George Michael hastalıktan sonra ilk kez...
George Michael geçirdiği ağır akciğer enfeksiyonunun ardından ‘Symphonica’ turnesi kapsamında Manchester’daydı.
Geçen günlerde çok yetenekli bir ismi, George Michael’ı ilk kez canlı dinleme olanağı buldum. 80’li yıllarda pop müzik ikilisi Wham! ile hayatımıza giren bu ünlü müzisyen, çalkantılı özel hayatına karşın, sadece ayakta kalmayı başarmakla yetinmedi, aldığı ödüller ve gördüğü ilgiyle de hâlâ müzik dünyasının en büyüklerinden biri olduğunu kanıtladı.
Geçen yıldan bu yana 41 kişilik orkestra eşliğinde sürdürdüğü “Symphonica” turnesi kapsamında Manchester’a da uğradı George Michael. Bir süre önce ağır bir akciğer enfeksiyonuna yakalanan sanatçı, tedavi gördükten sonra yeniden turnesine devam etme kararı almıştı. Ancak tedavi sürecinin ardından bu defa psikolojik travma sorunu baş gösterince, Avustralya turnesini iptal etti. Görünen o ki, İngiltere’deki konserlerinin ardından tekrar tedaviye dönecek. Manchester’daki konser bu nedenle ayrıca önemliydi.
Bu bilgilere önceden sahip olmasaydım ve bunlar bana MEN Arena’daki konserden sonra anlatılsaydı şaşırırdım. Çünkü sahnede izlediğim müzisyen, son derece rahat ve neşeliydi. Konser başlamadan 5 dakika öncesinde sahne arkasında neler oldu bilemem elbette, ama dinleyici açısından çok keyifli bir konserdi. Her şeyden önce George Michael’ın sesini 80’lerin en ünlü hitlerinden Wham!’in “Careless Whisper” adlı şarkısında nasıl hatırlıyorsanız, aradan geçen yaklaşık 30 yıl sonra o ses aynı güzellikte.
Konser boyunca sahnede iki ayrı George Michael vardı. Birisi bir bar sandalyesinin üzerine oturup loş bir ışıkta 1940’larda, 50’lerde Bing Crosby ya da Billie Holiday’in meşhur ettiği şarkıları caz yorumcusu havasında söyleyen George Michael; diğeri Rufus Wainwright ve Rihanna gibi bugünün ünlü isimlerinin şarkılarını kendine özgü yorumla dans eşliğinde sunan George Michael. Kanımca o, ikisini de üzerinde ustalıkla taşıyor; dinleyicisini hem dans ettiriyor hem de yoğun duygular yaşatıyor. Bu özelliğinin en bariz şekilde ortaya çıktığı şarkı, ilk kez 1957’de Johnny Mathis’in sesinden duyulan efsane şarkı “Wild Is the Wind” cover’ı oldu. David Bowie ve Nina Simone tarafından da mükemmel yorumlanan bu şarkıya kendi kişiliğini çok çarpıcı bir şekilde yansıttı George Michael. Şarkının ilk yarısını alışılagelen hafif melankolik bir tonda söylerken, ikinci yarısında birden tamamen farklı bir havaya bürünüp enerjik bir pop versiyonuna geçti. Böylece hayatımda ilk kez bu iç burkan şarkıda insanların dans ettiğine tanık oldum.
The Police’den “Roxanne”, Terence Trent D’Arby’den “Let Her Down Easy”, New Order’dan “True Faith”, Ian Brown’dan “F.E.A.R.” gecenin diğer ilginç cover şarkılarıydı. Kendi solo albümlerinden “John and Elvis are Dead”, “Through”, “Kissing a Fool”, “Praying for Time” ve “Feeling Good”u söylerken, eşcinsellik, din baskısı, bağımlılık, aşk gibi konularda kısa yorumlarda bulundu.
İki saatlik konserde sound açısından tek uyumsuz kalan şarkı Rihanna’nın “Russian Roulette”i oldu. Salondaki çoğu dinleyicinin dans ettiğini görünce “George Michael’ın insanları dans ettirmek için Rihanna’ya ihtiyacı yok” dedim ama neyse ki kapanışı kendi şarkısı “Freedom”la yaptı. On binlerce insanın ayağa kalkıp “Özgürlük!” diye bağırarak dans etmesi görülecek sahneydi. George Michael, kısa zamanda tamamen iyileşir umarım. Çok açık ki onun yeri sahne.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık