Kadına karşı şiddet sözleşmesi imzaya açıldı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 121. toplantısı çerçevesinde, "Avrupa Konseyi Kadına Karşı ve Ev İçi Şiddetle Mücadele ve Bunun Önlenmesi Sözleşmesi" imzaya açıldı.

Kadına karşı şiddet sözleşmesi imzaya açıldı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.05.2011 - 07:09

Çırağan Sarayı'nda yapılacak olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 121. toplantısı öncesinde imzaya açılan sözleşmeye, ilk olarak Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı ve evsahibi Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu imza attı.

Sözleşmeyi şimdilik Türkiye dahil 13 ülke imzaladı. Bu ülkeler şunlar: "Türkiye, Avusturya, Almanya, Yunanistan, İzlanda, Karadağ, Portekiz, Finlandiya, Fransa, İspanya, İsveç, Slovakya, Lüksemburg"

Söz konusu sözleşme metni "Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi", "Şiddet mağdurlarının korunması", "Suçluların cezalandırılması" ve "Kadına karşı şiddetle mücadele alanında bütüncül, entegre ve koordineli politikaların uygulanması" ilkeleri çerçevesinde hazırlandı.

Fiziksel ve cinsel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti ve namus cinayetleri gibi konularla ilgili hükümler içeren sözleşme, devletin kadına yönelik şiddet konusunda sorumluluktan muaf tutulamayacağını vurguluyor.

Sözleşmede, taraf devletlerin şiddet eylemlerini her koşulda önleme ve şiddet mağdurlarını koruma sorumluluğuna geniş yer veriliyor. Sözleşmede kadınların şiddete maruz kalmadan ve şiddet mağduru olduktan sonra korunmasıyla ilgili düzenlemeler yer alıyor. Sözleşme, taraf devletleri kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadeleyi sağlamak üzere ceza hukuku alanında somut önlemler almakla da yükümlü kılıyor. Şiddet mağdurlarına ücretsiz hukuksal destek sağlanmasını öngörüyor. Ayrıca, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ile ilişkili iltica talepleri ve geri göndermeme ilkesi konusunda güvenceler getiriyor.

Taraf devletlerin kadın-erkek eşitliği, kadına yönelik şiddet, karşılıklı saygı konularını eğitim müfredatına eklemelerini öngören sözleşme, yine taraf devletlerin uygulamalarını izlemek üzere bir denetim mekanizması oluşturulmasını içeriyor.

Türkiye'nin başkanlığını yaptığı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, bu sözleşmeyi 7 Nisan 2011'de Strasbourg'da onayladı. Müzakereleri yaklaşık üç yıl süren sözleşme, bu konuda Avrupa'daki en önemli hukuki düzenleme olarak kabul ediliyor.
 

Şiddetle mücadele sözleşmesi

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısı kapsamında imzaya açılan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından ilk imzanın atıldığı "Avrupa Konseyi Kadına Karşı Ve Ev İçi Şiddetle Mücadele Ve Bunun Önlenmesi Sözleşmesi" ile kadına karşı şiddet, ilk kez açıkça insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlandı.

11 bölüm ve 81 başlıktan oluşan sözleşmenin birinci bölümünde sözleşmenin amacı; kadınların her türlü şiddete karşı korunması, şiddetin önlenmesi, yargıya taşınması, kadına karşı her türlü ayrımcılığın elimine edilmesi ve kadın erkek eşitliğinin teşvik edilerek kadının konumunun güçlendirilmesi, aile içi ve kadına yönelik şiddete karşı korunma sağlanması ve mağdurlara yardım için yasaların çıkarılması, gerekli önlemlerin alınması olarak belirtiliyor.

Sözleşmede "ev içi şiddet"ten, aile içinde, eski ya da mevcut eş ya da partner tarafından aynı ya da farklı ikametlerde uygulanan her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet kast ediliyor. Sözleşmede kadına yönelik şiddet, "insan hakları ihlali ve kadına karşı bir tür ayrımcılık" olarak kabul ediliyor.

Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin, çoğunlukla diğer bireylerce yapılmasına karşın devletin sorumluluktan muaf tutulamayacağına işaret edilen sözleşmede, devletin şiddet eylemlerini her koşulda önleme ve mağdurları koruma sorumluluğuna geniş yer veriliyor.

Sözleşmede, yine kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede sadece hükümetlerin çabalarının yeterli olmayacağına ve bu alanda bütüncül yaklaşıma ihtiyaç bulunduğuna dikkat çekiliyor. Sözleşme metninde, ulusal parlamentolar ile medya ve sivil toplum kuruluşlarının kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadele bağlamındaki sorumlukları ile bu alanda sağlayabilecekleri katkılara ilişkin düzenlenmeler getiriliyor.

Söz konusu sözleşmenin taraflarından kadına karşı her türlü ayrımcılığı kınamaları, vakit kaybetmeden kadına karşı şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi için gerekli yasal ve diğer önlemlerin alınarak bunun pratikte uygulanmasının sağlanması isteniyor.

Cinsel şiddete uğrayan kadınlar için de sözleşmede, mağdurlar tarafından kolay erişilebilen, fiziki ve psikolojik tedavi ve destek sağlayacak merkezlerin kurulması isteniyor.

Sözleşmede, çocuk ya da yetişkinlerin evliliğe zorlanmasının suç olduğu belirtilerek, zoraki evliliklerin, mağdura ekonomik ya da yönetimsel bir külfet oluşturmadan feshine imkan tanıyıcı yasal düzenlemelerin yapılması talep ediliyor.

Bu sözleşmeye taraf ülkelerin denetlenmesi için de bir gözlem mekanizmasının (GREVIO) kurulması planlanıyor. Seçimle belirlenecek ve en az 10, en fazla 15 kişilik uzmanlardan oluşacak bu grup, sözleşmeye taraf ülkelerdeki uygulamaları gözlemleyecek.
 


Sözleşmenin hazrılanması

"Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddetle Mücadele ve Önlenmesi Sözleşmesi", 7 Nisan 2011 tarihinde Türkiye'nin başkanlığını yaptığı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nde kabul edildi.

Sözleşme mevcut haliyle, kadına karşı şiddetle mücadele alanında fark yaratabilecek nitelikte ve son yıllarda Avrupa'daki en önemli hukuki düzenleme olarak kabul ediliyor.

Sözleşme, Avrupa Konseyi Sözleşmesi olmakla birlikte, üye olmayan devletlerin katılımına açık. Sözleşmeye mümkün olabilecek en geniş katılım hedefleniyor.

Müzakereleri yaklaşık üç yıl süren sözleşmenin ilk günden itibaren en güçlü destekçilerinden biri olan Türkiye, sözleşmenin yazım çalışmalarına aktif katkı sağladı.

Sözleşmenin hazırlanması ve kabulü, Türkiye'nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığı'nın en önemli başarılarından birisi olarak görülüyor.

 

Türkiye, Dönem Başkanlığını Ukrayna'ya devredecek

Türkiye, 10 Kasım 2010'da üstlendiği Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığını, bugünkü toplantı sonunda Ukrayna'ya devredecek.

Toplantıda, ''Avrupa Konseyinin Avrupa'nın demokratik istikrarının sürdürülebilmesi açısından oynamakta olduğu rol ve bu çerçevede temsil ettiği ilkeler ve bağlayıcı taahhütler ile etkin denetim mekanizmalarının önemine dikkati çeken, aynı zamanda ileriye yönelik hedefleri belirleyen İstanbul Bildirisi'nin'' kabul edilmesi öngörülüyor.

 

Aşırıcılık ve ayrımcılığın tırmanışta

Bakan Davutoğlu açış konuşmasında, Türkiye'nin bakanlar komitesi dönem başkanlığına verdiği önemi vurguladı. Akil Adamlar Komitesi tarafından hazırlanan raporu hatırlatan Davutoğlu, bu raporda son derece önemli ve hassas konulara değinildiğini kaydederek, bunun, raporun herkes tarafından her unsurunun kabul edileceği anlamına gelmediğini kaydetti.

Davutoğlu, "Hepimiz tutarlı bir şekilde ortak değerlerimiz konusunda Avrupa düzeyinde dayanışma içinde olmalıyız. Burada hak ve sorumluluklarımızı ve bilimin kimliğini muhafaza etme, meşru hakkın korunması ve öte yandan toplum tarafından kabul edilen kurallara saygı gösterilmesini önemsiyoruz."

Kimlik ve entegrasyon arasında bir çelişki olmadığını ve herkesin çoklu kimlikleri olabileceğini dile getiren Davutoğlu, Avrupa kimliğinin çoklu kimliklerden oluştuğunu ve bunun arasında demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü değerlerinin de bulunduğunu ifade etti.

"Bugün Avrupa'da yabancı düşmanlığı ve popülist partilerin tırmanışta olduğu konusunda herkes hemfikir. Aynı zamanda aşırıcılık ve ayrımcılık bugün toplumlarımız açısından önemli tehditlerdir" diyen Davutoğlu, bu tehditlerin bütün ülkeleri etkilediğini ve hiç kimsenin bu tehditlerden muaf olmadığını belirtti.

Göçün ekonomik ve sosyal gelişmeler için bir unsur olduğunu vurgulayan Davutoğlu, ancak siyasi aşırılık ve popülizm arasındaki farkın da bilinmesi gerektiğini anlattı.

Davutoğlu, tüm taraflardan, rapordaki tavsiye kararlarının irdelenmesine katkı sunmalarını isteyerek, bu konuda sivil toplum temsilcileri ve uluslararası örgütlerin işbirliğinin önemine de değindi.

Davutoğlu, "Avrupa'da çeşitlilik ve özgürlük içinde birlikte yaşama konusunda bir davranışlar kurallarının hazırlanması önemli. Bu raporda siyasi liderlerin ve karar alma mekanizmasının başındaki kişilerin dikkatine bu konular sunulmakta ve bu konuda yüksek düzeyli bir özel temsilci atanması öngörülmektedir" dedi.

Avrupa Konseyi'nin komşuluk politikalarına da değinen Davutoğlu, katılımcıların komşu bölgelerdeki reform süreçlerine destek verilmesini öngördüklerini ve özellikle Venedik Komisyonu'nun anayasal ve seçim konularındaki desteğini vurguladıklarını belirtti.

Komşu bölgelere "ders vermeye" değil "talep" üzerine gidilmesinin öneminin vurgulandığını kaydeden Davutoğlu, uluslararası organizasyonlarla işbirliği yapılması gerektiğinin de vurgulandığını ifade etti.

Davutoğlu, Avrupa'da birlikte yaşamanın ve Avrupa Konseyi'nin yenilenmiş siyasi rolünün önemine de işaret etti.

 

Türkiye-Ukrayna eşbaşkanlık açıklaması

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 121. toplantısı sonunda yayımlanacak İstanbul Bildirisi, Gürcistan ile Rusya arasındaki anlaşmazlık nedeniyle yayımlanmazken, bildiri yerine Türkiye-Ukrayna eşbaşkanlık açıklaması yapıldı.

Dönem başkanlığını son 6 aydır Türkiye'nin üstlendiği Bakanlar Komitesi'nin 121.toplantısı sonunda Türkiye ve bir sonraki dönem başkanı Ukrayna, eşbaşkan sıfatlarıyla ortak bir açıklama yayımladılar.

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, bu açıklama normalde çıkması beklenen İstanbul Bildirisinin yerine yapıldı. Bildiri, Gürcistan ile Rusya arasında bildiride kendileriyle ilgili bölümlerdeki ifadelerin nasıl kullanılacağına ilişkin uzlaşmazlığın çözümlenememesi üzerine çıkmadı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dönem başkanı sıfatıyla bu uzlaşmazlığı çözmeye çalıştığı ancak tarafların anlaşmaya varamadığı bildirildi. Bunun üzerine eşbaşkanlık açıklaması yapılmasına karar verildi ve bu açıklamada Gürcistan ile Rusya'nın uzlaşmazlığa düştükleri konulara yer verilmedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Konstantin Grişenko'nun 10 maddelik ortak açıklamasında, bugünkü toplantının Avrupa'nın yakın bölgelerinde önemli değişimlerin olduğu bir zamanda yapıldığına işaret edilerek, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da demokrasi ve sosyal adalet yönündeki haklı taleplerin bulunduğu anımsatıldı. Açıklamada, "Umarız ki bu olaylar barışçıl, istikrarlı ve demokratik toplumların doğumuna yol açar" denildi.

Avrupa Konseyi'nin temelini oluşturan değerler olmaksızın kalıcı barış ve istikrar olamayacağına dikkat çekilen açıklamada, bununla birlikte bu değerlerin hiçbir zaman garanti olmadığı, Avrupa toplumlarındaki önemli gelişmeler ve başarılara karşın bazı gerginliklerin de çıkabildiği belirtildi.

Terörizm, örgütlü suç, yolsuzluk, yasa dışı insan kaçakçılığı ve uyuşturucu kaçakçılığının hala önemli tehditler olduğuna işaret edilen açıklamada, Avrupa kıtasının bazı bölümlerinde süregelen çatışmaların endişe verici olmaya devam ettiği bildirildi.

Avrupa Konseyi'nin reform sürecine de değinilen açıklamada, reformun önemine dikkat çekilerek, bu sürece hız kazandırılması gerekiği bildirildi.

Açıklamada, Akil Adamlar Komitesi'nin sunduğu raporun toplumlar arasındaki değerlerin güçlendirilmesi açısından önemine işaret edilerek, üye ülkelere bu raporun incelenmesi çağrısında bulunuldu.

Açıklamada ayrıca Avrupa'nın istikrar ve güvenliğinin değerlerini komşu bölgelerle paylaşmasıyla sürdürülebileceğine dikkat çekilerek üçüncü ülkeler ile işbirliğinin geliştirilmesi ve diğer uluslararası örgütlerle sinerji yaratılması önerildi.
 



 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler