Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın Yurtdışı Gezileri

Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın Yurtdışı Gezileri
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.12.2008 - 07:33

Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğanı makamlarının başında bulabilmek epeyce güç... Ayda bir ya da birkaç yurtdışı geziyi gerçekleştiren bu iki devlet büyüğümüzün, hangi ayda ve hangi gerekçeyle hangi ülkeye gittiğinin hesabını ben artık karıştırıyorum.

Gerek Cumhurbaşkanımız gerek Başbakanımız, doruk diplomasisi diye isimlendirilen diplomasi yöntemini, had safhada uygulamada diretmekte.

Oysa, uluslararası ilişkiler alanında, devlet ya da hükümet başkanları eliyle yürütülen doruk diplomasisi yöntemine, ancak çok gerekli görülen durumlarda başvurulması gerekir çünkü bir devlet ya da hükümet başkanı, devletini temsilen bu diplomasi yöntemini uygulamak durumundadır ve ülkesinin uluslararası itibarını düşünerek, bu yöntemi mümkün olduğu ölçüde az kullanmalıdır. Aksi takdirde, dünya devletleri ve dünya kamuoyu nezdinde, söz konusu devletin prestiji ve ağırlığı büyük ölçüde azalır.

Doruk diplomasisinde tarafların yapacağı yanlış davranışların sorumluluğunu üstlenecek daha üst düzeyde bir organ yoktur ve dünya kamuoyunun gözü önünde yapılan doruk toplantılarında, yanılgıların kabul edilmesi ve düzeltilebilmesi son derece güçtür.

 

‘Baş başa görüşmeler riskli’

Oysa, olağan diplomatik yollarla yürütülen görüşmelerde, bulunulan yanlış davranışların sorumluluğunu diplomasi temsilcileri (büyükelçiler) yüklenebilir ve bu, ulusal bir karayıkım niteliğini taşımaz.

Doruk görüşmelerinde, devlet ya da hükümet başkanlarının, kendi dışişleri bakanları olmaya karar verdikleri zaman ise, en büyük tehlike baş gösterir. Bir devlet ya da hükümet başkanının, yanında dışişleri bakanı ya da ilgili diplomasi temsilcileri olmadan, bir başka devlet başkanıyla baş başa yürüteceği görüşmeler oldukça riskli olabilir.

Bir devlet başkanının, günümüzde teknik niteliği ağır basan karmaşık uluslararası sorunlara ilişkin ayrıntılı ve uzman bilgiye sahip olmasına olanak yoktur.

Bu nedenle, devlet ya da hükümet başkanları, ancak genel nitelikte bazı açıklamalarda bulunmakla yetinirken; tartışılan soruna ilişkin ayrıntıların irdelenmesi ve karara bağlanması işlerini, dışişleri bakanlarına ya da dışişleri bakanlıklarının öteki yetkililerine bırakmalıdırlar.

 

‘Doruk diplomasisi’ gizli bir diplomasi yöntemidir

Bugün bir büyükelçi için, görüşmeci olarak görev ve sorumluluklarının, devlet ya da hükümet başkanlarının kendileri ya da bunların özel temsilcileri tarafından üstlenilmesi kadar ruhsal gücü bozucu bir şey olamaz. Bu durumda, diplomatlığın, giderek rağbet kaybeden bir meslek haline düştüğünü söylemek fazla abartılı bir görüş olmayacaktır.

Öte yandan, doruk görüşmelerinde tarafların devlet ya da hükümet başkanlarının olması nedeniyle, bu kişilerin, kısa bir süre için bile olsa ülkelerinden uzak kalmaları, ülkede bir boşluk yaratacak ve bu da, devletin öteki iç ve dış işlerinin yürütülmesinin aksamasına neden olacaktır.

Devlet ya da hükümet başkanları eliyle yürütülen doruk diplomasisi, büyük ölçüde gizli bir diplomasi yöntemidir. Doruk görüşmelerinin sonunda ortak bir bildirinin yayımlanmaması durumunda, liderlerin baş başa yürüttüğü görüşmelerin içeriğinden genellikle hiç kimsenin haberi olmaz.

Devlet ve hükümet yetkililerimizin, doruk diplomasisini uygularken, bu yöntemin yukarıda belirtmiş olduğumuz sakıncalarını göz önüne alarak, bu diplomasiyi uygulamalarını salık veririz.

Keşke diyorum, Cumhurbaşkanı ile Başbakan, sık sık yurtdışı gezilerde bulunacaklarına; ülkelerinde kalmayı yeğleyip enerjilerini ve zamanlarını, devletimizin karşı karşıya bulunduğu, terör başta olmak üzere, ivedi çözüm bekleyen birçok sorununun çözülmesine hasredebilselerdi!!!

 

(Doç. Dr. Hüner TUNCER)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler