Hayat üstümüzden geçip gidiyor
Nuri Battal'ın ünü Türkiye sınırlarını aştı. Hangi konuda derseniz, işte orası size bağlı. Çünkü Battal tanınmış bir plastik ve estetik cerrahı. Aynı zamanda da kendi tarzını yaratmış ve kabul ettirmiş bir ressam. Resimlerine şehir yaşamını kodluyor Battal, üstümüzden geçen hayatın izlerini sürüyor. Planlı değil, gelişine çiziyor.
Doktor Nuri Battal mı, ressam Nuri Battal mı? Biz ikisini de aynı anda yakaladık. Tıp fakültesinden sanat galerilerine giden yolda kırılma noktalarını konuştuk. Battal, için yaptığı iki uğraş da birbirini tamamlıyor, eksiklerini gideriyor. “Ben bıçakla psikoterapi, plastik cerrahiyle mutluluk ameliyatları yapıyorum” diyor, kendini ise resimleri ve boyaları ile mutlu ediyor.
- Resim mi vardı kanınızda ilk, tıp fakültesi miydi hayaliniz?
Tabii resim aslında daha önce başladı, çocukluğumdan beri kanımda vardı. Kendimi çizerek, boyayarak ifade ediyordum. Ama ülkenin gerçekleri de ayrı, öğrenimim devam ediyordu. Bir de eskiden devlet okullarında kültür ve sanata ciddi önem veriliyordu. Herkes resim yapıyor ve bir müzik aleti çalıyordu. Bakıyorum da şimdi hiç öyle değil. Ben fen bölümündeydim ama sanat tarihi de okuduk. Camilerin mimari yapılarını bile bize öğretiyorlardı. Dolu dolu bir eğitimdi. Şimdi gençler yalnızca formülleri ezberliyor. Benim tıp fakültesinde okuduğum biyolojiyi lisede veriyorlar. Her şey ezber olunca da başka şeye zaman kalmıyor.
- Aileniz nasıl bakıyordu duruma?
Babam “önce doktor, ol sonra ressam” diyordu hep,“aç kalmayacağın, çocuklarının sürünmeyeceği bir meslek sahibi ol ilk önce, sonra da ne yaparsan yap!” Tıp fakültesine başladım, ara ara resim yapıyordum. Sonra genel cerrahini kazandım. Gece gündüz çalışıyordum, resime iyice uzak kaldım. Bu yoğunluğa rağmen plastik sanatlara ilgim azalmadı, ben de plastik cerrah oldum! Devlet bursuyla Japonya'ya gittim, sonra da Amerika.
-Resim ne zaman yakanıza yapıştı?
Plastik cerrahi uzmanı oldum, plastik cerrah olarak çalıştım. Kendime klinik yapmak için mekruh bir bina ayarlamıştım İstanbul'da. Binanın içinde evsiz bir adam yaşıyordu. Gündüz çöp topluyor gece de orada kalıyordu. Kartonlardan yatağı vardı, duvara bir uzun bir çivi çakmış ve ucuna da bir ilkokul öğrencisinin olduğunu tahmin ettiğim yarım bir resmi asmıştı. Ekmeği suyu zor buluyordu bu adam belli ama resmi yatağının yanına duvara asmıştı. Ne anlamı vardı onun için bilemiyordum tabii ama benim için her şey o an değişti. Sanat ölmüyordu, her şeye rağmen yaşıyordu. Anlam taşıyordu. Ben de kendimi sorgulamaya başladım. Bir sürü estetik ameliyat yapıyordum ama sonra ismimi bile unutuyorlardı. Ameliyatlar da birer eserdi ama kalıcı değildi. Ben de resime kırdım dümeni, kliniği yapmaktan vazgeçtim.
-İşin bu noktaya geleceği aklınıza gelmiş miydi?
Resim yaparken rahatlıyordum, sonra tanınmaya başladım. Koleksiyonerler resimlerimi almaya başladı. Türkiye, Almanya'da ve Amerika'da sergiler açtım, fuarlara, sanat festivallerine katıldım. En son Almanya sergisinden satılan resimlerin bir kısmı Amerikalı bir senatör tarafından Bahama'daki evine asmak için satın alındı. Elbette buradan geçinmek olmadı derdim, zaten böyle geçinmek de mümkün değil ama böylece resim serüvenim büyümeye devam etti.
- Mesleğiniz ise bedenle, insan bedenleriyle. Çalışmalarınıza nasıl yansıyor bu, neler kodluyorsunuz resimlerinize?
Şehir yaşamını kodluyorum. Hayatı, beklentileri, hayal kırıklıklarını ve zamanı...
Aslında çok birşey anlatmak için yapmıyorum bunu. Gelişine çiziyorum.
-Endüstriyel değişim renklerle ve hikayelerle belirgin zaten resimlerinizde.
Hayat bir şekilde üstümüzden geçip gidiyor, ya da biz hayatın, dünyanın üstünden geçip gidiyoruz. Mesela bir yatak çalışmam var, onun üstüne bir figür çizdim. Çünkü bu hayattan bir sayfa, yatakta günler geçiriyoruz, pek çok şey paylaşıyoruz onunla. Bu çalışmamı alanlar da onu farklı yorumlayıp bir masa haline getirdiler mesela! Sanat algıyla ve dünya görüşüyle şekilleniyor ne de olsa.
-Renklerle aranız nasıl?
İyi, çok iyi. İçim çok canlı sanırım.
-Peki, işin diğer boyutuna geldiğimizde. Doktor Nuri Battal mı Ressam Nuri Battal mı?
Ben ilk başta bunu ayırmaya çalıştım ama olmuyor. Çünkü doktorların hepsi sanatla hobi olarak ilgileniyor. Benim ki ise hobi olmaktan çıktı, onca sergi yaptım, resimlerim satılıyor. Bana hangi taleple gelirseniz aslında ben oyum!
- Uçaklarda pilotlorın sesinden ne dediklerini bir de doktorların yazdıklarını okuyamıyorum.
Bende öyle! Benim de yazım kötü, güzel yazamam. Zaten eğitim boyunca o kadar yazıp çiziyoruz ki sanırım o yüzden bu oluyor. Bir de yazdıklarımızın pek çoğu yabancı terimler, ilaç isimleri... Onları ancak eczacılar deşifre edebiliyor.
- İnsanlar size bedenlerine müdahale ettirmek için geliyor. Bu anlamda en çok arananlar arasındasınız. Nedir işin aslı?
Ben bıçakla psikoterapi yapıyorum. İnsanları mutlu etmeye yönelik, mutlu olmalarını sağlayacak, kendileri ile barışmalarını sağlayacak ameliyatlar uyguluyorum. Burnunun çok çirkin olduğunu düşünen bir insanın burnunu düzeltiyorum, göğsü çok büyük olup sırt, omuz, bel ve baş ağrısı yapamayan bir kadının sıkıntısını dindiriyorum, ya da göğsü küçük olduğu için canı sıkılan bir başkasının göğsünü istediği orana getiriyorum. İşte bunları düzelttiğimizde insanlar mutlu oluyor, güvenleri artıyor. Onlar kendilerini iyi hissetsinler diye ameliyatlar yapıyoruz. Mesela göğüs büyütme ameliyatı yapıyorum, üç ay sonra evlilik davetiyesi geliyor, “sayenizde evleniyorum” diye. Elbette göğsü büyüdüğü için evlenmiyor, morali düzeldiği, enerjisi yükseldiği için hayata karşı daha özgüvenli duruyor ve ilişkilerini daha iyi yürütüyor. Ona ilgi gösteren, onunla ilgilenen birine kompleksiz ve kendini iyi hissederek karşılık veriyor. Demek istediğim yaptığımız iş insanların psikolojilerini düzeltmeye yönelik. Mesela gözaltı mor olup da uyuşturucu kullanıyor diye sürekli disipline giden ve başı belaya giren bir öğrenci vardı, hakkında soruşturma bile açıldı. Bunu düzeltince her şey yoluna girdi. İşte o yüzden ben plastik cerrahiye mutluluk ameliyatları diyorum.
-Çılgınca ve tuhaf taleplerle gelenler oluyor mu?
“Kafamı küçültür müsünüz?” diye gelen de oldu. Böyle absürt şeyler var ama artık herkes kendi teşhisi koymuş geliyor. Elbette yanlış bilinen doğrular da çok. Yanlışları düzeltmek ve toparlamak da bizim işimiz.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı