Hrant Dink cinayeti davası: Kızları gözaltında olan Ali Fuat Yılmazer'in ifadesi ertelendi

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin dava sanığı istihbaratçı polis Ali Fuat Yılmazer'in kızları avukat Fatma Saadet Yılmazer ile stajer avukat Rabia Yılmazer Fethullah Gülen Terör Örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Yılmazer kızlarının gözaltına alındığını duruşmada öğrendi. Öğrendikten sonra, “Bunlarla sindirmeye çalışıyorlar. Türk toplumuna layık görülen hukuk bu. Dünya gördü bunlar da görecek. Benim çoluğum çocuğumla hukuk işletenler hayrını görecek” diye tepki gösterdi.

Yayınlanma: 16.03.2017 - 14:43
Abone Ol google-news

 

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşmaya tutuklu sanıklar eski istihbaratçı polis Ali Fuat Yılmazer, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, tutuksuz sanıklar eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, Trabzon eski Emniyet Müdürü Reşat Altay katıldı. Mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan bir önceki celse aralarında “beddua polemiği” yaşandığı için savunmasını kesen Yılmazer'e savunmaya devam edip etmeyeceğini sordu. Yılmazer de, “Savunmaya devam edebileceğim imkanlardan mahrum bırakıldığımı düşündüğüm için devam etmeyeceğim” dedi.

Gülen ile ilgili kitap

Yılmazer, savunmasını kestikten sonra çapraz sorguya geçildi. Mahkeme başkanı Horasan, “Fethullah Gülen cemaatinden terör çıkmaz' demiştiniz. Net kanaate ulaştınız. Çalışmanız oldu mu cemaatle ilgili” diye sordu. Yılmazer de, çalışma yaptığını belirterek, “Mahkeme kararı olmadan terör örgütü tanımlaması kullanmayız. Silahlı mücadeleyi, cihadı gündemleştiren, rejime karşı mücadele anlayışında olan ama haklarında hüküm verilmemiş fakat bu söylem propaganda faaliyetleri içinde olduğunu bildiğimiz grupları, radikal dini grupları adı altında takip ediyoruz. Gülen de Nurcular altında bildiğimiz takip ettiğimiz en başından beri izlediğimiz bir grup. Gülen grubunda olduğu İslamda mezhepler, tarikatlar, dini akımlar başlıklı kitapçıkta da bastık. Gülen cemaati hakkındaki resmi tek kitap var onu da ben hazırladım. 1996'da, 28 Şubat öncesi hazırladım. Birden fazla basımı yapılmış tek kitap. Genelkurmay defalarca istedi. 10 kez ilave basımı yapıldı” dedi.

Başbakana sorun

Üye hakimin “Cemaat ile ilgili kadrolaşma, sınav usulsüzlükleri gibi iddialar üzerine çalıştınız mı” sorusu üzerine, Yılmazer, “Sistemli, istihbarat yöntemleri gereğince olmadı” dedi. “Sahada çalışma oldu mu” diye sorması üzerine de “Çalışma çok geniş kavram. Ben bu grubun yayın organlarını izlerim. Arkadaşlar izler. Grubun içinden elemanla da izlersiniz, yayın grupları, gazete, dernek faaliyetlerini izlersiniz. Bunlar illa telefon yoluyla değil. Çok büyük grup bu imkansız. Ne zamanki radikalizm kapsamında bir alarm gelirse çalışmayı fokuslarsınız” diye yanıt verdi. Mahkeme başkanının “Ordudan ihraç iddiaları. Gözünüze çarpmadı mı” diye sorması üzerine de Yılmazer, “Bunu dönemin Cumhurbaşkanı'na, Başbakanı'na sormanız lazım” dedi.

Talimatın arkasında durmuyor

“Gülen'i neden sorgulamadım diye yargılanıyorum” diyen Yılmazer'e mahkeme başkanı, “Tahşiye grubuna operasyon yaptınız. Bu gruba neden yapmadınız” diye sordu. “Tahşiye grubuna radikalleştikleri için operasyon yaptıklarını savunan Yılmazer'e başkan bu defa da, “Bu radikalleşmemiş miydi? TSK ihraçlarını araştırmadınız mı, bunlar somut değil mi” diye sordu. Yılmazer de, “Somut değil. Bu soruları Erdoğan'a sorun. Ona bir sürü rapor verdik. Bu soruların muhatabı belli. Talimatın arkasında dururlar mı? Ben ne yaptıysam bedeli ne olursa olsun arkasında durabiliyorum” dedi.

Referans damadın babası

“Beni Başbakana gönderen kişi İTO başkanı ve Sadık Albayrak'tır (Berat Albayrak'ın babası). Tanıştım anlattım. İnançlarım ideallerim vardı. Doğru olduğuna inandıklarımı kelle koltukta yaptım” diyen Yılmazer'e üye hakim, “Ergenekon'dan nasıl haberiniz oldu” sorusunu yöneltti. Yılmazer de, “Ergenekon belgeleri İstanbul'da ele geçirildi. Ankara'ya gelmiş arşive girmemiş. Resmî çalışma konusu olmadı. Benim kanaatime göre Kafes eylem planı gerçek bir belge. Yalanlanmadı da. Genelkurmay Başkanı Hukuk Müşavirliği'ne götürüyor belgeyi, yok ediyor. Genelkurmay Başkanı, Başbakan'dan kendine gelmiş konuda işlem yapacaksa Başbakan arz eder, alttan birini gönderip arkadan iş çevirmez. O zaman AKP'yi bitirme planları vardı. Başbakan inanıyordu, bizi de talimatlandırdı” dedi.

10 Nisan'a ertelendi

Duruşmanın ikinci yarısında kızlarının gözaltına alındığı bilgisini kardeşi Metin Yılmazer, avukat aracılığıyla Ali Fuat Yılmazer'e gönderdi. Yılmazer, öğrendikten sonra, “Bugünün hukuk sistematiği bu. Kitabına uyduruyorlar. Bu dönemin hukuku bu. Bu dava ne kadar devam ederse etsin bir tane delil bulamayacaklar. Bunlarla sindirmeye çalışıyorlar. Türk toplumuna layık görülen hukuk bu. Dünya gördü bunlar da görecek. Benim çoluğum çocuğumla hukuk işletenler hayrını görecek” dedi. Yılmazer, evde yapılan aramada 4 tane tabanca ele geçirildiğini anımsatarak, “Bunlar benim beylik tabancalarımdır. Bunlara ben gözaltına alındığımda da el konulmadı. Çekmecede 1 dolarlık banknot bulunmuş. Ancak 2 kere kontrol edilmiş, kızım şerh koymuş bu aramaya” bilgisini verdi. Bu gelişme üzerine Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, Yılmazer'e bu celse soru yöneltmeyeceklerini, daha uygun bir gün soru soracaklarını belirtti. Bakırcıoğlu öte yandan, önceki celsede tanık olarak dinlenmesi reddedilen MİT görevlileri Özel Yılmaz, Handan Selçuk ve Kubilay Günay ile dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör'ün tanık olarak dinlenilmesini talep etti. Mahkeme, ara kararında, talebin bir sonraki celse değerlendirilmesine karar vererek, duruşmayı 10-11-13-14 Nisan'a erteledi.

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon