Bankaların şubat ayı değerlendirmesi

Türkiye İş Bankası, 2008 yılının tamamı itibarıyla büyümenin yüzde 1,7 olarak gerçekleştiğinin tahmin edildiğini, Türkiye'nin potansiyel büyüme hızının yüzde 4 olduğu göz önüne alındığında, söz konusu büyüme hızının, teknik olarak bir resesyon olarak algılanmasa bile önemli bir aktivite kaybına işaret ettiğini bildirdi.

Bankaların şubat ayı değerlendirmesi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.02.2009 - 14:49

Türkiye İş Bankası'nın İktisadi Araştırmalar Bölümü tarafından hazırlanan, Şubat ayına ilişkin ''Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Gelişmeler'' bülteni ile Ing Bank Hazine Grubu Ekonomik Araştırmalar Bölümü tarafından hazırlanan bültende, Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeler değerlendirildi.

İş Bankası'nın bültenine göre, Türkiye ekonomisi de diğer gelişmekte olan ülkeler gibi global ekonomideki gelişmelerden olumsuz yönde etkileniyor. Küresel durgunluğun dış talep üzerindeki yansımaları belirginleşmiş durumda ve ihracat son aylarda azaldı. Dış talebin yanı sıra iç talebin de yavaşlaması sınai üretimde önemli düşüşlere yol açtı.
Öte yandan, enerji fiyatlarındaki gerilemenin de etkisiyle cari işlemler açığı daralmakta. Ancak, Türkiye;nin tasarruf açığı ve yurtdışı finansman ihtiyacı dikkate alındığında, global sermaye akımlarına ilişkin gelişmeler halen önemini koruyor. Bu açıdan IMF ile ilişkilerin seyri ve imzalanması beklenen stand-by düzenlemesinin ayrıntıları önem taşıyor.
Türkiye;nin dış finansman ihtiyacının yanı sıra global risk algılamasının da yüksek seyredeceği dikkate alındığında, önümüzdeki dönemde bütçe performansı açısından IMF ile yapılan görüşmeler büyük önem arz ediyor.

Global ekonomideki yavaşlamanın etkilerinin giderek daha yoğun bir şekilde hissedilmesi nedeniyle, önümüzdeki dönemde Türkiye;de reel sektörün desteklenmesi gerekli görülmekte ve bu çerçevede, IMF ile imzalanacak bir stand-by düzenlemesinde reel sektöre yönelik önlemlerin öne çıkması bekleniyor.

Global kredi krizinin etkilerinin daha yoğun bir şekilde hissedilmesinin beklendiği 2009 yılında, tüketim ve yatırım harcamalarındaki yavaşlama ile bekleyişlerdeki bozulmanın, bankacılık sektörünün büyümesi üzerinde önemli bir baskı unsuru oluşturacağı tahmin edilmekte.

Merkez Bankası tarafından yapılan faiz indirimlerinin, tüketici kredisi faiz oranları üzerindeki olumlu etkisine karşılık tüketim ve yatırım harcamaları üzerinde eş zamanlı etki yaratmayacağı, bu çerçevede kredi hacmine yansımasının da kısa vadede sınırlı kalacağı düşünülüyor.
 

ING Bank

Ing Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren tarafından kaleme alınan ''Aynı ilaçla her şey tedavi edilemez ama sorunu biliyor muyuz?'' başlıklı bültene göre de, Türkiye;nin bir mali kriz riski ile karşı karşıya olmadığı çok açık, en büyük sorun hızla daralan talebin sonuçları ile mücadele etmek.

İç talebi destekleyecek herhangi bir gelişmenin bu yıl büyümeyi de olumlu etkileyeceği görüşüne yer verilen bültende, ''Bu yıl bütçe açığının GSYH;nin yüzde 3;üne çıkacağı öngörümüzle, kamudan, büyümeye belli bir destek gelmesi şaşırtıcı olmayacak'' denildi.

Bu ortamda temel kırılganlığın, özel sektör güveninin yeniden canlandırılmasında yattığına işaret edilen bültene göre, para politikasında bir miktar daha gevşeme olabilir, ama IMF programına dair belirsizlikler bunu kısa dönemde kısıtlayabilir.

Türkiye'nin önceliği, IMF programı ile veya değil, durgunluğun daha uzun döneme yayılmasını önlemek. Bu da hükümetin güveni gözeterek hareket etmesini gerektiriyor.
Resmi rezervlerin önümüzdeki 11 ayın dış finansman ihtiyacının yüzde 88'ini karşılayacak düzeyde olması ise Türkiye'ye hala zaman kazandırıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler