Kanlı Değil Zanlı da Değil, Ama Ne?

Kanlı Değil Zanlı da Değil, Ama Ne?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.05.2011 - 05:55

Saygın bir yurttaş bir yazı yazmış, Taraf gazetesi de bunu yayımlamış. Bunun neresini telin ediyorsunuz Allah aşkına? Daha da vahimi Başbakan da -tıpkı 6 yıl önce hançerleme edebiyatı yapan bakanı gibi- konuyu “milli hassasiyetimiz”e bağlamadan duramıyor.


Hrant Dink, hâlâ katledildiği yerde uzanmış yatıyor. Yattığı yerden kalkması için onun ve hepimizin huzur bulması lazım. Ama huzur bize çok uzak. 19 Ocak 2007’den beri adalet yerini bulmadı çünkü. Bırakalım bir mahkûmiyet kararını, canileri yönlendirenlerin isimleri, cisimleri bile yok ortada. İhmalkârların ve sorumsuzların isimleri var, ama onların da yargılanacağı yok anlaşılan. Aksine iktidarın şemsiyesine sığınmışlar, Türkiye’yi ya yönetiyor ya da yönetmeye hazırlanıyorlar.

Hrant Dink’in oğlu Arat Dink bunu dert edindiği bir yazı yazdı geçen hafta (Taraf, 20 Mayıs). Babasının katline giden süreçte ihmal ve sorumlulukları bulunan birtakım isimleri, somut gerekçeleriyle teşhir etti. Kim olduklarını hatırlayalım:

Hrant Dink’le “sıra dışı” bir görüşme gerçekleştiren bir vali yardımcısı ve iki istihbaratçı; bu sıra dışı görüşmeyi sahiplenen bir vali (Muammer Güler); kamuoyunda “Ermeni Konferansı” olarak bilinen “İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları” başlıklı konferansı düzenleyenleri TBMM çatısı altında ihanetle ve milleti arkadan hançerlemekle suçlayan bir Adalet Bakanı (Cemil Çiçek). Arat Dink yazısında, o bakan ve valinin, Başbakan’ın terazisindeki kıymetine de değindi: Biri zaten sağ kolu, öbürü yaklaşan genel seçimlerde güzide bir AKP adayı...

Miting meydanından cevap

Arat Dink de konuştuğu ya da yazdığı zaman tıpkı merhum babası gibi yürekten sesleniyor, söyledikleri önce yüreklere ulaşıyor. Öyle olunca iktidarın tepesi bile cevap verme zorunluluğu duyuyor. Başbakan Erdoğan, Arat Dink’in yazısına aynı gün miting meydanından cevap verdi hemen. Bu, görmezden, bilmezden gelmekten daha iyi elbette. Ama keşke iktidarın tepesinin söylediklerini hayra yorabilsek:

“Bir gazete başlık atmış, o da güya Başbakan Yardımcım Cemil Bey’in, Dink’in oğlu tarafından söylenen bir şey, ki ben böyle bir ifadeyi asla Başbakan Yardımcım için kullanmam. Onun ölümüyle ilgili zanlı olarak ifade etmişim, o kanlı demiş, ben hayır kanlı değil, zanlı demişim. Bu çocuk bunu söylemişse kendisine teessüf ederim, ama bunu malzeme haline getiren o gazeteyi de huzurlarınızda kınıyorum. Diyasporanın etkisinden kurtulup Ermenistan’ın da bizim gibi adım atmasını beklerken, Ermeni yanlısı ne yazık ki bazı zihniyetler hâlâ bu ülkede onların avukatlığını üstlenmişler, bunu sürdürüyorlar.”

(Kars mitingi, 20 Mayıs)

Başbakan, Arat Dink’in yazısında bir cümleye takılmış, bakanı için “zanlı” demediğini söylüyor. Halbuki Arat Dink yazısında, bu tabirin Başbakan tarafından zaten bakanını korumak için “kanlımız” sözcüğü yerine önerildiğini, kendilerinin de bu isteğe uyduklarını söylüyordu. Ama olabilir, düzeltme düzeltmedir. Nitekim bunun üzerine Arat Dink bir açıklama yaparak Başbakan’ın sözünde bir “bari” vurgusu olduğunu, kastının Çiçek için “zanlı” demek olmadığını belirtti (Taraf, 21 Mayıs).

Lakin Başbakan’ın cevabının devamı ve asıl eksik bıraktıkları, bu meseleden çok daha önemli. Zira önce insan Başbakan’ın şu basın nefretinin ne zaman biteceğini düşünmeden edemiyor.

Saygın bir yurttaş bir yazı yazmış, Taraf gazetesi de bunu yayımlamış. Bunun neresini telin ediyorsunuz Allah aşkına? Daha da vahimi Başbakan da -tıpkı 6 yıl önce hançerleme edebiyatı yapan bakanı gibi- konuyu “milli hassasiyetimiz”e bağlamadan duramıyor. Ayrı ayrı tırnak içine alalım da iyice tırmalasın kulaklarımızı: “Ermeni yanlısı”, “bazı zihniyetler”, “bu ülkede”, “onların”, “avukatlığını üstlenmişler”.

İki somut bilgi

Bir de Dink’in yazısına dair söylemedikleri var Başbakan’ın. Arat Dink yazısında, Hrant Dink öldürüldüğü sırada İstanbul Valiliği görevini yürüten Muammer Güler ile ilgili iki somut bilgi sunuyordu. Birincisi Güler’in vali yardımcısının odasındaki görüşmeye dair İçişleri Bakanlığı’na farklı, Dink cinayetinin sanıklarının yargılandığı mahkemeye adeta alay ederek “farklı cevaplar” verdiği bilgisi. İkincisi ise Güler’in Meclis İnsan Hakları Komisyonu’yla yaptığı görüşmeden aktardığı akıl ve vicdan almaz sözleri. İşte Arat Dink bunlara işaret ederek ve haklı olarak aslen Güler’in AKP adaylığını sorguluyordu yazısında. Başbakan’dan da öncelikle beklenir ki babasının canilerinin peşinde bir oğlun haklı sorularına yanıt versin. Bunu yaparken de bir halkın acısının yarattığı siyasal meseleleri istismar etmesin.

Bir söz de “en çok ben üzüldüm Hrant Dink’in öldürülmesine” diyen Cemil Çiçek’e (Milliyet, 25 Mayıs). “Milleti arkadan hançerliyorlar” lafınızla 19 Ocak 2007 arasında zannettiğiniz kadar uzak bir mesafe yok. Bizi sizin duygu dünyanız değil, bir siyasetçi olarak sorumluluklarınız ilgilendiriyor. Ya da sorumsuzluklarınız diyelim… Size “kanlımız” değil “zanlımız” deme yüce gönüllülüğü gösteriliyorsa yetinin bununla.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler