Kendini yenileme zamanı...
43. Toronto Film Festivali'nin ardından
Büyük sinema festivalleri kaçınılmaz olarak yeniden yapılanma süreci içindeler. Eski hedeflerin, ideallerin, alışkanlıkların sürdürülemeyeceği ortada. Hızlı ve köktenci bir değişim yaşanıyor. Teknolojik gelişmelerin sinemayı bilgisayarımıza ve cebimize soktuğu, televizyon formatının giderek egemenlik kurduğu bir sunum patlamasına nasıl uyum sağlamalı? Her konu masaya yatırılmış durumda. Kimin için festival? Hangi sanat sineması? Hangi ana akım? Hangi bağımsız sanat çizgisi? Hangi amaçla, hangi jüri? Kimi kime rağmen, hangi nedenlerle, nasıl desteklemeli?...
Yelpaze geniş
Pazar günü son bulan 43. Toronto Film Festivali bu sorulara verilecek yanıtlara ışık tutacak bir geçmişe sahip. "Festivaller Festivali" adı altında salt sinefil duygularla yaşama geçirilmiş olan bu ödülsüz etkinlik, kentin sinemaseverlerine, salonlarda ve televizyonlarda bulamadıkları farklı yapıtları keşfetme olanağı sunmak amacıyla yola çıktıktan sonra, bugün sinema endüstrisinin en büyük AVM'si kimliğiyle, pazarın egemen güçlerinin baskısına bir oranda direnerek sanat sinemasını desteklemeyi sürdürüyor. Aslında, yaratıcı sineması için de, boyutları küçük de olsa bir pazar var... Özellikle sineması az tanınan ülkelerden gelen genç bir yaratıcı yönetmen için Toronto eşi bulunmaz bir tanıtım olanağı sunuyor... Bu yıl, 88'i kısa toplam 343 film sunan katolog önceki yıllara oranla yüzde 25 oranında bir daralma gösterse de, 14 ayrı bölümde sunulan seçkilerin yelpazesi yine geniş. Locarno ve Venedik festivallerine bırakılan deneysel sinema, kısa video çalışmalar ve sanal gerçeklik dışında her akıma yer var Toronto'da. Liberal ekonomiyle, ayrımcılığa karşı çoğulcu demokrasiyi bağdaştırmaya çabalayan Kanada'nın her farklılığa saygılı, dengeleyici, koruyucu yönetim felsefesi, doğallıkla festivalin yapısına da yansımakta. Bu güz, ancak yüzde 34'e çıkarılabilen(!) kadın yönetmen oranının, 2020'de eşitliğe ulaşacağına söz veriliyor. Basın akreditasyonlarında farklılıkların daha iyi temsil edilebilmesi amacıyla, engelli, beyaz ırktan olmayan, eşcinsel ya da kadın gazetecilere öncelik tanıyan 200 yeni kontenjan açıldığı vurgulanıyor...
Weinstein sonrası
Weinstein taciz olayı sonrası hız kazanan kadın/erkek eşitliği arayışı büyük festivallerin erkek egemen üst yönetimlerini de sorguluyor. Geçen yıl, 79 Alman yönetmenin yenilik isteyen ortak bildirisiyle değişim sürecine giren Berlin Festivali, Locarno'nun eski sanat yönetmeni Carlo Chatrian'ı seçerken, yanında, Alman Film kurumunun yöneticisi Mariette Rissenbeck'e de eş görev veriyordu. Toronto'da Piers Handling'ten boşalan koltuğa Cameron Bailey/Joana Vicente (yapımcı) ikilisinin yerleşmesi, bu çift başlı geçiş süreci yönetimine yeni bir örnek oluşturmakta. Locarno, üç hafta önce, Chatrian'dan boşalan yere Fransa'nın Belfort kentinde düzenlenen festivalin yöneticisi Lili Hinstin'i atarken, bu önemli etkinliği ikinci kez bir kadın sanat yönetmenine teslim etmiş oluyor. Netflix gibi güçlü platformlara, Fransa'daki yasal mevzuat nedeniyle direnen Cannes ve gerçekçilik adına kucak açan Venedik, şimdilik bu yönetim değişikliği fırtınasından etkilenmemiş gözükmekte...
Bütçesel kısıntılar...
Ve tabii, işin parasal cephesi de var. Festivallerin milyonlarca dolarlık bütçelerinin ana kaynağı, kamu ve özel sponsor desteklerinden oluşuyor. Locarno ve Toronto gibi sinemasever izleyiciyi de ön planda tutan ekinliklerde gişe hasılatı da, bütçeye azımsanamayacak bir oranda gelir sağlamakta. Sonuçta, karmaşık ve kırılgan finans kaynaklarının giderek parçalanması, bağımsızlığı olumsuz yönde etkilemekte... Ayrıca, kendi bütçesi dışında, filmleri tanıtılan ülkelerin dolaylı yardımları da bir festivalin hareketliliğine katkıda bulunduğu unutulmamalı.
TL’nin değer kaybı vurdu
Örneğin, Toronto'daki Türk sineması standı, son üç yılda olduğu gibi yine aynı geniş mekânda hizmet veriyor ama bu kez bütçeleri kısıtlı. Liranın hızlı değer kaybı, kültür bakanlığımızın verdiği desteğin mekanik olarak azalması sonucunu doğurduğu için hizmetler aksamış; örneğin, geniş ilgi gören Türk sinema gecesi daveti iptal edilmiş...
Japon sineması davetinde karşılaştığım Montreal Yeni Sinema Festivali yöneticisi de Türkiye'deki dolar krizinden yakınıyor. Bu yıl 3-14 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek etkinlikte, Nuri Bilge Ceylan toplu gösterisine koşut olarak bir sinema dersi verecek olan yönetmenimizi de konuk edeceklerini açıklamış olmalarına rağmen, son anda iptal etmek durumunda kalmışlar. Nedeni, döviz kurlarındaki yükselme! Yol ve konaklama masraflarını festival bütçesinden karşılayabiliyorlar ama, sinema dersinin 20 bin dolarlık kaşesini bizim bakanlık finanse etmeyi önce kabul etse de, TL eriyince bu harcama kalemi silinivermiş! Festival ziyaretlerini pek sevmeyen Nuri Bilge Ceylan da gelmekten vazgeçmiş...
Sayılarla Toronto Festivali:
- Aday film: 7 bin 926 (2017'de 7299)
- Sunulan film: 343 (88 kısa)
- Ülke: 83
- Kadın yönetmen oranı: Yüzde 34 (2017'de yüzde 33)
- Gönüllü festival çalışanı: 3.000
ÖDÜLLER
Dört yıldan bu yana, genç yönemenleri deseklemek amacıyla düzenlenen ödüllü Platform seçkisi dışında jürisi olmayan TİFF'te değişik kurumların verdiği bir dizi yan ödülden bazıları:
-
Platform Ödülü : "Cities of Last Things", Wi Ding Ho
FİPRESCİ Ödülleri:
- "Float Like a Butterfly", Carmel Winters (Discovery seçkisi)
-"Skin", Guy Nattiv (Special Presentation seçkisi)
EURİMAGES Audentia kadın yönetmen ödülü :
- "Fig Tree", Aalam - Warqe Davidian
NETPAC Ödülü:
- "The Third Wife", Ash Mayfair
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev