'Atatürk’le uğraşmak hedef şaşırtmaktır'
Arda Aydın 'İlelebet' adlı oyununda Atatürk'ün insani yönüne dikkat çekiyor.
Tiyatrocu, seslendirmen Arda Aydın’ın yeni oyunu “İlelebet” Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün insani yönüne, insani bir dil ve gözle bakıyor. Aydın’ın şirketi Biraderler Yapım tarafından sahnelenen oyunda deneyimli sanatçı tek kişilik performansıyla dikkat çekiyor. Arda Aydın, oyunu “Atatürk’ü oynamaya çabalayan, bir anda üzerine böyle bir iş bırakılmış bir oyuncuyu anlatıyorum aslında” sözleriyle tanımlayarak, şöyle detay veriyor: “Bir gece telefon alan oyuncuya bir oyun için Atatürk’ü oynaması gerektiği söyleniyor ve kendin kuracaksın hikâyeyi deniyor. Oyuncu, ardından çalışmaya başlıyor. Ertesi gün geceye kadarki bir süreci anlatıyoruz. Kendi evinde geçen bir hikâye, o ev çok sürprizli bir şekilde başka bir yere gidiyor.” Aydın’la bir araya geldik.
Ekmeğini taştan çıkarmış...
Oyun “Atatürk’ün insani yönünü anlatıyor” deniyor. O insani yönü biraz açabilir miyiz?
Herkes tarafından bilinen, sevilen bir Atatürk var. Tanıdığımızı düşündüğümüz bir Atatürk var, bir de daha insana, ağaca, doğaya ve dünyaya dair her şeye daha duyarlı bir adam var. Biz daha çok devlet adamlığıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olmasıyla ve şu anda yaşadığımız hayatı borçlu olmamızla ilgileniyoruz. Tamam, bunlarla ilgilenmeliyiz, bu ayrı bir şey. Ama bu daha çok sosyopolitik bir bakış açısı oluyor. Biz açımızı biraz değiştirelim istiyorum. Atatürk, günümüzde konuşabiliyor olsaydı, derdini nasıl anlatırdı telaşı bu aslında. Tabii ki burada benim onun adına konuşmam gibi bir durum söz konusu değil. Hayal ederek, bir tasvirle yola çıkıyoruz biz. Bu tasvirden Atatürk’ün ne söyleyebileceğini, Atatürk’e dair ne söyleyebileceğimizi oluşturarak gitmeye çalışıyoruz. “İlelebet”te aslında hedef, Atatürk’ü gerçek anlamda, insan olan Atatürk anlamında hatırlatmak. Evet, her şeye rağmen iyi bir insan. Yani Atatürk, kendi zamanında devlet adamlığından çekilip bir çiftliğe yerleşebiliyor olsaydı eminim ki iki sene sonra onu toprakla uğraşırken, bir çiçeği severken falan görecekti insanlar. Öyle mutlu olduğunu düşündüğüm, gördüğüm, okuduğumdan, duyduğumdan bildiğim biri. O yoksunluğun içersinde ekmeğini taştan da değil, topraktan çıkarmış bir insan.
Atatürk isminin ve miraslarının son dönemde silinmeye başladığı tartışılan bir konu. Oyun buna karşı bir şey söylüyor mu?
Elbette. Reis-i Cumhur Mustafa Kemal ile Mustafa Kemal arasında bir fark var. Söylediği her şey, kendindeki değişim ve dönüşüm isteğini toplumun isteği haline getirebildiğini kanıtlıyor. Oyunda bundan söz ediyoruz. Bu çok önemli. Kapalı bir toplum, şu günden yüzlerce kat kapalı bir toplum. Yeni bir ülke kuruluyor, yeni bir düzen inşa edilmeye çalışılıyor ve bunu kontrol etmek gerçekten çok güç. Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” demesi gibi, hakikaten çılgınlık. Buradaki temel söylenen söz, bakın bunlar bunlar yapıldı, siz buna bugün başka bir gözle bakıyor olabilirsiniz ama baktığınız açıyı bir değiştirin dedirtmek istiyoruz.
Atatürk çok değerli...
Atatürk itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor mu peki?
Atatürk’ün itibarsızlaştırılamayacağını bu ülkenin en ücra köşesindeki, tabiri caizse, yobaz bile bilir. Şimdi birtakım insanlar, kafasına fes takıp gezen tipler onunla ilgili bir şeyler söylerken bile alttan alta bunu beceremeyeceğini bilir. Bu ülkenin temel dinamiğinde var bu. Atatürk’le uğraşmak hedef şaşırtmaktır. Atatürk’le uğraşılırsa, bir başka yerde başka bir iş halledilmiş olur o esnada. Söz hakkı olup da söz söyleyemeyen bir adamı işin içine sokup onun üzerinden rant sağlamaktır aslında. Bu insan bir rant malzemesi olamayacak kadar değerli ve başka yerde duran bir insan.
Bir sanatçı olarak onun yarattığı kültür devrimine de vefa borcu mu “İlelebet”?
Elbette. Ben bir Cumhuriyet çocuğuyum. Cumhuriyetin bütün ilkelerine sonuna kadar da bağlıyım. Bu ülkede dönüşümün temel taşları devrimlerdir. Bunlara da bağlıyım. Kendi şirketimi kurduğum günden beri ben Atatürk’e dair bir şey yapmalıyım dedim hep; onu hatırlatmalıyım... Tamamen bağımsız, özkaynağımla hem de. Çünkü onun inandığı bir şey vardı; herkes özkaynağı ile bir şey yaparsa bu ülke kalkınır, gelişir. Mesela, bir tiyatro salonundan bir bilet al, bir orkestranın konserine bilet al ve izle. O orkestraya bir özkaynak yarat. Ben bu oyun için hiçbir şekilde maddi bir yardım almadım ve kabul de etmedim. Çünkü birileri tarafından sahiplenilmesini istemiyorum bu işin. Çünkü Atatürk hepimizin.
Atatürk sevgisi büyük bir aileden geliyorsunuz, değil mi?...
Bu çok normal geliyor bana. Ben Ankaralı bir ailenin çocuğuyum, başkent, başka bir yer, başka bir kültür. Ankara Atatürk’ün ilmek ilmek dokuduğu bir şehir. Ben bu oyunu gözümdeki iki damla yaşı tutarak nasıl oynayacağımı düşünüyorum hâlâ. Çünkü Atatürk’ü oynamaya görevlendirilmiş bir oyunucunun Atatürk’ün edebilme ihtimali olduğu sözlerini söylerken ağlaması kadar manasız bir oyun anlayışı olamaz. Atatürk neden kendi cümlelerini söylerken ağlasın... Karşımda bir oyuncu olsa niye ağlıyorsun derim. Ama ben bu hikâyeyi anlatırken o yetersiz bilgimle bile çok duygulanıyorum. Çünkü o kadar naif bir yerden yaklaşıyor ki hikâye...
‘3’ün 1’i YouTube kanalına vaktim yok’
“3’ün 1’i” diye bir YouTube kanalınız da var, sanatçılarla söyleşilerinizin olduğu. Ama artık aktif değil, tekrar aktif olacak mı?
Bir altı ay önce tekrar çekeyim mi diye video yükledim, istek geldi. Ama artık vaktim kalmadı. Konukların ayarlamasını falan kendim yapıyordum o zaman, demek ki vaktim varmış. Bundan sonrasında biriyle randevulaşıp “3’ün 1’i” çekeceğim desem ben gidemem programa... Öyle bir vakitsizlik söz konusu.
TİYATROYA SEYİRCİ KAZANDIRMAK Biraderler Yapım ile orijinal prodüksiyonlara imza atıyorsunuz. “İlelebet”in yanında “Trainspoitting” filminin uyarlaması da olacak. “Trainspoitting” kasımda başlayacak. O dünyada ilk defa yapılacak bir teknikle sahnelenecek. Manga grubuyla çalışacağız. 8-9 kişilik bir oyuncu kadromuz var. “Trainspoitting” özelinde genele dair bir şey söyleyeceğim. Ben Biraderler Yapım’ı kurarken bir tek şeyi hedefledim; varsa yapılmamış bir şey onu yapmak, yoksa da büyük iş yapmak... Önemli olan iki tane de olsa hiç tiyatro izlememiş olan insanı bu tiyatro koltuğuna oturtabiliyor muyuz... Bir öz kaynak yaratma hikâyesi bu. Bu ülkede 2 milyon 250 bin kişi bilet alıp tiyatroya geliyor, ben artı 1 kişi daha eklersem amacıma ulaşmış olurum. Bütün yatırımı seslendirmeden kazandığım her şeyle yaptım. 2017’nin ağustos ayında şirketi kurdum ben, bu kadar kısa sürede 22 bin kişiye bilet satmışız. Demek ki başarılabiliyor, iyi iş yaptığın zaman insan gelmek istiyor. |
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti