Kadın için, Cumhuriyet için, laik ve eşit bir ülke için...

‘Antalya’da bikini ile denize girerim ama Van gölünün kenarında ailemin yanında buna cesaret edemem’ tarzında cevaplarla karşılaşıyorsunuz. Kısacası cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşeniyor.

Kadın için, Cumhuriyet için, laik ve eşit bir ülke için...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.08.2017 - 13:52

Gazeteci ve İletişim uzmanı Çağdaş Gökbel, Halkweb'de yayınlanan yazısında kadın mücadelesi için laiklik mücadelesinden ve neo-liberalizmle mücadeleden bağımsız verlemeyeceğinin altını çiziyor. İşe o yazı:

Görücü usulüyle evlendirildi; tercihleri ya da duyguları nedir diye sorulmadı. Kısacası insan olarak, yani özgür bir yurttaş olarak asla kabul edilmedi. Adının ne olduğunun pek bir önemi yok (Çünkü o şuan bile acı çeken, milyonlarca kadından sadece biri).

Şimdi, ağabeyinin evine sığınmış olabildiği için şanslı sayılabilir. Ağabeyi de geldiği için kardeşini vurabilir ya da kefeniyle onu uğurlayabilirdi.

‘Türkiye Cumhuriyeti laik, sosyal bir hukuk devleti’ Bu masalın doğru olmadığını, kopan parmaklara ya da namus kisvesi altında yaşamdan alınan bedenlere bakarak rahatlıkla görebilirsiniz. Hiçbir zaman dürüst olmayı denememiş ve dürüstlüğün kötülük gibi gösterildiği insanlarıma dürüst olmayı asla öğütleyemem. Sadece gerçekleri sıralayarak belki bir iç muhasebe yapmamızı sağlayabilirim.

Gerçekler… Türkiye Cumhuriyetinin geldiği noktada kadınlar için buz gibi bir cehennem olduğu yönünde ağır basıyor. Kıyafetime karışma eylemleri yapılıyor ve bu eylemlere bakıldığı zaman bir direniş örülüyormuş gibi görünüyor (esasen toplamı etkilemeyen pasif eylemler).

Liberal mantığın sınırları içerisindeki eylemliliklerin ötesinde, daha akılcı ve acil çözümlere ihtiyacımız var. Kritik eşik düzeyi diye bir şey kalmadı. Özellikle yoksul ailelerin kız çocukları ve görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz insanların, o küçük dünyalarında korkunç hadiseler vuku buluyor. Bugün, İstanbul’da veyahut gelişmiş şehirlerin herhangi bir noktasında pek ala kıyafetime karışma eylemleri yapılabilir.

Ülkenin genelinde böyle bir hürriyet yokken, kendi bencil dünyanızda böyle bir özgürlüğü talep edebilirsiniz. Bu genel çoğunluğu ya da eğitim sisteminin tahrip edilerek, kadınların yeni tahakkümler kurularak esir alınmasını engellemeyecektir. Kendi yaşadıkları illerde şortla ya da mini etekle gezemeyen bu insanların devrimci cesaretlerine elbette ki hepimiz hayran kalıyoruz.

Şırnak, Hakkari, Erzurum, Kütahya, Yozgat, Çorum, Konya ve adını saymadığım onlarca şehirde kadınlar rahat ve özgür yaşayabiliyor mu? Tüm bunların ötesinde ‘kıyafetime karışma’ sloganı altında birleşenler ailelerinin yanında bunu cesurca ifade edebiliyor mu? Sorular çoğalırken yanıtlar genellikle aynı şekilde oluyor; ‘Antalya’da bikini ile denize girerim ama Van gölünün kenarında ailemin yanında buna cesaret edemem’ tarzında cevaplarla karşılaşıyorsunuz. Kısacası cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşeniyor. Ülkenin tüm sathında, laiklik yok ise büyük metropollerinde kadınların görece özgür olmasının bir anlamı yok. Vücuduna elektrik verilen, beş çocuk annesi bir kadınla empati yapabilmenin bu nedenle cinsiyeti yok.

Yazının tamamı için


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler