Espri ve araç-gereç dengesi
Çağdaş sanat sürecinde yüksek modernizmle ortaya çıkan olgubilim ve yapısal dilbilim kavramlarının eşliğindeki bütün sanatsal atakların ortak bir amacı olmuştur...
Dayandığı taban ne olursa olsun, üzerinden aşılacak deneyim modellerine sınır koymamak, varılan durakları kendi içinde dönüştürerek elde edilen bulguları enine boyuna açıp genişletmek. Giderek modernist anlamda gösteri kültürünü de kapsayan bu türden aktivist-eylemci amaç, postmodern sanattaki alegorik yöntemleri de ister istemez kışkırtmış ve güncel sanata bilinen anlamının dışında yeni içerikler kazandırmıştır.
Hiçbir yerleşik modele itibar etmeden, malzemenin uygulanma aşamasını canlı ve devingen bir süreçle denge içinde oluşturduğu işlerinde geometrik yapıyı muhafaza etmiş olan Bubi, bu aktivist-eylemci amacın bugüne kadar belki de en tipik temsilcisi olma ayrıcalığını elinde tutmayı başarmış bir sanatçı olarak, yaptığı işin arkasında etkinliğini hep canlı tutmuş, kimliğinden ödün vermemiştir bugüne kadar.
Toplu etkinlikler nedeniyle katıldığı sergilerde, izleyici onun bu yönüne tanık olagelmiş, ama kapsamlı bir sergide sanatsal etkinliğinin hangi yolları takip ederek dünden bugüne geldiğini görebilme olanağını, bu sergiye kadar pek bulamamıştı. Yeni dönemin önemli çıkışlarından biri olduğu kuşku götürmeyen “Beş Dönem” sergisi, özel koleksiyonlara dağılanlarla birlikte sanatçının elinde bulunan işleri kapsayan görkemli bütünlüğü içinde bu olanağı getirmektedir.
Söz konusu sergide sanatçının izlediği süreçleri değerlendirirken, dikkati çekmesi gereken ilk olgu, bu dönemlerin organik bir yapısallığı hiçbir zaman gözden uzak tutmamış olmasıdır. Bir döneminde işleyip kendi sanatçı kimliğine mal etmekte titizlik gösterdiği “motif”, uzun bir aradan sonra bir başka döneminde “yapı”yı destekleyen farklılaşmış bir eleman olarak devreye giriyor. Örneğin tuval üzerine dikişli ip, kolaj ve karışık teknikle uyguladığı bir çalışmasının uzun bir aradan sonra farklı içerikteki bir başka yapıtında “anısal” bir izlek olarak varlığını sürdürdüğüne tanık oluyoruz.
Duralit üzeri bez ve akrilik boyayla 1990’lı yıllarda oluşturduğu geometrik içerikli kompozisyonlar dizisi, yakın dönemde ağırlıklı bir yer tutan “kafes” örgü çalışmalarında kare ve dikdörtgen dizisinin ana formuna gönderme yapar. Bizim çağdaş sanatımızda kolaj tekniğinin seçkin örnekleri arasında yer aldığı kuşku götürmeyen siyah resimler, Bubi’nin daha sonraki bütün işleri için geçerli olan kemik tutkalla sertleştirilmiş örgülü kompozisyonlarının da çıkış noktasıdır kanımca.
Bütün bu dönemsel etkinlikleri kapsamlı bir serginin kural yıkıcı düzeneği içinde izleyince, Bubi’deki “farklı” sanatçı figürünün kaynakları üzerinde düşünmeden edemiyorsunuz. Öte yandan sanat konusunda akademik bir eğitiminden değil, psikoloji eğitiminden geçmiş olması da, konuyu kavramsal planda uygulama becerisini ileri aşamalara taşımasında etkili olmuştur sanırım. 1980’li yıllardan bu yana katılmayı gelenek haline getirdiği grup sergilerinde Bubi’nin temsil etmiş olduğu sanatçılık misyonu, bu ayrıksı yapı içinde hep bir alternatif kimlik kapsamında kendini göstermiş ve öylece süregelmiştir. Standartlaşmaya bilinçle karşı koyan muhalif, aynı zamanda direngen bir tutumdur bu.
Bubi’nin “Beş Dönem” toplu sergisi her şeyden önce, bu kapsamda düzenlenecek sergilerin ayrı bir özenle ele alınması ve boşlukların doldurulması halinde yaratacağı etkinin kalıcı olacağına ilişkin kanıları güçlendirici nitelikte bir gösteri olması bakımından da önem taşımaktadır. Serginin küratörü Selçuk Kaltalıoğlu’nu bu nedenle kutlamak isterim.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?