'Madımak' raporu açıklandı: Devlet ağır kusurlu

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Madımak Katliamı'na ilişkin Araştırma ve İnceleme Raporunu açıkladı.

Yayınlanma: 15.07.2014 - 13:00
Abone Ol google-news

CUMHURBAŞKANLIĞI  Devlet Denetleme Kurulu 1-2 Temmuz 1993 tarihlerinde Sivas'ta meydana gelen 'Madımak Katliamı'nın oluş şekli, amacı, sonuç ve tesirleri itibarıyla  incelenmesi ile ilgili araştırma ve inceleme raporunu açıkladı.  Raporda, "Olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında Devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru  bulunmaktadır" denildi.

Raporun 'Tespit' bölümlerinde yer alan ifadeler şöyle;

"20 YIL GİBİ UZUN BİR SÜRENİN  GEÇMİŞ OLMASI BAZI BİLGİ VE VERİLERE ULAŞILMASINDA GÜÇLÜK YARATMIŞTIR"

"TESPİT 1- Sivas olayları sırasında delillerin toplanması ve muhafazasında gerekli  hassasiyetin gösterilmemiş olması ile Sivas olaylarının üzerinden 20 yıl gibi uzun bir sürenin  geçmiş olması bazı bilgi ve verilere ulaşılmasında güçlük yaratmıştır. Bu kapsamda, soruşturma  safhalarında delillerin toplanmasına ilişkin yetersiz uygulamalar, bilgisine başvurulan kişilerin  olayları hatırlamakta güçlük çekmesi, sürece tanıklık eden bazı kişilerin vefat etmiş olması ve  arşiv mevzuatı gereği saklama yükümlülüğünün sona ermiş olması gibi nedenler söz konusu  dönemde yaşananların tam olarak tespit edilememesine ve bir kısım bilgi ve belgeye erişilememesine sebep olmuştur. Öte yandan, Sivas Olaylarının tarafı durumunda olan bazı  kesimlerin Devlet Denetleme Kurulu tarafından yürütülen incelemeye karşı çeşitli biçimlerde  tezahür eden dirençleri ile karşılaşılmıştır."

"...YAŞANAN GERGİNLİĞİ ARTIRICI GELİŞMELERİN  KRONOLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİNİ ZORUNLU KILMAKTADIR"

"TESPİT 2- Sivas, pek çok topluluğun, kavimlerin yerleştiği ve dinleri, inanışları, örf ve adetleriyle kültür çeşitliliği oluşturduğu bir yerleşim merkezi olmuştur. Bu çerçevede, Sivas’ta  Alevi ve Sünni nüfus yüzyıllardan beri bir arada yaşamış olup zaman zaman 1978 Sivas Olayları  gibi mezhep farklılığının ön plana çıkarıldığı toplumsal olaylar meydana gelmiştir. Bu itibarla, gerek 1993 yılının ilk yarısında ülke genelinde yaşanan bazı hadiselerin gerekse IV. Pir Sultan  Abdal Etkinliklerinin hazırlık ve başlangıç safahatında yaşanan gerginliği artırıcı gelişmelerin  kronolojik olarak değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Zira, Sivas Olaylarının gerçekleşmesinden önce oluşan ortam ve olayların kronolojik gelişimi bile tek başına; kamu  yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünü ve oluşan toplumsal krizi algılama ve yönetmedeki basiretsiz uygulamalarını ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve  yaklaşımlarını açıklayıcı niteliktedir."

"KAMU  YÖNETİMİNİN SÖZ KONUSU OLAYLARDAKİ ROLÜNDE VE OLUŞAN TOPLUMSAL KRİZİ YÖNETMEDEKİ BASİRETSİZ UYGULAMALARI..."

"TESPİT 3- Sivas olaylarından sonra olayların oluş şekli ve mahiyetine ilişkin olarak çok sayıda iddia gündeme getirilmiştir. Söz konusu iddialardan sıkça kamuoyunda tartışılanlar  Raporun Beşinci Bölümünde başlıklar hâlinde incelenmiş olup çoğunluğu kolektif hafızaların şekillendirdiği hususlardır. Bu hususların tümünde; toplumsal bellekler ve Devlet hafızasını oluşturan tüm tarihi tecrübedeki sorunlu yaklaşımların ve iktidar ilişkilerinin izlerini bulmak mümkündür. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta yaşanan olay; farklılıklara ilişkin önyargılarımız,  tahammül ve hoşgörü eksikliğimiz, ötekine zarar vermek amacıyla hegemonik güç ile kurduğumuz iktidar ilişkileri, tektipleştirme ve ötekileştirmeye dair siyasetlerimiz ve  toplumsallaştırma çabalarımız, tüm yaşanan tecrübeleri tarihselleştirmedeki, geçmişi  günümüzde yaşatmaya yönelik çabalarımız neticesinde hep birlikte oluşumuna katkıda  bulunduğumuz bir olaydır. Bu açıdan, esas itibariyle söz konusu olaydaki sebep ve failleri; kamu  yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünde ve oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalarında ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarında aramak gerekmektedir."  

"ALEVİLERİ, KÜRTLERİ, SOL DÜŞÜNCE SAHİPLERİNİ, GAYRİMÜSLİMLERİ VE FARKLILIKLARINI MUHAFAZA ETMEYE ÇALIŞAN DİĞER TOPLULUKLARI ÖTEKİLEŞTİRMİŞTİR"

"TESPİT 4- Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayan 'kimlik' oluşturma çabaları  gitgide çok kültürlülüğü reddeden bir kavramsallaştırmaya ve ilerlemeci bir toplumsal  tasavvura kaymıştır. Akabinde cereyan eden tektipleştirmeye yönelik tüm uygulamalar ve toplumsallaştırma çabaları; dindarları, Alevileri, Kürtleri, sol düşünce sahiplerini, gayrimüslimleri ve farklılıklarını muhafaza etmeye çalışan diğer toplulukları ötekileştirmiştir. Alevi ve Sünni kimlikleri ile üst kimlik arasındaki ilişkinin oluşumu hem tarihsel süreç içerisinde cereyan eden bazı siyasi ve dini mücadelelerin büyük ölçüde kolektif hafızalarla tarihselleştirmesi hem de asırlar boyunca devam eden hegemonik ve hiyerarşik ilişki biçimlerinin izlerini taşımaktadır."

"ÖTEKİLEŞTİRMEYİ AMAÇ EDİNEN TARİHSELLEŞTİRME  GAYRETLERİNİ TETİKLEMİŞTİR"

"TESPİT 5- Tektipleştirme siyasetleri neticesinde, şekillenen algılar ve yaşanan  çatışmalar, düşmanlıklar, söylemler, eylemler bir yandan 'olması gereken tarih' yaratımını diğer yandan da hem buna hem de yekdiğerine ilişkin ötekileştirmeyi amaç edinen tarihselleştirme  gayretlerini tetiklemiştir. Tarihselleştirmeye ilişkin biçim ve yöntemler, geçmişin günümüzü  belirlemesine çoğu zamanda bunun da ötesine giderek güncelde yaşamasına yol açmıştır."

"DEVLETE TERETTÜP EDEN AĞIR BİR HİZMET KUSURU  BULUNMAKTADIR"

"TESPİT 6- 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir  toplumsal kriz ve neticesinde 37 kişinin ölümü ile sonuçlanan bir 'katliam' ile ilgili olarak  taraflarca geliştirilen tutum ve davranışlarda yukarıda bahsedilen tarihsel tecrübe ve toplumsal  yapımızdaki kırılmaların ve mücadelelerin tüm izlerini görmek mümkündür.  Sivas’ta cereyan eden olay; 2 Temmuz 1993 tarihinde düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal krizin başlangıcından sonuna kadar yönetilmesinde; gerek etkinliğin düzenlenme yerinin belirlenmesi gerekse katılımcı profilinin oluşturulmasında Devletin aktif  katılımına ve apaçık gerçekleştiği/oluştuğu görülen toplumsal kriz riskine rağmen, gerek yeterli  güvenlik önlemleri alınmadan etkinliğin yapılmasına Devlet tarafından ön ayak olunması gerekse etkinliği düzenlemeye aktif olarak katılan Valiliğe ve katılımcı profiline yönelik olarak ciddi protestoların yaşanmasına rağmen; ortamı soğutmaya ve can güvenliğini sağlamaya  yönelik olarak etkinliğin iptali, kalabalığın dağıtılması, katılımcıların otelden tahliyesinin  sağlanması, sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi tedbirleri almakta ciddi ihmal ve zafiyetler  gösterilmesi neticesinde kontrolden çıkan ve kutsalına hakaret edildiğine ilişkin nefret duygularıyla hareket eden şuursuz hale gelmiş kalabalıklarca otelde bulunan 35 kişinin ölümüne  yol açılması ile sonuçlanan ve 'katliam' olarak nitelendirilmesi gereken bir toplumsal olaydır.  Sivas olaylarında yargılanarak çeşitli cezalara mahkum edilen toplam 81 kişi; otelde öldürülen 35 kişinin görünen, temas edilebilen ve yargılama süreçlerinin tespit ettiği sorumlularıdır. Yukarıda yer verilen tespit ve açıklamaların da gösterdiği üzere, olayların oluş şekli ve mahiyeti, bunların yanında, başka faillerin ve sorumluların da varlığına işaret etmektedir. Bu açıdan, esas itibariyle söz konusu olaydaki sebep ve failleri; kamu yönetiminin  söz konusu olaylardaki rolünde ve oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalarında ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarında aramak gerekmektedir. Başka bir deyişle, kolektif hafızalar arasında çatışmalı bir alana girip bir başka kolektif hafızayı ötekileştiren ve tarafsızlığını yitirecek nitelikte başka bir kolektif hafızaya  ait bir etkinliği düzenleme ve heykel dikimi gibi sair işlere girişen ve güvenliği sağlamakla ilgili temel görevine ilişkin gereklerden hiçbirisini yerine getirmeyen ve olaylar sırasında da aynı  zafiyeti gösteren ve olaylarda kontrolü yitiren ve böylece 37 kişinin öldürülmesine seyirci kalan ve sebep olan dönemin kamu yönetimi unsurları ile kamu yönetimine hakim olan paradigma ve  yaklaşımlar da olayın esas failleri olarak görülmelidir. Aynı şekilde, yargıya müdahale niteliği taşıyan vasıtalarla olayın gerçek mahiyetini  kavramaya yönelik çabaların sonuçsuz kalmasının; adli ve idari soruşturmaların kamu vicdanını tatmin etmeyen bir biçimde sonuçlanmasının ve böylece olayın tümüyle kolektif hafızalar  tarafından tarihselleştirilmesine yol açılmasının da temel müsebbibi Devletin söz konusu  olaylarda taraf hâline gelmesi ve geleneksel tarihselleştirme araçlarına başvurmasına ilişkin uygulama ve yaklaşımlarıdır.  Bu nedenle, olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında Devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru  bulunmaktadır. Bu açıdan, Sivas olaylarında hem yönetsel hem de siyasal organları itibariyle  olayın temas ettiği dönemin tüm Devlet ricali ile yaklaşımları, 37 kişinin ölümünden dolayı; en az kalabalıkları şuursuz hale getiren ve kolayca tahrike kapılan Sünni kolektif hafızaya ait bazı  algı ve yaklaşımlar ile sünni kolektif hafızanın tahrikine yol açtığı kanaati edinilen bazı  davranışlar kadar sorumludur. Ne yazık ki, gerek kamu görevlileri ile ilgili etkin bir adli ve idari soruşturma ve yaptırım kapasitemizin olmaması gerekse siyasal sorumluluk algılaması ile ilgili  yetersiz demokratik standartlarımız nedeniyle herkes “tüm suçuö kalabalıkların ve toplumun  üzerine yıkma kolaycılığını tercih etmiştir. Sorumlulukların böyle bir perspektifte belirlenmesi; hiçbir şekilde oteli yakan ve 35 kişinin ölümüne yol açan kişilerin ve anlayışların suçunu hafifletmeye yönelik bir tavır olmayıp; tam aksine, Sivas olaylarında söz konusu kişiler ve anlayışlar dışında da faillerin ve sorumlulukların olduğu gerçeğinin kavranılmasına ve topluma  bu gerçeğin gösterilmesine yönelik bir yaklaşımı ifade etmektedir."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler