İddianame...
İddianame, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 170. maddesinin 3. fıkrasında a’dan k’ye kadar harflerle saptanmış on bir öğeyi içeren hukuksal bir belgedir. İddianame olmadan hiçbir ceza davası mahkemeye gönderilemez. Başka bir deyişle, ceza davaları ancak iddianame ile açılır. İddianamenin temel öğesi, 3. fıkranın j bendinde yer alan, suçun delilleridir.
Maddenin 4. fıkrasında da “Sanığa yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” kuralı yer almıştır. Bu kurala göre iddianamenin ana öğesi, suçu oluşturan eylemlerle ilişkisi olan kanıtlardır.
Kanıt (delil) sanıklarla tanıkların anlatımları (ifade) ile CMK’ye uygun olarak elde edilmiş her tür belge ve bulgulardan oluşur. Eziyet ve baskı ile alınan sanık ve tanık anlatımları, yasadışı elde edilmiş ses kayıtları, hukuksal anlamda kanıt olarak kabul edilemez.
Kanımca, 01.06.2005 günü yürürlüğe giren CMK ile kabul edilen gizli tanık yöntemine de başvurmamak, ceza adaletinin hakça oluşması bakımından yerinde bir davranış olur.
Şundan ki, gizli tanık anlatımları, sadece savcı ve yargıcın bilgi sınırları içinde kalacaktır.
Oysa sanığın tanımadığı, soru sormak hakkını kullanamadığı, tanıkla aralarında derin düşmanlık ya da dostluk bağları bulunup bulunmadığı bilinmeyen kişilerin gizli tanık olarak verecekleri anlatımlarla ceza adaletinin oluşması, daima kuşku ile karşılanacaktır. Kaldı ki, bir devrim mahkemesi olan Yüksek Adalet Divanı’nda (Yassıada Mahkemesi), sıkıyönetim askeri mahkemelerinde bile uygulanmayan gizli tanık yöntemine yer vermek, her zaman sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Örneğin, bir gün, bir yürekli bir C. Savcısı çıkar, türban ve yasağına karşı olan tüm profesör ve yardımcıları ile F tipi yazar ve aydınlar ve laikliğe aykırı davranışların odağı haline geldiği, Anayasa Mahkemesi’nce karara bağlanmış bir siyasal parti yöneticileri hakkında, yukarıda değindiğim yöntemlerle iddianame düzenleyebilir, arama ve tutuklamalar isteyebilir, davalar açabilir. Aslında bugüne değin böyle bir savcının çıkmaması da ayrı bir şaşılası durumdur.
Bu nedenle, gizli tanık anlatımları, yasadışı yollarla alınmış ses kayıtları, eziyet ve baskı ile düzenlenmiş tutanaklarla donatılmış her belge iddianame olarak nitelenemez. Böyle bir belge, olsa olsa, eski deyişle ancak iftiraname olarak söz konusu olur. Yukarıda değindiğim gibi, iddianame ciddi bir hukuki belgedir ve ceza adaletinin oluşmasında, ilk ve olmazsa olmaz nitelikte bir değer taşır. Herkes iftiraname düzenleyebilir ama C. Savcıları asla. Her savcının düzenlediği suçlayıcı belgeler de iddianame olarak nitelenemez. İddianameyi ancak Cumhuriyet Savcıları düzenler ve davayı, bağımsız yargıçlar yargılar ve karara bağlar. Özel atanmış savcılar ve özel seçilmiş yargıçlarla ceza adaletinin sağlanması olanak dışıdır.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu