Gandi modeliyle direndi

Dört ay cezaevinde tutuklu kalan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, hücrede ve sonrasında yaşadıklarını Cumhuriyet'e anlattı...

Gandi modeliyle direndi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.06.2010 - 09:09

Dört ay cezaevinde tutuklu kalan İlhan Cihaner, yaşadığı tüm tatsızlıklara karşın alçakgönüllülüğünü koruyor. Cezaevinde 200 kez üzerinin elle arandığını ifade eden Cihaner, eşi dışında kimseyle görüşmediğini söylüyor. Cihaner, “Görüşmek için dilekçe de vermedim. Kale almadığımızı görsünler diye o yola başvurmadım” diyor. Cihaner’in direnişi Mahatma Gandi’nin baskıcı yönetimlere karşı başlattığı pasif direnişin farklı bir uygulamasıydı...

Yaşadıklarının büyütülmemesini isteyen Cihaner “12 Mart ve 12 Eylül sonrası insanların cezaevlerine doldurulduğu, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün katledildiği, Erdal Eren’in yaşı büyütülerek asıldığı, başbakanların asıldığı bir ülkede benim kişisel mağduriyetimden söz etmem hoş değil” diyor.

Türkiye onu başsavcılık makamı basılıp adliyeden çıkarılırken polisin esas duruşla uğurladığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olarak tanıdı. Ardından ise Yargıtayın pek çok kez istemesine ve girişimde bulunmasına karşın dava dosyasının o il senin bu kent benim kaçırılmasınışaşkınlıkla izledi.

Dört ay cezaevinde tutuklu kalan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaneri İnsan ve Cumhuriyet sevdalısı nitelemesi anlatır. Biz cezaevindeki zor günlerini anlatmasını istemiştik o bize cezaevinde çalışanların sorunlarını anlatmayı yeğledi. Biz karşılaştığı hukuksuzluk ve haksızlıkların izini sürdük, o bize adalet duygusunun rencide olduğu toplumların yaşayacağı felaketleri anlattı. Yaşadığı tüm tatsızlıklara karşın alçakgönüllülüğünü koruyan Cihaner benyerinebizdiyebilen bir insan. Yaşadıklarının kişiselleştirilmesi durumunda büyük resmin gözdenkaçacağı kaygısında. Cihanere göre büyük resim adalet duygusunun yerle yeksan olması...

Makamının basılıp gözaltına alındığı 16 Şubat 2010 tarihine gelinceye kadar sistemli biçimde aleyhine yayınlar yapıldığını anımsatan Cihaner, tutuklanacağının aklından geçip geçmediğini sorduğumuzda, başlıyor anlatmaya: Ciddi suç iddiaları vardı ama soruşturma bile yapılmadı. Adalet Bakanlığının da sürece seyirci kalması, açıkçası bu noktaya (tutuklama) gelineceğini hissettirdi. Süreç içerisinde alternatiflerin tamamı aklımızın köşesinde vardı. Normali olduğu için de değil, her şey zıvanadan çıktığı için. Özel yargılama usulü göz ardı edildi. Zihin cimnastiği de olsa soruşturma aşamasında olası bir gözaltı yaşasam bile birinci sınıf olmam nedeniyle kovuşturma aşamasının Yargıtayda yapılacağı konusunda hiç kuşkum yoktu. Hatta bunu sadece ben düşünmedim. Zaman gazetesinde, Adalet Bakanlığının 16 Şubat tarihli sabaha karşı yaptığı açıklamada bile yargılamamın Yargıtayda yapılacağı yazıyordu. Ama cep kitabı hukukçular gibi birileri çıkıp kanundan sayfa açıp yorumlar yaparak durumumu değerlendirdi. Mademki her şey bu kadar basitti bunca hukukçu ne diye yıllarca hukuk fakültelerinde dirsek çürüttü?

‘Vurup kafayı yattım’

Erzincan Adliyesindeki Başsavcılık makamının basılıpgözaltına alınmasının ardından Erzuruma gidişi ve cezavindeki ilk gününü sorduğumuzda bilinmez bir geceyi anlatmasını beklemiştik. O ise kırık dökük ve o güne çok da önem atfetmeyen cümlelerle Dramazite edilecek şeyler değil. Gözaltı ve tutukluluk süreci harala gürele bir süreçti. Hiçbir şey de hissetmedim. Vurup kafayı yattım!Şaşkınlığımız karşısında Abartılı gelebilir ama yerimi bile çok yadırgadığımı söylemembile deyiverdi olanca sakinliğiyle.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler