"İktidar tutarsız"
BDP Grup Başkanı Nuri Yaman, yeni partinin rotasını Cumhuriyet'e anlattı...
Kapatılan DTP’nin yerini alan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), 1 Şubat’ta yapılacak olağanüstü kongreye kadar, partiyi “abi” formülüyle, Muş Milletvekili Nuri Yaman’a emanet etti. Partinin “devletten” gelen tek ismi olan Yaman, uzun yıllar kaymakamlık, vali yardımcılığı yaptıktan sonra, merkez valiliğinden emekli olup DTP’de siyasete atıldı.
Partinin “ılımlı” yüzü olan Yaman, kendi deyişiyle, “kazaya uğrayan gemiyi, sağlıklı bir şekilde limana yaklaştırıp” 1 Şubat’taki kongrede yeni kaptana “emaneti” teslim etme görevini üstlendi. Yaman, DTP’nin “artıları eksileri”, Kürt açılımına bakışı ve yeni partinin “rotası” konusunda Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı:
- Geçenlerde İstanbul’da yaptığınız bir toplantıda BDP’nin çizgisi DTP’den farklı dediniz. İki parti arasındaki temel çizgi farkları neler? Örneğin PKK, İmralı ile ilişkiler yeniden mi dizayn edilecek?
- Biz BDP’nin isminde simgelediği barış ve demokrasinin Türkiye’de tüm kurum ve kurumlarıyla gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalarımızdan ve çabalarımızdan hiç ödün vermeyeceğiz. Kürt coğrafyasındaki insanlarımızın özlemi olan 30 yıldır süregelen çatışma ortamını bir barışa dönüştürmek konusundaki çabalarımız birinci öncelikli çabalarımız olacaktır. Biz yeni yılda yeni partiyle, yeni bir imajla bütün Türkiye’yi kucaklayacak, bütün sorunlarıyla, Türkiye halklarının karşılaştıkları bütün sorunları kendi gündemimize taşıyarak, parlamenter sistem içinde, sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması çabalarımıza, yeni şevkle heyecanla başlayacağız. Biz Türkiye parlamentosundaki Türkiye milletvekilleriyiz. O nedenle belli bir bölgeye sıkıştırılmış bir parti olarak değil, tüm Türkiye’nin sorunlarını önemli sorun olarak kabul edip ona çözüm arayacağız.
- Daha önce bu gelenekten gelen partiler de “kitle partisi olma” iddiasıyla yola çıktı ama bölge partisi imajından kurtulamadı. Bunu kırmak için somut ne tür adımlarınız olacak?
- Daha somutlayarak şunu söylüyoruz: Biz yeni parti olarak uzlaşı kültüründen hareket edeceğiz. Yani çatışma kültürünün bu ülkenin sorunlarının çözümünde, bu ülkenin sorunlarıyla hesaplaşmada ve bunu gündeme taşımada bir çözüm yöntemi olmadığına inanıyoruz. Birinci önceliğimiz olan Kürt sorunu dar kalıplara sokmadan nasıl çözülebilir? Böyle olaya bakacağız. Birinci önceliğimiz, parlamento zemini içinde başta iktidar partisi ve muhalefet partileriyle görüşerek, çözüme katkılarını isteyeceğiz. Açıkça söyleyeyim, 2.5 yıldır parlamento içinde temas içinde olduğum o partiler içinde çok değerli şahsiyetler var. Halen bunlarla da sık sık karşılaştıkça Türkiye’nin sorunlarının yanı sıra Kürt sorunun çözümü konusunda kısa sohbetlerimiz oluyor.
‘Çok kişi kamplara ayrıldı’
- Yani hükümetten yeni bir görüşme talebiniz mi olacak?
- Neden olmasın! Bu konuda çözüm önerilecekse tabii ki... Hükümetin şu andaki yaklaşımı bu görüşmelerimizin bir noktada yolunu tıkıyor. Siz, belediye başkanı olan insanları demokratik haklarını kullanmaktan dolayı gözaltına alır, büyük kısmını tutuklarsanız, bu halkın iradesini rehin almaktır. Siz sadece o insanları gözaltına almıyorsunuz, orada o insanlara oy veren insanları da cezalandırıyorsunuz. Biz bunları devletin yetkililerine devletin bakanlıklarına dilimizin döndüğü kadar anlatıyoruz. Her ne kadar hükümet ‘yargı işini yürütüyor’ diyorsa da, bunların kesinlikle hükümetin bilgisi dışında olduğunu kabul etmiyoruz.
- Diyalog diyorsunuz ama bu açılım sonrasında toplum çok gerildi. Türkiye’de inanılmaz bir kırılma yaşandı... Gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Türkiye’de son 2 yılda şoven ve milliyetçi söylemlerle, çok kişi kamplara ayrıldı. Öyle noktaya taşındı ki, sanki çok kimliklilik, çokkültürlü toplum yapısında çatlak yaratılmaya başlatıldı. Toplum bu şoven şöylemlerle bir noktada kamplara ayrılmış duruma getirildi. Bunun sonucu olarak da en ufak bir demokratik talep, bir şekilde dile getirilmek istendiğindeyse, şoven tavırlardan kaynaklanan çevreler, bu insanları linçle karşı karşıya getiriyor. Bu toplumu ayrıştırmaya yönelik kötü bir durum.
‘Empati yapacağız’
- Peki bu kamplaşmada partinizin de payı yok mu? Milliyetçi diyerek MHP’yi kastediyorsanız, bu partinin oy oranı belli. Toplum birdenbire şoven ya da milliyetçi mi oldu? Bu konuda siz bir özeleştiri ya da Kürt olmayan insanların tavrı konusunda empati yapıyor musunuz?
- Tabii bizim de yaptığımız mitinglerde, gösterilerdeki bazı açıklamalar, davranışlar, başka kimliklerin hoşuna gitmemiş olabilir.
Örneğin gerillaların Habur’dan girişiyle ilgili, biz Kürt halkının kendi çocuklarına, ölü değil canlı olarak yurda gelmelerine karşı duydukları sevinci, coşkuyu, belki diğer kesimleri de düşünerek, daha tepki duyulmayacak noktaya getirebilirdik. Ama ben de oradaydım. Milletvekillerimiz hepimiz, kim ne yaparsa yapsın o coşkunun, o sevgi selinin önüne geçme imkânı yoktu. Yani belki bölgede yaşanan sevgi seli biraz abartılmış olabilir. Ama bu benim görebildiğim kadarıyla, Kürt halkının doğasında olan bir şey. Biz hiçkimseyi parti olarak ne karşılama, ne onlarla buluşma çalışması yapmadığımız halde, spontane kendiliğinden gelişti.
Ama bundan sonra böyle halkların karşılıklı olarak birbirlerine düşmanca davranmamasını sağlamaya dönük, karşılıklı hoşgörü içinde olmaları için yeni dönemde biz de bu yönde eksiklerimizi gidermeye yönelik çalışmalar yapacağız. Biz de empati yapacağız.
‘Başka yerden talimat almayız’
- Size yönelik en temel eleştirilerden biri PKK ve İmralı ile aranıza mesafe koymamanız. AB’den de sık sık bu yönde eleştiriler geliyor. Hatta DTP kapatılma sürecinde İmralı’nın talimatıyla kararlar verdiğiniz yönünde eleştirileri var. Yeni partinin bu konuya bakışı nedir?
- Bizim Türkiye’nin gerçekleriyle açık ve net olarak yüzleşmemiz lazım. PKK’nin 30 yıllık bir geçmişi var. 30 yıldır da siyasi mücadelesini bizim dışımızda bir yön ve yöntemle yürütmektedir.
Hak ve özgürlük arayışını, silahlı mücadeleyle yürütmeyi amaçladığını herkese açıklamıştır. O ilk yıldan bu yana geldiğimizde, PKK’nin de hak aramanın, zorla, silahla olmayacağı konusunda, şu anda tutuklu bulunan lideri dahil bunu sürekli her zaman açıklıyorlar.
‘Önceliğimiz Kürt sorunu’
Biz Türkiye’nin legal, meşru ve ilgili yasalarına göre kurulmuş olan bir partiyiz ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin çıkardığı yasalar doğrultusunda da siyasi parti oluşumunu tamamlamış, 2007 seçimlerine parti olarak girmemesine rağmen bağımsız olarak girmiş bir grubuz. Bizim bütün çalışmalarımızın kutsal olduğuna inandığımız Meclis çatısı altında olacağını ve Ankara’da çözümü arayacağımızı ilk günden bu yana söylüyoruz. Biz başka yerden ne bir talimat alırız, ne bir talimatla hareket ederiz ne de birilerinin ne söylediği bizi bağlar. Bizim Kürt sorunu birinci önceliğimiz olacak.
- Somutlarsak, bundan sonra da çözüm için Öcalan muhatap alınmalı ısrarını sürdürecek misiniz?
- Hükümet eğer açılım konusunda Kürt kimliğinin tanınmasını düşünüyorsa, anayasal düzenleme ile bunu hayata geçirmesi lazım. Anayasanın vatandaşlık tanımını herkesi kapsayacak şekilde değişikliğe uğratmak lazım. Bunu kim söylüyorsa, bunu PKK’nin lideri de söylüyorsa, dağ kadroları da söylüyorsa, AB de söylüyorsa, BDP, diğer partiler de söylüyorsa, ortak paydayı birlikte bulmamız lazım.
Erdoğan’a ara seçim çağrısı
- Kürt açılımı sonrasında kazanım olarak gördüğünüz düzenlemeler var mı? Bu konuda AKP’nin hataları neler?
- Açılım süreciyle ilgili olarak Meclis’te 10-13 Kasım’da yapılan görüşmelerde İçişleri Bakanı’nın açıklamalarında somut, net başlıklar görmedim. Sanki bu konu normal seçimlere kadar süreci zamana yayan ve o zamana kadar palyatif söylemlerle yetinilen bir yaklaşım sergilendi. Açılımın, bölge insanına umut pompalamanın ötesinde bir amacı olmadığını gördüm. Somut yapması gereken, başta anayasa değişiklikleri olmalı.
‘Açılımda tutarsız’
Yasal düzenlemelerle ilgili Kürt halkının temsili ve o iradenin Meclis’e yansıması konusunda engellemeler ortadan kaldırılmalı. Yüzde 10 barajı AB’deki hiçbir demokratik ülkede yok, ama bizde hâlâ korunuyor. Açılım yapılacaksa evvela bu konularda yapılmalı. Şimdi AKP açılım kapsamında anayasada mini değişiklik yapmak istiyor. Projenin 3 defa isminin değiştirilmesi dahi, açılımda tutarsız olduklarını gösteriyor.
AKP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararını açıklarken, “Biz parti kapatmaktaktan hoşnut değiliz” diyerek bu konuda kapatmayla ilgili yeni yasal düzenleme yapılması isteğini somut ve net olarak ifade etti. Ama AKP buna ilgisiz kaldı. Şimdi duyuyoruz ki anayasada birtakım değişiklik yapılmak isteniyor. Ben sizin kanalınızla açık ve net bir çağrı yapmak istiyorum: Sayın Başbakan yaşanan bu olumsuzlukların giderilmesini düşünüyorsa, Kürt halkının onurunun onarılmasını kafasından geçiriyorsa, bizim bu antidemokratik hukuk uygulamasıyla kapatılan partimizin 2 eşbaşkanına, Sayın Ahmet Türk ve Sayın Aysel Tuğluk’a yeniden siyaset yolunun açılması sağlanabilir. Açık ve net olarak yasal düzenleme buna imkân veriyor. Ama yeter ki hükümet, anayasanın 78. maddesine işlerlik kazandırsın. Muhalefet de habire hükümeti sıkıştırıyor, seçim istiyor. İktidarın eline fırsat geçmiştir. Ara seçim Türkiye’nin homojen yapısı içinde bölgelerin ihtiyacını da karşılar.
- BDP, siyasete “sert” bir başlangıç yaptı. Osman Baydemir’in “sinkaflı” sözleri, Sırrı Sakık’ın Meclis kulisinde yine bir CHP milletvekili ile küfürleşmeye varan tartışmaları dikkat çekti. Siz bu üslubu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Ben kişsel olarak şöyleyeyim, kamudan gelen bir insanım. Her şeyden önce konuşma üslubunun ve zamanının önemli olduğuna inanan da bir insanım. Tek sözcüğün dahi ağızdan çıkarken en azından 9 boğumdan çıkarak ölçülüp biçilerek söylenmesi gerektiğine inanan ve bunu ilke edinen bir insanım. Tabii zaman ve üslup insanların kimyaları ve psikolojik yapılarıyla da ilgilidir. Her insan her zaman her saatte her ortamda dediğim yaklaşım içinde olmayabilir.
Orada en yakın arkadaşlarının en azından çocuklarıyla yakınlarıyla vedalaşmasına fırsat tanınmazken, kapıları kırılarak içeri girilmesi, sanki 1994’te milletvekillerinin parlamentodan apar topar götürülmelerinde olduğu gibi bir görüntü psikolojisi içinde bu konuşmayı yapmış olabilir. Ama daha sonra yaptığı açıklamalara bakıldığında kendisinin aslında bu yapıda olmadığını söylediği için artık üzerine gitmemek lazım. Bundan sonrasına bakmak lazım...
‘Referanduma gerek yok’
Referandum konusunda yapacağı tek şey var, hemen ara seçim kararını çıkarabilir. Bu iyi niyetinin göstergesi olur. Bu muhalefetin de seçim çağrılarına vereceği güzel bir yanıttır. Anayasa değişikliğini bundan sonra daha kolay yapabilir.
AKP şu anda, 337 üyeye sahip, öyle inanıyorum ki ara seçimde 6 milletvekilliğini alır. Diyarbakır ve Mardin’de de biz, Türk ve Tuğluk’un geleceğine inanıyoruz. Şu anda milletvekili sayımızın 20.6’sını AKP alırsa 343 ediyor. 20 de biz 363. 2 de bağımsız gelenler 365. Şu anda parlamentoda 10’un üzerinde bağımsız milletvekili var. Bu bağımsızlardan da 2-3 destek olduğu zaman, referanduma gitmeden de çok rahatlıkla birçok konuda anayasa değişikliği yapılabilir. Ben hükümete açıkça teklif ediyorum. Hemen bir ara seçim kararı alınsın.
Seçimden sonra da anayasa değişikliğinin yapılması hükümetin elini de kuvvetlendirecek şekilde sağlanabilir. Ve Kürt açılımına ilişkin projenin, anayasaya değişiklikleri dahil yapılması konusunda sıkıntı kalmaz.
En Çok Okunan Haberler
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması