CHP, Çağlayan-Sarraf davası için ABD'ye gidiyor: Türkiye’den istenecekler

CHP’li Erdal Aksünger, Zafer Çağlayan-Rıza Sarraf davası için bugün ABD’ye gidiyor. Aksünger “Çağlayan yapmışsa Türkiye yapmıştır diye kabul ediliyor. Devlet rehin alındı. Ceza çıkarsa Türkiye’den istenecekler. Ya teslim edilecek ya da ülke feda edilecek” dedi.

CHP, Çağlayan-Sarraf davası için ABD'ye gidiyor: Türkiye’den istenecekler
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.09.2017 - 05:38

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, eski bakan Zafer Çağlayan’ın Rıza Sarraf davasına sanık olarak dahil edilmesinin ardından bugün ABD’ye gidiyor. Davada Sarraf’ın para aklamayı temsil ettiğini, bir Türk bankası yetkilisi ile bir Türk bakanın da dosyada olduğuna dikkat çeken Aksünger, “Çağlayan yapmışsa Türkiye yapmıştır diye kabul ediliyor. Devlet rehin alınmış vaziyette” dedi. Açılmayan son 3 dosya olduğunu, onlar da açıldığında isimlerin kimler olduğunun görüleceğini belirten Aksünger, “Dava sonunda ceza çıkarsa, o zaman bu isimler Türkiye’den istenecek. İşte o zaman ya bunlar teslim edilecek ve cezalarını çekecek ya da Türkiye feda edilecek” dedi.

17/25 sürecinde 4 eski bakanla ilgili olarak kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu’nda da yer alan CHP’li Aksünger, ABD’li yetkililerle temaslarda da bulunacak. Aksünger, ziyaret öncesinde, Cumhuriyet’e konuştu:

Mahkeme yüzü görmeden kapanmaz: Yerel seçimler sonrasında Meclis’te dört bakanla ilgili Soruşturma Komisyonu kuruldu. Bilgiler, belgeler, dosyalar geldi ama dosyalar verilmedi, bir odaya kondu ve bize “Gidin oradan bakın” dayatması yapıldı. Gece gündüz o dosyaları okuduk. Vazgeçilemeyecek bir hikâye olduğunu gördüm. Bu sürecin mahkeme yüzü görmeden kapanamayacağını o zaman da söylemiştim.

Yüce Divan’da hemfikirlerdi: Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Egemen Bağış’ın dosyası ayrı, Erdoğan Bayraktar’ınki ayrıydı. Bayraktar’ın dosyası içerideydi ama diğer tarafın uluslararası boyutu bulunuyordu. Ancak bu kişilerin komisyon süresince malvarlıkları dahi araştırılmadı, para transferlerine bakılmadı. Son güne kadar bakanlar Yüce Divan’a gönderilecekti, komisyondaki izlenim buydu. Bakanların Yüce Divan’da yargılanması konusunda herkes hemfikirdi. O gün komisyon üç kez durdu, gittiler geldiler... Son gün, işi kapattılar.

Komisyon görüşürken savcılık takipsizlik verdi: İstanbul Cumhuriyet Başsavcığı can alıcı Sarraf dosyasına, Soruşturma Komisyonu devam ederken takipsizlik kararı verdi. Bunun olmaması gerekir. Çünkü anayasal bir süreç işletiliyordu. Kanun koyucu bunu incelerken yargının beklemesi gerekiyordu ama beklemedi.

17-25’ten önce MİT raporu vardı: Sarraf meselesiyle ilgili 17-25 Aralık’tan 8 ay önce yazılmış bir MİT raporu var. Orada, “Bu adam tehlikeli, yaptığı işlemler şüpheli, takip edilmeli” deniyordu. Ama daha önemlisi “Bu adam bakanlarla görüşüyor” ifadesiydi. Yani bakanlarla ilgili konuyu MİT raporunda, 17-25’ten aylar önce yazmış ve Başbakanlığa göndermişti. Her şeyi bir kenara bırakırsak MİT’in yazdığı rapor dahi yeterli bir hikâyedir. Soruşturma açılmalıydı ama açmadılar.

Takip, eroin yakalanmasıyla başlıyor: 2007’de başlamış görünen bir takip var. Edirne Gümrüğü’nde 202 kiloluk eroin yakalanmasıyla başlıyor. Bunun ucu araştılıyor. Kapalıçarşı’ya kadar gelip orada dövizcilere dayanıyor. Bu dövizcilerin irtibatlı olduğu kişiler de Happani’ler ve Sarraf. O dönem soruşturma yapılıyor. Dosyada; görüntüler, tapeler, hayali ihracat belgeleri var.

Biz altın verdik: İran’a olan ambargo 2011’de gevşetilince diğer ülkeler doğalgaz ve petrol alımlarını devam ettirirken bunun karşılığında mal verdi. Ama Türkiye mal yerine İran’a başka ülkelerden aldığı altını Dubai üzerinden gönderdi. Dışardan ihraç edilen altının bir kısmının girişi gösterilmiyordu.

ABD’li heyet Türk bankaları inceledi: O dönem ABD’den bir heyet gelip Türkiye’deki bankaları inceledi. Ciddi bir ihracat görünüyordu, o zaman altın konusu göze çarptı ve altından gıdaya dönüldü. Dubai’deki polis şefleri ayarlandı, oteller kapatıldı, bu şefler İstanbul’da ağırlandı. 5 bin grostonluk gemiye 80 bin ton konşimento yazıldı. Ortada gıda yoktu. Bunların hepsinin kaşeleri de yapıldı. Bunların konşimentoları Halk Bankası’na verildi. Para transferleri de o konşimentolar üzerinden yapıldı. İstanbul Savcılığı bunu soruştururken, evrakın sahte olup olmadığını inceleme aşamasında Halk Bankası’na gidip “Bunlar doğru mu değil mi?” diye sordu. Bunu sorması gereken yer Halk Bankası değil Dubai gümrüğüydü. Bu bilgilerin tümü Türkiye’de açılan dava dosyasında yazılı.

293 dosya milyonlarca evrak: Olay şöyle patladı; 15 Aralık 2015’te Güney New York Savcılığı bu konuyla ilgili bir dosyayı hâkimin önüne koydu. Ondan 3 ay sonra Sarraf, ABD’ye gittiğinde alındı. O tarihten bugüne kadar 293 tane dosya, milyonlarca evrak girdi. Bunların çoğu açıldı. Açılanlardan biri de Halk Bankası ile ilgili olandı. Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Atilla, ABD’ye gittiğinde tüm yaptıkları takibe alındı ve tutuklandı.

Devlet rehin alındı: Dosyada Sarraf para aklamayı temsil ediyor. Devletin bankasını temsil eden Atilla içeride. Devletin eski bakanı da sanık yapıldı. “Çağlayan yapmışsa, hükümet yapmıştır” diye kabul ediliyor. Devlet rehin alınmış vaziyette. Bundan sonrası çok zor. Ambargoyu delmek, kara para aklamak gibi suçlamalar var.

Ya teslim ya feda: Şu an açılmayan 3 dosya kaldı. O dosyalarda kimler var bilmiyoruz, açıldığı zaman göreceğiz. Diyelim ki davanın sonunda ceza verildi. O zaman bu isimler Türkiye’den istenecek. İşte o zaman ya bunlar teslim edilecek, cezalarını çekecek ya da Türkiye feda edilecek. O zaman da bu şantaj davasına dönecek. Türkiye başka şeylere zorlanacak. Bedelini de Türk milleti ödeyecek. Bir şey yapılmazsa iş, Türkiye’ye ambargoya kadar gidebilir. Türkiye açısından kötü, karanlık, berbat bir senaryo.

Taviz hikâyeleri: Türkiye’nin nelerden taviz vereceğinin hikâyesi ortada dolanıyor. Türkiye’yi yönetenler birilerini feda etmemek için bir anlaşmaya mı oturacak? İran’la Rusya’yla mı kötü olacağız, Suriye’de Esad’ın elini mi öpeceğiz, bir Kürt devleti kurulurken ona mı yardımcı olacağız?

Türkiye’yi uçuruma götürüyorlar: CHP olarak sorumlu davranmak zorundayız mesele Türkiye meselesine döndü. ‘İş nereye gidiyor’a hâkim olmamız gerekiyor. Bu adamların ak olduğunu kimse bize kabul ettiremez ama Türkiye’nin bundan zarar görmemesi için uğraşmak gerekiyor. Suçluların hepsinin yargı karşısına çıkması lazım. İçeride bunu kabul etmiyorlar, etmedikçe Türkiye’yi uçuruma götürüyorlar.

‘Her bir sanığa 95 yıl’

Aksünger’in verdiği bilgilere göre; 5 ayrı suç ve cezaları şöyle: “ABD’yi dolandırmak: 5 yıl, Uluslararası Acil Güç Yasası’nı (EEPA) ihlal etmek 20 yıl (Bu İran yaptırımlarını ihlal etmekle ilgili), para aklamak için komplo kurmak 20 yıl, yüksek miktarda para aklamak 20 yıl, banka dolandırıcılığı 30 yıl olmak üzere her sanık için toplam 95’er yıl ceza isteniyor.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler