Gandi modeliyle direndi
Dört ay cezaevinde tutuklu kalan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, hücrede ve sonrasında yaşadıklarını Cumhuriyet'e anlattı...
Dört ay cezaevinde tutuklu kalan İlhan Cihaner, yaşadığı tüm tatsızlıklara karşın alçakgönüllülüğünü koruyor. Cezaevinde 200 kez üzerinin elle arandığını ifade eden Cihaner, eşi dışında kimseyle görüşmediğini söylüyor. Cihaner, “Görüşmek için dilekçe de vermedim. Kale almadığımızı görsünler diye o yola başvurmadım” diyor. Cihaner’in direnişi Mahatma Gandi’nin baskıcı yönetimlere karşı başlattığı pasif direnişin farklı bir uygulamasıydı...
Yaşadıklarının büyütülmemesini isteyen Cihaner “12 Mart ve 12 Eylül sonrası insanların cezaevlerine doldurulduğu, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün katledildiği, Erdal Eren’in yaşı büyütülerek asıldığı, başbakanların asıldığı bir ülkede benim kişisel mağduriyetimden söz etmem hoş değil” diyor.
Türkiye onu başsavcılık makamı basılıp adliyeden çıkarılırken polisin esas duruşla uğurladığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olarak tanıdı. Ardından ise Yargıtay’ın pek çok kez istemesine ve girişimde bulunmasına karşın dava dosyasının o il senin bu kent benim “kaçırılmasını” şaşkınlıkla izledi.
Dört ay cezaevinde tutuklu kalan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’i “İnsan ve Cumhuriyet sevdalısı” nitelemesi anlatır. Biz cezaevindeki zor günlerini anlatmasını istemiştik o bize cezaevinde çalışanların sorunlarını anlatmayı yeğledi. Biz karşılaştığı hukuksuzluk ve haksızlıkların izini sürdük, o bize adalet duygusunun rencide olduğu toplumların yaşayacağı felaketleri anlattı. Yaşadığı tüm tatsızlıklara karşın alçakgönüllülüğünü koruyan Cihaner “ben” yerine “biz” diyebilen bir insan. Yaşadıklarının kişiselleştirilmesi durumunda “büyük resmin gözden” kaçacağı kaygısında. Cihaner’e göre büyük resim adalet duygusunun yerle yeksan olması...
Makamının basılıp gözaltına alındığı 16 Şubat 2010 tarihine gelinceye kadar sistemli biçimde aleyhine yayınlar yapıldığını anımsatan Cihaner, tutuklanacağının aklından geçip geçmediğini sorduğumuzda, başlıyor anlatmaya: “Ciddi suç iddiaları vardı ama soruşturma bile yapılmadı. Adalet Bakanlığı’nın da sürece seyirci kalması, açıkçası bu noktaya (tutuklama) gelineceğini hissettirdi. Süreç içerisinde alternatiflerin tamamı aklımızın köşesinde vardı. Normali olduğu için de değil, her şey zıvanadan çıktığı için. Özel yargılama usulü göz ardı edildi. Zihin cimnastiği de olsa soruşturma aşamasında olası bir gözaltı yaşasam bile birinci sınıf olmam nedeniyle kovuşturma aşamasının Yargıtay’da yapılacağı konusunda hiç kuşkum yoktu. Hatta bunu sadece ben düşünmedim. Zaman gazetesinde, Adalet Bakanlığı’nın 16 Şubat tarihli sabaha karşı yaptığı açıklamada bile yargılamamın Yargıtay’da yapılacağı yazıyordu. Ama cep kitabı hukukçular gibi birileri çıkıp kanundan sayfa açıp yorumlar yaparak durumumu değerlendirdi. Mademki her şey bu kadar basitti bunca hukukçu ne diye yıllarca hukuk fakültelerinde dirsek çürüttü?”
‘Vurup kafayı yattım’
Erzincan Adliyesi’ndeki Başsavcılık makamının “basılıp” gözaltına alınmasının ardından Erzurum’a gidişi ve cezavindeki ilk gününü sorduğumuzda bilinmez bir geceyi anlatmasını beklemiştik. O ise kırık dökük ve o güne çok da önem atfetmeyen cümlelerle “Dramazite edilecek şeyler değil. Gözaltı ve tutukluluk süreci harala gürele bir süreçti. Hiçbir şey de hissetmedim. Vurup kafayı yattım!” Şaşkınlığımız karşısında “Abartılı gelebilir ama yerimi bile çok yadırgadığımı söylemem” bile deyiverdi olanca sakinliğiyle.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu