Bütçe Meclis'te kabul edildi

2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Türkiye'nin 2013 yılında, bütçe giderleri 404 milyar lira, bütçe gelirleri 370,1 milyar lira, bütçe açığı ise 34 milyar lira olarak öngörüldü. Bütçenin kabul edilmesinin ardından Başbakan Erdoğan, teşekkür konuşması yaptı.

Bütçe Meclis'te kabul edildi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.12.2012 - 13:22

TBMM Genel Kurulu'nda, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kabul edilerek yasalaştı. 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'na göre, gelecek yıl merkezi yönetim bütçe giderleri, Hazine yardımı ve gelirden ayrılan paylar hariç, 403 milyar 988 milyon lira, gelirleri ise 370 milyar 95 milyon lira olarak öngörüldü. Toplam bütçe giderlerinin GSYH'ye oranlarının yüzde 25,7 olarak gerçekleşmesi hedeflendi.

2013 yılında bütçe açığı 33 milyar 893 milyon lira, faiz dışı fazla ise 19 milyar 107 milyon lira olarak öngörüldü. Bütçe açığının ve faiz dışı fazlanın GSYH'ye oranlarının sırasıyla yüzde 2,2 ve yüzde 1,2 olması planlandı. Önümüzdeki yıl personel giderleri olarak 97 milyar 224 milyon lira ve sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri olarak 16 milyar 791 milyon lira ödenek öngörüldü.

Mal ve hizmet alım giderlerinde ise 2013 yılı ödeneği 33 milyar 436 milyon lira olarak belirlendi. Önümüzdeki yıl 2013 yılı merkezi yönetim bütçesinde faiz ödemeleri için ulusal ve uluslararası para piyasalarındaki gelişmeler de dikkate alınarak 53 milyar lira ödenek öngörüldü.

 

Kamuya 79 bin personel

190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki kamu idare, kurum ve kuruluşlarından; serbest memur kadrolarına 2012 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının yüzde 50'sini geçmeyecek şekilde açıktan veya nakil suretiyle atama yapabilecek. Bu sınırlar içinde memur ihtiyacının karşılayamayacak söz konusu idare, kurum ve kuruluşlardan yükseköğretim kurumları için ilave 5 bin adet, diğerleri için ilave 65 bin adet atama izni verilebilecek.

Yükseköğretim kurumlarının, öğretim üyesi dışındaki boş öğretim elemanı kadrolarına, 2012 yılında emeklilik, ölüm, istifa, nakil, eğitimin tamamlanması veya başarısızlık sonucu kurumlarından ayrılan öğretim elemanı sayısının yüzde 50'sini (araştırma görevlisi kadroları için yüzde 100'ünü) geçmeyecek şekilde açıktan veya yükseköğretim kurumları ile diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından naklen atama yapabilecek. Bu, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu sınırları içinde öğretim elemanı ihtiyacının karşılayamayacak söz konusu yükseköğretim kurumları için ise ilave 9 bin adet atama izni verilebilecek.

Kamu idarelerinin 2013 yılında ortaya çıkacak ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertibine 50 milyon TL ödenek eklenecek. TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı, 139 ret oyuna karşı 321 oyla kabul edildi. Oylamaya 460 milletvekili katıldı. 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı da 136 ret oyuna karşı 319 oyla kabul edildi.

Bugünkü son görüşmelerle birlikte yaklaşık 1,5 ay süren bütçe maratonu böylece sona erdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 30 Ekim'de başlayan bütçe görüşmeleri, burada yaklaşık 1 ay sürdü. Bütçe, TBMM Genel Kurulu'nda ise 10 Aralık'tan itibaren aralıksız 11 gün görüşüldü.

 

Başbakan Erdoğan'dan teşekkür konuşması

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın kabul edilmesinin ardından yaptığı teşekkür konuşmasında, bu bütçenin kabul edilmesiyle yeni bir dönemin başladığını söyledi. ''Ülkemizin yarınları için hayırlara vesile olmasını diliyorum'' diyen Erdoğan, Maliye Bakanlığı'na, TBMM Genel Kurulu'na, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e, milletvekillerine, Plan ve Bütçe Komisyonu'nun başkan ve üyeleri ile bürokratlara teşekkür etti.

Erdoğan, ''Bütçenin açılış konuşmaları esnasında İstanbul Menkul Kıymetler Borsamız, 76 bin 954 puanla tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış, yeni bir rekor kaydetmişti. Bütçe kapanış müzakereleri esnasında da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankamızın altın dahil, döviz rezervlerinin 120 milyar 586 milyon dolarla bir başka tarihi rekor kaydettiğini müjdelemek istiyorum'' dedi.

2012 yılının başka rekorlarla kapanmasını beklediklerini belirten Erdoğan, ''2013'te de ülkemizi hep birlikte, istikrarla, güvenle, kardeşlik ve dayanışmayla büyütmeye devam edeceğiz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, milletvekillerinin yeni yıllarını tebrik etti, 2013 yılının milletvekilleri, millet ve insanlık için barışa vesile olmasını diledi. AKP'li milletvekilleri, Erdoğan'ın konuşmasını ayakta alkışladı.

Erdoğan, konuşmasının ardından muhalefet sıralarına doğru yönelerek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iki partinin grup başkanvekilleri ile BDP Grup başkanvekileri İdris Baluken ve Pervin Buldan ile tokalaştı. Erdoğan'ın ardından AKP Grup başkanvekilleri de genel başkanlar ve grup başkanvekilleri ile tokalaştı.

 

TBMM Genel Kurulu 12 günlük tatile girdi

TBMM Genel Kurulu, 2013 yılı bütçe maratonunun ardından yaklaşık 12 günlük tatile girdi. Genel Kurul'da, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın kabul edilmesinin ardından, Danışma Kurulu önerisi okundu. Kabul edilen öneriye göre, Genel Kurul, 25-26-27 Aralık Salı-Çarşamba-Perşembe günleri toplanmayacak.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, önerinin kabul edilmesinin ardından, Genel Kurul'un, 2 Ocak Çarşamba günü saat 15.00'de toplanacağını söyledi. İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, yerinden yaptığı konuşmada, ''Bütçe yeni zamların gerçekliği'' dedi. İşçilerin asgari ücretin ortalama bin 500 lira olmasını istediğini belirten Tüzel, zammın günlük 75 kuruş olmasını istemediğini kaydetti.

 

Notlar

Bütçe görüşmelerine, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş dışındaki bütün liderler katıldı. Genel Kurul'da aralıksız 10 gün süren bütçe maratonunun son günündeki görüşmeler, yaklaşık 7 saat sürdü.

Bütçenin ilk günkü görüşmelerinin aksine son günde, liderler konuşmayı tercih etmedi. Sadece bütçenin kabulünden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kısa bir teşekkür konuşması yaptı.

Bütçe üzerinde AKP, MHP ve BDP gruplarının konuşmacıları grup başkanvekillleri, CHP'nin ise bütçe aleyhine konuşmacısı grup başkanvekili oldu.

Eşinden kısa bir süre önce boşanan AKP Ağrı Milletvekili Fatma Salman da Genel Kurul'daki görüşmeleri, AKP'li kadın milletvekilleriyle izledi.

Kulislerde, simit, peynir ve ayva tatlısı dağıtıldı. Çanakkale'nin Bayramiçi İlçesi Ziraat Odası Başkanı ile Türkiye ziraat Odaları Birliği Başkanı da kuliste, organik Bayramiçi elması dağıttı.

İktidar kulisinde, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Dünya Engelli Vücut Geliştirme Şampiyonu Tolga Murat Balıkçı ile bir süre sohbet edip, hatıra fotoğrafı çektirdi.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, gazetecilerin ''Çankaya Köşkü, Göktürk-2 uydusunun fırlatılma törenine çağrılmadığından rahatsız olduğu'' haberlerini hatırlatması üzerine, 'Ben de oraya davetliydim'' karşılığını verdi.

Bazı milletvekilleri, Ziraat Türkiye Kupası'nda, Medical Park Antalyaspor'un Mersin İdman Yurdu'nun 5-0 yendiği maçı izledi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, birleşimi, 2 Ocak Çarşamba günü saat 15.00'de toplanmak üzere kapattı.
 

Bütçe Komisyonu'nda son gün

Genel Kurul, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in başkanlığında toplandı. Çiçek, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki son konuşmaların yapılacağını söyledi.

Çiçek, alınan karar gereği gruplar ve Hükümet adına birer saat, kişisel konuşmalar için için 10'ar dakika tanınacağını belirtti.

Daha sonra gruplar adına ilk konuşmayı yapmak üzere AKP Grup Başkanvekili ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli söz aldı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bütçe üzerindeki konuşmasında ''1946-2002 yılları arasında iki dünya savaşına, darbelere, moratoryumlara rağmen Türkiye ekonomisi yıllık yüzde 5,2 büyümüştür, Hükümet'in yüzde 5,1'lik büyümesi başarı değildir'' ifadesini kullandığını hatırlatan Canikli, şunları kaydetti:
''Önce bir yanlışı düzeltmeliyiz; 1946-2002 yılları arasında iki dünya savaşı değil, bir savaş bile olmadı. 1946-2002 yıllara arasında yıllık büyüme 5,2 değil, yüzde 5,12'dir. Sayın Kılıçdaroğlu bir rakam bulmaya çalışıyor. 5,1'in üzerine çıkmaya çalışıyor ama bulamıyor. Hangi başlangıcı alırsanız alın bunun üzerinde büyüme yok. Neden 1946-2002 arası alınıyor? İki dünya savaşı yıllarında ekonomi dibe vuruyor, savaş sonrasında ise dibe vurmuş ekonomiler şahlanıyor. 1946'daki büyüme oranı yüzde 31,9. Daha gerçekçi bir tarih veriyorum 1938... Bir anlamı var, ekonomi yönetimi sorumluluğunun CHP'de olduğu yıl. Bakın 1940'de ekonomi yüzde 4,9, 1941'de 10,3 küçülüyor, 1943'da 9,8, 1944'te 15,3... Savaşta ekonomi yarı yarına küçülüyor. Hepsini harmanlıyoruz. Karşımıza çıkan tablo, 64 yıllık yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 4,1'dir. AK Parti döneminden bir puan daha az. 1980 ile 2002 arasını alalım, orada da büyüme yıllık ortalama yüzde 3,3. Yine AK Parti döneminin büyüme oranının altında. Hangisini alırsanız alın, ister yan yana toplayın, ister alt alta koyun AK Parti'nin 10 yılda sağladığı büyüme başarısını yakalayamıyorsunuz. Yapılan, rakamlara işkence ettirmektir. Herhalde rakam rakam olalı böyle zulüm görmemiştir. Rakamlarla çok farklı şeyleri kabul ettirmek istiyorsunuz. CHP'nin tek başına iktidar olduğu döneme bakalım; 1978 ve 1979 yıllarında iki yılın ortalaması binde 3,5. 1979'da yüzde 1,2 büyümüş, 1979'da ise eksi 0,5 küçülmüş. Yani AK Parti'nin büyüme oranının onbeşte biri. Kimsenin bu rakamlara yanlıştır deme durumu olamaz. Kriz bizden kaynaklanmadı ama bizi etkiledi, ihracatımız azaldı. Avrupa hala yanıyor, krizin etkilerini hala atamadı. Yüzyılın en büyük krizine, e-muhtıralara, kapatma davalarına, ciddi çalkantılara rağmen AK Parti hükümetleri tartışmasız şekilde 10 yılda ortalama 5,1'lik büyümeyi sağlamış ve reel büyümeyi üçe katlamıştır. ''

''Büyümeyi kabul ettiler''

Canikli, muhalefetin ''büyüme köpüklüdür'' dediğini belirterek, ''Demek mi büyümeyi kabul ettiler. Devraldığımızda, bir yılda Türkiye ekonomisinde kamu ve özel sektör toplam olarak yatırımların nominal değeri 60 milyar liraydı. Şimdi bu rakam 319 milyar lira. Yaklaşık 5 kattan daha fazla artış demektir. Ekonomi tarihinde çok görülmez. Bu da kesin, net, tertemiz, tartışmasız rakamlardır. Bu büyümenin köpüklü olmadığını gösteriyor'' dedi.

İktidarları döneminde buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, otomotiv, iç ve dış hat yolcu sayısı ve konut üretiminin büyük artış gösterdiğini söyleyerek, ''Üretim köpüklüyse, bu artışları nereye koyacaksınız nasıl izah edeceksiniz? Bu Türkiye'deki fabrikalarda üretildi. Göktürk-2 uydusunu, Altay tankını, Atak helikopterini, Türkiye'de dizayn edilen ilk mili savaş gemisini ne yapacaksınız, nereye sığdıracaksınız? Hepsi de reeldir, gerçektir, fiktif değildir. Vatandaş hem üretiyor hem tüketiyor. Refah, zenginlik bu'' diye konuştu.
 
Canikli, ekonomi büyürken gelir dağılımının da adil olması gerektiğini söyledi.

Her yıl milli gelirin yüzde 25'nin milletten toplandığını ve tekrar dağıtıldığını belirten Canikli, Hükümeti devraldıklarında toplumun en zengini ile en fakiri arasındaki farkın 9,5 kat olduğunu, bu farkın bugün 8 kata düştüğünü bildirdi. ''Yani zengin ile fakir arasındaki uçurum azaltılmış'' diyen Canikli, toplumun en fakir yüzde 20'lik kesiminin milli gelirden aldığı payı yüzde 5,3'den yüzde 5,8'e çıkardıklarını, en zenginin aldığı payı da yüzde 50,1'den yüzde 46,4'e gerilediğini kaydetti.

Canikli, 2002-2009 yılları arasında fakir sayısında 6 milyon azalma meydana geldiğini ifade etti.

Günlük 4.3 doların altında gelir elde edenlerin oranının da yüzde 30'dan, yüzde 2.79'a düşürüldüğünü vurgulayan Canikli, ''(Gelir dağılımı adaletlidir, yeterlidir) demiyoruz, daha yapacak çok iş var. Bizden önce bozulan gelir dağılımındaki adaletsizliği düzeltmeye başladık'' dedi.

Canikli, bu büyümeyle birlikte işsizliği de azalttıklarını kaydederek, yüzde 10,3 olan işsizlik oranını yüzde 9,1'e düşürdüklerini söyledi.

Oluşturulan istihdam kapasitesine bakmak gerektiğini Canikli, çalışan insan sayısının 21 milyon 354 binden, 25 milyon 472 bine çıktığını bildirdi. Canikli, AKP Hükümetleri döneminde 5 milyondan fazla istihdam sağlandığını söyleyerek, ''Büyüme çok net büyümedir. Bu tablo, yıllık 500 bin istihdam ortaya çıkarmaktadır, kriz yılları olmasaydı bu rakam 6 milyon olacaktı'' dedi.

Canikli, iktidara geldiklerinden beri enflasyonu kontrol altına aldıklarını ve iktidara geldiklerinde yüzde 29,7 olan enflasyonu yüzde 7'nin altına düşürdüklerini iddia etti.


Ayaydın'dan iktidara çağrı

CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, TBMM Genel Kurulu'nda 2013 yılı bütçe tasarısı üzerindeki son konuşmalarda CHP Grubu adına söz aldı. AKP döneminde bütçe görüşmelerinin profili ve heyecanının, her geçen yıl düştüğünü, sıradanlaştığını ve anlamını yitirdiğini savunan Ayaydın, sayısal çoğunluğuna güvenen AKP'nin, yasaların Meclis'te görüşülmesini, artık yalnızca bir şekil şartı olarak gördüğünü, bu nedenle halkın bütçeye olan ilgisinin, inancının yok olduğunu ileri sürdü.

Ayaydın, iktidarın, halkın kendilerine verdiği en önemli emanet olan bütçe hakkını dikkate almadığını, bu yıl da Orta Vadeli Programı geç yayınlayarak, KHK ile kendi değiştirdiği bütçe hazırlama takvimine uymadığını, hukuku, kanunu, kuralları hiçe saymaya devam ettiğini iddia etti.

2011 yılı Genel Uygunluk Bildirimi dışında Sayıştay'ın, Meclis'e sunması zorunlu, Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu'nun Meclis'e gelmediğini belirten Ayaydın, gerekçenin de Sayıştay Kanunu'ndaki değişiklik olduğunu söyledi. Ayaydın, iktidarı, Sayıştay raporlarının ''peşine düşmeye davet ettiğini'' kaydetti.

 

'Hükümet, önünü göremiyor'

Ayaydın, 2013 Yılı Bütçe Kanun Tasarısı'nın, Orta Vadeli Program baz alınarak hazırlandığını, bu programın, Hükümet'in bir yol haritası olduğunu belirterek, ''Ancak korkarım ki Hükümet, önünü pek görememektedir'' dedi. Yüzde 4 olarak öngörülen 2012 büyümesinin, yüzde 3,2 olarak revize edildiğini, bu oranın yakalanmasının bile zor olduğunu ifade eden Ayaydın, ''Bu mudur tutulan hedefler?'' diye sordu.

Ayaydın, 21 milyar olarak öngörülen 2012 yılı bütçe açığının, bakan tarafından 33,5 milyar TL olacağının açıklandığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu yüzde 50'den de büyük bir sapmayı göstermektedir. Yoksa tuttu dediğiniz hedef bu mu? Yüzde 5,2 olarak öngörülen 2012 yılı TÜFE, yüzde 7,4 olarak revize edildi. Bunun da tutmayacağı görülüyor. Bu ne biçim hedef, ne biçim öngörü? 10 yıldır ülkeyi tek başına idare eden bir ekonomi yönetiminin önünü daha iyi görmesi gerekmez mi? Bütçe, Orta Vadeli Programa göre hazırlandığına göre, neden Orta Vadeli Programı geç yapıyorsunuz, madem geç yaptınız, bari gerçekçi yapın. 2012 yılı Türkiye ekonomisi için pek iyi geçmemekte, Hükümet tarafından çizilen o pembe tablolar, yerini ülkenin acı gerçeklerine bırakmaktadır. AKP tarafından, dikkate alınmayan tespit ve uyarılarımız maalesef gerçekleşmiş, ülke ekonomisi yine bocalamaya başlamıştır. Ekonomi iyiyse 10 yılda neden 7 kez mali af çıkardınız? Halinden memnun olan var mı; olmaz olur mu, var. Daha üç beş yıl öncesine kadar ismi cismi olmayan, vergi rekortmenleri listesinde asla isimleri geçmeyen, belki de vergi mükellefi bile olmayan, ancak AKP iktidarında birden öne çıkan, yeni ultra zenginler elbette hayatından memnun. AKP'nin 10 yıllık iktidarında hiç mi olumlu bir uygulaması yok? Yok desem haksızlık olur, elbette vardır. Mesela yıllardır dünya kadar para ödediğimiz ilaçları artık çok daha ucuza alabiliyoruz.''

'Takke düştü'

Ayaydın, sağlıksız ve sürdürülemeyecek yüksek büyümenin de bu yılki düşük büyümenin de kendileri için sürpriz olmadığını ifade ederek, bu zikzaklı tablonun nedeninin, yanlış büyüme modelinde ısrar edilmesi olduğunu öne sürdü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, rakamları söylerken, 1946'yı, demokrasiyi baz yıl olarak ele aldığını ifade eden Ayaydın, ''AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, neden 1938 değil diyor? O yıl Atatürk'ün ölüm yılı. Canikli, özellikle o yıl diyor. 1923'ten 1938'e kadar ülke büyümesi yüzde 7,8'ken AKP iktidarında yüzde 3,2; gelinen nokta budur'' dedi.

Ayaydın, gelişmiş ülkelerde buzdolabı, çamaşır makine sayısı verilmeyeceğini, bunların büyümeyle ilgisinin olmadığını ifade etti. Ayaydın, ''İktidar, rekor cari açığa dayalı yüksek büyümeyi de yumuşak iniş gerçekleşti diye, düşük büyümeyi de alkışlamamızı bekliyor. Ama bilinmelidir ki, herkesi bir kez; bazılarını çoğu kez; kendinizi ise hep kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandıramazsınız. Takke düşmüş; kel görünmüştür. Maalesef bugün Türkiye ekonomisi tam anlamıyla bir açmaza sürüklenmiştir. Ya rekor cari açık, ya düşük büyüme'' diye konuştu.

 

'İster gaza, ister frene basın'

Sağlıklı ve kalıcı büyüme için en kısa sürede büyüme modelinin değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Ayaydın, şunları kaydetti: ''Türkiye ekonomisinin sorunu, bu büyüme modelinde, hızlı veya yavaş gitmek değildir; sağlıklı bir büyüme modeline geçmektir. Son dönemde popüler olan gaz-fren jargonuyla ifade etmek gerekirse, gidilen yön, yol yanlışsa ister gaza basın, ister frene, hızınızın önemi, anlamı yoktur. Arabanın hakkı verilemediği için, yani ülkenin potansiyeli iyi kullanılmadığı, iyi yönetilmediği içindir ki işsizlik AKP döneminde halkımızın bir nevi kaderi haline gelmiştir. AKP sayesinde ısınmak bile bir lüks hale geldi. Vatandaş, Edison'a sitem eder duruma geldi. Edison'un malum ampulü artık zammın sembolü olmuştur. Vatandaşlarımıza buradan bir daha sesleniyorum: AKP'de durmak yok, zamlara devam. Yiğidin kamçısı olan borç, AKP döneminde yiğidin kemendi haline geldi, resmen boynuna dolandı. Eminim ki yiğit bile, bu kadarını tahmin edemezdi. Vatandaşın boynuna geçirilen borç kemendi, onun, çocuklarının hatta torunlarının geleceğini şimdiden bağlamıştır.''

Ayaydın, AKP'nin, bütçeyi yatırıma değil, cari harcamalara, devletin israfına, verimsizliğine ve borç faizlerine harcadığını öne sürdü. Bütçede işçi, memur, emekli, tüccar, çiftçinin olmadığını savunan Ayaydın, bu bütçenin sadece ranta yelken tuttuğunu ileri sürdü.


'Bu ilk kez oluyor'

TBMM Genel Kurulu'nda, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde MHP Grubu adına son sözü alan MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, en verimsiz bütçe görüşmesini yaptıklarını söyledi. Sadece bir şekil şartının yerine getirildiğini dile getiren Şandır, görüşmelerin, bunun ötesinde bir fonksiyonunun olmadığını belirtti.

2012 bütçe görüşmelerinin Sayıştay raporları olmadan yapıldığına dikkati çeken Şandır, ''Bu ilk kez oluyor. Anlaşılan AKP milletin gözünden bir şeyler saklama telaşına düştü. Israrlı taleplerimize rağmen bu raporlar gelmeden komisyonda müzakereye başlanmış ve tamamlanmıştır. Bu göz göre göre bir hukuk ihlalidir'' şeklinde konuştu. ''Meclis'in denetim yapmasına lüzum yoktur'' demenin anayasaya aykırı olduğunu belirten Şandır, hükümetin 2011 yılı işlemlerinin bu sayede şaibeli hale geleceğini öne sürerek, hesabın Yüce Divan'da sorulacağını ifade etti.

Orta Vadeli Plan'ın süresi içinde sunulmadığını da kaydeden Şandır, ''Devlet bürokrasisi, hükümetin sunduğu bu plana göre bütçe hazırlamaktadır. Ama siz planı 37 gün geç ilan ettiğiniz için devlet bürokrasisi bu bütçeyi sizin politikalarınızın dışında hazırlamak durumunda kalmıştır. Usul esastan önce gelir. Usule uymayan bir düzenleme sakat kalır'' dedi.

AKP Hükümeti'nin kendisinden önce hiç iyi uygulamalar yapılmamış gibi hareket ettiğini belirten Şandır, ''Tüm konuşmacılarınız 'bugüne kadar yapılan iyi bir şey yok, ne yapılmışsa biz yaptık' diyor. Bu hangi psikolojinin dışa vurumudur? Suçluluğun mu kibrin mi? Bana göre her ikisi de sağlıklı ve faydalı bir durum değildir. Ülkeyi 10 yıldan bu yana AKP iktidarı tek başına yönetiyor. Artık kendinizi kendinizle mukayese ediniz. Gelecekle değil, siz geçmişle boğuşuyorsunuz'' ifadelerini kullandı.

57. Hükümet'in 3.5 yılda 3 ortaklı bir iktidar olmasına rağmen teslim ettiği Türkiye'de enflasyonun düşme trendine girdiğini, borçlanma faizlerinin düştüğünü, yükselen bir büyümenin yakalandığını, cari açık ve dış ticaret açığının problem olmadığını ve birçok yapısal düzenlemenin gerçekleştirildiğini anlatan Şandır, bir istikrar ve güven ortamının tesis edildiğini, etnik bölücü terörün artık kan akıtamaz duruma getirildiğini söyledi. ''Bugün ülkemiz dünden daha iyi ve daha güzel bir durumda değildir'' diyen Şandır, 10 yılda ülkenin hiçbir temel ekonomik sorununun çözülmediğini, milletin birçok sosyal sorunla boğuşmakta olduğunu kaydetti.

'Çiftçi her üründe zarar ediyor'

Hükümet'in ''büyüdük kalkındık'' demesine rağmen işsizlik verilerinin bu iddiayı desteklemediğini ifade eden Şandır, şöyle devam etti: ''Ortada iki sonuç var; biri işsizlik. Bu kadar büyüdünüz, işsizlik hala yüzde 9.1. Kırsalı bunun içinden ayırırsak işsizlik şehir merkezlerinde yüzde 12'nin üzerinde. Genç nüfus içinde ise işsizlik yüzde 20'nin üzerinde. Kendi insanına iş bulamayan bir iktidar 'büyüdük' derse bu doğru olur mu? İşsizlik sorununu çözemeyen bir ekonomi, büyüdük denilebilir mi? Bireysel ve toplumsal olarak tasarruflarımızın artması lazım. O çok tenkit ettiğiniz 2002'de toplumun tasarruf oranı, gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 20'ye yakındır. 10 yıl sonra tasarruf oranı yüzde 10'lara doğru düşmüştür. Nerede bu büyüme? Ayrıca bu tasarruf oranları da sürekli düşüyor. Büyüdüğü iddia edilen bir ekonominin tasarrufları neden artmıyor? Demek ki büyüme dediğiniz hadise doğru değil. Birileri büyüyor, hiç itiraz etmiyorum, ama milletimizin büyümediği çok açık ve net. 2012 Nisan ayı itibariyle ülkemizde 30 bin 110 adet yabancı sermayeli şirket faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerin karını karşılamak için Türk toplumu bugün borç batağına saplanmış durumdadır. Bu toplum çocuklarının geleceğini satıyor, yabancı sermayenin karını ödeyebilmek için, onu besleyebilmek için. Türkiye'yi üretimden çıkardınız. Çiftçi her üründe zarar ediyor, ne kadar ekerse o kadar zarar ediyor. Milletimizi kendi emeğiyle ekmeğini kazanmak imkanından mahrum ettiniz, eseriniz bu. 2002'ye göre hapishaneler doldu taşıyor. İcra dosyaları iki katına çıktı. 'Kalkınan, refah içindeki bir toplum'un suç oranının bu kadar artmasının sebebi ne? Özellikle de ekonomi suçlarda.''

Şandır, AKP'lilerin övündüğü politikalarla Türkiye'nin hızla yabancılaştırıldığını savunarak, ''Cumhuriyetimizin binbir emekle kurduğu o üretim varlıklarını yabancılara sattınız. Bugün ülkemiz yabancılar için bir açık pazar haline geldi. Satışa sunulmayan neyimiz kaldı? En son otoyol ve köprüleri de sattınız. Bütçe açıklarını kapatmak için daha neyi satacaksınız?'' diye sordu. Türkiye'deki yabancı sermayeli şirketlerle ilgili TÜİK verilerini paylaşan Şandır, bankacılık, medya, sigortacılık, telekomünikasyon, tütün, ilaç gibi sektörlerin yabancı sermayeli şirketlerin kontrolüne geçtiğini ve geçmekte olduğunu öne sürdü. Şandır, ''Bundan daha kötü bir durum daha vardır; o da ne yazık ki topraklarımızı yabancılara satıyorsunuz. 'Alıp götürüyorlar mı' demeyiniz. Yahudi'ye satılan Filistin'i de alıp götüren olmadı'' diye konuştu. Mehmet Şandır, AKP iktidarı döneminde köy kanununun değiştirildiğini, köy ve tarım arazileri dahil Türkiye'nin yüzde 10'unun mütekabiliyet esası aranmaksızın satılması için kanun çıkartıldığını ifade etti.

 

'İmralı, Kandil'le müzakere yaparak nereye varacaksınız?'

Türkiye'nin kötü yönetildiğini öne süren Şandır, ''Belki bugünü kurtarıyor olabiliriz ama geleceğimiz çok büyük tehdit ve tehlikeler altına atılmıştır'' dedi. İçine düşülen kimlik bunalımının Türkiye'nin siyasi birliğini parçalamaya dönük olduğunu vurgulayan Şandır, şöyle konuştu: ''Burada bazı milletvekili arkadaşlar bir başka milletin vekili gibi konuştular. Bundan hiç rahatsızlık duymadınız. Taviz vererek, İmralı, Kandil'le müzakere yaparak nereye varacaksınız? Üç yıl önce demokratik açılımla terör saldırılarında azalma oldu mu? Oslo'da masaya oturmanın, Habur'da karşılama törenlerinin acı ve hayal kırıklıklarından başka bir sonucu yaşandı mı? Yapılan görüşmelere rağmen askerimizin, polisimizin ve masum sivil vatandaşlarımızın Şahadetleri önlenebildi mi? Müebbet cezaya çarptırılmış bir terör suçlusu tarafınızdan fiilen siyasi aktör haline getirildi. Bu, Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yakışıyor mu? Bu utancı nasıl taşıyacaksınız?''

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın yaptığı bazı değerlendirmeleri de eleştiren Şandır, ''Sayın Başbakan'ın bölücü terör örgütüne yönelik ortaya koyduğu kararlılığı MHP olarak destekliyoruz ama dağa çıkmayı meşrulaştıran Sayın Arınç'ın bu beyanı karşısında Sayın Başbakan ne düşünmektedir. Bu bir rol paylaşımı mı yoksa arızi bir durum mu? Sayın Arınç'ın bu tavrı karşısında Sayın Başbakan'ın tavrını görmek istiyoruz; bu düşünceleri paylaşıyor mu ya da bu düşüncelere sahip olan Sayın Arınç'la çalışmaya devam edecek mi?'' şeklinde konuştu.

'Bugün bölünmeyi, ayrışmayı, yabancılaşmayı mı tartışmalıydık?'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Türk milletine ilişkin cümlelerini aktaran Şandır, bu ifadelerde Türk milletine mensubiyetin soy ve kan bağı demek olmadığını, bu topraklarda yaşayan insanların tümünü kapsadığını, bir gelecek iradesi ve ülküsü olduğunu kaydetti.

''10 yıl sonunda sonuçlar böyle mi olmalıydı? Bugün bölünmeyi, ayrışmayı, yabancılaşmayı mı tartışmalıydık?'' diyen Şandır, şöyle devam etti: ''Gelin bir vicdan muhasebesi yapalım. Yeni bir bin yılın başındayız. Bana göre Türk milleti tüm zamanların en şanslı dönemini yakalamışken mutfakta yangın çıkarmak isteyenler var. Yangının başlangıcında tedbir alamazsak bin yılda bir yakaladığımız tarihi fırsatı kaçırmak üzereyiz. Şimdi bir tercih noktasındayız. Ya tarih yazacağız, 21. yüzyıl bir Türk asrı olacak ya da küresel projelerin ve güçlerin ayakları altında kalacağız. Küresel güçler savaş düzeni aldılar ve mevzileri bizim topraklarımız üzerinde kuruyorlar. Dünya düzeni şimdi yeniden kuruluyor. Buradan hükümete soruyorum; bu yeni yüzyılda Türkiye için öngördüğünüz bir konum var mı? Türkiye paylaşılan bir ülke mi olacak yoksa lider bir ülke mi olacak? Türk milletinin önüne hangi hedefleri koyuyorsunuz? Bu ülkenin milli kimliğini sulandırdınız, tartışmaya açtınız.'' Şandır, bütçeyi yeterli bulmadıklarını ve ret oyu vereceklerini söyledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler