"Enflasyonun yükselmesini bekliyoruz"

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 2010 yılı ortasına kadar enflasyonun dönem dönem dalgalanarak yükselmesini beklediklerini kaydetti.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.12.2009 - 10:19

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "2010 yılı Para ve Kur Politikası" programını açıkladı. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, "Piyasa faizlerindeki düşüsün her vadeye yayılması, uzun vadeli getirilerdeki düşüşün daha belirgin olması ve getiri eğrisinin yataylaşması bu dönemde elde edilen kazanımların geçici olmadığına işaret etmektedir. Türkiye dahil yüksek riskli addedilen birçok gelişmekte olan ekonominin kriz sürecinde tahmin edilenin üzerinde dayanıklılık göstermesi, bu ülkelere yönelik risk algılamasını değiştirmiştir. Dahası, geçmişte kırılganlık bakımından ilk sıralarda gösterilen Türkiye'nin risk primi bu dönemde diğer gelişmekte olan ülkelerin ortalamasına kıyasla daha olumlu bir seyir izlemiştir" diye konuştu.

Yılmaz, bu gözlemin Türkiye'de uzun vadeli getirilerde gözlenen düşüşün önemli bir bölümünün, risk algılamasındaki değişimden kaynaklandığı işaret ettiğini kaydetti.


"TL'nin dayanıklı performans sergilemesi ekonomiye güveni yansıttı"

Türkiye'ye yönelik risk algılamalarındaki iyileşmenin faiz dışındaki diğer piyasa göstergelerinin gelişiminden de izlenebildiğini söyleyen Yılmaz, "Geride bıraktığımız yıl içinde Türkiye'nin en fazla faiz indiren ülke olmasına rağmen TL'nin gerek değer değişimleri bakımından gerekse oynaklık bakımından diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinden belirgin bir biçimde ayrışmamış olması dikkat çekmektedir. Geçmiş dönemlerde oynaklığı en yüksek ve küresel risk iştahına en duyarlı para birimlerinden olan TL'nin kriz dönemi boyunca dayanıklı bir performans sergilemesi Türkiye ekonomisine ve finansal sistemine duyulan güveni yansıtmaktadır" şeklinde konuştu.

Yılmaz, küresel risk algılamalarındaki iyileşmenin de desteğiyle yılın son çeyreğine doğru kredi piyasalarında olumlu gelişmelerin gözlenmeye başladığını belirtti.


"Orta vadede, para politikasının etkileri daha da belirgin hissedilecek"

Önümüzdeki dönemde kredi piyasasındaki gelişmelerin yurtiçi iktisadi faaliyeti desteklemeye başlayacağını, orta vadede ise para politikasının etkilerinin daha da belirgin hissedileceğinin tahmin edildiğini ifade eden Yılmaz, "Diğer yandan, kamunun artan iç borçlanma gereksiniminin, küresel ekonomide süregelen sorunların ve halen yüksek seyreden işsizlik oranlarının kredi genişlemesini ve iktisadi faaliyeti sınırlamaya devam edeceği öngörülmektedir. Yılsonu itibarıyla enflasyonun, hedefin altında kalmakla beraber belirsizlik aralığının içinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir" diye konuştu.


"Küresel risklere karşı basiretli para politikası tek başına yeterli değil"

Küresel risklere karsı ekonominin direncinin koruması için basiretli bir para politikasının gerekli olmakla birlikte tek başına yeterli olmadığını kaydeden Yılmaz, para politikası kararlarının olumlu etkilerinin desteklenmesi ve piyasa faizlerinin düşük seviyelerinin korunabilmesi için orta vadede mali disiplinin sürdürüleceğine dair taahhütlerin ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesin önemine değindi.


2012 yılsonu enflasyon hedefi yüzde 5

Yılmaz, 2010 ve 2011 yılları için enflasyon hedeflerinin yüzde 6.5 ve yüzde 5.5 olarak belirlenmiş olduğunu, 2012 yılsonu hedefinin ise ekonomide orta vadede devam etmesi öngörülen yapısal düzenlemelerin, uzun yıllar yüksek enflasyonla yaşamanın getirdiği katılıklar ve gelişmiş ülkelere yakınsama süreci gibi unsurlar göz önüne alınarak, yine hükümetle birlikte yüzde 5 olarak belirlendiğini ifade etti. Yılmaz, 2010 yılında hesap verme yükümlülüğünün uygulanma biçiminde bir değişiklik olmayacağını belirtti.


2010 yılı ortalarına kadar enflasyonda dalgalı bir yükseliş görülecek

Yılmaz, küresel krizin etkilerinin derinleştiği 2009 yılının ilk yarısının oldukça düşük bir baz oluşturması nedeniyle, 2010 yılının ortalarına kadar enflasyonun dönem dönem dalgalanarak yükseliş gösterebileceğinin tahmin edildiğini söyledi. Yılmaz, "İzleyen dönemlerde ise anılan baz etkilerinin ve 2009 yılında bütçe dengesi gözetilerek yapılan vergi-fiyat ayarlamalarının yıllık enflasyon üzerindeki yansımalarının ortadan kalkacağı, bu doğrultuda enflasyonun tekrar kademeli bir düşüş eğilimine girerek yıl sonunda hedefin bir miktar altında kalacağı öngörülmektedir" dedi.


2010 yılı sonuna kadar 8 milyar TL DİBS alınacak

Merkez Bankası'nın, 2010 yılında portföyündeki DİBS'lerin vadesinin geleceğini dikkate alarak sınırlı tutarda DİBS alacağını açıklayan Yılmaz, "Söz konusu alım işlemlerin, Hazine'nin borçlanma programını desteklemek gibi bir amacı içermeyecek, sadece para politikası amaçları doğrultusunda, teknik nedenlerle gerçekleştirilecektir. Mevcut veriler ışığında, teknik nedenlerle 2010 yılı sonuna kadar gerçekleştirilecek DİBS alım işlemlerinin toplam 8 milyar TL civarında olması öngörülmektedir. Böylece, alımı planlanan DİBS tutarı 4 Aralık 2009 tarihli Merkez Bankası analitik bilançosunun yüzde 7'si gibi çok sınırlı bir oranına karşılık gelecektir" diye konuştu.
 

"DİBS ihalesi 23 Aralık'ta başlayacak"

Alım işlemlerinin, Açık Piyasa İşlemleri Uygulama Talimatı kuralları çerçevesinde, geleneksel ihale yöntemi ile gerçekleştirileceğinin altını çizen Yılmaz, ihalelere 23 Aralık'ta başlanacağını söyledi. Yılmaz, ihalelerin, 23 Aralık 2009-23 Haziran 2010 döneminde her hafta, Çarşamba ve Cuma günleri gerçekleştirileceğini vurgulayarak, her bir ihale tutarının en fazla 100 milyon TL olacağını kaydetti. Böylece, 50 ihale ile en fazla toplam 5 milyar TL'lik DİBS alımı gerçekleştirileceğini belirten Yılmaz, ihalelere Merkez Bankası ile açık piyasa işlemleri yapma yetkisi olan tüm banka ve aracı kuruluşların katılabileceğini kaydetti.


"2010 likidite koşullarında belirsizlik"

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, "Merkez Bankası'nın DİBS alım tutarının önemli ölçüde belirli olmasına karşın, piyasa ile gerçekleştireceği TL karşılığı döviz alış/satış işlemlerinin miktarına ilişkin belirsizlikler ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma yapılması halinde alınacak kredi tutarının netleşmemesi, 2010 yılı likidite koşullarına ilişkin net bir öngörüde bulunmayı zorlaştırmaktadır" diye konuştu.

DİBS alımlarına ilave olarak, Merkez Bankası'nın 2010 yılı boyunca mevcut döviz alım ihaleleri programı çerçevesinde döviz almaya devam etmesinin öngörüldüğünü ifade eden Yılmaz, buna karşın IMF'den kredi alınmaması halinde, piyasadaki net likidite açığının yılın ilk yarısında sınırlı bir azalış, buna karşın yılın ikinci yarısında sınırlı bir artış eğilimi göstermesinin beklendiğini söyledi.


Repo ihaleleri ile fonlama gereğinin devam etmesi bekleniyor
Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu çerçevede, Merkez Bankası'nın gün sonunda piyasada fazla likidite bırakma stratejisi çerçevesinde repo ihaleleri ile fonlama gereğinin devam etmesi beklenmektedir. Uluslararası Para Fonu kredisi kullanımı halinde ise kredi tutarına ve kullanım sekline bağlı olarak değişebilecek olmakla birlikte, piyasadaki likidite açığının belirgin şekilde azalması, zaman zaman sınırlı tutarda geçici net likidite fazlasının oluşması öngörülüyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde, Merkez Bankası, fonlama ihtiyacının azalmasına paralel olarak 3 ay vadeli repo ihaleleri ile gerçekleştirdiği fonlamayı aşamalı olarak azaltacak, bir hafta vadeli repo ihaleleri temel fonlama aracı olmaya devam edecek."


Likidite açığı faiz indirimi yapılmamasına neden olabilir

Mevcut verilere göre, en azından 2010 yılının ilk yarısında kalıcı ve yüksek düzeylerde likidite açığının teknik bir faiz indirimini öngörülmemesine neden olduğunu söyleyen Yılmaz, ancak, piyasa gelişmelerine göre likiditeyi belirleyen faktörlerdeki büyük çaplı değişikliklerin likidite öngörülerini de değiştirebileceğini, kalıcı likidite sıkışıklığı ortaya çıkabileceğini kaydetti. "Böyle bir durumda Merkez Bankası, likiditenin sistem içindeki dağılımını da dikkate alarak para politikası referans faiz oranının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı olmasına ve buna imkan sağlamak amacıyla gecelik vadedeki borçlanma ve borç verme faiz oranlarının aşağı yönlü ayarlanmasına karar verebilecek.


8 Ocak'tan sonra TL yükümlülüklerine esneklik getirilecek

Merkez Bankası'nın ayrıca, gecelik faiz oranlarındaki dalgalanmaları azaltmak ve bankaların likidite yönetimi esnekliklerini artırmak amacıyla, 8 Ocak 2010 tarihinden itibaren Türk parası zorunlu karşılık yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde esneklik sağlayacağının altını çizen Yılmaz, buna göre, herhangi bir zorunlu karşılık döneminde bulundurulması gereken Türk parası zorunlu karşılıkların yüzde 10'una kadarlık kısmının bir sonraki dönemde tutulmasına, fazla tutulan kısmının ise bir sonraki dönem yükümlülüklerine sayılmasına imkan tanınacağını açıkladı.



"IMF ile anlaşma 2010 yılı para ve kur politikasında yok sayıldı"

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "2010 yılı Para ve Kur Politikası" programını açıkladıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. IMF ile ilgili görüşmelerin hatırlatılması üzerine Yılmaz, programın görüşmeleri hala süren IMF anlaşmasının olmadığı varsayılarak hazırlandığını kayderek, programın canlandırma, iyileştirme ve onarımın dikkate alınarak hazırlandığını belirtti. IMF ile anlaşma konusunda Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'dan farklı bir şey söylemeyeceğini ifade eden Yılmaz, IMF ile görüşmelerin devam ettiğini anımsattı.

IMF ile belirsizliğin daha ne kadar süreceğinin sorulmasın üzerine Yılmaz, görüşmelerin ilelebet sürmeyeceğini, bir yerde son bulacağını söyledi.


"Hazineyle dikkatli, mesafeli bir ilişkimiz var"

Merkez Bankası'nın Devlet İç Borçlanma Senedi alarak Hazine'yi fonladığı eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Yılmaz, "Araştırmaları inceliyoruz. Türkiye bu kadar tecrübeden sonra tekrar eskiye dönerek, komşumuz Yunanistan'ın, İspanya'nın içine düştüğü durumu göz önüne tekrar eskiye dönmek mümkün değil. Kim ne derse desin artık eskiye dönemez. Bunların tamamı teknik bir uygulamadır. Kendi kararlarımızı kendimiz oluşturuyoruz. Bu kararlar oluşturulurken ekonominin tümüne bakıyoruz. Onun için Hazine ile 2001 krizinden bu yana hesaplı, dikkatli ve mesafeli bir işbirliği var. Bu işbirliği çerçevesinde işlerimizi yürütüyoruz" diye konuştu.


"Hazine'nin borçlanma seviyesi faizler üzerinde olumsuz etki yapar"

2010 yılında IMF kaynağının gelmesi durumunda Hazine'nin borçlanma ihtiyacının artacağını ve bu durumda bir stres ve baskının yaşanıp yaşanmayacağının sorulması üzerine Yılmaz, "Hazine'nin borçlanma seviyesi faizler üzerinde olumsuz etki yapar, yapma ihtimali var" dedi.


"Bizi eleştirenler aynı araştırmaları kendisi de yapsın"

Cari açık araştırması için, 2 yıllık saha çalışması yaptıklarını belirten Yılmaz, araştırmada firmalarla 5 saate yakın görüşmeler yaptıklarını, yapılan görüşmeler sonucunda, onların verdikleri cevaplardan sonucun çıktığını kaydetti. Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bu bizim Merkez Bankası olarak çıkardığımız veriler değil. Bu karşı taraftan çıkan sonuçlar. Peşin eleştiriler yapıldı. Bizi eleştirenlerin de elinde imkan var, paraları var. Türkiye'nin üniversiteleri var. Ellerini ceplerine sokup aynı araştırmayı onlar da yapsın. Bizim yanlışımız neyse göstersinler. Bir şey olunca 'kur' deniyor, her şey kurun altına itiliyor. Kur, önemli bir makro değişken ama Türkiye'nin ekonomi politikalarının cereyan ettiği bir ortam var. İçinde bulunduğumuz çerçevede işlemlerimizi yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz."


Tünelin sonundaki ışığın güneş olma ihtimali yüksek

Kriz sürecinde "tünelden bir ışık görülüyor ama ışığın arabanın farımı yoksa güneş ışığımı" sözünün hatırlatılması üzerine Yılmaz, ışığın güneş ışığı olma ihtimalinin giderek arttığını fakat ihtiyatlı olmakta yarar olduğunu söyledi.


Büyüme yavaş ve kademeli devam ediyor

Üçünçü çeyrek GHSH oranlarının hatırlatılması üzerine Yılmaz, "Türkiye ekonomisinde daralma azalarak devam ediyor. Ekonomide bir büyüme süreci başladı ama yavaş ve kademeli. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu yılın son çeyreğinde pozitif büyüme bekliyoruz" dedi.


Siyasi gelişmeler olursa para politikasını tekrar gözden geçiririz

Gündemde olan DTP'nin kapatılması durumunu gibi yaşanan siyasi gelişmelerin 2010 yılı para politikası senaryosu içinde yer alıp almadığın sorusuna Yılmaz, "Eğer bu tür gelişmeler, para politikasıyla ilgili verilerde bir değişikliğe neden olursa bizim için önemli bir veri olacak ve gözden geçireceğiz" cevabını verdi.
 

Dubai krizinden 1'inci derece bir etkilenme olmayacak

Dubai'de yaşanan krizin Türkiye'ye olan olası etkisinin sorulması üzerine Yılmaz, Türkiye'nin Dubai'yle olan ilişkisine bakıldığında çok fazla bir ekonomik ilişkinin bulunmadığının görüldüğünü, bu nedenle de birinci dereceden bir etkilenmenin olmayacağını söyledi. Kredi notu veren kuruluşlarında sorgulandığını, yaşanan krizde bu kuruluşlarında tuzu biberi olduğunu söyleyen Yılmaz, ne olursa olsun derecelendirme hizmeti verilmesinden vazgeçmenin mümkün olmadığını, yatırımcıların verilen notlara ihtiyacı olduğunu kaydetti. Türkiye'nin kredi notunun verilmesinin de geciktirilmiş bir durum olduğunu belirten Yılmaz, kredi notu veren kuruluşların verdiği nottan ziyade Türkiye'nin ne yaptığının daha çok önemli olduğunu ifade etti.
 

Bizi her zaman eleştirenler var

"Konuşmada, sık sık 'basiretli bir politika uygulanmıştır ve Merkez Bankası yapacağını yapmıştır' ifadelerinin yer alması eleştirilere yönelik mi" sorusuna Yıılmaz şu yanıtı verdi:
"Biz eleştirileri her yerden alıyoruz. Bazı siyasilerin, bazı odaların, bazı ihracatçıların söyledikleri belli. Bunlar normal süreçte olması gereken hususlar. Herkesin bize aferin iyi yapmışsın demesini beklemiyoruz. Doğru bir şeyde değil. Ama farklı düşünenler varsa, biz o düşünceyi de dinliyoruz. Para Politikası Kurulunda bunu inceliyoruz, bakıyoruz. Buna göre de kararlarımızı oluşturuyoruz."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler