BM ve Libya'ya Müdahale
Gerçekte yalnız yürütme erki olan Güvenlik Kurulu’na bu yolda gerçekte yasama ve yargı nitelikli ek yetkiler vermek BM Antlaşması’nı çiğnemektir. Yugoslavya (Kosova), Ruanda (soykırım) ve Lübnan (başbakanın öldürülmesi) olaylarına ilişkin olarak ABD’nin kurdurduğu mahkemeler eleştirilmelidir.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Kurulu’nun (GK) (kan dökümünü durdurma görüntüsü altında) Libya’ya müdahale kararının BM Antlaşması’na aykırı olduğu ileri sürülebilir. 194 ülkeli bir dünyada 15 üyeli ama ancak beşinin veto ayrıcalığı olan GK’de tek süpergüç (ABD) bu kurulu birkaç yıldır bir yasama ve yargı organı olarak ve (yakın ya da uzak) kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Ancak, bunu yaparken özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi kavramları öne sürmeyi ihmal etmiyor. Bu kavramlar, aldatmaca bile olsa, sıradan kişinin işitmek istediği sözlerdir.
Libya’da birkaç haftadır kan dökümü kuşkusuz var. ABD’de de 1861-65 İç Savaş yıllarında tam dört yıl süreyle oluk gibi kan aktı. O zaman bir GK olsaydı, başkaldıran Güney’e karşı birliği savunan iktidar kendini hedef alan böyle bir karara uymak ister miydi?
Günümüz olaylarında dış görünümle ardındaki itici gücü birbirinden ayırmalıyız. ABD Vietnam yenilgisinden sonraki yaklaşık otuz yıl içinde, adım adım ama belirli bir hedef yönünde, yeni bir militarizm ve ona bağlı dış siyaset geliştirdi. Carter, Reagan, Baba Bush, Clinton ve Oğul Bush’un Demokrat ya da Cumhuriyetçi başkanlar olarak yaptıkları, küreyi ve kaynaklarını ele geçirme uygulamasının aşamalarıdır. Hazer Denizi çevresiyle Ortadoğu petrolleri ABD askeri sayesinde Vaşington’un buyruğu altındadır.
Kimileri bu yorumu kuşkucu bir senaryo sanabilir; oysa, bu tavır propagandayla şişirilen bir yanıltmayı reddetmektir, o kadar! Temel sorun ABD’nin tüm kürede yeryüzünün stratejik toprakları ve kaynakları üstünde egemen olmak istemesi ve bu yönde epeyi kazanç sağlamış olmasıdır. Sorun Beyaz Saray’da kimin ya da hangi partinin iktidar olduğu değildir. Bush’tan kurtulmuş olmak sorunu çözmez, düzeni değiştirmez.
Metafizik haklılığı
ABD yönetimi ve halkı tüm sorunların askeri yönden çözülebileceğine inanıyorlar. Yanlışın en büyük kaynağı Vaşington’dadır. ABD yayılması ve imparatorluğu neredeyse demokrasinin önkoşulu oldu. Militarizm ABD’nin iç ve dış siyasetini, BM’deki diplomasisini, ekonomisini ve teknolojisini temelden etkiliyor. Buna bir de (militan Evangelistlerin desteğinde) Hıristiyanlık ve “öteki” düşmanlığı eklenince, ortaya bir tür “ABD militarizminin metafizik haklılığı” gibi saçma bir kavram çıkıyor. Sanki, Tanrı da Amerikan değerlerinden yanadır, onların küreselleşmesini istiyor ve bunun için ABD militarizmini uygun bir araç olarak görüyor. Doğru ya da yanlış gerekçeye göre, ABD askeri müdahalesi özgürlüğün, demokrasinin ve insan haklarının en etkili yoludur.
ABD yargı merkezi değil
Gerçekte yalnız yürütme erki olan Güvenlik Kurulu’na bu yolda gerçekte yasama ve yargı nitelikli ek yetkiler vermek BM Antlaşması’nı çiğnemektir. Yugoslavya (Kosova), Ruanda (soykırım) ve Lübnan (başbakanın öldürülmesi) olaylarına ilişkin olarak ABD’nin kurdurduğu mahkemeler eleştirilmelidir. GK ve Beyaz Saray küresel yargı merkezleri değildirler. Bu konular hedef alınan ülkelerin iç işleridir. Hele uluslararası toplum ABD’ye küresel bir jandarma görevi vermemiştir. Dahası, Ruanda örneğinde olduğu gibi, soykırım yapan yalnız Hutular değildir. ABD yönetimi istiyor diye, yalnız Tutsiler iktidara oturtulamaz.
BM’nin Amerikan baskısıyla Irak’a ilişkin aldığı ambargo kararları ve 2003’teki doğrudan ABD askeri müdahalesi bu Arap ülkesinde milyonlar hanesinde ölümlere yol açtı. Ebu Garib zindanındaki Amerikan işkenceleri bu yabancıların kurtarıcı olmadıklarını somut biçimde kanıtladı. Birbirini izleyen olayların “Daha Büyük Ortadoğu” sınır değişiklikleriyle de bağlantısı var. Petrol için kan aktı; şimdi de akıyor. Bunda ABD’nin petrol, su, üs ve egemenlik tasarıları yok mu?
Önemli olan sonuçtur, yani maskeli dramın son perdesidir. Sıradan Amerikan yurttaşlarının bile bu ayrıntılardan haberleri var mı? Sessiz çoğunluğu bir yana koyalım; geri kalanlar onaylıyor ve bir yandan yöneticilerine ülkeye giren petrolden ötürü teşekkür ediyor, öte yandan da vicdanlarını rahatlatmak için özgürlük, demokrasi ve insan hakları görüntüsünü ayakta tutuyorlar.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu