Kasaba'da Cumhuriyet

Kasaba'da Cumhuriyet
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.11.2012 - 07:26

Dilerim, iktidarın getirdiği sınırlamalar yakında kalkar; 29 Ekim, 7 Eylül Kurtuluş, 23 Nisan, 19 Mayıs kutlamaları ve anlamlandırılmaları Turgutlu’ya ve çağdaşlığa yakışır biçimde, kentlisi ve köylüsüyle, tez zamanda buluşur.

1924 yılında, başka bir deyişle Cumhuriyet’in ilanından bir yıl sonra yapımına karar verilmişti ve 1926 yılında öğrencilerine kavuşmuştu “Cumhuriyet Mektebi”. Adı büyük bir atılımın simgesi, yepyeni bir rejimin göstergesi olarak konulmuştu.

Hemen ardından gelen İsmet Paşa (sonraki adıyla Namık Kemal) ve Hilal ilkokullarının da sürece katılmalarıyla Kasaba (Turgutlu) çağa yakışan öğrencilerini yetiştirmeye başlamıştı. Gelin görün ki halkın gözünde sembolleşen bu “Cumhuriyet Mektebi” sanki yıkılmaya terk edilmiş günümüzde; camları kırık, duvarları yıkık bir hayalet; Turgutlu’ya gittiğimde önünden geçerken acılar içinde seyrettiğim, yüzyıla kucak açmaya çalışan bir temel taşı; “memleket hastaneleri”nin de yokluklar içindeki dönemde hizmet verdikleri mimarı tarzının binalarına benzeyen anıt.

Kül olmuş bir Kasaba

Kasaba, 7 Eylül 1922 yılında -korkunç katliamın ve yangının ardından- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ordularıyla kurtarılmıştı. Ama kül olmuştu kent. 7 Eylül Kurtuluş gününde orada duran, İzmir’e giriş planlarını yapan Gazi Mustafa Kemal Paşa çok kısa bir süre sonra, 26 Ocak 1923’te, istasyonda kendisini bekleyen Kasabalılar ile buluşmasında şunları söylemişti:

“Evleriniz yakıldı, hemşerilerinizden birçoğu şehit edildi. Fakat bütün bu cenk bizim için, heyetimiz için bir ders-i intibah (uyanış) ve teyakkuz olmuştur. Biz bu intibahla çalışacak olursak artık o kara günlerin avdetine imkân kalmaz. Milletimiz bu ziyanı az zamanda telâfi edecektir. Ve hatta etmiş gibidir (öğrencileri göstererek). Kalbimize ümit veren şu karşımızdaki hanımlar ve binlerden fazla ahalimiz, ordularımızı bunlar temin edeceklerdir.”

Gazi Mustafa Kemal’in kısa bir süre sonraki ziyareti yani 1925 yılının 16 Ekim günü için geceden itibaren istasyonu hıncahınç dolduran “halk ve mektepliler” tarafından “Yaşasın” tezahüratıyla karşılanması, yeniden doğan bir güneşin saçtığı ışıkların bir kez daha seslendirilişiydi.

Cumhuriyetin de uygulanmasıyla girişilen yeniliklerin tam anlamıyla sahiplenilmesiydi. Kurtarıcı önderlerini görmekten dolayı duydukları mutluluğun ifadesiydi. Türk Ocağı Başkanı Dr. Seyfettin Bey’in karşılama konuşmasında söyledikleriyse hedeflenen yolda ne denli kararlı gidileceğinin kanıtıydı. “Muhterem Gazi! Ulu Halaskâr! Kahraman Müceddid! Büyük Mürebbi!” olarak hitap ettiği kurtarıcıyı görmekten dolayı ne denli bahtiyar olduklarını açıklayan Dr. Seyfettin konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Asırların bâtıl hurafeleri içinde pûyân olan (koşan) asil ve necip Türk milletine hakikatı ihsas ettin. O benim yüksek milletimin kirli ve sefil ihtiraslarla karıştırılan hüviyetini, sen meydana çıkardın. Sen, bizim için bir güneşsin. Karanlıklar içinde çırpınan Türk’e nurlu yollar gösterdin. Vatanın öz sahibi evvelce hakir idi, uşak idi. Ona efendiliği ihzar eden (kazandıran) sensin. … Tarihin hiçbir devresinde gençlik bu derece vazıh ve kati olarak çizilmiş, nurlandırılmış yollara, bu derece yüksek bir rehbere malik olmamıştır.”

Cumhuriyet’in 10. yıl heyecanı

29 Ekim 1933 tarihinde, Cumhuriyet’in ilanından 10 yıl sonra, kutlama hazırlıklarını saptamaya çalışan Milliyet gazetesinin muhabiri Hasan Şevki’nin “Turgutlu Modern Bir Şehir Oluyor” başlıklı yazısındaki betimlemeleriyle süsleyeyim bu “Cumhuriyet Memleketi”ine ilişkin sayfayı; gördüğü değişimin şaşkınlığıyla yazdığı sayfalardan birkaç satırla, “yeniden doğuş”a götüren zorlu, yoksul, ama azimli bir yolculuğun özeti sayılabilecek şu sözcükleriyle:

“Yakın bir zamanda dumanları üstünde tüten ve tamamiyle yanmış ve yıkılmış olan kasabanın bugünkü varlığını gören herkes Ege mıntıkasının bu sevimli parçasının bu kadar az zaman içerisinde nasıl yeniden ihya edildiğine hayret etmekten kendini alamaz. Yeniden yapılan şehirlerde resm-i küşat (açılış) merasimi taammül halinde olmuş olsa idi kasabamızın da küşadı bu Cumhuriyet bayramında yapılmış olurdu. Çünkü ancak Cumhuriyet’in ilanından sonradır ki hâne ve dükkânlarımızın inşaatına başlanmış ve Cumhuriyet’in on yılı içinde mütemadi bir surette inşaat devam etmiş ve bugün tam manasıyla bir Cumhuriyet memleketi olarak meydana gelmiştir.”

Şaşkınlık yaratabilecek gelişmenin sembolü olan bir kasabanın yerlisi ve benim çok yakından tanıdığım, çarşının Manifaturacı Hulki olarak bildiği Hulki Moralıgil’in anılarından sevinç dolu gözlemlerini betimleyen coşkulu ifadesi ise şöyleydi:

“Cumhuriyet’in onuncu yılını 3 gün kutladık. Bütün dükkânlar kapatıldı. Her yere fenerler ve bayraklar asıldı. Bayram törenlerinde ‘Yaşasın Gazi Mustafa Kemal’ diye bağırdık.”

Uygarlığa ortak olan bir kent

Dönemin gazete yansımalarına ve Ahmet Hamdi’nin çektiği fotoğraflardaki görüntülerden anlaşılmaktadır ki Turgutlu yaya ve atlı 15.000 kişinin katılımıyla tarihinin en görkemli kutlamasını yaşamıştır. Caddeleri süsleyen taklar, halk kürsülerindeki konuşmalar, geçit töreni ve fener alayı ile 10. yıl kutlamaları, o tarihe kadar oluşan yapılanmaların muhteşem gösterisi olmuştur.

Onu izleyen yıllarda -özellikle 1936 yılında Kasaba’da faaliyete geçen- Halkevi’nin kültür çıkarmasıyla, 1937 yılında faaliyete geçen ortaokulun saçtığı aydınlıkla; yönetim, sosyal ve ekonomik alanlardaki- gelişmelerin mükemmel bir göstergesiydi.

Tüm halkı ve kurumlarıyla -yanan ve yıkılan kasabalarında çektikleri acıları gömerek- Cumhuriyet yolunda çağını yakalama çabası içine giren insanların coşkusuydu.

İnsanlık tarihinin uygar dönemi olarak bilmek istediğimiz ve yaşamaya çalıştığımız bir çağa yürüyüşün, bilim ve teknolojideki devrimlerle, eğitim ve kültür yolunda atılan adımların bilgilendirmesiyle; giyim kuşam, seyahat, yeme içme, haberleşmede gelinen noktayla, bireylerin hem yaşam niteliğini hem de niceliğini yükseltmek istedikleri evreleri yakalama çabalarının mucize bir öyküsünün yansımasıydı Cumhuriyet. Kutlu olsun!

Dilerim, iktidarın getirdiği sınırlamalar yakında kalkar; 29 Ekim, 7 Eylül Kurtuluş, 23 Nisan, 19 Mayıs kutlamaları ve anlamlandırılmaları Turgutlu’ya ve çağdaşlığa yakışır biçimde, kentlisi ve köylüsüyle, tez zamanda buluşur.

(1) Dönemin gazetelerinden ve Atatürk’ün söylev ve demeçlerinden yansıtan M. Çelebi, Atatürk ve Manisa, Manisa 2006, s.23

(2) Çelebi, Atatürk ve Manisa, s.62

(3) Çelebi, Atatürk ve Manisa, s.123
 

Salih ÖZBARAN Emekli Tarih Profesörü


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler