Eksen Neden ve Nasıl Kaydı?

Eksen Neden ve Nasıl Kaydı?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.07.2010 - 06:03

Türkiye’nin ekonomik, askeri ve politik gücünün dünya liderlik konumuna elverişli olmadığı, zorlamaların güldürü düzeyine vardığı ortadadır. Buna karşın ABD’de Graham Fuller gibi casus eskisi birisinin başını çektiği kesim, yatkın buldukları AKP’yi sürekli dolduruşa getirmiştir.

 

2002’den başlayarak büyükelçi payesiyle AKPnin dış politika danışmanlığına atanan Davutoğlunun 2009da Dışişleri Bakanlığına getirilmesiyle uygulanmaya başlayan politikanın izlerini, 2001de yayımladığı Stratejik Derinlik-Türkiyenin Uluslararası Konumu (Küre Yayınları) adlı kitapta bulmak mümkündür.

Diğer deyişle, Davutoğlunun en üst sorumlu sıfatıyla bu göreve yükselmesinden başlayarak ülkemizin başına gelenler, ki hemen hepsi öncesinde tantanalı törenlerle zafer gibi sunulan ve fakat fiyaskoyla sonuçlanan, anlaşmalar, arabuluculuk girişimleri, alışılmamış beyanatlar vb.. hiç de şaşırtıcı olmamıştır.

Konu kitabın özgeçmiş bölümünde Davutoğlunun 1990-1995 arası yurtdışında görev yaptığı yazılmakla birlikte, ülke adının belirtilmemesi dikkat çekmektedir. İhmal (!) edilen ülke adının Malezya olması ve Davutoğlunun parlak kariyerini Batı ülkeleri yerine radikal İslamın egemen olduğu Malezyada sürdürmeyi seçmesi, bugünlerdeki misyonunun habercisi olmuştur. Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi mühendislik bölümlerinde dahi İslam dininin öğrenilmesi zorunlu, rektörünün nutuklarında Atatürkü İslam düşmanı olarak suçladığı bir irtica yuvasıdır.

Davutoğlu 5 yıl süreyle öğretim üyeliği ve yöneticilik yaparken, 1993te doçentlik unvanını da kazanır ve burada yuvalanan Türk-Müslüman biraderleriyle Türkiye dönüşü projelerini oluşturur. Nitekim bu grupla önce BİSAVı (Bilim ve Sanat Vakfı) sonra da AKPnin devlet kesesinden bağışlarıyla Şehir Üniversitesini kuracaklardır. Malezyalı Biraderler kamuda (Üniversiteler, TRT, YÖK, Polis Akademisi ve Enstitüsü vb..) irticayı geliştirme eylemlerini, Ahmet Necdet Sezerin ayrılmasıyla savunmasız kalan laik cumhuriyet üzerinde yoğunlaştırmayı sürdürmektedirler.

Bu İslam üniversitesindeki eğitimin Atatürk ve laik cumhuriyetine düşmanlığı Dışişleri Bakanlığınca YÖK ve üniversitelere duyurulduğu ve denkliği kaldırıldığı halde ÜAKnin nasılsa dikkatinden kaçmış, Davutoğlunun doçentliği onaylanmıştır.

Davutoğlu’nun derin \tstratejisi nedir?

Kitapta tekrarlarla vurgulanan bu stratejinin ilk derinlik ayağı; Osmanlı vârisliğine dayalı tarih bilinci imiş.

Ömrünün son 200 yılını düşmanlarının aralarındaki rekabete borçlu Boğazın Hasta Adamının terekesinde, bir kültür ve uygarlık birikimi mevcut mu ki, genç, laik ardılına geçebilsin? Kaldı ki, tamamen ekonomik, askeri ve kültürel güce dayalı bir gerçeklik üzerine kurulu dış politika alanında, miras bırakan devletin tarihi etkisi, muhataplarınca önemsenseydi, eski Yunan-Roma, Çin (Maoya kadar), Moğolistan, B. Britanya, Fransa vd.nin ardıllarının şanlı tarihlerini sürekli diplomasi masasında tutarak avantaj sağlamaları gerekirdi.

Buna karşılık, Davutoğlunun ölçütlerine hiç uygun olmayan ABDnin dünyaya nasıl hükmettiğini anlamak için elbette bilici olmak gerekmez. Dış politikada Türkiyeye Davutoğluunca önerilen ikinci ayak din kardeşliği ve dayanışması sonucu liderlik(!)tir.

Bir devletin din birliği esasına göre belirleyeceği dış politika stratejisi, ister istemez o ülkeyi diğer dinler mensubu ülkelerden soyutlayacağı için çağdaş değildir. Diğer yandan, hedef din İslamiyet, 1400 yıldır hiçbir reform geçirmediğinden, uhrevi yanı ile yetinmeyip inananlarının sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamlarını düzenlemeye odaklanmış ise, çağdaş dış politika verisi olma özelliğini esasen kaybetmiştir. Kaldı ki, bu önerme, reform geçirsin geçirmesin tüm dinler ve onları ağırlıkla benimseyen ülkeler için de geçerlidir.

Bu strateji barışçı değil saldırgandır

Davutoğluna göre Türkiye gücünü hesaplarken diğer ülkelerden farklı düşünmeliymiş. Çünkü tarihi faktörler, Osmanlı mirasını devralan Türkiyenin savunmasını sadece sahip olduğu sınırlar içinde planlamasını olanaksız kılmakta imiş. Örneğin Türkiye, hava kuvvetlerini sadece Bulgaristan ve Yunanistan açısından planladığı için Bosna ve Kosova bunalımlarında uçaklarımızın bu ülke semalarında birkaç dakika kalabilecek kapasitede oldukları anlaşılmış ve havada ikmal uçakları alımına bu nedenle yönelinmiş (s.41-42).

Davutoğlu, bu görüntüden yola çıkarak Doğu Trakya ve İstanbulun savunmasını artık Adriyatik ve Saraybosnadan başlatarak çözümlemekle kalmıyor, Doğu Anadolu ve Erzurumun savunmasını da Kuzey Kafkasya ve Grozniden itibaren planlıyor (s.56). Davutoğlu, acaba bu postmodern görüşlerini bakan sıfatıyla Rus yetkililerine aktarabilmiş midir?

Bu cümleden olmak üzere, Türkiye Balkanlarda, Kafkasyada, Arap ülkelerinde Osmanlı kültürünü canlı tutmalı imiş.

Bu görüşlerin ayrıca komşularla sıfır sorun safsatası ile de çeliştiğini eklemek gerekir. Hem tüm bu ülkelere karşı akıl karıştırıcı emeller besleyeceksin, hem de onları sözde barışçı söylemlerle avutacaksın(!).

Bu çelişkinin bizde yarattığı kesin kanı, AKPnin her söyleminin içtenlikten uzak ve dış politikasının tamamen içeriye dönük propaganda ile yüklü olduğu, gizli gündemlerinin de tüm çıplaklığıyla gözler önüne serili bulunduğudur.

Türkiye’nin liderliğine gelince

Türkiyenin ekonomik, askeri ve politik gücünün dünya liderlik konumuna elverişli olmadığı, zorlamaların güldürü düzeyine vardığı ortadadır. Buna karşın ABDde Graham Fuller gibi casus eskisi birisinin başını çektiği kesim, yatkın buldukları AKPyi sürekli dolduruşa getirmiştir. Ayrıca İslamiyet ve laiklik konularında, sinsi ve adice yaklaşımlarla, AKPyi yüreklendirmektedirler:

Türk İslamı, bölgesel bir itibara sahip olursa bölgedeki tartışmaları etkileyebilir ve kamusal hayatta İslamın rolü hakkındaki münakaşaları değiştirebilir. Söz konusu model, devletin İslamı bastırdığı o eski LAİKÇİ KEMALİST model değildir. Söz konusu model daha ziyade canlı, gururlu ve gayrimüslim devletlerle rahatça bir arada yaşayabilecek ılımlı bir Türk İslamıdır.(G. Fuller, Yükselen Bölgesel Aktör, Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Timaş 2008, s.320-321)

Bu satırlar size Türk basınındaki bazı satılık kalemleri anımsatmıyor mu?..

Şevket Çizmeli /Avukat


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler