George Michael hastalıktan sonra ilk kez...

George Michael geçirdiği ağır akciğer enfeksiyonunun ardından ‘Symphonica’ turnesi kapsamında Manchester’daydı.

George Michael hastalıktan sonra ilk kez...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.10.2012 - 09:20

Geçen günlerde çok yetenekli bir ismi, George Michaelı ilk kez canlı dinleme olanağı buldum. 80li yıllarda pop müzik ikilisi Wham! ile hayatımıza giren bu ünlü müzisyen, çalkantılı özel hayatına karşın, sadece ayakta kalmayı başarmakla yetinmedi, aldığı ödüller ve gördüğü ilgiyle de hâlâ müzik dünyasının en büyüklerinden biri olduğunu kanıtladı.

Geçen yıldan bu yana 41 kişilik orkestra eşliğinde sürdürdüğü Symphonicaturnesi kapsamında Manchestera da uğradı George Michael. Bir süre önce ağır bir akciğer enfeksiyonuna yakalanan sanatçı, tedavi gördükten sonra yeniden turnesine devam etme kararı almıştı. Ancak tedavi sürecinin ardından bu defa psikolojik travma sorunu baş gösterince, Avustralya turnesini iptal etti. Görünen o ki, İngilteredeki konserlerinin ardından tekrar tedaviye dönecek. Manchesterdaki konser bu nedenle ayrıca önemliydi.

Bu bilgilere önceden sahip olmasaydım ve bunlar bana MEN Arenadaki konserden sonra anlatılsaydı şaşırırdım. Çünkü sahnede izlediğim müzisyen, son derece rahat ve neşeliydi. Konser başlamadan 5 dakika öncesinde sahne arkasında neler oldu bilemem elbette, ama dinleyici açısından çok keyifli bir konserdi. Her şeyden önce George Michaelın sesini 80lerin en ünlü hitlerinden Wham!in Careless Whisper adlı şarkısında nasıl hatırlıyorsanız, aradan geçen yaklaşık 30 yıl sonra o ses aynı güzellikte.

Konser boyunca sahnede iki ayrı George Michael vardı. Birisi bir bar sandalyesinin üzerine oturup loş bir ışıkta 1940larda, 50lerde Bing Crosby ya da Billie Holidayin meşhur ettiği şarkıları caz yorumcusu havasında söyleyen George Michael; diğeri Rufus Wainwright ve Rihanna gibi bugünün ünlü isimlerinin şarkılarını kendine özgü yorumla dans eşliğinde sunan George Michael. Kanımca o, ikisini de üzerinde ustalıkla taşıyor; dinleyicisini hem dans ettiriyor hem de yoğun duygular yaşatıyor. Bu özelliğinin en bariz şekilde ortaya çıktığı şarkı, ilk kez 1957de Johnny Mathisin sesinden duyulan efsane şarkıWild Is the Wind coverı oldu. David Bowie ve Nina Simone tarafından da mükemmel yorumlanan bu şarkıya kendi kişiliğini çok çarpıcı bir şekilde yansıttı George Michael. Şarkının ilk yarısını alışılagelen hafif melankolik bir tonda söylerken, ikinci yarısında birden tamamen farklı bir havaya bürünüp enerjik bir pop versiyonuna geçti. Böylece hayatımda ilk kez bu iç burkan şarkıda insanların dans ettiğine tanık oldum.

The Policeden Roxanne, Terence Trent DArbyden Let Her Down Easy, New Orderdan True Faith, Ian Browndan F.E.A.R.gecenin diğer ilginç cover şarkılarıydı. Kendi solo albümlerinden John and Elvis are Dead”, “Through”, “Kissing a Fool”, “Praying for TimeveFeeling Goodu söylerken, eşcinsellik, din baskısı, bağımlılık, aşk gibi konularda kısa yorumlarda bulundu.

İki saatlik konserde sound açısından tek uyumsuz kalan şarkı Rihannanın Russian Roulettei oldu. Salondaki çoğu dinleyicinin dans ettiğini görünce George Michaelın insanları dans ettirmek için Rihannaya ihtiyacı yokdedim ama neyse ki kapanışı kendi şarkısıFreedomla yaptı. On binlerce insanın ayağa kalkıp Özgürlük!diye bağırarak dans etmesi görülecek sahneydi. George Michael, kısa zamanda tamamen iyileşir umarım. Çok açık ki onun yeri sahne.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler