Güneydeki ritmik gökkuşağı: Antalya

ATSO ve Suna-İnan Kıraç Vakfı ortaklığında hayata geçirilen Antalya Kültür Sanat, Sinan Genim imzalı renkli ve çağdaş mimarisiyle yepyeni bir döneme hazırlanıyor. Vakıf adına Özalp Birol ve bina üzerine Sinan Genim, en büyük kazanımı ‘itibar’ olacak dedikleri projeyi Cumhuriyet’e değerlendiriyor.

Yayınlanma: 01.09.2015 - 09:47
Abone Ol google-news

Temmuz ayında ön açılışı gerçekleşen Antalya Kültür Sanat (AKS); ATSO (Antalya Ticaret ve Sanayi Odası) ile Suna- İnan Kıraç Vakfı’nın ortak bir ürünü. Merkez, Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın danışmanlığıyla, İstanbul dışında bir merkez yaratmayı vaat ediyor. Resmi açılışını Picasso ve Ara Güler eserleri ile eylül ayında gerçekleştirecek merkezin ön açılışı, Cecil Beaton’ın Sotheby’s arşivinden derlenen “Portreler” ve Luigi Mayer’in “Gravürler” sergileri ile yapılmış bile. Merkezde Antalya EXPO 2016 etkinliklerine paralel olarak Andy Warhol’u izleme şansı da mümkün olabilecek. Suna- İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol ve mimar Sinan Genim ile, kurum ve bina hakkında konuştuk.

- AKS, sizin için ne ifade ediyor?

Bu platform benim için, çok değerli bir kültür girişimciliği örneğidir. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) bünyesindeki onlarca iş insanının, ülkemizin gerek iş gerekse kültür sanat dünyasındaki öncü isimlerinden İnan Kıraç’ın ve Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın desteğiyle, böyle bir alana eğilmiş ve AKS gibi bir platformu hayata geçirmiş olması çok önemlidir. AKS’ın kısa sürede başarı göstermesini, yöresel girişimcilere örnek olmasını ve onları özendirmesini diliyorum.

- Kurumsal bir sanat mekânı kentte hangi olguları değiştirebilir?

Bence AKS, nitelikli bir yönetim, takım çalışması, eşgüdüm, sabır ve sürekli destekle, en geç 5 yıl içinde Antalya’ya kültür, sanat ve kültür turizmi bağlamında önemli katkılar sağlayacaktır. Kuruluş hedeflerinden, stratejisinden ve programlarından sapmadığı müddetçe, AKS’ın kurucularına ve paydaşlarına sağlayacağı en büyük katkı, parayla elde edilemeyecek, onları farklı ve kalıcı kılacak “itibar”dır. Diğer taraftan, böyle bir platformun tek başına Antalya’nın sanatsal çehresini değiştirmesi çok büyük bir iddia olur, “AKS kısa sürede kentin kültür ve sanat alanındaki öncü ve en önemli oyuncularından biri olacaktır” demek daha doğru ve gerçekçi olacaktır bence. Antalya kenti ve çevresi, zaten bir çok uygarlığı kapsayan muazzam bir açık hava müzesi. Ayrıca, kentin içinde Antalya Müzesi, Kaleiçi Müzesi, AKMED gibi çok değerli kuruluşlar var. Antalya’nın kültür ve sanat iklimi, ancak bu kuruluşların ve başta Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olmak üzere, kentteki ve yakın çevredeki sanat eğitimi veren diğer kuruluşların da katılımıyla ve hatta zaman zaman ortaklaşa gerçekleştirecekleri projelerle farklı bir boyut kazanabilir.

- Holdinglerin metropol dışı sanatsal yatırımları size göre sanatsal ve ekonomik anlamda risk barındırıyor mu?

Ben, açıkçası, çoğunluğu İstanbul kökenli büyük holdinglerden ziyade, ilgili yörelerin köklü kuruluşlarının ve varlıklı ailelerinin, koleksiyonculuktan müzeciliğe uzanan bir çizgide, özellikle kendi yörelerine kültürel ve sanatsal katkı sağlayacak girişimlerde bulunmalarından yanayım. Bu süreçte, daha deneyimli olan büyük holdinglerin, yöresel girişimlere bilgi, program, eğitim, yönetim desteği vermelerinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Yörenin kuruluşlarının, medyasının, eğitim kurumlarının ve en önemlisi insanının bu girişimlere sahip çıkması ve sürdürülebilirliğini sağlaması esastır diyorum.

'Mevlana ve tribün coşkusundan ilham aldım'

Bu çalışma bir anlamda Mevlanâ Celâleddin-i Rumî’nin yüzyıllar öncesinde söylediği bir deyişi yansıtıyor. “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni bir şeyler söylemek lâzım.” Zaman zaman, futbol maçı izleyicilerin tribünlerde yaptığı dalgalanmaları her seyrettiğimde bende hoş duygular uyandırır. Tasarım aşamasında aklıma o dalgalanmalar geldi. Gruplar halinde dalgalanan, çeşitli kıyafetlerde coşkularını ifade eden mutlu insanlar...

Toplumumuzda her türlü sanat ve mimari devletin beğenisi doğrultusunda gelişmek mecburiyetinde. Hiçbir ekonomik güç de devletin ekonomik gücü ile rekabet edemiyor. Devleti yönetenlerin beğenisi ve arzusu sanatçının yeni şeyler yapmasına imkân vermiyor. Gelişmiş ve devletten bağımsız olarak hareket edecek bir burjuvaziye de sahip değiliz.

 

Restorasyonda da modernlik mümkün

Restorasyon sürecinden geçen yapılarda da bazı modern atılımlar yapılabilir. Örneğin Norman Foster ve Paul Wallot’un yeniden düzenlediği Reichtag Binası, Richard Rogers’ın yenilediği Barselona Boğa Arenası modern mimariye katkıları olan restorasyon çalışmaları iken nedense ülkemizde, bilinçli veya bilinçsiz bu gibi çağdaş atılımların da önü tıkanmaktadır. Dünyanın en gelişmiş 20 ülkesi içinde yer alan Türkiye’nin modern mimari örnekleri olmayan bir ülke olarak gelecekte nasıl anılacağını düşünmek bile beni ürkütüyor.

(* AİCA TR, Akdeniz Üniv. Öğr. Üyesi)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon