Cumhuriyet'in Darbeciliği...

Orhan Erinç, Cumhuriyet'teki "Geçmişten Geleceği" isimli köşesinde bugün Cumhuriyet gazetesinin 86'ncı yaşını ve meşakkatli yolunu kaleme aldı.

Cumhuriyet'in Darbeciliği...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.05.2010 - 10:20

 

GEÇMİŞTEN GELECEĞE

ORHAN ERİNÇ


Cumhuriyet’in Darbeciliği...

Cumhuriyetin 86’ncı yaşını geleceğe duyduğumuz güven ve umutla, ama buruk kutladık.

Burukluğumuzun nedenini herkes biliyor. İlhan Selçuk hastanede, Mustafa Balbay tutukevinde.

İkisinin durumunun kaynağı da aynı. Silivri davaları. Aceleleri olanlar İlhan Selçuk’u gece yarısı denilebilecek bir saatte evinden alıp götürdüler.

Reva görülen muameleye önce yüreği isyan etti, sonra da beyni.

Aramıza döneceği günü özlemle bekliyoruz.

Balbay’ın durumu ise bir başka muamma. Bu yazıyı tutukluluğunun 430’uncu gününde yazıyorum.

Tutukluğun infaza dönüştüğü bir dönemden geçiyoruz.

Balbay için de gözlerimiz yollarını gözlüyor.

***

Bu yazıyı Anneler Günü’nde yazıyorum. Bütün annelere saygılar sunuyorum. Ama benim için ayrıcalıklı olanlar arasında iki kişi daha var.

Biri, kurucumuz Yunus Nadi’nin ardından Cumhuriyet’in sahipliğini üstlenen Nazime Nadi. 1963 yılının ekiminde, Doğan Nadi’nin iki satırlık pusulası ile Cumhuriyetçi olurken Cumhuriyet’in imtiyaz sahibiydi. Öteki ise, 1993’te yeniden Cumhuriyet’e dönüşümde gazetenin imtiyaz sahibi olan Berin Nadi.

O da, eşi Nadir Nadi’nin ölümünden sonra Cumhuriyet’in Atatürkçü görevini sürdürebilmesinin sağlanmasında sorumluluk üstlenen bir başka Cumhuriyet kadını.

***

Çekemeyenlerin Cumhuriyet’e yönelttikleri eleştirilerin bini bir para.

Fırsatını bulan “Cumhuriyet’i darbecilikle” suçlamak için birbiriyle yarışıyor.

Acaba öyle mi?

Bu sorunun yanıtını deneyimli ve kıdemli gazeteci Ali Baransel, Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanlığı dönemine ilişkin anılarının ikinci kitabından veriyor. “Bıçaksırtı” adlı kitabında şu saptamayı yapıyor:

“Nadir Nadi, Kenan Evren’in huzurunda 12 Eylül harekâtına karşı çıkan ve eleştiren tek gazete sahibiydi.”

Tanıklığını da şöyle anlatıyor:

“Kenan Evren 12 Eylül’den sonraki günlerde Çankaya Köşkü’nde, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarının yapıldığı salonda, gazete sahip ve yöneticileriyle bir araya gelmişti. Amaç yeni yönetimle basın arasında düzenli ve doğru bilgi akışını belirlemek, karşılıklı güven içinde sıcak bir atmosferin oluşmasına katkı sağlamaktı. O toplantıda Evren, basın mensuplarından yeni yönetime destek olmaları ricasında bulundu. Dileklerine ve sorunlara ilişkin çözüm önerilerine açık olduğunu ifade etti. Davetli gazete sahibi ve yöneticiler, genellikle ülke yararına her uygulamaya katkı vermeye hazır olduklarını belirttiler. Bu arada basının içinde bulunduğu sıkıntıları da dile getirmeyi ihmal etmediler. Özellikle kâğıt fiyatlarının daha düşük tutulmasını istediler. Ancak, hiçbirisi demokrasinin kesintiye uğramadan sağlıklı işlemesi konusuna değinmediler. Konuşma sırası kendisine gelen Cumhuriyet gazetesi sahibi ve başyazarı Nadir Nadi, sıcak bir havada geçen toplantıyı, adeta buz gibi bir havaya dönüştürerek şöyle dedi:

Sayın Paşam, demokrasi insan erdemine yakışan bir yönetim biçimi. Bütün boyunduruk altındaki milletler birer birer demokrasiye geçiyorlar. Biz ise belirli zaman aralıkları ile, demokrasiye ara vermeyi alışkanlık haline getirdik. Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda yer alan ‘Silahlı Kuvvetler’in vazifesi Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır’ ifadesinden yola çıkarak yönetime el koymanın dışında başka usullerle acaba yerine getirilemez mi? 20. yüzyıl sonlarına doğru Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşması hiç de hoş bir manzara değil...”

***

Bakalım sıkıştıklarında her şeye “eyvallah” demeyi, ortalığı boş bulunca da demokratlaşmayı(!) yeğleyenler şimdi ne diyecekler...

oerinc@cumhuriyet.com.tr


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler