Corbyn’in liderliği solu güçlendirdi

İşçi Partisi liderliğine seçildiği andan beri “aşırı sol” görüşleri nedeniyle hem İngiliz egemenlerinin hem de partisi içindeki “sağcıların” tehlikeli gördüğü Corbyn aslında İşçi Partisi’nin tarihindeki en önemli atılımları yapmış biri olarak anılacak. Ülkede sistemik bir değişim için verilen sosyalist mücadele, Corbyn’in beş yıllık liderliğinde büyük ölçüde ilerledi çünkü. Avrupa’nın  en büyük siyasi partisinin başkanlığı boyunca siyasi katılımı en üst noktaya taşıyan bir lider oldu Corbyn. Partinin son 70 yıl içinde görüp görebileceği en yüksek oy artışı 2017 seçimlerinde yaşandı. Üstelik Corbyn’e neredeyse tüm medya savaş açmışken, kendi partisinde sadakatsizlikle karşılaşmışken. 

İşçi Partisi liderliği boyunca, gençliğinden beri savunduğu sosyalist düşüncelerinden asla taviz vermeyen Corbyn, ekonomiye gerektiğinde devlet müdahalesi dedikçe, başta demiryolları olmak üzere özelleştirmeye karşı olduğunu açıkladıkça, devletin emeği daha çok koruyup kollamasını savundukça hep “bölücü”, “yıkıcı”, “düzen düşmanı” olarak adlandırıldı.

Oysa şimdi, gariptir ki, koronavirüs salgını nedeniyle sağcı Boris Johnson hükümeti ekonomiye devlet müdahalesi olabileceğinden, özelleştirilmiş demiryollarında daha fazla kamu kontrolü olacağından söz etmek durumunda kaldı. Bu söylemiyle, kişisel olarak hiçbir popüleritesi olmadığı kamuoyu anketlerine yansıyan Johnson’un Muhafazakâr hükümeti işte bu politikasıyla oy oranını arttırmış görünüyor kriz ortamında. Bu, Corbyn’nin liderliği boyunca her şeyi göze alıp savunduğu kamucu politikaların halk desteği için Muhafazakâr Parti’nin bile ihtiyaç duyduğu politikalar olduğunu gösteriyor. Corbyn, savunduklarını, karşıtlarına da -onlar gönülsüz de olsa - kabul ettirmeyi başardı. 

Özelleştirmelerin felaket olacağını söyleyen Corbyn’nin haklı çıktığını, koronavirüs salgınındaki korkunç sonuçların yıllarca süren kesintilerle, özelleştirmeyle bağlantılı olduğunu kavramış bir kamuoyu varsa bugün Jeremey Corbyn sayesindedir.