"Halk enayi mi?"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, iktidarın erken seçim kararı alması durumunda "Ben bu işi artık yapamıyorum" demiş olacağını belirterek "Halk enayi mi, aldanır mı, böyle bir şey olur mu? Bu kararı aldığın zaman onun faturası ona en ağır şekilde çıkarılır. Erken seçim kararıyla sıyırmak imkanı bu iktidarın yoktur" dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.10.2009 - 10:07

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Parti Meclisi toplantısı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı. Anayasa'ya göre seçim yılı 2011 olduğunu ve 2011'de yapılacak seçimin takvim gereği olarak yasama yılı tamamlanmadan yapılacağını, 2011 Temmuz'unda seçim yapılmasının 2007 yılının seçim koşulları anımsandığında uygun düşmeyeceği konusunda bir anlayış birliği olduğunu ifade eden Baykal, 2011 seçiminin Temmuz değil Mayıs'ta yapılmasının makul olacağını belirtti. 2011'den önce seçim yapılmasının bir erken seçim kararının alınmasına bağlı olduğunu belirten Baykal, "Pek çok gözlemci, değerli yazar arkadaşımız iktidarın hızla oy kaybetmekte olduğunu, ekonominin artık sürdürülebilir olmaktan çıktığını, önümüzdeki 1,5 yıllık süre içinde durumun daha da sıkıntılı hale geleceğinin açık olduğunu ve açılım tartışmasının da iktidarı büyük sıkıntılarla karşı karşıya bıraktığını, kendi örgütlerine, milletvekillerine dahi bunu anlatamadığını, herkesin rahatsız olduğunu, bu şartlar altında eğer bu daha sürdürülürse iktidarın perişan olacağını, o nedenle AKP için yolun bir an önce seçime gitmek noktasından geçeceğini, bunun da AKP yönetimi tarafından değerlendirileceğini düşünerek bir erken seçim yapılır diyorlar" diye konuştu. İktidarın bir erken seçim kararı aldığında, zamanında bir seçim yapılıncaya kadar yaşayacağı kayıptan fazlasını o kararı alır almaz yaşayacağına dikkat çeken Baykal şöyle konuştu:
"İktidara akıl hocalığı yapmak benim işim değil, ama ben iktidarın bir erken seçim kararı karşısında ayaklarının iyice dolanacağını, bunun iktidardan kaçmak anlamına geleceğinin ortaya çıkacağını ve toplumun, ekonominin, siyasetin ve seçmenin bu davranış karşısında normal şartlarda göstereceğinin ötesinde bir tepkiyi ortaya koyacağını AKP'nin de hesap edeceğini düşünüyorum."

Yunanistan'daki seçimleri örnek gösteren Baykal, iktidardaki Karamanlis'in sürecin aleyhine işlediğini gördüğünü ve kötü gidişi en az zararla atlatmak için erken seçim kararı aldığını ancak buna rağmen Papandreu yönetimindeki PASOK'un beklenenden fazla oy aldığını kaydetti.
"İktidar erken seçim kararını aldığı zaman 'Ben bu işi artık yapamıyorum' demiş olacaktır" diyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, iflas etmek anlamına gelecektir. Zaten iflas etmiş olabilir, ama iflas ettiğini kendisinin itiraf ettiği anlamına gelecektir. 360 tane milletvekilin olacak, önünde zaman olacak. Her meseleye girmişsin, Ermeni meselesi demişsin, yarı yolda bırakmışsın. Kıbrıs bir kriz noktasına gelmiş tıkanmış. Açılım demişsin ortada hiçbir şey yok, bütün milleti ayağa kaldırmışsın. Ekonomi birbirine girmiş, yüzde 6,5 bir daralmayı yaşatmışsın. Önümüzdeki yılın gene ekonomik bakımdan çok sıkıntılı olacağı ortada. İşsizlik patlamış. Erken seçim kararı alınca bu ne demektir? 'Ben yönetemiyorum, bunun sonucunda da hakkımda alacağınız kararı görüyorum, ondan korkuyorum. Ne olur, bu şartlar altında bana bir fırsat daha verin de ben önümüzdeki 1,5 yılı yaşamak zorunda kalmayayım.' Halk enayi mi, aldanır mı, böyle bir şey olur mu? Bu kararı aldığın zaman onun faturası ona en ağır şekilde çıkarılır. Erken seçim kararıyla sıyırmak imkanı bu iktidarın yoktur. Ya teslim olacaktır, ki bu ciddi bir ihtimaldir, yürütemez hale gelecektir, ona itiraz etmiyorum. Ama erken seçim kararının kendi lehine sonuç doğuracağı gibi bir varsayımın hiçbir şekilde işlemeyeceğini biliyor. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum."


Dokunulmazlık konusu

Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın DTP'li milletvekillerinin ifade krizini çözmek için önerdiği Anayasa değişikliğini destekleyip desteklemeyecekleri sorusu üzerine temel yanlışlığın Anayasa'daki dokunulmazlık düzenlemesinin olduğunu ifade etti. Dokunulmazlıkla ilgili yapılacak düzenlemeye destek vereceklerini kaydeden Baykal, "Anayasamızdaki dokunulmazlık kapsamını daha da genişleterek, milletvekillerini halktan, toplumdan daha da kopararak, halkın tabi olduğu hukuk düzeniyle parlamenterlerin tabi olduğu hukuk düzeni arasında daha köklü bir ayrışma yaratarak bunu çözmek ve bunun için de Anayasa'yı değiştirmek hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir" diye konuştu. Baykal, Anayasa'daki dokunulmazlık düzenlemesinin milletvekillerini halktan, hukuktan kopardığını, imtiyazlı bir sınıf haline getirdiğini dile getirerek dokunulmazlığın kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılması gerektiğini, ancak bu yönde yapılacak bir çalışmaya destek vereceklerini açıkladı. Yapılacak Anayasa değişikliğinin bazı faaliyetlerin vatandaş için suç sayılmaya devam etmesini ancak milletvekilleri için suç olmaktan çıkarılmasını amaçladığını ifade eden Baykal, bunun eşitliğe aykırı olacağını, ancak eşitliği sağlayacak düzenlemenin içinde olacaklarını söyledi.

Baykal, Başbakan'ın göndereceği mektupla ilgili "Bugün de postacı kapımızı çalmadı. Ama daha günün başlangıcındayız, daha gün batmadan neler doğar?" değerlendirmesini yaptı.

Dün İstanbul'daki IMF protestolarında yaşanan görüntülerin üzüntü verici olduğunu dile getiren Baykal, bu görüntülerin yaşanmaması için yeni düzenlemeye ihtiyaç olduğunu, "Gösteri özgürlüğünün saygıyla karşılanması lazım ama gösterinin tahribata yönelik olarak, insanları yaralamaya, öldürmeye yönelik olarak gerçekleştirilmesine kesinlikle karşı olmak lazımdır" dedi. Başbakan'ın "Dışarıdaki protestolara da kulak vermek lazım" sözlerini de değerlendiren Baykal, "Türkiye'yi yönetenlerin öncelikle ibret alması lazımdır. Türkiye'nin gerçeğinin oraya yansıdığını görmesi lazımdır" dedi. Baykal, Türkiye'de toplumun ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu, bunun tepkisinin de sokağa yansıdığını, özellikle Başbakan'ın bunu değerlendirmesi gerektiğini ifade etti.

 

"Meclis devletin zirvesinden tehdit edildi"

Bir soru üzerine 'Kürt açılımı'nın inandırıcılığını kaybettiğini dile getiren Baykal, Hükümet'in halen projenin hedefini söyleyebilir hale gelemediğini kaydetti. Başbakan'ın "Hazmettire hazmettire kabul ettireceğiz" sözlerine tepkisini sürdüren Baykal, kaynar kazana atılan kurbağa örneğini verdi. Kurbağanın kaynayan kazana atıldığında refleksle kazanın dışına sıçrayabildiğini, ancak kazandaki su yavaş yavaş ısıtılırsa uyuşarak tepki veremediğini anlatan Baykal, "Hazmettirme projesi bu mudur? Bunu mu söylemek istiyor Başbakan?" diye sordu. Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Bir ülke kendi sorununu çözemezse dışardan gelir sorunlarını çözüverirler" sözünün ise TBMM çatısı altında bugüne kadar söylenmiş en üzüntü verici söz olduğunu söyledi. Baykal, TBMM'nin devletin zirvesinden tehdit edildiğini, Cumhurbaşkanı'na "Nedir bunun ayrıntıları?" diye soran çok az gazetecinin olduğunu dile getirdi.

 

"Al Capone konusu renklenebilir"

Doğan Medya Grubu'na kesilen vergi cezasının Batı'dan yeterince tepki görmeyişinin sebebinin sorulması üzerine Baykal, Türkiye'nin AKP iktidarınca ceberrut, dayatmacı, zorba bir devlet modeline dönüştürülmekte olduğunu ifade ederek, "AKP iktidarı içerde ceberrut, dışarıda teslimiyetçi, açmaz da buradan kaynaklanıyor" dedi. Dış dünyanın Rusya'da Putin'in ülke içindeki antidemokratik uygulamalarına tepki gösterdiğini, kararlı bir biçimde eleştirel bir anlayışı ortaya koyduğunu belirten Baykal, şöyle konuştu:
"Putin'in politikasının iki yönü var. İçeride sözünü geçirmek için demokratik duyarlılıkları belki bir kenara bırakabilen, ama dünya ile ilişkilerinde Rusya'nın yararları için kararlılıkla durabilen bir görüntüsü var. Putin'e yönelik olarak tavır takınmak kolaydır. Ama Türkiye'de karmaşık bir tablo var. Türkiye'de medyayı yıldıran, sindiren Hükümet en haklı olduğumuz konularda dahi dıştan gelen telkinler doğrultusunda, Ergenekon konusunda bu tipik bir örnektir, açılımda, diğer konularda dışardan gelen telkinleri takip etmeye hazır bir konumdadır. Bu da yabancı ülkelerin tavır takınmalarını güçleştirmektedir, engellemektedir. Politika pratikler üzerinden yürütülmüyor, çıkarlar üzerinden yürütülüyor. Bunu anlamak lazım. Ama buna rağmen dünya bu konuda gerçekleri dile getirmek zorunda kalmıştır."

Baykal, Başbakan Erdoğan'ın Aydın Doğan'a Al Capone benzetmesi yapmasına ilişkin de "ABD'nin bu konuyla ilişkisi daha da renklenebilir, hızlanabilir. Çünkü Amerika o benzetmenin ne anlama geldiğini en iyi bilen ülkedir. Önümüzdeki günlerde buna tanık olabiliriz" diye konuştu.

Baykal, Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin daveti üzerine gerçekleştireceği ziyaretin tarihinin net olmadığını, ziyarette de Talabani'ye Irak'ın terör konusunda üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini bildireceğini açıkladı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler