağlık alanında çok büyük mesafeler katettiklerini vurguladı.

Ankara'da bir taksi şoförünün, Başbakan ile aynı hastaneye gidebiliyor olmasından dolayı bu hükümete oy vereceğini söylediğini, bunun sağlık alanında yapılanları çok iyi özetlediğini söyleyen Arınç, eğitim alanında da yenilikler yaptıklarını, buna karşı çıkanların da olduğunu belirtti.

Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Eğitimde değişimi gerçekleştirirken, memleketin elden gideceğinden bahsedenler oldu. 'Şunu kaybedeceğiz, onu kaybedeceğiz' diyenler oldu. Ama biz bu konuda da iddialıyız. Nedir iddiamız, bir defa mecburi eğitimi 12 yıla çıkardık. Eskiden mecburi eğitim 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimdi. Çocuğu 8 yıl aynı sınıfta tutuyordunuz. Bunun faydalı olmadığını görük. Şimdi 12 yıllık bir mecburi eğitim sistemi var. Umuyorum ki başarılı olacağız.''

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bazı illerde OSB'lerin hala ticaret sanayi odaları tarafından yönetildiğini dile getirerek, OSB'lerin bölgede faaliyet gösteren sanayiciler tarafından yönetilmesi gerektiğini, Manisa'da bu değişim sırasında tartışmaların yaşandığını, Manisa'da ticaret ve sanayi odalarının da ayrı olması gerektiğini sözlerine ekledi.


 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler