'Avro tarafından pazar payı kaybetmedik'
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Türkiye'nin Avro Bölgesi'ndeki ithalat oranının yüzde 1-1,5 arasında dalgalandığını belirterek, ''Avro tarafından pazar payı kaybetmediğimiz anlaşılıyor'' dedi.
Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin (EMD) düzenlediği sohbet toplantısına katılan Başçı, küresel ekonomi ve Türkiye'ye yansımalarını içeren bir sunum yaptı. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Avrupa'da yaşanan ekonomik gelişmeleri ''Avrupa'da finansal istikrarsızlık'' olarak değerlendirerek, Avrupa'daki belli başlı ülkelerin 10 yıllık tahvil risk primlerine bakıldığında faiz oranlarının Lehman krizi patladıktan sonra farklılaşmaya başladığına işaret etti. İstihdam kayıplarında risk primlerindeki artışın büyük oranda etkili olduğunu ifade eden Başçı, risk priminin sadece finans sektörünü değil vatandaşları da ilgilendiren bir konu olduğunu söyledi.
Başçı, Türkiye'de de Lehman krizinden sonra risk primlerinin arttığını, bu artışın istihdama da yansıdığını belirterek, bu durumun hem Türkiye'de hem de yurt dışında çok kısa sürdüğünü dile getirdi. ''Risk primlerini düşürenler krizden daha erken çıkacak'' diyen Başçı, Türkiye'nin de bunun güzel bir örneği olduğunu vurguladı. Türkiye'de kamu sektörünün borç yükünde, Lehman krizinde biraz yükselme olduğunu dile getiren Başçı, krizin kısa sürmesi, harcamaların kontrollü gitmesi ve vergi ayarlamalarının yapılmasıyla borç yükünün azalmaya başladığını vurguladı.
Kamu borç yükünün Yunanistan gibi ülkelerde yüzde 100'ün üzerinde olduğuna dikkati çeken Başçı, buralarla karşılaştırıldığında Türkiye'nin durumunun iyi olduğunu, ancak gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında ortalarda bir yerde bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'nin tarihinde görülmemiş derecede cari açığın yükseldiğine işaret eden Başçı, kademeli olarak cari açıkta düzelmeler görüldüğünü söyledi.
Kredilerle ilgili olarak alınması gereken tedbirlerin alındığını, döviz kuru ile ilgili bir sorun görmediklerini belirterek, ''Fakat yapısal unsurlarla ilgili tedbirler alınıyor. Onlar da vakit alıcı tedbirler. Dolayısıyla kademeli bir şekilde Türkiye'nin cari açığı azalacak bundan sonra... Ama şu anda tedirgin edici, yüksek seviyedeki cari açıktan bir yerde kurtulmuş oluyoruz. Yüzde 7-8 arasında bir yerde GSYH'ye oranla yılı tamamlayacak gibi görünüyor'' diye konuştu.
Türkiye, Avro tarafında pazar payı kaybetmedi
Türkiye'nin ihracatı hakkında da değerlendirmede bulunan Başçı, ihracatın çok fena gitmediğini, bunun nedeninin pazar ve ürün çeşitlendirilmesi olduğunu söyledi. Başçı, Avro Bölgesi'ndeki risk primlerindeki artışla birlikte ithalat oranlarının düşmeye başladığına dikkati çekerek, Afrika, Ortadoğu ve Rusya'nın ithalatının artmaya devam ettiğini vurguladı.
Türkiye'nin Avrupa'da seviye olarak ihracatının yatay ve dalgalı olduğunu bildiren Başçı, ''İhracatta aslında seviye olarak bir çöküş yok. Hem de pay olarak bir kayıp aslında çok da fazla görünmüyor. Türkiye'nin Avro Bölgesi'nin ithalatındaki payı yüzde 1-1,5 arasında dalgalanıyor ve yatay bir seyir izliyor. Avro tarafında pazar payı kaybetmediğimiz anlaşılıyor'' diye konuştu.
Başçı, 2012 Haziran sonu itibariyle Türkiye'nin net uluslararası rezervlerinin 113,3 milyar dolar olduğunu belirtti. Türkiye'nin kısa vadeli dış borcunun da 144 milyar dolar civarında görüldüğünü ancak bunun 25 milyar dolar civarındaki miktarın Türk bankalarının yurt dışı şubelerine olduğunu, bunun dış borç olmadığını ve hesaptan düşüldüğünde Türkiye'nin 118,3 milyar dolar kısa vadeli dış borcu bulunduğunu kaydetti. Son aylarda Merkez Bankası'nda uluslararası resmi rezervleri artırıcı adımlar atmaya başladıklarının altını çizen Başçı, ''Altın rezervi 15,5 milyar dolar civarında'' dedi.
'Problem var denilecek noktada değiliz'
Başçı, finans sektörü açısından, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarının da önemli olduğuna işaret ederek, Lehman krizinden sonra bu alacaklarda artış olduğunu, şu anda firma kredilerinde tahsili gecikmiş alacakların Lehman krizinin öncesi rakamların bile altına ulaştığını dile getirdi.
Türkiye'deki borçluluk seviyelerine de dikkati çeken Başçı, hane halkının Türk bankalarına olan borçlarının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oranının yüzde 19 seviyesinde bulunduğunu, bu rakamın gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunun altında olduğunu dile getirdi.
Başçı, firma kredilerine bakıldığında ise ülkeler arasında Türkiye'nin ortalarda bulunduğunu belirterek, burada da aşırı borçluluğun söz konusu olmadığını vurguladı.
Konut kredilerinin GSYH'ye oranının yüzde 6 civarında olduğuna dikkati çeken Başçı, ''Problem var denilecek noktada değiliz'' dedi.
'Net istikrarlı fonlama oranı üzerinde bir tartışma var'
Başçı, ''Basel III'' ile ilgili bilgiler vererek, şöyle konuştu: ''Nakit dengesi ile ilgili olan net istikrarlı fonlama oranı üzerinde bir tartışma var. Şu anda o, yüzde 100 netleşmiş değil. Orada temel hikaye şu, bankaların iki tür yükümlülükleri var. Bir tanesi çekirdek yükümlülükler yani mevduat, diğeri bankaların yabancı kaynaklarla borçlanması. Burada deniyor ki 'istikrarlı fonlama oranı yüksek olsun'. Henüz bu yüzde 100 netleşmedi, tartışmaya açıldı, özel sektörden görüşler alındı. Büyük ihtimalle önümüzdeki aylarda yavaş yavaş netleşecek.''
Basel III kapsamında yer alan kaldıraç oranının ve net istikrarlı fonlama oranının uygulama tarihlerinin uzun olduğunu, kaldıraç oranının dünyada 2018 yılında uygulanmasına başlanacağını, net istikrarlı fonlama uygulamasının da ileri bir tarihte başlayacağını dile getiren Başçı, Türkiye'nin başlangıç noktasının hem kaldıraç oranında hem de net istikrarlı fonlama oranında iyi bir seviyede olduğunu vurguladı.
Başçı, net istikrarlı fonlama için 2013 yıllarının başlarında adımlar atılabileceğine işaret ederek, ''Yavaş yavaş artık mevduata avantaj sağlayıcı, mevduat dışı yükümlülüklere bir miktar dezavantaj sağlayıcı, istikrarlı fonlama için çekirdek yükümlülükleri teşvik edici, ama çekirdek dışı yükümlülükleri hafif hafif caydırıcı kademeli küçük adımlarla bir takım tedbirler düşünülebilir. Bunu niyet beyanı olarak söylüyorum, açıklanmış bir politika metni değil ama o yönde de yavaş yavaş adım atsak iyi olur. 2018 için beklemeye ihtiyaç yok. İstikrarlı fonlamanın artırılması ve yabancı kaynakların caydırılması şeklinde olabilir'' diye konuştu.
'O bir gösterge ama...'
Erdem Başçı, küresel ekonomi ve Türkiye'ye yansımalarını içeren yaptığı sunumun ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, ''Son birkaç haftadır sanayicilerce medya üzerinden eleştiriliyorsunuz. 'Neden faizler düşürülmüyor, ekonomi kritik bir noktaya geliyor' deniliyor. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz'' şeklindeki soru üzerine Başçı, Temmuz ayına kadar çok olumsuz sinyal almadıklarını, ancak Temmuz ayına ilişkin verilerin biraz zayıfladığını, çeklerle ilgili bir miktar bozulmanın kendilerinin de dikkatini çektiğini söyledi.
Başçı, bunda birkaç faktörün etkili olduğunu anlatarak, ''Bir tanesi Borçlar Kanunu'nda kişisel kefaletle ilgili eşin rızasının aranması yürürlüğe girmişti. Ona bankacılık sistemi bir anda adapte olamadı. Biraz vakte ihtiyaçları oldu. İlk hafta ödenmeyen çeklerde sıçrama oldu. Ondan sonra kademeli bir şekilde bu düzeldi. Ama Temmuz ayı verisi önceki ayların biraz üzerinde. O bir gösterge ama bu bir miktar yavaşlamaya da işaret ediyor olabilir. Gerek sanayi üretiminde gerek diğer faaliyetlerde Ramazan ayının da etkisi olabilir'' diye konuştu.
'İhracat verilerinde de bir miktar yavaşlama oldu'
İhracat verilerinde de bir miktar yavaşlama olduğunu, bunun geçici mi, kalıcı mı olduğu konusunda net bir şey söyleyemediğini ifade eden Başçı, yapılan eleştirilerin daha ziyade Temmuz ayı ile bağlantılı olabileceğini kaydetti. Başçı, rezerv opsiyon katsayılarının kademeli bir şekilde artırılırken, faiz koridorunun da dikkatli bir şekilde aşağı doğru çekileceğini belirterek, kredilerin fiyatlamasının da buna uyum sağlayacağını anlattı.
Başçı, ''Dolasıyla biz Merkez Bankası olarak aslında Temmuz'un başından itibaren ayağımızı frenden yavaş yavaş çekmeye başladık. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini hızla Temmuz başından itibaren aşağı çektik. İkinci etapta kredilerin de yavaş yavaş maliyetlerinin aşağı doğru gelmesini sağlayacağız. Kredi faizlerinin aşağı gelmesine izin vermemiz gerekir'' şeklinde değerlendirmede bulundu. Başçı, bunun döviz kurları üzerinde olumsuz bir etkisi olmasını beklemediklerini de ifade etti.
'Temmuzdaki yavaşlama geçici olabilir'
Ekonomide Temmuz ayındaki yavaşlamanın geçici olabileceğini vurgulayan Başçı, Ağustosa ilişkin sinyallerin biraz daha olumlu olduğunu, ihracat tarafının fena gitmediğini, iç talep konusunda da bekleyip görmek gerektiğini söyledi. Başçı, bayram sonrası bir canlanma ihtimali olduğunu, onun için 'Merkez Bankası devreye girsin' noktasına henüz gelmediklerini bildirdi.
Başçı, şu anda odaklarında finansal istikrar olduğunu, finansal istikrar yönünde pekiştirici, Türkiye'nin risk primini daha da düşürücü adımlar atmaya çalıştıklarını, ekonomik aktivite konusunda o kadar karamsar olmadıklarını, ılımlı bir büyümenin devam edeceğini vurguladı. Başçı, fiyat istikrarı konusunda da bir kaygılarının bulunmadığını, orada da emtia fiyatlarına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Edirne'de yaptığı konuşmada ''biz yumuşak inişi tamamladık'' ifadesine yer verdiğini hatırlatan Başçı, ''Dolasıyla o tarihten bu yana biz zaten ekonomiyi soğutma çabası içinde değiliz, daha nötr bir şekilde hareket ediyoruz. Bundan sonra aşağı yönlü riskler varsa yurt dışından gelir. Bu noktada da Merkez Bankası olarak tedbir almamız gerekirse alırız'' dedi.
Başçı, yüzde 4 büyüme hedefiyle ilgili olarak da yurt dışı kaynaklı aşağı yönlü risklerin bulunduğuna dikkati çekti. Fiyat istikrarının sağlanması durumunda Türkiye'nin uzun vadeli büyümesine en önemli katkıyı yapmış olacaklarını anlatan Başçı, unutulmaması gereken diğer unsurun da finansal istikrar olduğunu belirtti.
'Manşet enflasyon öngörülen şekilde düşecek'
Erdem Başçı, akaryakıt fiyatlarındaki artışla ilgili olarak da bütün emtiaların aynı anda artmadığını, gıda ve enerji kalemlerinin artarken metallerin düştüğünü söyledi. O yüzden çekirdek enflasyonun öngörülenden daha hızlı düşebileceğini ama enerji ve gıda tarafında yukarı yönlü risklerin söz konusu olduğunu, bunların birbirini dengelediğini düşündüklerini vurguladı. Enflasyonla ilgili beklentilerini koruduklarını anlatan Başçı, ''Dolayısıyla çekirdek enflasyon göstergeleri özellikle gıda ve enerjiyi dışlayan I endeksi var. Buradaki düşüş daha hızlı olacak ama manşet enflasyon öngörülen şekilde düşecek'' dedi.
'Yurt dışında hava müsait değil'
Başçı, reel sektördeki yavaşlamanın hangi noktaya gelmesi halinde Merkez Bankası'nın harekete geçebileceği şeklindeki soru üzerine de şunları söyledi: ''Yurt dışında hava uçuşa müsait değil. Yüzde 8, yüzde 9 gibi büyüme oranlarını bu yıl veya 2013 yılında dünyada kolay kolay hiç bir ülke sağlayamaz, Çin de dahil buna. Dolasıyla Türkiye'nin geçen 2 sene olduğu gibi yüzde 8, yüzde 9 oranlarında büyümesi mümkün değil. O yüzden 'piste indik hala niye bekletiyorsunuz?' diye soruyorsunuz. Tamam, kemerleri çözelim bavullarımızı da alalım. Ondan sonra karayoluyla yolumuza devam edelim desem iyi olur mu? Karayoluyla devam edelim, uçmayalım gelecek sene. Uçuş için pek elverişli hava şartları yok. Havada yakalanan ülkeler zaten birer birer tehlikeli noktalarda olabiliyorlar, inişte zorlanıyorlar.''
Merkez Bankasının görevinin gaza basmak olmadığını ifade eden Başçı, şöyle devam etti: ''Emniyetli bir şekilde seyahati sürdürmeye çalışacağız. Bayramda İzmir'e gittik. Yollarımız çok güzel, konforlu. İnsanın süratli gidesi geliyor ama ortalama hız belirleyen detektörler koymuşlar. Merkez Bankası biraz daha ihtiyatlı. Gidelim ama sağlıklı gidelim, ileride sorun olmasın. Merkez Bankası'nın görevi gaza basmak değil. Gaza basacak çok istekli var. Özel sektör özellikle çok istekli, bu iyi bir şey. Biz daha dikkatli olmalarını söyleyelim.''
Kıdem tazminatı
Kıdem tazminatı fonu oluşturulmasına fiyat istikrarı ve finansal istikrar açısından nasıl baktığının sorulması üzerine Başçı, Merkez Bankası başkanı olarak değil iktisatçı olarak buna cevap verebileceğini ifade ederek, Türkiye'deki mevcut sistemin dünyadaki en iyi sistem olmadığını, geliştirilebileceğini söyledi. Bu konuda herkesin durumunu daha iyileştirebilecek bir reformun yapılabileceğini anlatan Başçı, bunun için belirli noktada uzlaşılması gerektiğini kaydetti.
Başçı, bütçede bozulma veya sapma olup olmadığına ilişkin soruya da genel vergi gelirlerinde öngörülen bir azalma görüldüğünü, personel giderlerinde artış olduğunu ancak yılın kalan kısmında ne olacağının izlenmesi gerektiğini vurguladı. Bütçe konusunda çok acele edilmemesi gerektiğine işaret eden Başçı, ''Maliye Bakanlığı adına konuşmayım ama vergi gelirlerinin toplanmasında bir gecikme oldu. Mali tatil nedeniyle bir kaç ay sarktı. Ağustos sonu, Eylül sonunu bekleyip vergi gelirleri nasıl gerçekleşecek bakmak lazım'' dedi.
Orta Vadeli Program (OVP) çalışmalarının önemine dikkati çeken Başçı, burada bu tür konuların daha iyi irdeleneceğini ve bir güncelleme yapılacağını söyledi. Kamunun ekonomide çok önemli rolü ve fonksiyonunun bulunduğunu ifade eden Başçı, altyapı yatırımlarına ihtiyaç olduğunu ancak risk primi unsurunun da akılda tutulması gerektiğini söyledi.
Başçı, bir başka soru üzerine, tüketici kredilerindeki artış hızının son derece makul seviyelerde devam ettiğini belirterek, ''Oradaki sorunu çözdük diyebiliriz'' dedi. Erdem Başçı, Avro Bölgesi'nin dağılma ihtimaline ilişkin soruyu yanıtlarken de Avro Bölgesi'nin dağılmasının getireceği maliyetlerin oldukça yüksek olabileceğine işaret ederek, şöyle konuştu: ''Burada çözüm 2 maddeden geçiyor. Birincisi likidite desteğinin netleşmesi, Avrupa Merkez Bankası'nın teknik detayları açıklaması ve her bir ülkenin bütçe dengelerini tesis etmek için adımlar atması. Mali disiplin büyümeyi destekleyici olabilir. Risk primi denilen sıkıntının ortadan kalkmasıyla hızlı bir şekilde tekrar toparlanma başlayabilir. Yunanistan için bile bu böyle. Orada bile şaşırtıcı derecede bir iyileşme görülebilir.''
Lehman benzeri şok ihtimali
Başçı, ister bu yıl ister 2013 yılı için olsun Lehman benzeri bir büyük şok ihtimalini daha düşük gördüklerini belirterek, şöyle devam etti: ''O zamanki akut bir problemdi çok sert ve ani şekilde gelmişti. Şu anda devam eden kronik bir problem. Büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskler dediğimiz olay da kronik, yavaş yavaş geliyor. Neden çok ani ve sert bir şok ihtimalini daha düşük görüyoruz? Çünkü merkez bankaları devrede. Her an harekete geçmeye hazır. Bu tür bir şokun yaşanmasına izin vermezler diye düşünüyoruz. Böyle bir şok gerçekleşirse ne yaparız onunla ilgili Türkiye'nin hareket alanı pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeden daha fazla. Yani çok ani ve sert bir Lehman benzeri şok olursa yapabileceklerimiz oldukça fazla. Politika hareket alanımız var ve hala daha geliştirmeye devam ediyoruz.''
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu