Göçmenler burada, aramızda...

Dünyada büyük bir göç hareketi yaşanıyor. İnsanları yollara düşüren nedenler farklı; savaş, kıtlık, yoksulluk, baskılar... Ancak gittikleri ülkelerde de büyük sorunlarla karşılaşıyor, ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Göçmen Dayanışma Ağı, göçmenlerin Türkiye’de yaşadıklarına dikkat çekmeyi amaçlıyor.

Göçmenler burada, aramızda...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.02.2010 - 17:36

Varlıklarını yadsımak mümkün değil, çünkü şehirlerin sokaklarında, atölyelerde, evlerde, her yerdeler. Yine de onları görmezden gelmeye devam ediyoruz. Sayıları her geçen gün artıyor, daha da artacak. Dünyada büyük bir göç hareketi yaşanıyor ve Türkiye de önemli göç yolları üzerinde. Kimi savaştan, kimi açlıktan, yoksulluktan, baskılardan, zulümden kurtulmak için, bir umutla düşüyor yola. Ancak yolun ortasında, mola vermek zorunda kaldıkları Türkiye’de kötü yaşam koşullarına maruz kalıyorlar. Özellikle “kâğıtsız” göçmenler, yani ikamet izni veya pasaportu olmayanlar ironik bir şekilde adlandırılan “yabancı misafirhaneleri”nde alıkonuyorlar. Göçmen Dayanışma Ağı (GDA), işte bu duruma dikkat çekiyor. Akademisyenlerden insan hakları savunucularına, göçmen haklarıyla ilgili yurtdışında çalışma yapan sivil toplum kuruluşu üyelerine, öğrencilere kadar geniş bir katılımcı yelpazesi var ağın. Ceren Öztürk ve Didem Danış bu yelpazede yer alanlardan ikisi. Öztürk Helsinki Yurttaşlar Derneği Mülteci Destek Programı’nda danışman olarak çalışıyor, Didem Danış ise Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi ve sekiz yıldır Türkiye’deki yabancılar konusunda araştırmalar yapıyor. Onlarla Göçmen Dayanışma Ağı’nı, hedeflerini, projelerini konuştuk...

- Göçmen Dayanışma Ağı, ne zaman, nasıl oluştu?

Ceren Öztürk: Bu ağ, IMF ve Dünya Bankası toplantıları sırasında kentteki muhalefeti örgütleyen Direnİstanbul içerisinde ortaya çıktı. Göçmen sorunuyla ilgili de bir şeyler yapmalıyız, dedik. İlk adım Kumkapı’daki misafirhaneyle ilgili etkinlikti. O tarihten beri beş aydır toplanıyor, neler yapabiliriz diye kafa yoruyoruz.

Didem Danış: E-listemize yüzden fazla kişi üye. Her hafta yapılan toplantılara da yirmi kişi geliyor. Mülteciler konusunda Türkiye’de çalışan çok az sivil toplum örgütü var. GDA Türkiye’deki ilk sivil çalışma grubu olması açısından da önemli. Şeffaf, demokratik bir yapı ve herkesin katılımına açık. Şimdiye dek geniş katılımlı iki forum yaptık. İlkinde Yunanistan, Almanya ve Fransa’dan göçmen hakları üzerine çalışanlar ülkelerindeki göçmenlerin durumunu ve kendi mücadele tekniklerini anlattı.

YABANCI “MİSAFİRHANE”LERİ

- Öncelikli hedefleriniz neler, kendinize nasıl bir yol çizdiniz?

C. Öztürk: İlk başta bu meseleyi görünür kılmayı amaçlıyoruz. Hasıraltı edilen, devletin araçsallaştırarak üzerinden yabancı karşıtı bir söylem oluşturduğu bir mesele, göç. Biz göçmenlerin durumunu toplumsal muhalefetin çeşitli bileşenlerinin gündemine sokmak istiyoruz.

D. Danış: Göçmenler, Türkiye’de özellikle İstanbul gibi büyük kentlerde görmezlikten gelinseler de, artık hayatımızın içindeler. Göçmenlerin, özellikle de kâğıtsız veya düzensiz konumda olanların yaşadıklarını gündeme getirmek en temel gayemiz. Sonra daha sıcak mevzulara yöneleceğiz.

- Yabancı “misafirhane”leri de bunlardan biri. İlk çalışmayı neden oradan başlatıyorsunuz?

D. Danış: En görünür, somut konulardan biri “misafirhaneler”. Hatırlarsanız, yazın Kumkapı’daki misafirhanelerde tutulanlar içeride kabul edilemez hak ihlallerine karşı isyan çıkarmışlardı.

C. Öztürk: İnsanların kapatıldığı ve kamuoyunun gündemine getirilmesi gereken olayların yaşandığı yerler, misafirhaneler... Hukukçulara göre kâğıtsız da olsalar, göçmenlerin Türkiye’de sınırsız, süresiz bir yerde kapatılmalarının hiçbir yasal dayanağı yok. Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi insanları bu şekilde alıkoyması nedeniyle mahkûm etti. Bu uygulama, idari alıkonulmaya dayandırılarak yapılıyor. Göçmenler sözkonusu olduğunda idari alıkonma, cezaevi koşullarında, hatta daha da kötü koşullarda kapatılma anlamına geliyor. Neden alıkonuldukları, ne kadar kapalı tutulacaklarına dair hiçbir bilgi verilmiyor. Dışarıyla iletişim hakları yok, avukatlar bile giremiyor, iltica başvurusunda bulunmak isteyen mültecilerin en temel hakları kısıtlanıyor. “Misafirhaneler”in fiziki şartları da çok vahim. Beslenme, hijyen sorunları var. Yüzlerce kişi küçük odalarda kapalı tutuluyor. Ve herhalde en kötüsü bazı göçmenler bu alıkonma mekânlarında aylarca hatta yıllarca tutulabiliyorlar.

- Siz ne talep ediyorsunuz?

C. Öztürk: Biz öncelikle misafirhanelerin kapatılmasından ve herkesin koşulsuz dolaşım hakkına ve istediği yerde yaşama özgürlüğüne sahip olmasından yanayız. Ancak bunu başarabilmek kolay değil.

- Neler yapacaksınız?

C. Öztürk: Tek derdimiz misafirhaneler değil, göç meselesinin birden fazla vechesi var ve biz bunların her birini gündem etmek istiyoruz, sınırdışı meselesinden, sınırların militarize edilmesine, oturma izinlerinden ikamet harçlarına kadar...

D. Danış: “Misafirhaneler”de neler olduğunu aşağı yukarı biliyoruz ve ilk etapta bu koşulları teşhir etmek istiyoruz. İçerideki insanların seslerini duyurabilmek için önümüzdeki aylarda düzenli eylemler yapacağız. “Göçmenlerle, yabancılarla ne alakam olur” diyen insanlarda da farkındalık yaratmak istiyoruz. Orta ve üst sınıf ailelerin çoğunda çocuk, yaşlı, hasta bakımı gibi hizmetleri yabancı kadınlar üstleniyor. Yabancılar artık hayatımızın içinde ve göçmenlerin sorunları hepimizi ilgilendiren sorunlar.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler