'Hukuk Devleti' Olabilmek...

“Ceberut” devlet; hukuka sırt çeviren, aydınlanmayı körelten ve insanca yaşama saldıran güçleri barındırır. Ama hukuk devleti; güven ve mutluluğu yurttaşlarına sunabilen üst kavram aygıtıdır. Türk ulusunun hak ettiği ortam ancak, “hukukun üstünlüğüne” inanan bir devletin yurttaşı olmakla özdeştir.
Toplumsal yaşamda baskıcı anlayışın etkin olduğu, düşünsel değerlerin bilimsellikle birlikte göz ardı edildiği, kamu yararına yapılan hukuksal düzenlemelerin yadsındığı yönetsel tutum, “ceberut” devleti yaratır. Zora dayalı tavırla, ülke içinde çoğunluk sultası kurularak aydınlanmaya göz açtırılmazken öte yandan “emperyal” dünyanın boyunduruğuna da girilebilir.
Gerçek saptama odur ki, Kemalist devrim tarihi, Cumhuriyetin kaynağı olan halkçılık esasından güç almaktadır. Devlet erkinin “ceberut” zemine oturmasına karşı çıkarak, “hukuk devleti” kavramını amaç edinmektedir. Dış siyasette, emperyalizmin; “cebren ve hileyle” sergilediği saldırganlığı teşhirle, savaşçı paktlar dışı kalarak; “Yurtta ve dünyada barış” ilkesini evrensel ilişkiler hukuku olarak görmektedir.
Tarihsel bakış: 1789’daki Jakoben devrim, ilke ve toplumsal etkileriyle dünyayı sarsar. Ama Avrupa’nın çoğu, hanedanlıklardan kurtulamaz. Yine Avrupa, ceberut devlet despotizmini iç ve dış yönetsellikle sürdürür. Emperyalizme odaklanmış şovenizmi mistik öğelerle bezedikten sonra beliren emperyalist devlet modelleri, Rönesans ve reform sürecinin aydınlanma aşamalarını da zamanla engeller.
20. yüzyılda iş daha da çığırından çıkar. Kapitalizmin fantastik totaliter aracı faşizm, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında insanlık suçları işler. Parlamentolarından hukuka aykırı yasalar çıkaran, hak ve özgürlüklerden eser bırakmayan davranışlar, faşizm “mihverinde” kıvamını bulur. Aralarındaki savaşlardan ürken kapitalizm, strateji değiştirerek, çelişkileri kaldırır. Şimdilerdeki “AB” sömürgen çatı modeline dönüşülür. Türkiye’ye de emperyalist hukuk dışılığa göre akıl verilir: “Kemalizm yolunuzu tıkıyor, Türk alfabesini kaldırın, Kıbrıs’ı işgalden vazgeçin, özelleştirmeler yapın, ayrılıkçıları muhatap alın, Ermeni soykırımını tanıyın, Rum Patriğini evrensel sayın, ulusal egemenlik erkini bize devredin”...
Günümüzdeki emperyalist blok, ortak sömürü birliği içinde, dışa karşı saldırı ve kapitalist sarkma cepheleri geliştirmenin üzerine kuruludur. Irak petrolleri sadece bir örnektir, göz İran’dadır. Çıkar olan her yerdedir. Hukuk tanınmamaktadır. Bu model; ABD-AB eksenidir. Yine bu model, buyurganlığa baş eğmiş, sınırsız bir liberalizm uygulayıcısı, ümmetçiliğin öne geçirilerek ulusalcılığın yadsındığı, ‘NATO’ yoluyla dünya jandarmalığına soyunulduğu Türkiye’deki siyasal iktidarlar için de esin kaynağıdır.
Türkiye ve ötesi: Kemalist devrimin yerleşme dönemi kolay olmamıştır. Devrimin, kurduğu esaslardan sapma ve karşıtlıklara yönelik aldığı ödünsüz tavır, meşru bir davranıştır. Rejim, olağanüstü koşullarda bile ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesini yerine getirmiştir. Siyasal partilerin kurulmasını yasaklamayan, 1925 ve 1930’lu yıllarda demokrasi öncülüğünü yüklenen tarihsel işlev, totaliterliğe karşıtlıktır. Ama emperyalist destekli “Şark” olayları ve “Serbest Fırka” yoluyla oluşturulan karşıdevrim başkaldırıları kargaşalar getirmiştir. Bunların yanıtları da hukuk sınırları içinde verilmiştir.
1945 yılı sonrası, rejimin yeni bir demokratik aşamasıdır. O dönem aynı zamanda ABD ve Britanya kaynaklı yeraltı servislerinin, Türkiye’yi belli bir yöne eğdirmenin çabalarını yansıtır. Anti-emperyalist kalkışmada iyi ilişkiler kuran Türkiye ile Sovyetler’in bozuşması, içeride palazlanmaya başlayan himayeci ve karşıdevrimcilerle birlikte kotarılmıştır. Kanıtlanamayan, hukuksal belgelere dayanmayan toprak ve üs istek senaryoları, 1946’dan ileriye doğru Türkiye’de ‘Batı’ hegemonyasına yol açmıştır.
“Ceberut devlet” anlayışı, 1950 sonrası dönemin ayrıksı niteliğidir. Emperyalizme omuz vererek dışa “piyon” olunurken siyasal iktidar çoğunluğunun, “Vatan cephesi-Şer cephesi” ayırımı gözeterek, “Tahkikat Komisyonları” kurmasına Türkiye tanıklık etmiştir. Polis devleti, hukuka aykırı yasalarla desteklenmiştir. İnönü’nün o yıllardaki bir sözü anlamlıdır: “Çokpartili ortamdan yararlanarak iktidarı ele geçirmek sonra da gitmemek için elden geleni yapmak, hukuk dışı bir beceridir.”
Kemalist rejimin kuruluş ilkelerini bozmaya ve yararlanmaya dayalı oy avcılığı yapmaya, emperyalizme bağımlı olmaya çabalayan ‘sulta’ iktidarları, ülke ve ulusa zarar vermişlerdir. Hukukun üstünlüğü örselenerek, ceberut devlet yönetimi uygulamaları geçer akçe olmuştur. “Takıyye” üzerine kurulu yanıltmacılık hiç sakınılmadan baskıcılığa çevrilmiştir. Şimdilerde de Türkiye’de, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarından bazıları yok sayılmaktadır. Anayasanın 138. maddesindeki; “Yasama ve yürütme organlarıyla idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükmü çiğnenmekte ve mahkeme kararlarının uygulanmasındaki tümlük bozulmaktadır.
1982 tarihli darbe anayasasından geriye düşen son değişiklikler hızla yaşama geçirilirken, 12 Eylül malı, ‘Siyasi Partiler ve Seçim’ yasalarında yer alan antidemokratik seçim barajına ve önseçim sistemini yadsıyan maddelere dokunulmamaktadır. Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyelikleri, iktidar müdahalesiyle şekillenmektedir. 12 Eylül’cüler, sadece kınanmakla yetinilmektedir.
Sonuç:
Uluslararası tablo, emperyalizmin hukuk tanımazlığını göstermektedir. Bir de yaşadığımız ülkenin ciddi iç ve dış hukuk sorunları söz konusudur. Çeşitli yol ve yöntemlerle iktidar olduktan sonra ‘hukukun üstünlüğünü’ yadsıyan sakıncalı uygulamalara yönelenleri, siyasal tarihimiz kaydetmektedir. Ülke, hukuk dışı tutumdan daima dirlik ve esenlik zararları görmüştür. Ama dersler çıkarılmadığı saptanmaktadır.
“Hukuk devleti” olabilmek güç ama onurlu bir düzeydir. Ulusumuz da buna gerçekten layıktır.

En Çok Okunan Haberler
-
AKP'li üyeler oturumu terketti
-
İmamoğlu'ndan YÖK raporuna suç duyurusu!
-
Erdoğan sürece mesafeli mi?
-
'Yapılabilecek en kötü açıklama'
-
Aslıhan Gürbüz isyan etti: 'Böyle geri zekalı olmayın!'
-
Bakanlık ünlü giyim markasını ifşa etti!
-
İktidarın 'anayasa' hesapları
-
Okuyan'dan kritik değerlendirme
-
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'e soruşturma!
-
Çakarlı cipin sahibi ne kadar vergi ödedi