‘İnönü’ye saldırılar AKP döneminde şiddetlendi!’
Alev Coşkun’un dört kitaplık incelemesinin ilki olan “Asker İnönü” (1884-1922), 38 yıllık bir yol hikâyesi. Kitapla İsmet İnönü hakkında ileri sürülen tüm dayanaksız iddialar ve yanlış bilgilere belgeler ve tanıklıklar eşliğinde açıklık getiriliyor. Atatürk ve İnönü’ye “iki ayyaş” nitelemesi ile saldırılmasının altında yatan ne?
Batı Cephesi’nde Başkomutan Mustafa Kemal, Cephe Komutanı İsmet Paşa’ya talimat yazdırıyor.
Uzun süredir sadece Atatürk’ün Aydınlanma devrimleri ya da Atatürk’ün kendisi değil, daha fazla olarak yakın silah arkadaşı İsmet İnönü karşıdevrimcilerin temel hedefi. Günümüzde de şiddetini artırarak devam eden bir saldırı bu.
Alev Coşkun’un Kırmızı Kedi Yayınevi’nden yayımlanan “Asker İnönü (1884-1922)” adlı kitabının yazılış amacı da İnönü hakkında ileriye sürülen tüm dayanaksız iddiaları ve yanlış bilgileri ele almak, doğruları belgeleriyle ortaya koymak.
“Askeri İnönü” (1884-1922) kitabında, öncelikle İsmet İnönü’nün Lozan Antlaşması öncesine kadarki 38 yıllık yaşamına odaklanıyor Alev Coşkun. İncelemede İsmet İnönü’nün yaşamının ne kadar yoğun, etkin ve zorlu olduğu anlaşılıyor.
İnönü’nün doğumundan Mudanya Ateşkesi’ne kadar geçen süreç; ailesi, kökenleri, evliliği, düşün evreninin oluşumu... Yemen Harekâtı, Balkan Savaşları ve sonrası, Birinci Dünya Savaşı... Kafkas-Sina-Gazze Cepheleri ve Savaşları, İmparatorluğun kesin yenilgisi, Mütareke İstanbul’u... Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’nün yolları ve kaderlerindeki Diyarbakır kesişmesi ve çekiçle örs arasında dövülen yoldaşlıkları...
Sivas Kongresi, Çerkez Ethem Olayı ve Birinci İnönü Savaşı ve İkinci İnönü Savaşı’nın devrimsel etkileri ve sonuçları, Kütahya-Eskişehir Savaşları ve yenilgiler, Mustafa Kemal’in Başkomutan seçilişi... Başkomutanlık Yasası’nın Büyük Taarruz’un hemen öncesinde kadük edilmesi üzerine Meclis’te yaşanan sıkıntılı süreç... Ankara-Moskova ilişkileri ve Enver Paşa Olayı, Büyük Taarruz, İzmir’de Ateşkes Antlaşması hazırlıkları...
İnönü’ye saldırıların AKP döneminde nasıl şiddetlendiği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neden her fırsatta İnönü’yü otoriterlikle suçladığı hatta Hitler’e benzettiği, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’ye “iki ayyaş” denilmesinin arka planı...
Alev Coşkun’la “Asker İnönü (1884-1922)” adlı kitabını konuştuk.
‘İnönü’yle çalışma onuruna eriştim’
-İsmet İnönü’yle bizzat çalışma olanağınız oldu. İlk olarak onunla ilgili gözlemlerinizi anlatır mısınız?
Evet, çok genç yaşta yakından tanıma ve çalışma onuruna eriştim. Kuşkusuz karizmatik, büyük bir lider, Atatürk’ten sonra en önemli kişi. Biz öyle yetiştik. Bu dönemler gibi saldırı dönemi değildi.
Türkiye’nin en ilerici anayasası olan 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis’in seçimle gelmiş en genç üyesi oldum. Ayrıca Kurucu Meclis’in Divan Kâtipliğine seçilmiştim.
Orada İsmet İnönü’nün yöntemlerini, ustalığını, düşünce sistemini, üstün nitelikli devlet adamlığını yakından izledim. Eski bir Cumhurbaşkanı olarak 1955-60 döneminde nasıl bir muhalefet partisi lideri olduğunu gördüm. 1960’tan sonra Başbakanlığı döneminde de yakınındaydım.
O karanlık dönemde Adnan Menderes’in idam edilmemesi için çabalarına tanık oldum. Yine Talat Aydemir askeri cunta girişimine, Talat Aydemir’in önce affedilmesine sonra da idam edilmesine tanık oldum. Yassıada duruşmalarından sonra Kayseri Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve DP milletvekillerinin affedilmelerini kararlı ve çok zorlu bir mücadeleyle nasıl sağladığını gördüm.
İsmet İnönü, en genç üye olarak Kurucu Meclis üyesi seçilen Coşkun’u (25) kutluyor
HAKSIZ İDDİALARA BELGELERİYLE YANIT
-Soru net; neden bu kitabı yazmak ihtiyacı duydunuz?
İsmet İnönü, Cumhuriyetin kuruluşunda Atatürk’ün en yakın yardımcısı ve Cumhuriyet’in kuruluşunu sağlayan Anayasa değişikliğinde ikinci imza sahibi. Bağımsızlık savaşından sonraki bizim için en yaşamsal mücadelelerinden biri olan Lozan Konferansı’na baş delege olarak gidiyor. Atatürk’ün vefatına kadar on beş yıl süreyle Başbakan. Cumhurbaşkanı olduktan sonra Türkiye’de çok partili sistemin gelmesinde en önemli rolü oynuyor.
Bu kişiliğin bir kere doğru ele alınması lazımdı. İsmet İnönü ne yazık ki, eksik biliniyor. Prof. Metin Heper Hollanda da yazdığı doktora tezinde, “Ben tüm hayatımı Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihine verdim ama buna rağmen İnönü’yü tanımıyormuşum. Bu, benim için çok büyük bir eksiklikti, bunu fark ettim” diyor.
Amacım hem İnönü hakkında ileri sürülen iddiaları ele almak, doğruları belgelere dayalı olarak ortaya çıkarmak hem de 1923-1973 arasındaki 50 yılı İnönü ekseninde ele alıp belgelere dayalı olarak irdelemek.
BÖYLE SALDIRI GÖRÜLMEDİ!
-İnönü’ye daima saldırılıyor, Atatürk’ün ölümünden önce olduğu gibi ölümünden sonra da karşıdevrimcilerin zaman zaman değil hep hedefinde. Sizce neden?
Atatürk’e çatamayan İnönü’ye çatıyor. Gerçi durum artık öyle bir hale geldi ki eskiden Atatürk’e saldırılmazdı şimdi Atatürk’e de saldırılıyor. Dünyanın hiçbir yerinde kurtuluş savaşı kazanmış; vatanı kurtarmış, bir devlet kurmuş kahramanlara böyle saldırı olmaz.
Ünlü siyaset bilimci Prof. Dr. Dankwart A. Rustow, İnönü’yü “Dünyada elinde ancak bir diktatörde bulunabilecek güçten, demokrasiyi gerçekleştirmek için feda eden tek devlet adamı olmanın eşsiz onuruna sahip” diyerek tanımlıyor.
Tek parti dönemini kapatıp çok partili sisteme geçmiş, iktidarı muhalefete barış içinde devretmiş İnönü’nün kendisini diktatörlükle suçlayanlara Meclis’te verdiği şu yanıtı da çok anlamlıdır:
“İktidarın başında bulunanlar bana 27 senenin hesabını sorarlar. Hani ya bunlar Atatürk taraftarı idiler! 27 sene yalnız ben mi varım? Hükümette Atatürk’ten sormak istedikleri hesabı benden soruyorlar. Bu hesabı vermek benim için şereftir.”
Tek partili sistem ve 1946 seçimleri dolayısıyla kendisini eleştirenlere yanıtı da önemli: “Ne olmuş, 1946’yı almış 1950’ye getirmişim. Kusurları günden güne düzeltmişim. Milletin emanetini almış, millete vermişim.”
İnönü’ye hep saldırılırdı ama bugünkü kadar acımasızlık düzeyinde değildi.
Şimdi iki ayyaş deniliyor. Özellikle bu iki ayyaş saldırmasından sonra artık bu kitabın yazılması gerektiğine inandım. Yani Mustafa Kemal ve İsmet İnönü iki ayyaşmış ve sarhoş olup Cumhuriyeti ilan etmiş. Akıl, mantık sınırlarını zorlayan bir saldırı. Bu saldırılar 2000’lerden sonra AKP döneminde daha da şiddetlendi.
Büyük saldırı öncesi Konya Ilgın manevralarında.
Mustafa Kemal’i istifadan döndürdü
-Mustafa Kemal’in Başkomutanlık yetkilerini nasıl alıyorlar?
Yasayı kadük ederek. 5 Ağustos 1921’de yürürlüğe giren Başkomutanlık yasasının süresi Meclis’te üçer aylık devrelerle ele alınıp uzatılabiliyordu. İlk iki uzatma sorunsuz gerçekleşmişti. Üçüncü uzatmanın görüşüleceği tarih 5 Mayıs 1922’ydi. Mustafa Kemal’e eleştiriler, saldırılar, ordunun güçsüz olduğuna ilişkin görüşlerin adeta övünülerek tutanağa geçirildiği bir gün olur 5 Mayıs. Kitapta bu tutanaklardan bazılarına da yer veriyorum. Oylama sonucunda 114 kabul, 23 çekimser, 6 retoyu çıkar. 27 milletvekili de oylamaya katılmaz. Gerekli çoğunluk sağlanamaz. Fakat süre dolmuştur dolayısıyla yasa kadük olur, geçerliliğini yitirir.
-Orduyu Başkomutansız bırakma oylaması gibi..
Bırakıyorlar. Kimi iyi niyetle, kimi de kişisel hırs, hınç nedeniyle yapıyor bunu. Mustafa Kemal tam da o sıralarda Suriye cephesinden kaptığı sıtma nedeniyle ateşler içinde yatıyor. Bir yandan da Meclis’i de uyarmak istiyor. Meclis’te yaşananların ardından Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri ve Dışişleri Bakanları Çankaya’ya gelerek üzüntülerini bildiriyorlar ve istifa etmek istiyorlar. Mustafa Kemal onları yatıştırıyor ve 24 saat sabretmelerini istiyor.
MUSTAFA KEMAL: BIRAKMADIM, BIRAKAMAM, BIRAKMAYACAĞIM!
-Batı Cephesi Komutan İnönü aynı sıralarda askeri cephede. Olan biteni Mustafa Kemal’in telgrafından öğreniyor. Sonrasında çekiç ile örs bir kez daha dövülüyor.
Kesinlikle. Yaşanan ağır durumu hem İnönü’ye hem de Doğu Cephesi Komutanı Karabekir’e telgraflarla bildiren Mustafa Kemal, “müdahale ediliyor, ne yapacağız?” diyerek ikisinin de görüşlerini sorar. İki ateş arasında kalmıştır Mustafa Kemal, bunalmıştır. Genel saldırı planlanmıştır ama ordu Yunan işgal güçlerine karşı Başkomutansız bırakılmıştır. Yasa uzatılmazsa ne olacaktır? Meclis’in kapatılması daha mı hayırlı olur diye düşünmeye başlar. Ne de olsa onun için aslolan vatandır!
Yoldaş olan, ikna edense yine İnönü olur. İnönü, “Başkomutanlık makamını ve ismini koruyalım ama, yetkilerinin sınırlandırılmasını da fazla dert etmeyelim” diyerek Başkomutanlığın devamının, yetkilerin sınırlandırılmasından çok daha önemli olduğunu şifreli telgrafıyla vurgular.
Meclis’in gerekliliğine işaret eder: “Şimdiye kadar bir Millet Meclisi’ne dayanarak millet namına savaşmanın bu mücadelede bize çok güven veren bir yönü vardır. Şimdiye kadar buna dayanarak mücadeleye devam edebildik. Meclis dağılırsa millet namına, milletin kararıyla savaşıyoruz tezi elimizden gitmiş olacaktır.” Bunları yazan İnönü, Mustafa Kemal her ne karar verirse versin ona itaat edeceğini de yazar: “Şartları siz biliyorsunuz. Biz vereceğiniz kararı tatbik ederiz.” İnönü yine “Hatıralar”ında bu konuyu şöyle noktalar: “Cevap geldi. Hallolunmuştur, çalışmaya devam ediyoruz.” Evet, çekiç ile örs yeniden dövülür.
6 Mayıs 1922’de ise Mustafa Kemal yaptığı konuşmada Meclis üyelerinin hem aklına hem vicdanına hitap eder. Uzun konuşmasında kararlılığını bir kez daha ortaya koyar. “Dünkü duruma göre bu dakikada ordu komutansızdır. (...) Eğer ben bu orduya komutanlık ediyorsam, yasaya aykırı olarak komuta ediyorum. (...) Düşman karşısında bulunan ordumuz başsız bırakılamazdı. Bu nedenle, bırakmadım, bırakamam, bırakmayacağım” diyerek sözlerini bitirir. Oylama yapılır; 11 ret, 15 çekimser oya karşı 177 oyla Başkomutanlığın üç ay daha uzatılması kabul edilir.
Böylece Meclis’in kapatılmasını da önlemiş oldu.
Mustafa Kemal’e göre asker Mustafa İsmet! -“Ciddi, faal, düşüncesi gayet açık. Astlarına hâkim. İyi bir görüş ve olayları süratle algılama yeteneğine sahip. Orduda ve memlekette üstleneceği önemli vatan görevlerinde ve hizmetlerinde kendisinden büyük hizmetler beklenir. Mükemmel bir ahlaka sahiptir. Dürüst bir kişidir.” -“Savaşta bir tümen bir köprüyü geçecektir. Ben hemen emir verir, köprüyü geçirtirim. Fevzi Paşa, önce bir tabur asker geçirtir köprüden. Yıkılmazsa tümeni yürütür. İsmet Paşa’ya gelince, önce köprünün sağlamlık derecesini ölçmeye, ne kadar yüke dayanacağını bulmaya çalışır, sonra tümenin ağırlığını hesaplar. Güven duyarsa tümeni köprüden geçirtir. Ben zamandan kazanır, kazandığım zamandan yararlanmaya çalışırım. Şansım bana gülmezse, işim zordur. Fevzi Paşa, bir yandan zamandan kazanmak ister, bir yandan da az yitik vermenin yollarını arar. İsmet Paşa ise hesap adamıdır. Bir tek eri bile ileri sürerken ölçüyü elden bırakmaz. Ama geç de olsa kazanmasını bilir.” Bilinmeyenler ve merak edilenler Bu kitapta birçok soruya yanıt veriliyor. İşte kimileri: -Erdoğan’ın İnönü’yü Hitler’e benzetmesi ve gerçekler.. -Atatürk, Sivas Kongresi’nde Albay İsmet Bey’i Osmanlı Devleti’nin Genelkurmay Başkanlığı’na önerdi mi? -İnönü, neden Anadolu’ya Mustafa Kemal’le birlikte gitmedi? -İnönü, 1920 Ocak ayında, henüz hiçbir şey belli değilken neden Ankara’ya gitti? İnönü’yü Atatürk mü çağırdı? -Misakı Milli Andı’nı İnönü mü yazdı? -I. Dünya Savaşı bitince, İnönü Harbiye Vekâleti Müsteşarı oldu mu? -23 Nisan 1920’de Meclis açılınca, Atatürk, İnönü’yü Genelkurmay Başkanlığı’na önerdi ve Meclis neden Albay İnönü’yü seçti?
|
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti