Hayatımın En Önemli Günü

Hayatımın En Önemli Günü
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.03.2012 - 07:27

İkinci senfonim “Mezopotamya” 23 Haziran’da Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında İstanbul’da seslendirilecek.

Sanırım şu ana kadar, hayatımın en önemli günü, o gün olacak: Koyduğumuz tarih; 23 Haziran 2012.

“Neden?” derseniz, yazdığım en iyi eser olduğunu düşündüğüm bir müzikle dinleyicilerin karşısına çıkıyorum da ondan...

Bir senfoni nasıl çalışılır?

“Mezopotamya”, “Nâzım Oratoryosu” ve “Hayyam Klarinet Konçertosu” gibi, özenle bir şahısı anlatmaya çalışan bir eser değil.

“İstanbul Senfonisi” gibi bir şehri anlatmaya çalışan bir eser de değil.

Mezopotamya Senfonisi, Richard Strauss’un kendi başyapıtı olarak gördüğü “Bir Alp Senfonisi” için dediği gibi: “Bir ineğin süt vermesi gibi” tarzındadır kanımca…

Tüm doğallığıyla, 42 günde bestelenen, 10 bölümlü, 55 dakikalık, 130 kişilik bir dev orkestra için kurgulanmış, 190 sayfalık el yazımı orkestra partisyonunu kapsayan bir senfonidir. (Bir orkestra partisyonu sayfasının yazımı yaklaşık 2-3 saat sürer. Bu süre, besteyi yapıp, orkestrasyon eskizlerinin çizilmesinden sonraki en son aşamadır. Benim için kasım ve aralık ayları gece gündüz demeden, unutulmaz bir hummalı çalışma…)

Mezopotamya Senfonisi’ni, orkestra kadrosu çok fazla olduğu için bazen iki A3 sayfayı üst üste yapıştırarak çalışmak zorunda kaldım tüm enstrümanların ne çaldığını yazabilmek için. Düşünün ki o sıradaki akan müziğin süresi 7-8 saniyedir.

Richard Strauss’un bu “Bir ineğin süt vermesi gibi” deyişini bu yüzden severim. Orkestra eserleri için, oldukça zor bir durumdur bu doğallığa varabilmek…

Orkestrayı ve eserin anlatımını kendi içinde duyuyor olmak gerekir. 130 kişinin her birinin tek tek ne çaldığını düşünmek ve tahmin etmekten çok, “duyuyor” ve “biliyor” olmak lazım… Çünkü “düşünmek ve tahmin etmek” o yoğunluktaki bir konsantrasyonda “engel”dir.

“Mezopotamya”yı bestelerken hürdüm.

Farklı yollar denedim, bazen o güne kadar gittiğim yolların ters istikametine gittim.

Bir aşamadır benim için…

Sanırım, biraz da tecrübe ile ilgili konulardır, duyduğundan ve bildiğinden emin olabilmek.

Mesela şu anda, 2001’de bestelemiş olduğum Nâzım oratoryosunun notasına baktığımda, eksikler ve yanlışlarla bana gelmiş genç bir öğrencim karşımdaymış gibi hissediyorum.

***

2003’te İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile aramız açılmıştı. Geçen sene, Sayın Bülent Eczacıbaşı’nın samimi gayretleri ile aramız düzeldi. Kendisine teşekkür ediyorum.

“Mezopotamya”yı İKSV siparişi üzerine besteledim... (Sipariş, “bir” orkestra eseri idi, eserin konusunu, yapısını, kadrosunu ben belirledim.)

Festivalde, Gürer Aykal yönetiminde Borusan Senfoni Orkestrası, 23 Haziran günü, Haliç Kültür ve Kongre Merkezi’nde eseri yorumlayacak. (Mezopotamya Senfonisi ile ilgili 11 dakikalık bir ön belgeseli internetten bulabilirsiniz.)

Mezopotamya senfonisi ne anlatır?

10 bölümün başlıkları şöyle;

1- Ovada iki çocuk

2- Dicle

3- Ölüm kültürü üzerine

4- Melodram

5- Ay

6- Güneş

7- Kurşun

8- Fırat

9- Savaş üzerine

10- Mezopotamya türküsü

Bu eserde “ölüm kültürü” ve “savaş” üzerine yoğunlaşma var. Sadece günümüz Ortadoğu ve Güneydoğusu değil konumuz… Mezopotamya’da ta başından beri, Asur, Babil, Urartu, Sümer döneminden beri, akla ilk gelen şeylerden biri, savaş…

Ortadoğu’da bir türlü bitmeyen savaş… Evrendeki en anlamsız şey olan “savaş”.

Mezopotamya Senfonisi, bir barış çağrısıdır.

Theremin diye bir enstrüman var, bu eserde solist görevi gören theremin bir çeşit “elektromanyetik dalgalar” ile çalınır. Çalması çok zordur. Madde olarak enstrüman yoktur, elektromanyetik dalgaların frekanslarından elde edilen sesler vardır. Theremin, bana hep bir meleğin sesi gibi gelmiştir.

“Melek Mezopotamya’yı korusun” misali, bu, senfoninin leitmotifidir.

Carolina Eyck, 19 yaşında, günümüzde bu enstrümanı en iyi çalan olarak bilinir ve İstanbul konserimizde o çalacak.

Ay ve Güneş var, bu eserde… Beethoven ve Debussy’ın eşsiz “Ayışığı” eserlerini, piyanoda çalmışlığım vardır, çok iyi bilirim.

Benim eserimde Ay “ürküten/ gece karanlığına anlam katan” bir leitmotif. Güneş ise, tapınılan / göz kamaştıran/hayat veren bir leitmotif.

Nehirlerim var senfonide; Dicle ve Fırat…

Dicle’nin sakin ve duru akışı, Fırat’ın köpüklü, devinimli akışı…

Ovada iki çocuk, bas flüt ve bas recorder tarafından temsil ediliyor. Bu iki çocuk büyür, birisi vurulur. (Kurşun bölümü) senfoni hep onların ağzından aktarılmaktadır.

Mezopotamya’nın ana teması, Urfa bölgesinden, bir Kürt halk türküsüdür.

23 Haziran günü, bu konserime sizleri beklerim...

İyi bir eser ile buluşacağımızı düşünüyorum…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler