Atatürk’ün Evrenselliği
Atatürk’ün aramızdan ayrılışının ’70. yıldönümündeyiz. Bu yıldönümleri Atatürkçüler için bir muhasebe günüdür. Ülkemizin en zor günlerinin yaşandığı, Atatürk’ün sorgulandığı bugün, Atatürk’ün evrenselliği üzerinde duracağız.
Son 220 yıllık insanlık tarihinde üç büyük devrim oldu.\tBirincisi 1789 Büyük Fransız İhtilali’dir. İkincisi 1917 Rus Devrimi’dir. Üçüncüsü, Ortadoğu ve tüm İslam dünyasında bir benzeri olmayan Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyettir. Daha geniş ve doğru deyimiyle Türk aydınlanma devrimidir.
Sözü edilen bu devrimler ve nedenleri üzerinde kitaplar yazıldı, daha da kitaplar yazılacak... Ama kısaca özetleyelim:
Fransız Devrimi, karanlık Ortaçağ’ın körü körüne itaat eden dogmatik düşünce yapısıyla, feodal ekonomik ve toplumsal yapının yıkılışını sağladı. İnsanlığa, özgürlük, adalet, kardeşlik, eşitlik kavramlarını, ulus devleti ve cumhuriyet yönetim sistemini armağan etti.
1917 İhtilali, gerçekleşen ilk işçi devrimidir. Sosyalizmin, kapitalist sistem karşısında ilk başkaldırışıdır. Sömürüden uzak bir yaşamın olanaklı olabileceğini, her alanda fırsat eşitliğinin gerçekleşebileceğini, ezilenlerin haklarının sağlanabileceğini, giderek “sosyal adalet” ve “sosyal haklar” kavramlarının tüm dünyada yerleşmesini sağlayan büyük devrimdir...
1923 Anadolu İhtilali, Türklerin Ortadoğu coğrafyasında yarattıkları büyük bir devrimdir. Öncelikle antiemperyalisttir ve dünyanın büyük güçlerine karşı verilen bir ulusal savaşın sonucunda gerçekleşmiştir.
Sanayileşememiş bir milletin, en büyük emperyalist güçleri yenmesinin olanaklı olduğunun kanıtlanmasıdır. Asya’da, Afrika’da yaşayan mazlum milletlerin bağımsızlık savaşları için çarpıcı bir örnek olmuştur. Sömürge halinde yaşayan ulusları derinden etkilemiştir.
Latin Amerikalı düşünür Jose Carlos, Türk devriminin bu niteliklerini özellikle öne çıkarır.
Çin devrimine, Hint bağımsızlık hareketine öncülük eden Gandi’ye, Nehru’ya, daha sonra Mao’ya Atatürk ve onun devrimi önderlik etmiştir.
Atatürk’ün önderliğindeki antiemperyalist bağımsızlık hareketi, bağımsızlık mücadelesi veren Tunus ve Cezayir gibi Müslüman ülkelere, Afrika’nın sömürge halinde yaşayan ülkelerine örnek olmuştur. Cezayir bağımsızlık hareketini yapan savaşçıların göğüslerinden Mustafa Kemal’in resimleri çıkıyordu.
Atatürk, Nutuk’ta bu olguyu belirtir ve şöyle der:
“Güneşin sabaha karşı doğduğunu nasıl görüyorsam, mazlum milletlerin de bir bir doğuşunu insanlık görecektir.” Gerçekten de öyle oldu. Asya’da, Afrika’da mazlum milletler birer birer bağımsızlıklarını kazanarak, Birleşmiş Milletler’e katıldılar.
Türkiye, 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün liderliğinde laik ilkelere dayalı bir ulus, bir devlet kurma yolunda yılmadan ilerledi.
İslam dünyasındaki bir toplum, ilk kez din merkezli bir yönetim sisteminden çıkıyor, biat kültüründen ve ümmet ilişkilerinden vazgeçiyordu. Atatürk’ün liderliğinde çağdaş ve evrensel ilkelere dayalı bir ulus yaratılıyordu.
Ortaçağ’da yaşayan, okuma yazma düzeyi yüzde beşlerde olan bir köylü toplumundan, akıl ve bilimin yol göstericiliğini kabul eden bir çağdaş topluma doğru yöneliniyordu.
Atatürk önderliğindeki Türk aydınlanma devrimi bir bütündür. Bu devrimle;
1. Devlet laikleşti ve çağdaşlaştı: Çünkü saltanat ve hilafet kaldırıldı, laik esaslara dayalı Cumhuriyet kuruldu.
2. Hukuk laikleşti ve çağdaşlaştı: Çünkü şeriat esasına dayalı hukuk sistemi kaldırıldı, onun yerine çağdaş Medeni Kanun, borçlar, ticaret ve ceza yasaları kabul edildi.
3. Kültür laikleşti: Çünkü, türbe, tekke, zaviyeler kaldırıldı, harf devrimi yapıldı. Kadının tüm hakları kendisine verildi.
4. Eğitim laikleşti: Çünkü “eğitimin birleşmesi” yasası kabul edilerek, dine dayalı eğitim yerine eleştirel akla dayalı eğitim sistemine geçildi.
Bunlar gerçek aydınlanma devrimleridir.
Aydınlanma devriminin yılmaz savunucusu İlhan Selçuk’un yazılarında özetlediği gibi Atatürk’ün aydınlanma devrimleri.
Aklın inançtan,
Bilimin dinden bağımsızlaşması demektir.
Böylesi bir devrim İslam coğrafyasında bir ilktir. İşte bu nedenle Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet son 220 yıldır, insanlık tarihinin gördüğü en önemli üç devrimden birisidir.
Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden bir ulus devlet yarattı. Ortaçağ’ın derinlerinde yaşayan bir ümmet toplumundan, vatandaş bilincine ulaşmış bir ulus yarattı.
Ne derlerse desinler
İkinci Cumhuriyetçiler, liboşlar, dönekler, şeriatçılar, kalemini Avrupa’daki vakıflara, kafasını Amerika’daki banka hesaplarına satanlar, Soros’un çocukları, AB ve ABD’nin işbirlikçileri ne derlerse desinler, ne yaparsa yapsınlar, ne filmler ne belgeseller ortaya çıkarırlarsa çıkarsınlar, yaparlarsa yapsınlar, Atatürk’ün bu büyük devrimciliğini ortadan kaldıramazlar.
Alman bilim adamı Cornelios Bischoft bakın ne diyor:
“Mustafa Kemal’in beni en çok ilgilendiren yanı, Osmanlı İmparatorluğu’nda doğmuş, orada yetişmiş olmasına karşın, yepyeni bir kuruluş düşünmüş olmasıdır. Bu neye benziyor? Fizikçiler Newton’dan sonra hep Newton’un düşüncelerini devam ettirdiler. Ondan sonra bir gün bir Einstein geliyor ve bu sefer bütün o çalışmalar değişiyor, yepyenileşiyor. Ben Atatürk’ü buna benzetiyorum... Bence Atatürk’ün dehalığı buradadır. Yepyeni bir şey yaratması...”
Oxford Üniversitesi öğretim üyesi Geoffrey Lewis ise, onun özünde bir bilgin ve bilge kişi olduğunu belirtir ve şöyle der:
“... Hitler, Stalin, Mussolini, sivil oldukları halde sırtlarına askeri üniforma geçirirken, büyük asker olan Atatürk, Cumhurbaşkanı olduktan sonra yalnız bir kez üniformasını giymişti.”
Pekin Üniversitesi öğretim üyesi tarihçi Dong Cin Gua ise Çin’de Atatürk’e son derece saygı duyulduğunu, liselerde ders olarak okutulduğunu, bugüne kadar hakkında 300’den fazla makale ve özgün on kitap yayımlandığını belirttir. Atatürk’ün önderliğinde “Türkiye’de geleneksel toplumdan çağdaş bir topuluma geçiş süreci, İngilizlerin liberal yolundan da, Fransızların devrimci yolundan da farklı bir yol olarak ortaya çıktı” der. (*)
Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, Atatürk’ü Türk ulusunun belleğinden ve kalbinden silemezler. Atatürk’ü insanlık tarihinin en görkemli yerinden aşağıya indiremezler. Atatürk’ün doğumunun 100. yılında UNESCO, 1981 yılını bütün dünyada Atatürk Yılı olarak ilan etti. UNESCO Atatürk’ü
1. Olağanüstü bir devrimci,
2. Sömürgecilik ve emperyalizme karşı açılan savaşların ilk lideri,
3. Tüm yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına inanan,
4. Eylemi her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünde gerçekleşen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk olarak tarihe geçirdi. Onu kutsadı.
Mesele bundan ibarettir. Bizim retçiler, liboşlar ne derse desinler. Gerisi boştur.
(*) Bu alıntılar için bkz. Özer Ozankaya, Dünya Düşünürleri Gözüyle Atatürk ve Cumhuriyet, İş Bankası Yayını, 2000.
Alev Çoşkun
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması
- 'Bıyık altından gülüyorsunuz'