"Ergenekon, bugünkü yargılama ile ilgisi olmayan yapıydı"
Ergenekon davasında tanık olarak dinlenilen gazeteci Can Dündar, "Benim gördüğüm Ergenekon, ne yazık ki bugünkü yargılama ile ilgisi olmayan yapıydı" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza MAhkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın bugün 202. duruşması yapıldı. Duruşmaya CHP milletvekilleri tutuklu sanıklar Mustafa Balbay ve Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da aralarında bulunduğu 43 sanık katıldı. Ocak ayından bu yana tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ duruşmaya yine katılmadı. Kasım 2006 yılında yaşamını yitiren eski başbakanlardan Bülent Ecevit’e, 2002 yılında “yanlış tedavi uygulandığı ve rahatsızlığı bahane edilerek iktidardan düşürüldüğü” iddialarına ilişkin tanıkların dinlenmesine devam edildi. Dr. Mücahit Pehlivan tanık olarak kürsüye alındığında Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın avukatı Dilek Helvacı söz alarak “Bu davada müvekkilinin cebir ve şiddet ile hükümeti devirmeye teşebbüs” ile suçlandığına dikkat çekerek “Tanık eski AKP milletvekilidir. Bu nedenle tanıklık yapamaz” dedi. “Tanıkları hangi partiden seçeceğiz” diyen Başkan Hüsnü Çalmuk “Yasada bir engel görmüyorum” diyerek tanık Pehlivan’ın ifadesine geçti.
Ortopedi uzmanı olduğunu belirten Dr. Mücahit Pehlivan, Bülent Ecevit’in Koruma Müdürü Recai Birgün’ün Eylül 2002 tarihinde bir hastaya bakmasını rica ettiğini, hastanın Başbakan Bülent Ecevit olduğunu sonradan öğrendiğini söyledi. Pehlivan şunları anlattı: “Başbakanlık konutuna gizlice korumalar arasında gece 11-12 sıralarında gittik. Elle muayene yaptım. Daha sonra gizlice röntgen cihazını konuta sokarak, film çektik. Sırt bölgesinde, 8. omurgasında kırık çıktı. Bana, ‘8 ay yatması gerekir mi?’ diye sordular. Ben de ‘MR çekmemiz gerekir’ dedim. MR çekildi. Ecevit korse kullanıyordu. Evden çıkamıyordu. Yatmasına gerek olmadığını, ayağa kalkıp hareket etmesini söyledim. Sonra Ecevit nörolog ve kardiyoloji uzmanları tarafından muayene edildi. Check-Up da yapıldı. Kemikleri helva gibi, cam gibi, dokunduğunda kırılacak durumdaydı. Başkent Üniversitesi Hastanesi tarafından verilen kortizonu kestik. Kemik erimesini düzeltmek için ilaç verdik. Korsesini çıkardık. Sakat arabası gibi bir arabaya konuluyordu. Bunları değiştirdik. Bülent Ecevit daha sonra normal hayatına döndü. Kortizon nörolojik rahatsızlığı için veriliyordu. Kortizona devam etseydi yürürken kemikleri kırılır felç olurdu.”
Mücahit Pehlivan’ın çeşitli yayın organlarında yer alan röportajlarını okuyan Hüsnü Çalmuk “Eski tedaviyi kesince Ecevit iyileşti mi” diye sordu. Pehlivan şöyle konuştu: “Sis perdesini kaldırdık. Önemli bir iyileşme oldu. Evde lağman materyalleri vardı, her gün lağman yapılıyordu. Sağlıklı insanlarda lağman sakıncalıdır. Kendi aktif yaşamına gönderdik. Hareket insanı yaşatır.”
Bomba uzmanı
Ecevit’in özel doktoru olarak sürekli yanında durduğunu anlatan Pehlivan “Ecevit, benim doktoru olduğumun duyumasını istemiyordu. O nedenle ben seçim gezilerinde ‘bomba uzmanı’ olarak tanıtılıyordum” dedi. Pehlivan, Rahşan Ecevit’in, Bülent Ecevit’in hayatını yazmaya başladığını, kendisinde de hastalık dönemi konusunda yardım istediğini anlatarak “Başkent Üniversitesi’ne Rahşan Ecevit de tepkiliydi. Ancak ben Anayasa oylamasında ‘evet’ oyu kullanınca aramızda soğukluk oldu” dedi.
Zaman gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yapmış
Savcı Murat Dalkuş’un “Tıp dışında başka bir işle uğraştınız mı?” sorusunu Pehlivan “hayır” diye yanıtladı. Pehlivan, Dalkuş’un “gazetecilik yaptınız mı” sorusuna “öğrencilik yıllarında yaptım” yanıtını verdi. Savcı Dalkuş “Gazeteciliği neden söylemediniz, küçümsüyor musunuz” diyerek hangi gazetelerde çalıştığını sordu. Pehlivan, bir dönem Zaman gazetesi yazı işleri müdürü olduğunu söyledi. Savcı Murat Dalkuş, Pehlivan’a Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nı gizlice muayene ve tedavi etmekle kendisini kimin görevlendirdiğini sordu. Pehlivan “Başbakan ve eşi” diye yanıtladı. Murat Dalkuş, Pehlivan’a Ecevit’i tedavi ettiği dönemde 5 yıllık bir uzmanlık deneyimi olduğunu belirterek “Daha deneyimli doktorlar yerine neden sizi tercih ettiler” diye sordu. Pehlivan “Böyle bir şey düşünmedim. Bana Başkent Üniversitesi’nin verdiği ‘7 ay yatak istiharatinin gerekli olup olmadığını’ sordular” diye konuştu. Savcı Dalkuş’un “Başbakan’ın evine gizlice girip tedavi etmek büyük sorumluluk” sözleri üzerine Pehlivan “Ben bu sorumluluğu aldım” dedi.
Haberal yanıtladı
Soru sormak üzere söz alan Prof.Dr. Mehmet Haberal “Öncelikle bir yanlışı düzelteyim. Ben Başkent Üniversitesi’ni sahibi değildim. Ama Başkent Üniversitesi’nin bütün kısımlarını ben kurdum” dedi. Bülent Ecevit’in Başkent Üniversitesi ile ilişkisinin 1 Temmuz 2002’de kesildiğini söyleyen Prof.Dr. Haberal şu açıklamalarda bulundu: “Başkent Üniversitesi’nin 27 Mayıs 2002 tarihli raporunda Bülent Ecevit’e 7 ay yatak istirahati verilmemiştir. Bütün tedaviler raporlarda vardır. Lağman da verilmemiştir. Omurundaki kırık nedeniyle felç olması için korse giydirilmiştir. Ben 1971 yılından beri kortizon tedavisi uygularım. ‘Kortizonu kestik, iyileşti’ diyor. Bir tedavinin bu kadar çabuk etki ettiğini görmedim. Gece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın evine giriliyor. Gizlice röntgen cihazı sokuluyor, film çekiliyor. Hiçbir yazı, rapor, belge yok. Ben 45 yıllık meslek hayatımda belgesiz, raporsuz tedavi görmedim.”
Başkan Hüsnü Çalmuk, daha sonra gazeteci Can Dündar tarafından çekilen “Bir Ecevit Belgeseli-Karaoğlan” adlı belgesel filmin ham görüntüleri ile yayına konulan görüntülerini aynı ekranda izlettirdi. Tanık olarak çağrılan sabah saatlerinde salona gelen Can Dündar, Mücahit Pehlivan’ın ifadesi sırasında salon dışında bekletildi.
Can Dündar ifade verdi
Ergenekon davasında tanık olarak ifade veren gazeteci Can Dündar, devlet içindeki illegal yapılanmalarla ilgili çalışmalar yaptığını belirterek “Benim gördüğüm Ergenekon, bugünkü yargılama ile ilgisi olmayan yapıydı. Gazeteci arkadaşlarım Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek, bu konulara dikkat çeken yazılar yazdılar. Devlet içindeki gizli yapılara tanık olan bu insanlar, paradoksal bir şekilde burada sanık oldular” dedi.
Hüsnü Çalmuk, Dündar’a soruşturma sırasında 2008 tarihinde savcılıkta ifadesi alındığını anımsatarak “Davada dostunuz düşmanınız var mı” diye sordu. Dündar “Gazeteci dostlarım var” diye yanıt verdi. Hüsnü Çalmuk, Can Dündar’a “Ergenekon” adlı bir kitap yazdığını anımsatarak iddia edilen Ergenekon örgütü ile ilgili bilgisinin olup olmadığını sordu. Can Dündar 1997 yılının sonbahar aylarında yayımlanan “Ergenekon” adlı kitabı, Celal Kazdağlı ile birlikte Show televizyon kanalında yayınlanan “40 Dakika” programının metinlerinden hazırladıklarını anlattı. Ergenekon adını ilk kez davanın tutuklu sanıklarından Erol Mütercimler’den duyduğunu anlatan Dündar “Mütercimler devlet içindeki illegal yapının adının Ergenekon olduğunu Memduh Ünlütürk’ün anlattığını söylemişti. Ben de ilk kez Mütercimler’den duydum” dedi.
Tanıkken sanık oldu
Bülent Ecevit ile de röportaj yaptıklarını anlatan Can Dündar “Bizim üzerinde durduğumuz örgüt, NATO ülkelerinde, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikalılar tarafından kurulan devlet içindeki gizli yapılardı. Bülent Ecevit de Başbakanlığı sırasında Özel Harp Dairesi’ni tesadüfen öğrendiğini söylemişti” dedi.
Dündar, yaptığı röportajlarda Türkiye’de devlet içindeki illegal yapının ülkücüleri tetikçi olarak kullanıldığını belirten Dündar “Benim gördüğüm Ergenekon, bugünkü yargılama ile ilgisi olmayan yapıydı” dedi.
Dündar şöyle konuştu:
“Susurluk’ta ortaya çıkan yapının anlaşılması için röportajlar yaptık. Faili meçhul cinayetlerde hep aynı isimleri gördük. Ülkücü tetikçiler kullanıldı. Gazeteci arkadaşlarım Mustafa Balbay, bu konuda yazılar yazdı, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek Susurluk’ta ortaya çıkan yapılara dikkat çeken kitaplar yazdı. Devlet içindeki gizli yapılara tanık olan bu insanlar, paradoksal bir şekilde burada sanık oldular. ”
Savcı Nihat Taşkın’ın “Yargılamasının yapıldığı örgütle, kitapta yazılan örgütün ilgisi yok” sözlerini açıklamasını isteyerek “Yargılananlar arasında dostlarınız olması nedeniyle mi bu kanaate vardınız” dedi.
Dündar “İddianameyi okuduktan sonra bu kanaate vardım. Bizim kitapta bahsettiğimiz faili meçhul daha doğrusu failleri bilinen cinayetlerin üzerleri örtüldü. Bu davada birbirleriyle irtibatı olmayan insanların bir araya getirildiği ve muhaliflerin cezalandırılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Ben bir gün gerçek Ergenekon’un yargılanacağı günü umutla bekliyorum” dedi.
Savcı Nihat Taşkın, duruşmada “Karaoğlan” belgeselinin ham görüntüleri ile yayına konulan görüntülerinin kıyaslandığını ve ham görüntülerde Bülent Ecevit ile Rahşan Ecevit’in sert bir şekilde tartıştıklarının görüldüğünü belirterek “Neden tartıştılar” diye sordu.
Can Dündar şunları anlattı:
“Bülent Ecevit, ABD’nin Irak operasyonuna karşı çıktığı için hükümetten devrildiği düşüncesiydeydi. Bu nedenle ‘iş göremez’ raporu verilerek iktidardan uzaklaştırılmak istendiğini düşünüyordu. Fakat Bülent Ecevit, doktorlardan değil, siyasetçilerden kuşkulanıyordu. Rahşan Ecevit, Başkent Üniversitesi’nin Bülent Ecevit’e ‘uzun yatak istirahatı’ telkininde bulunduğunu söyleyip, doktorların isimlerin açıklamak istedi. Bülent Ecevit ise alışık olmadığımız sert bir biçimde Rahşan Hanımı susturdu. Ecevit, sağlık gerekçeleriyle kendisini Amerika’nın düşürdüğünü söylerken Başkent Üniversitesi’ni suçlamıyordu. Amerikalılarla iyi ilişkilerde olan Kemal Derviş gibi siyasilerden kuşkulanıyordu.”
Duruşmanın ertelendiği 12 Temmuz Perşembe günü Can Dündar’ın tanıklık ifadesinin alınmasına devam edilecek.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması