'Daha kalıcı yatırımların Türkiye'ye gelmesini istiyoruz'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Davos'ta Türkiye'den genel anlamda olumlu birkaç örnekten biri olarak geçtiğini, ağırlıklı olarak sorunların işlendiğini söyledi. İsviçre'nin Davos kentinde bir otelde patlama meydana geldi. Dünya Ekonomik Forumu'nun yapıldığı bölgenin yakınındaki otelde meydana gelen patlamada ölen ya da yaralanan olmadığı bildirildi.
Davos Zirvesine katılan Amr Musa, son günlerde Kuzey Afrika ülkelerinde meydana gelen olaylara ilişkin sorularını yanıtladı. Arap dünyasındaki huzursuzluğun, birkaç Arap ülkesi tarafından ifade edildiğini belirten Musa, sorunların, coğrafi, bölgesel hatta uluslararası kaynaklı olduğunu kaydetti.
Arap dünyasındaki huzursuzluğun çözümü 'reform'
Amr Musa, Arap dünyasında bir süredir var olan ancak son zamanlarda ifadelendirilen olayların çözümünde reformun çok önemli olduğunu vurguladı. Musa, Arap dünyasındaki sorunların çözülmesinde işbirliğinin de önemli olduğunun altını çizdi.
Türkiye'nin, sorunların çözümündeki rolü
Bölgedeki sorunların çözümünde Türkiye'nin önemli bir rolü olduğunu da ifade eden Musa, Türkiye'nin, bölgeyi ve sorunları çok uzun süreden buyana iyi tanıdığını ve bölgedeki barış sürecinde de olumlu katkılarda bulunduğunu söyledi. Türkiye'nin cumhurbaşkanı ve başbakanıyla Ortadoğu'daki ve Arap dünyasındaki sorunların çözümünde etkin olduğunu da anlatan Musa, Türkiye'nin Arap Birliği ile birlikte gösterdiği işbirliğinin de önemine dikkat çekti.
Tecrübeli Arap diplomat
Mısır'ın eski dışişleri bakanı ve başarılı bir diplomat olan Amr Musa, 1967'de Mısır'ın Hindistan büyükelçisi olarak görev yaptı. 1990'de Mısır'ın Birleşmiş Milletlerdeki büyükelçisi oldu. 1991'den 2001'e kadar Mısır dışişleri bakanı olarak görev yaptı. Amr Musa, 2001 yılından buyana da Arap Birliği genel sekreterliği görevini sürdürüyor.
Tunus'un ardından Mısır...
Tunus'un ardından, Mısır'da, başta başkent Kahire olmak üzere birçok kentte Hüsnü Mübarek karşıtı gösteriler düzenlenmişti. Tunus'ta Zeynelabidin Bin Ali yönetimini deviren ''Yasemin Devrimi''nden esinlenen binlerce kişi internetten organize olduktan sonra Hüsnü Mübarek yönetimine karşı ayaklanmıştı.
İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluğa karşı ayaklanma sonucu 23 yıllık Zeynelabidin Bin Ali iktidarının devrildiği Tunus'tan esinlenildiğine işaret edilen gösterilerin yapıldığı Mısır'ın da aynı siyasi ve sosyal sorunları olduğuna dikkat çekiliyor. Yetkililer, Arap dünyasındaki bu sorunun, topyekün bir yeniden yapılanmayla çözülebileceğini vurguluyor.
Ekonomik konular işleniyor
Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katılmak üzere, İsviçre'nin Davos kasabasında bulunan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, CNBC-e televizyonun Dünya Ekonomik Forumu ve ekonomiye ilişkin sorularını yanıtladı. Bir soru üzerine, geçen yıl farklı sebeplerle Türkiye'nin katılmadığı Davos toplantılarında bu yıl ağırlıklı olarak ekonomik sorunların işlendiğini gördüklerini belirten Babacan, siyasi, jeopolitik konuların geri planda olduğunu, en çok konuşulan konunun küresel ekonomik meseleler olduğunu ifade etti. Değişen dünya dengelerinin Davos toplantılarının ana teması olduğunu, ABD'nin, Avrupa'nın ekonomik ağırlığının gittikçe azaldığı, yeni güç merkezlerinin dünyada oluştuğu ''yeni gerçeklik'' konusunun ele alındığını ifade eden Babacan, bunun içerisinde Türkiye'nin yeri, rolü ve öneminin büyük olduğunu söyledi.
Babacan, ''Türkiye'de herhangi bir ciddi sorun yaşamadığımız, bir problem, kriz söz konusu olmadığı için Türkiye ancak bahsedilirse genel anlamda olumlu birkaç örnekten biri olarak geçiyor, ağırlıklı olarak sorunlar işleniyor. Türkiye'de çok ciddi sıkıntıların yaşandığı bir dönem olsaydı eminim 3 tane Türkiye oturumu burada olurdu'' diye konuştu. Dünyada gerçekten çok büyük riskler olduğunu, sadece büyüme rakamlarına bakıp aldanmamak gerektiğini vurgulayan Babacan, bunun olağanüstü parasal genişleme, olağanüstü bütçe açıklarıyla sağlanmış çok suni büyüme oranları olduğunu, gelişmiş ülkeler için bunu söylediğini dile getirdi. Sorunların geçmediğini, krizin yeni bir safhasına girildiğini belirten Babacan, özellikle Mart 2010, Yunanistan krizi ile beraber artık bankaların, finans kuruluşlarının değil devletlerin kredibilitelerinin sorgulandığı yeni bir ortama girildiğini söyledi.
'Bütün yük merkez bankalarının sırtında görünüyor'
Gelecek dönemde özellikle gelişmiş ülkelerin hükümetlerinin ne yapacağının büyük önem taşıyacağına işaret eden Babacan, ''Bütün yük şu anda merkez bankalarının sırtında görünüyor. Yapısal reform anlamında hiç birşey yapmayıp bütçe tedbirleriyle ilgili adım atmayıp olabildiğine açık verip, bu açıkların da merkez bankaları tarafından ve para basarak kapatılması sürdürülebilecek bir durum değil'' dedi. Babacan, bir başka soru üzerine, dünyada likidite bolluğu bulunduğunu, bu likidite bolluğunun gelişmekte olan ülkelere doğru daha fazla sermaye akımına sebep olduğunu belirterek, ''Türkiye aslında sermaye akımlarına ihtiyacı olan bir ülke. 'Sermaye istemeyiz' diyecek bir lüksümüz yok. Kendi tasarruflarımız Türkiye'nin yüksek büyüme oranlarına ulaşması için yeterli değil. Biz uluslararası tasarrufların Türkiye'ye daha çok gelmesini arzu ediyoruz. Ancak bu olurken daha kalıcı, daha uzun vadeli cinsten yatırımların sermaye akışının Türkiye'ye gelmesini tercih ediyoruz. Bütün uygulamalarımız uzun vadeyi özendirici, destekleyici yönde uygulamalar'' diye konuştu.
Son 2 aydır alınan pek çok tedbirin özünde bunun olduğunu belirten Babacan, ''sermaye hareketlerine Türkiye'yi kapatmak değil tam tersine Türkiye'yi sermaye hareketleri açısından cazip bir ülke olarak tutmak, sermaye girişinin devamını sağlamak ama bunu yaparken de kısa vadeli giriş çıkışta rahatsız edebilecek türden sermaye hareketlerini bir bakıma caydırıcı hale getirmek'' istediklerini anlattı. ''Bunda yol alabildik mi?'' sorusu üzerine Babacan, kasım ayından bugüne kadar bakılacak olursa ilk sinyallerin oldukça olumlu olduğunu belirterek, önemli bir miktarda, risk olarak gördükleri sermayenin Türkiye'den çıktığını, giren sermayenin ise daha uzun daha kalıcı cinsten olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Bir sermaye hareketine sıcak para demek için kaç gün kaldığına bakmak gerektiğine işaret eden Babacan, bir süre izlemek ve sonuçlarını görmek gerektiğini söyledi. Babacan, ''önümüzdeki dönemde her an her şey Türkiye'de olabilir, sürekli yeni kararlar karşımıza çıkabilir gibi ciddi belirsizlik ortamına Türkiye'yi sürüklemek istemediklerini'' vurguladı.
'Türkiye'de serbest kur rejimi vardır'
Bakan Babacan, ekonomide alınan önlemlerin yeterli gelmemesi halinde başka ne tür önlemler gelebileceğinin sorulması üzerine, genel çizgiyi, ana çerçeveyi, bakış açılarını ortaya koyduklarını belirterek, Türkiye'de sermaye giriş çıkışının serbest olduğunu ve bunun böyle olmaya devam edeceğini ifade etti. Babacan, ''Uzun vadeli sermayeyi teşvik edici, onun için Türkiye'yi daha cazip hale getirici adımlarımız olacak'' dedi. ''Merkez Bankasının bir kur hedefi yok, kur konusunda sizin için ideal bir seviye var mı?'' sorusu üzerine Bakan Babacan, herkesin gönlünde arzu ettiği, temenni ettiği farklı kur seviyeleri olabileceğini ifade ederek, şöyle devam etti: ''Fakat bizim partimizin ve hükümetimizin kur konusundaki bakışı çok açıktır. Bütün resmi dokümanlarımızda bu açık açık yazar. Türkiye'de serbest kur rejimi vardır. Bundan taviz verilmeyecektir. Kur için bir hedef rakam yoktur. Kur için bir alt sınır ya da üst sınır yoktur. Bunları demeye başladığınız anda kendi kendinizi vurursunuz. 3 ay, 6 ay, en fazla bir sene sonra gelir Türkiye bir başka felaketle karşı karşıya kalır. Tabii ki hepimizin gönlünden geçen rakamlar olabilir. Benim de gönlümden geçen rakamlar oluyor. Keşke şu aralıkta kalsa, şu daha aşağı inmese, bundan yukarı çıkmasa. Ama bu hükümet politikası, parti politikası anlamına kesinlikle gelmez. Biz, 'serbest kur rejimi' diye yola çıktık.''
'Cari açığın kompozisyonuna bakmak lazım'
Bakan Babacan, cari açık konusunda, ''yüzde 6'lık bir seviye rahatsızlık veriyor mu?'' sorusuna ise şu yanıtı verdi: ''Bunun nereden kaynaklandığına bağlı. Yüzde 5-6 bir cari açık derken, önce bir cari açığın nereden, nasıl kaynaklandığına, kompozisyonuna, finansman yapısına bakmak lazım. Kompozisyonda eğer enerji varsa, makine, teçhizat gibi yatırım ürünleri varsa ve bunlar ağırlıktaysa o zaman fazla endişe etmeyiz. Ama tüketim ürünlerinin ağırlıkta olduğu bir cari açık kompozisyonu varsa, tüketim ürünlerinin ithalatının ağırlık kazandığı bir yapı varsa bu daha endişe verici. Öte yandan, finansmanına bakmamız lazım. Finansman sürdürülebilir bir finansman mı? Finansmanda doğrudan sermaye girişi ne kadar, uzun vadeli girişler ne kadar? Bunlara bakmak lazım. Ama genel hatlarla bahsedecek olursak yüzde 5-6 civarında bir açığın sürdürülebilir bir seviye olduğunu herkes teslim ediyor. Kimsenin bir kaygısı yok. Burada eğer dikkat etmezsek, burada iç tüketim çok hızlı bir şekilde artmaya devam ederse ve bu da ağırlıklı olarak tüketici kredilerinin artmasıyla gerçekleşirse işte o zaman bir endişe kaynağı haline kuşkusuz gelir. Sadece cari açık olarak değil, bir enflasyon olarak da yansıyabilir. Zaten bizim şu son dönemdeki tedbirlerin odağında da bu var.''
'Her bakanın kendi vereceği karar'
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bankaların kredi faizlerini artırmaya başladığının belirtilerek, ''Bu beklediğiniz, arzuladığınız bir gelişme miydi?'' şeklindeki soruya karşılık verirken, bu son kararlarla bankaların maliyetlerinin yükseldiğine işaret ederek, ''Bankalar bu maliyetleri ya kendi sinelerine çekeceklerdi, kredi faizlerini sabit tutma adına ya da maliyet artışlarını belli ölçülerde kredi faizlerine yansıtacaklardı. Artık bu, bankaların kendi tercihi. Her bankamızın kendi vereceği karar'' dedi.
Bakan Babacan, kendileri için 2011'de kredi hacminin ölçülü artmasının önemli olduğuna dikkati çekerek, yüzde 20-25 oranında hacim artmasının döndürebilecekleri, absorbe edebilecekleri bir rakam olduğunu söyledi. Babacan, onun üzerine gittiğinde ise risklerin biriktiğini ifade ederek, ''2011'de çok kar edeceğiz derken, 2012, 2013'ü tehlikeye atıyoruz'' diye konuştu.
'Bayağı ciddi, sert adımlar'
Aralık ayında bankacıları 2011 bütçelerini daha dikkatli yapmaları için Ankara'ya davet ettiklerini anımsatan Babacan, şunları kaydetti: ''İşin başındayız daha, bir miktar daha gözlememiz, izlememiz lazım. Ben ümit ediyorum ki mesaj alındı. Ümit ediyorum ki 2011'de daha ölçülü hareket edilecek. Bundan sonra bir süre izleyip, sonuçlarını almamız lazım. Sürekli böyle her an hareketli, her an değişen bir politika seti çok da verimli olmayabilir. ''Her an her şey olabilir, her an yeni bir şey çıkabilir karşımıza'' gibi bir atmosfer de oluşmaması lazım. Biz genel bir çerçeve çizdik, genel bir yön verdik. Birkaç adım da attık. Bu adımlar yeterli olursa bakarız burada durulur, ki adımlar önemli adımlar, bayağı ciddi, sert adımlar, işin özüne bakacak olursanız. Çok ciddi miktarda likidite piyasadan çekilmiş olacak Merkez Bankası tarafından. Bunun belki de yeterli olabileceğini göreceğiz ama duruma bakacağız. Gerektiğinde yeni adımlar olabilir ama bu şu demek değil, 'çok büyük sürprizler, bambaşka şeyler, bambaşka yeni kararlar geliyor' anlamında kesinlikle anlaşılmasın. Sadece biz hedeflerimize ulaşmak için politikalar uyguluyoruz ve bu politikaların uygulanması devam edecek.''
'Durmuş beyi tebrik etmek istiyorum'
Başbakan Yardımcısı Babacan, Merkez Bankası Başkanının isminin önceden açıklanmasına yönelik bir soru üzerine de, bunun pratikte iyi olup olmayacağının tartışılabileceğini belirterek, yeni Merkez Bankası Başkanını 3 ay önce açıklamaları durumunda bugünkü başkanın söyleyeceklerini kimsenin dinlemeyeceğini, herkesin yeni başkanın peşine düşeceğini söyledi ve bunun da ''topal ördek'' diye tabir edilebilecek yanlış bir tabloyu beraberinde getirebileceğini kaydetti. Artıları ve eksileri iyi düşünmek gerektiğini vurgulayan Babacan, bir boşluk, bir sıkıntı, ara geçiş döneminde herhangi bir problem beklemediğine işaret etti. Babacan, ''Eskisi gibi değil işler. Merkez Bankası Başkanının iki dudağının arasında değil artık işler, kararlar. 2002'de biz hükümete geldiğimiz dönemde maalesef öyleydi. Merkez Bankası Başkan yardımcılarının bile çoğu faiz indirme ya da yükseltme kararlarını sabah televizyonlardan dinlerlerdi. Çünkü yetkiler tamamen başkana devredilmişti. Başkanın bir bakıma keyfi, o andaki ruh hali, sabah uyandığında ne düşündüğüyle bağlıydı'' şeklinde konuştu.
Babacan, bugün artık böyle bir durumun söz konusu olmadığını, bütün önemli kararların ya banka meclisinde ya da para politikası kurulunda oylanarak alındığını ve başkanın oyunun ağırlığının diğer üyelerin oyunun ağırlığıyla aynı olduğunu söyledi. Babacan, ''Kuşkusuz başkanın kuruma liderlik etmek açısından tabii ki önemi vardır. Yön vermesi önemlidir. Ama temel politika çizgisinde artık orada önemli miktarda güçlü bir momentum oluşmuş durumda'' dedi. ''Başkan değişince ne olacak, yeni politikalar gelecek mi?'' gibi endişenin bu dönemde olmaması gerektiğini ifade eden Babacan, pek çok konunun artık Başkanın şahsına bağlı olmadığını belirtti.
Babacan, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın çok başarılı bir performans sergilediğini belirterek, ''Gerçekten iyi bir dönem oldu. Bu dönemde Merkez Bankamızın itibarı daha da arttı. Bütün dünya bunu teslim ediyor. Bizim bunun karşısında daha farklı şeyler söylememiz doğru olmaz. Kendi atadığımız bir başkan, çok da başarılı bir görevi oldu. Ben kendisini de tebrik etmek istiyorum. Durmuş Bey son güne kadar görevinin başında ve Merkez Bankası Başkanı o'' dedi.
'Mutlaka yargı reformu gerçekleştirilmeli'
Bakan Babacan, ''AB müzakere sürecine ilişkin bir yavaşlama kaygısı var mı?'' sorusu üzerine şunları kaydetti: ''Çok az soruluyor. Bir kopuş var mı, yok mu? Orada kritik nokta o. Yani AB sürecinde bir kopuş. 'Türkiye'nin artık bu işten vazgeçmesi gibi bir şey var mı, yok mu' diye. Süreç devam ediyor, işler rayında, çok yavaş ilerliyor, sorunlar var ama AB müzakereleri rayında. Ray döşenmiş bir yere doğru gidiyor, nereye gittiği belli ama yavaş yürüyor. Önemli olan bizim bir hedefimizin olması, bir çıpamızın olması. Ekonomik alanda artık AB bir çıpa olmaktan çıktı Türkiye için. Çünkü pek çok konuda biz çok daha iyi bir performans ortaya koymuş durumdayız. Biz şimdi Maastricht kriterlerine mi bakacağız? Onların tutturamadığı kriterlere mi bakacağız? O bizim için bir ölçü değil. Pek çok politikada Avrupalılar çok korumacı bir yaklaşım içinde, o bizim tercihimiz, yaklaşımımız değil. Avrupa'nın ekonomi açısından Türkiye için çıpa olması, oradaki kriterlerin çıpa olması artık söz konusu değil. Ama demokrasi, temel hak ve özgürlükler konusunda, Türkiye'nin bir hukuk devleti olması konusunda hala AB normları iyi normlar ve bizim ulaşmak için çaba göstermemiz gereken normlar.''
Babacan, doğrudan yatırımcıların, Türkiye'ye uzun vadeli bakanların hep Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığından şikayet ettiğine dikkati çekerek, ''Bu şikayetler çok geliyor. Başlarına bir şey gelir de yargıya gittiklerinde farklı farklı mahkemelerden, farklı farklı sonuçlar çıkabildiğini görüyorlar'' şeklinde konuştu. Bir yargı reformunun mutlaka gerçekleşmesi gerektiğini belirten Babacan, Türkiye'nin iş dünyasının, uluslararası yatırımların önündeki en büyük güvensizlik faktörünün şu anda yargı sistemi olduğunu ve mutlaka bu yargı reformunun da artık gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.
'Otomatik pilota bağlayacak durum yok'
Bakan Babacan, enflasyonla ilgili bir soruya da, şöyle yanıt verdi: ''Gıda fiyatları önemli bir konu. Buğday, mısır fiyatları son aylarda çok yüksek seviyelere çıktı, bu da bizim iç piyasamızı etkiliyor. Ama ısınmadan dolayı veya içerdeki talebin artışından ya da para politikalarının aşırı gevşekliğinden dolayı fiyat artışından kaygı duyarız. Çekirdek enflasyonda gelişmeler tam tersine hedeflerin de altında seyrediyor. Böyle bir gelişme olmadıktan sonra para politikasını etkileyecek bir konu değildir gözüyle değerlendiriyoruz. Merkez Bankasının da buna yakın bir perspektifi var. İzlemek gerekiyor, dünya çok farklı bir dönemden geçiyor. Bu politikayı otomatik pilota bağlayacak durum yok. Gün gün herşeyi dikkate alıp, kumandanın elde olması gerekiyor. O şekilde devam etmemiz gereken bir durum''.
'Davos'ta Türkiye'den bahsedilince yüzler gülüyor'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında, Türkiye'den bahsedildiğinde yüzlerin güldüğünü söyledi. Ali Babacan, Davos toplantılarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Davos'ta görüştüğü kişilerin, mevcut küresel ortamda, Türkiye'ye olumlu baktıklarını belirtti. Başbakan Yardımcısı Babacan, Davos'ta ikili temaslarına başladı. Babacan, görüşmelerini, uluslararası şirket temsilcileri, uluslararası kuruluşların yöneticileri ve bakanlarla gerçekleştiriyor.
OECD Genel Sekreteri Angel Gurria
Öte yandan, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, Davos'ta sabah gerçekleştirilen ülkelerin kamu finansman dengeleri konusundaki bir toplantıda, artan kamu borçlarının, OECD ülkelerinde yarattığı sorunlara değindi. Konuşması sırasında Ali Babacan'ı fark eden OECD Genel Sekreteri, Türkiye'nin, diğer ülkelere göre iyi durumda bulunduğunu ve bu nedenle de Babacan'ın rahat oturduğunu ifade etti. Babacan, Davos'ta, kendisine birçok oturuma katılma daveti yapıldığını, ancak eleyerek, belirli oturumları seçtiğini de vurguladı.
Davos'ta bir otelde patlama
İsviçre'nin Davos kentinde bir otelde patlama meydana geldi. Dünya Ekonomik Forumu'nun yapıldığı bölgenin yakınındaki otelde meydana gelen patlamada ölen ya da yaralanan olmadığı bildirildi. Polis yetkilileri, Posthotel Morosani'nin deposunda sabah saatlerinde meydana gelen patlamada iki camın kırıldığını söyledi. Patlamanın nedeni soruşturuluyor.
'Risk Tepki Ağı'nın detayları belli oldu
Küresel krizleri, meydana gelmeden önce küresel işbirliği ile önlemeyi amaçlayan ''Risk Tepki Ağı''nın detayları belli oldu. Küresel krizleri önlemeye yönelik etkin ve inisiyatife sahip bir ön hazırlığı amaçlayan Risk Tepki Ağı, konusunda uzman kişilerden oluşacak. Risk Tepki Ağı, önde gelen çok uluslu şirketler, Akademisyenler, kamu otoriteleri ve düzenleyici kurullardan uzmanları bünyesinde toplayacak. Her türlü elemanı istihdam etme kapasitesine sahip bu yeni oluşum, muhtemel krizlerin, kriz oluşturabilecek önemli risklerin oluşmasını önleyecek bir yapılanma içinde olacak.
Risk Tepki Ağı, küresel güç değişimi, ekonomik belirsizlik, küresel kaynak kıtlığı, kurumsal zayıflık unsurlarını temel alarak çalışacak. Yeni küresel düzende; sanayileşmiş ülkelerden çok, gelişmekte olan ülkeler ve G-20'nin oluşturduğu yeni oluşum, ''Yeni Gerçek'' olarak tanımlanıyor. Ortak kurallar ise yeni küresel düzende, işbirliği imkanlarına yönelik ortak kuralların oluşturulmasını amaçlıyor.
'Fransa ve Almanya Avro'yu savunmaya kararlı'
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, avroya karşı bahse girenlerin pişman olacağını, çünkü Fransa ve Almanya'nın avroyu savunmaya kararlı olduğunu söyledi. G-20 ve G-8'in Dönem Başkanı Fransa'nın Cumhurbaşkanı Sarkozy, İsviçre'nin Davos kasabasındaki Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, Paris ve Berlin'in gelecek haftalarda Avrupa'nın ekonomik birleşmesi konusunda yeni adımlar atacağını belirterek, şöyle konuştu: ''Avroya karşı bahse girenler paranıza dikkat edin çünkü avroyu savunmada tamamıyla kararlıyız. (Almanya Başbakanı Angela) Merkel ve ben hiçbir zaman, beni duyuyor musunuz? Hiçbir zaman avroya sırtımızı dönmeyeceğiz. Hiçbir zaman avronun başarısız olmasına izin vermeyeceğiz. Hiçbir zaman avrodan vazgeçmeyeceğiz.''
Medyada yer alan avronun dağılmasına ilişkin başlıkların geçip gittiğini, avronun ise kaldığını ifade eden Sarkozy, şunları söyledi: ''Avrodan vazgeçeceğimizi düşünmek onyıllardır birbiriyle savaşan Avrupa ülkelerinin psikolojisi konusunda hiçbir şey anlamamaktır. Avronun sorunu sadece basit bir parasal sorun ya da ekonomik sorun değil aynı zamanda (Avrupa) kimliği sorunudur. Avro Avrupa demektir. Avro Avrupa'dır ve Avrupa kıtamızda 60 yıldır barış içinde yaşıyoruz, bu yüzden avronun hiçbir zaman yok olmasına izin vermeyeceğiz.''
'IMF, küresel dengesizlikleri gözetip denetlemeli'
Sarkozy, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF), küresel ekonomik dengesizlikler konusunda yeni kuralları uygulaması, izlemesi ve tedbir alması için yetkisinin artırılması gerektiğini de kaydetti. İlk görevlerinin ticarette, döviz kurlarında, cari işlemler ve diğer unsurlarda dengesizlikleri ölçmek ve belirlemek için bir dizi ilgili gösterge geliştirmek olacağını söyleyen Sarkozy, ''Fransa'nın G-20 dönem başkanlığında bunları yapacak pozisyonda olan tek bir uygun uluslararası teşkilat var, o da IMF'' diye konuştu.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti