Attila Jozsef 115 yaşında!
Onu çok büyük yetenekli, bahtsız bir kardeş gibi sevdim, içselleştirdim. Ve belli başlı şiirlerini sözünü ettiğim Fransızca çevirilerinden sevgiyle, özenle çevirdim dilimize. 1993 yılında bir Viyana seyahatimde sırf onun şehrinde bir köprüden Tuna’ya bakmak için Budapeşte’ye bir günlük bir yolculuk yaptım…
Macarlar soyadını başa alarak Jozsef Attila diyor. 20 yüzyıl Macar şiirinin en büyük şairlerinden . 11 Nisan 1905 Budapeşte doğumlu. Yaşamına 3 Aralık 1937’de aynı şehirde, 32 yaşında, bir trenin tekerlekleri altında son veriyor.İkinci Dünya savaşı denilen insan kasaplığının kapkara günlerine, o yılları anlatan siyah beyaz filmlere yaraşır bir ölüm.
Sorbonne’da okumuş, Nazizme karşı Avrupa demokrasi güçlerini örgütlerken Macaristan’a da gelen Thomas Mann’la birlikte bu çalışmaya katılmış; içi özgürlük ateşiyle, şiirle, bu demektir ki yaşama tutkusuyla dolup taşan genç bir adam, kullanılamayacak duruma gelmiş bir eşyayı hurdalığa ya da çöp bidonuna atar gibi yaşamını bir trenin altına neden fırlatıp atar? Yaşam öyküsüne baktığınızda bu acılı sonun ipuçlarını görüyorsunuz. Yurt dışına işçi olarak çıkıp bir daha dönmemiş, izi timi belirsiz olmuş bir baba… Hizmetçilik yaparak üç çocuğunu büyütmeye çalışan, Attila 14 yaşındayken yaşamdan ayrılmış bir anne. Tahmin edilebilecek yoksunluklar içinde yaşanmış bir çocukluk, ergenlik, ilk gençlik. Tırnakla kazınırcasına elde edilmiş bir öğrenim ve bilgi birikimi. Büyük bir şiir yeteneğinin ürünlerinin,edebiyatın genel geçer ortamlarında yeterince ilgi görmeyişi. Derken İkinci Dünya Savaşı. Macaristan’da faşist baskı rejiminin karanlığı. Üyesi olduğu Macaristan Komünist Partisinden arkadaşlarıyla anlaşmazlıklar. Marksist düşünceyle Freud’cu düşünce arasında ilişki kurmaya çalışmakla suçlanması… Ruhsal bunalımlar…Karşılıksız bir aşk..
***
Attila Jozsef’in şiirlerini, 80’li yıllarda Fransa’da tanıştığımız ünlü Fransız şairi Eugène Guillevic’in , bence mükemmel Fransızca çevirileriyle tanıdım. Fakat Jozsef’in şiirleriyle tanışmam, Guillevic’le şahsen tanışmamızdan daha önce, 70’yıllardaki Fransa yıllarımda olmalı. Çünkü ülkeye dönüşümde, 1974’te yayınlamaya başladığımız Militan Dergisinin 3. Sayısını onun şiirlerine ve ona ilişkin yazılara ayırarak bu büyük çağdaşınızı Türkçede ilk kez tanıtmış oldum. Bu şiirleri okuduğumda ve yaşamını öğrendiğinde, Attila Jozsef bir daha hiç çıkmamacasına girdi yaşamıma.
Onu çok büyük yetenekli, bahtsız bir kardeş gibi sevdim, içselleştirdim. Ve belli başlı şiirlerini sözünü ettiğim Fransızca çevirilerinden sevgiyle, özenle çevirdim dilimize. 1993 yılında bir Viyana seyahatimde sırf onun şehrinde bir köprüden Tuna’ya bakmak için Budapeşte’ye bir günlük bir yolculuk yaptım…Bu yolculuğun bir gün öncesinden yazmaya koyulduğum an be an izlenimleri, en sevdiğim şiirlerimden birini, “Attila Jozsef’in Şehrinde Bir Köprüden Tunaya Bakmak”ı oluşturdu…
İki gün farkla(o 11 Nisan ben 13 Nisan doğumluyuz) , neredeyse aynı ay ve günde doğduğumuz sevgili şairimi, doğumunun 115. Yılında derin sevgi ve saygıyla anıyorum.
Anne
Bütün bir hafta, aralıksız
Annemin görüntüsü geçti gözlerimden
Kolunda ağır çamaşır sepeti
Çatı katına tırmanırken
Ve ben yaramaz, delişmen çocuk
Bağırır, tepinirdim yerimde
Bıraksın da koca sepeti
Çatıya beni taşısın diye
O, söylenmeden, bana bakmadan
Çıkar, sererdi çamaşırları
Göz kamaştıran aklıkta çamaşırlar
Sallanır, döner, hışırdarlardı.
Ağlamak için çok geç şimdi;
Annemi uçuşan kır saçlarıyla
Görüyorum gökyüzü sonsuzluğunda
Göğün suyuna katarken çivitini...
Türkçesi/A.Behramoğlu
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu