Diplomasi "Monşerlerin" İşidir
Diplomatlarımız, yalnızca dış politikayı uygulamakla kalmazlar; aynı zamanda, diplomasi alanında yeterli bilgiye ve deneyime sahip olmayan hükümetlere de danışmanlık görevini yaparlar. Ancak, AKP iktidarı döneminde, bu çok yararlı uygulamadan da sapmalar saptanmıştır.
Dış politika, bir devletin uluslararası ilişkilerinde izleyeceği temel yolu gösterir. Dış politika, diplomasinin amaçlarını ve görevlerini belirler. Diplomasi ise dış politikanın uygulanmasına ilişkin araçları, yöntemleri içerir.
Diplomasi, uluslararası ilişkilerin barışçı yol ve araçlarla yürütülmesi sanatıdır. Başka bir deyişle, diplomasi, devletler arasındaki ilişkilerin görüşmeler aracılığıyla yürütülmesidir. 18. yüzyıl diplomasi yazarlarından François de Callières, “Hükümdarlarla Görüşme Sanatı” isimli yapıtında şöyle yazmaktadır: “Görüşme sanatı o denli bir öneme sahiptir ki, en büyük devletlerin yazgıları, genellikle görüşmelerin iyi ya da kötü bir biçimde yürütülmesine ve görüşmecilerin niteliklerine ve yeteneklerine bağlıdır. Görüşmeler yoluyla nelerin kazanılıp nelerin yitirildiğinin örnekleri tarihte bulunabilir. Bizler bunun somut sonuçlarını, bir devletin yararına ya da zararına oluşturulan ani devrimlerde, uluslararasında saçılan nefret tohumlarında, ulusların birbirlerine karşı silahlanmasında, devletler arasındaki güçlü birliklerin yıkılmasında ve çatışan çıkarlara sahip hükümdarlar arasında birliklerin kurulması ve anlaşmaların yapılmasında görüyoruz.”
İşte, devletler arasında bu denli karmaşık ve sonuçları yaşamsal sayılabilecek ilişkileri yürütenler, Sayın Başbakan’ın küçümseyerek nitelendirdiği “monşer”lerdir.
Diplomatların görevlerinin başında, devletlerini yurtdışında temsil etmek gelir, hiç kuşkusuz. İkinci olarak, bir diplomat görüşmecidir, yani devletiyle öteki devletlerin arasında yürütülen görüşmelerde başrolü oynar. Diplomatların bu görüşmeleri başarıyla yürütüp yürütememeleri, onların yeteneklerine, mesleki bilgilerine ve yıllar boyunca diplomasi mesleğinde elde etmiş oldukları deneyimlerine bağlıdır.
“Ülkemizde diplomat olabilmek için, siyasal bilgiler, hukuk, ekonomi ya da işletme alanlarında öğrenim görmüş olmak şarttır.” Bunların dışındaki alanlarda öğrenim görmüş olanlar diplomat olamazlar. AKP hükümeti, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren geçerli olan bu kuralı değiştirmek, yani diplomasi mesleğini, yukarıda saydığım alanların dışından gelenlere de açmak yolunda girişimlerde bulunmaktadır. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Her mesleğin olduğu gibi, diplomasi mesleğinin de kendine özgü kuralları vardır ve bu kuralların başında, bu dalın öğrenimini görmek gelmektedir.
Büyükelçi olabilmek için, diplomasi mesleğinden gelmek gerekir. Zaman zaman çok az sayıda olmak üzere, diplomasi mesleğinden olmayanlar da büyükelçi olarak yurtdışına atanabilmiştir; ancak, bu uygulama, giderek terk edilmektedir.
Diplomasi, bir uzlaşma sanatıdır. Bu sanatı, ancak diplomasi mesleğinde yoğrularak yetişen kişiler uygulayabilirler. Uzlaşma sanatının, yani diplomasi dilinin inceliklerini bilmeden ağızdan çıkan sözler ya da diplomasi sanatına uygun olmayan davranışlar, yalnızca bu sözleri sarf eden ya da bu davranışlarda bulunan kişileri uluslararası toplum nezdinde itibar kaybına uğratmakla kalmaz; ayrıca, o kişilerin temsil ettikleri devletlerini de uluslararası toplumun gözünden düşürür.
Cumhuriyet diplomasisinin temelleri, büyük Atatürk zamanında bizzat onun tarafından atılmıştı. Dış politikada süreklilik esastır. Nitekim, şimdiye değin iktidara geçen değişik hükümetler de iç politika anlayışlarında birbirlerinden farklılık göstermekle birlikte, Dışişleri Bakanlığımızın uzmanlık alanına dokunmamakta özen göstermişler ve geleneksel Cumhuriyet diplomasisini uygulamayı sürdürmüşlerdir. Daha doğrusu, şimdiye değin hükümetler, diplomasinin uygulanmasını Dışişleri Bakanlığı diplomatlarına bırakmışlardır.
Diplomatlarımız, yalnızca dış politikayı uygulamakla kalmazlar; aynı zamanda, diplomasi alanında yeterli bilgiye ve deneyime sahip olmayan hükümetlere de danışmanlık görevini yaparlar. Ancak, AKP iktidarı döneminde, bu çok yararlı uygulamadan da sapmalar saptanmıştır. AKP hükümeti, diplomasiyi, Dışişleri Bakanlığımızın değerli diplomatları yerine, kendi özel danışmanlarıyla yürütme yolunu seçmiştir. Oysa, diplomasi, bu alanda bilgisi ve deneyimi olmayan kişiler eliyle yürütülürse, vahim sonuçlar doğurabilir.
Türkiye-İsrail ilişkileri, Sayın Başbakan’ın Davos Zirvesi’nde bir anki kızgınlığıyla, İsrail Cumhurbaşkanı’na diplomasi diline yakışmayan bir ifadeyle bazı sözler söylemesi, bu iki devletin diplomatik ilişkilerini büyük ölçüde zedelemiştir. Oysa, diplomatların en başta gelen niteliklerinden biri de sabırlı olmaları, duygularını denetleyebilmeleri ve ağızlarından çıkan sözlerin sonuçlarını görebilecek sağduyuya sahip olabilmeleridir.
Sayın Başbakan’a, diplomatlarımızı küçümseyerek ve adeta onlarla alay edercesine, onları ‘monşerler’ olarak nitelendirmesi yerine, diplomatların danışmanlığı altında dış politikamızı yürütmesini ve böylelikle, devletimizin başka devletlerle olan ilişkilerinde telafisi mümkün olmayan yanlışlıklara düşmemesini salık veririm.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık