'BM'nin Libya kararını hukuk zemininde götürmesi lazımdı'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Türkiye'nin Libya ve diğer ülkelerde cereyan eden olayları ''tribünden maç seyreder gibi seyretmediğini'' söyledi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Kanal 7 televizyonunda canlı yayımlanan Başkent Kulisi programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Libya'daki olaylarla ilgili gelişmeleri ve bu konuda Türkiye'nin tutumuna yöneltilen eleştirileri değerlendiren Çiçek, Libya'daki olayların şubatın ortalarından bu yana gündemde olduğuna işaret etti. Bugün Libya'da hem Kaddafi ile hem de muhaliflerle temaslarını sürdürebilen tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Çiçek, Türkiye'nin çeşitli ülkelerden insanların oradan tahliye edilmesinde oynadığı role dikkati çekerek, ''Bu sorunları çözebilmek noktasında da kimin başı dara düşse müracaat ettiği tek ülke Türkiye. Halen hem muhaliflerin elinde bulunan Bingazi'de hem Trablus'ta temsilciliği olan tek ülke Türkiye'' dedi.
Cemil Çiçek, Türkiye'nin gücünün görülmesi gerektiğini söyledi. Uluslararası müdahalelerde en önemli meşruiyet konusunun BM'nin aldığı kararlar olduğunu vurgulayan Çiçek, Türkiye'nin, başından beri işlerin bu noktaya gelmemesi için çaba gösterdiğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu süreçte, Muammer Kaddafi, Kaddafi'nin oğlu ve muhaliflerle sayısız görüşmeler yaptığını anlatan Çiçek, şunları kaydetti: ''Tribünden maç seyreder gibi Türkiye, ne Libya'daki olayları, ne Mısır'daki ne Tunus'taki ne de şimdi başka ülkelerde cereyan eden olayları seyrediyor değil. 'Türkiye niye cevap vermiyor? Türkiye niye bu konuda bir şey yapmıyor?' diye suçlandığı zaman da oldu bu Hükümet'in, Sayın Başbakan'ın. Başka ülkeler bir şey dedi de Türkiye mi bir şey demedi? Başka ülkeler 'Libya'da şunlar olsun, bunlar olsun' dedi de Türkiye en sondaki ülke mi oldu? Hayır. Türkiye'nin açık ve kapalı birçok telkini, çabası ve gayreti oldu bu süreç zarfında. Bu ilişkileri götürmemiş olsaydı, o 25 binden fazla insanın -ki bunun 20 bini bizimdir 5 bini 42 ülkenindir- ne tahliyesi mümkün olabilirdi ne de başka türlü gelişmelerde Türkiye'nin çabası, katkısı bu noktada olabilirdi. Sayın Başbakanımızın Mısır ile ilgili yaptığı konuşma, aslında aynı statüde aynı konumda olan tüm ülkeler için geçerli, Türkiye'nin bakış açısıdır.''
Libya'daki operasyonun komutasının NATO'ya geçmesinin ''uluslararası bir müdahaleyi hukuk zemininde sürdürme imkanı getirdiğini'' söyleyen Çiçek, şöyle devam etti: ''NATO'ya geçmiş olmasıyla, bu iş hemen yarın sabah bitiyor, bir hafta sonra bitiyor gibi yaklaşım içinde olmak da yanlış. Yani işin tabiatına aykırı, oradaki şartlara aykırı. Ama anlaşılıyor ki kendi iç dinamikleri ile BM karar almadan evvel çözülebilmiş olsaydı Mısır'daki gibi, Tunus'taki gibi o takdirde NATO'ya da iş kalmazdı, bazılarının fırsatçılığına da gerek kalmazdı. Kol kırılır yen içinde kalır hesabı kendi kolunu herkes kendi içinde tamir edebilirdi. Şimdi o safha geçmiş gözüküyor. BM diyor ki orada insanların bir katliama maruz kalmaması, can, mal kayıplarının önlenebilmesi gibi sebeplerle uluslararası güç kullanımına ihtiyaç var. Peki bu nasıl yapılacak? BM bu kararı aldığında kovboy kasabasına döner. Herkes kendi bildiği gibi tabancayı silahı beline takar, fırsatçılık edenler çıkar, evin arkasından dolaşıp gelip arkadan kurşun sıkan çıkar. BM'nin kararını belli bir hukuki disiplin içinde ve hukuk zemininde götürmesi lazımdı. Bunun da en uygunu NATO şemsiyesi gözüküyordu. Şimdi işler hukuk zemininde gidebilecektir. Öbür türlüsü bir fırsatçılıktı.''
Çiçek, bu durumun Türkiye açısından getirisini ''NATO'da kararlar ittifakla alınacağı için, yani çoğunlukla değil, Türkiye'nin benimsemediği, Türkiye'nin ikna edilmediği veya Türkiye'nin katkı vermediği bir eylem planının, bir kararın oluşması mümkün değil. Bu çok önemli bir noktadır'' sözleriyle değerlendirdi.
'Yaralıların tahliyesi için hastane gemi gönderilecek'
Libya'dan yaralı tahliyesi konusunda da adım atan tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Çiçek, dün akşam itibarıyla ''Samsun'' yolcu gemisinin hastaneye dönüştürüldüğünü, salı sabahı orada olacağını ve 450-500 kişilik yaralı grubunu tahliye edeceğini, yaralıların İzmir ve civarındaki hastanelerde tedavi edileceğini bildirdi. Çiçek, ''Herkes konuşuyor da kimsenin kılını kıpırdattığı yok. Halk yukardan bombalanıyor, aşağıdan bombalanıyor, olan oradaki insanlara oluyor'' diye konuştu. Sivillerin korunmasının önemli olduğunu, sivillerin ölmesine yol açacak operasyonun fayda sağlamayacağını söyleyen Çiçek, ''Her an değişecek durumlar var. Her an iki tarafla da teması sürdürecek çabalara ihtiyaç var. Burada da en etkin ülke Türkiye'dir. Türkiye bu noktaya gelmiştir. Bunu da görmek lazım'' dedi.
NATO'nun Libya'ya hava harekatının komuta merkezinin İzmir olması konusunda da Çiçek, şunları söyledi: ''NATO çerçevesinde bu işler yapılacak olunca belli merkezler var. Bu merkezlerden bir tanesi, bu olaylar olsa da olmasa da İzmir'dedir. NATO'nun imkan ve kabiliyetlerinin bu türlü müdahalelerde kullanılmasında önemli merkezlerden bir tanesi İzmir'dir, bir tanesi Napoli'dir, bir tanesi Brüksel'dir. Onun dışında tali derecede merkezler var. Alınan kararların bir kısmını değerlendirmesi açısından Türkiye önemli bir mekanda buluşturmuş olabilecektir. Her konuyu yine de tedbirli değerlendirmekte fayda var. Biz bugün bunları konuşuruz yarın farklı bir gelişme olur, başka gün başka bir gelişme olur.''
Ahmet Şık'ın yayımlanmamış kitabının toplantılması
Gazeteci Ahmet Şık tarafından yazılan ''İmamın Ordusu'' isimli yayımlanmamış kitabın toplatılmasıyla ilgili soru üzerine Çiçek, kitabın içeriğinde neler olduğunun bilinmediğini, iddianame ortaya çıktığında bunun da ortaya çıkacağını söyledi. Cemil Çiçek, şöyle devam etti: ''Şimdi karışık, bulanık, kirli, temiz, hepsi birbirine karışmış vaziyette. Herkes kendi ideolojisine göre değerlendirme yapıyor. Türkiye'de bir kısım şahıslar var şu an tutuklu. Bu tutuklu kişilerin yazdığı bir sürü kitaplar var aynı mealde. Bu kitaplar, kitap olduğu zaman Türkiye'de hiç bir şey olmadı, kitapçılarda bu kitapların hepsi serbest. Bu bahsedilen kitabın içeriğinde olduğu söylenilen hareketle ilgili de yazılmış bir sürü kitap var. Ne oldu? Satılıyor piyasada. Demek ki burada farklı bir durum var. Bunun ortaya çıkması lazım. Bu işlemleri yapan organ bir yargı merci. CMK'nın 250. maddesine giren suçları soruşturan bir yargı merci, basın suçlarına bakan bir savcının kararıyla olan bir iş değil bu. Eğer sadece bir yazılı belgeyle, bilgiyle ilgili olsaydı basın savcılığı devreye girerdi.''
CMK'nin 250. maddesi kapsamına, ''uyuşturucu suçları, çete, mafya suçları veya devlet aleyhine işlenen, meşru bir hükümeti silah zoruyla alaşağı etmek'' gibi suçların girdiğini anımsatan Çiçek, şöyle konuştu: ''Demek ki soruşturmayı yürüten makama baktığınızda, bu iş ve işlemler ne kadar doğru, yanlış bilemeyiz ama onunla irtibatlı olduğunun en azından hukuk açısından dışardan görülmesi gerekir. Değilse bir kitap sebebiyle o savcı böyle bir işlemi yapamaz, yetkisi yok. Mutlaka bu faaliyetin ya uyuşturucu vesaire olması lazım ki ortada böyle bir durum yok ya çete mafya, çıkar ilişkisi olması lazım, bu da yok. Ya da devlet düzenine karşı silahlı eylemlerle ilgili, yani Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek gibi, o suçlarla ilgili bir husus olmalı ya da bu hususla irtibatı olduğu kabul edilmeli ki bununla ilgili iş ve işlem yapılsın.''
Çiçek, hukukta hiç bir işlemin tek başına yapılamayacağını, yapılan işlemlerin başka bir yargı organınca denetiminin yapılacağını söyledi. Soruşturma safhası gizli olduğu için eksik ve yanlış değerlendirmeler yapılabildiğini ifade eden Çiçek, şunları kaydetti: ''Bizim yargı mercilerinden beklentimiz şudur, toplumu böylesine günlerce içeriğinde ne var ne yok, neden dolayı bu irtibat vardır ya da yoktur, bunun kamu vicdanında da açıklığa kavuşması bakımından bu soruşturmaların bir an evvel bitmesi temennimizdir. O kitabın içinde olduğu ifade edilen hareketle ilgili olarak yazılmış bir sürü kitap var. Soruşturmayı yürüten savcı ve savcının görev yetki ve sorumluluk alanına baktığımızda kitap olmanın ötesinde bağlantı kurulduğu gibi bir kanaat var bende. Ne kadar sağlıklı, ne kadar sağlam bunu ben bilemem. İddianame haline gelince herkes okuyup bilecek.''
Bu konularla ilgili yapılan yayınların Türkiye'nin dış dünyadaki imajını kararttığını söyleyen Çiçek, ''Bu benim görev alanıma giren bir iş mi? Yargısal bir iş. Yargısal faaliyetin hiç bir noktasında hükümet yoktur, idare yoktur. Savcıya 'bunu yapma mı' diyeceğim. Benim böyle bir yetkim var mı? Soruşturma yürütülüyor, soruşturma yürüten kişi sorarak mı yapıyor?'' dedi. Ekonomideki aksaklıktan hükümetin sorumlu olacağını ancak falanca savcının, hakimin yaptığı işin hesabını hükümetin vermeyeceğini kaydeden Çiçek, ''Hakimin yanlış kararının hesabını ben niye vereyim?'' diye konuştu.
Yeni anayasa çalışmaları
CHP'nin hazırladığı Anayasa taslağında, ''Laiklik'' kavramının yeniden tanımlanmasının önerildiğinin belirtilmesi üzerine Çiçek, yeni bir Anayasa'ya ihtiyaç olduğunu herkesin kabul ettiğini söyledi. Çiçek, CHP'nin çalışmasının içeriğini bilmediğini belirterek, ''Bir şeyi yeniden yorumlayacağız derken, inşallah eskisine taş çıkartmaz'' dedi. Bir başka soru üzerine Cemil Çiçek, TÜSİAD'ın hazırladığı yeni Anayasa'ya katıldıkları veya katılmadıkları noktalar bulunduğunu belirtti. ''(Biz söylemek istediklerimizi kendimiz söylemiyormuşuz da TÜSİAD'a söyletiyormuşuz) TÜSİAD'ın AK Parti karşısındaki tutumu bellidir. Bizim TÜSİAD'ın çalışmasıyla hiç bir fiili, fikri ilişkimiz yok. Ama bu çalışmalardan istifade ederiz. Katıldığım noktalar var ama hiç katılmadığım, hayatta katılmayacağım noktalar da var'' diye konuştu.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu