'Mali kural para politikasının etkinliğini artıracak'
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Bakanlar Kurulu'na yaptığı sunumda ekonomik gelişmelere ilişkin bilgi verdi. Yılmaz, mali kuralın dengeleyici para politikasi izlenmesine imkan vereceğini kaydetti.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Bakanlar Kurulu'na sunum yaptı. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, Orta Vadeli Program'daki öngörülerin ve yapısal reformların hayata geçirilmesi, Mali Kural ile ilgili yasal düzenlemelerin tamamlanması, kamu borcunun sürdürülebilirliği ile ilgili kaygıların oluşmasını önleyecek, maliye politikasında orta ve uzun vadeli öngörülebilirliği sağlayacak ve güven ortamını pekiştirecek diğer uygulamaların Türkiye'nin risk priminin düşmesine ve faizlerin uzun süre düşük seviyelerde kalmasına yardımcı olacağını belirtti.
Tasarruf eğilimini olumlu etkileyecek adımlar
Bireysel emeklilik sistemine katılımın artması, emeklilik yaşının 42'den 65'e yükseltilmesi, sermaye piyasalarının geliştirilmesi, finansal eğitime daha fazla önem verilmesi gibi atılan ve ileride atılabilecek adımların tasarruf eğilimini olumlu yönde etkileyeceğini ifade eden Yılmaz, geçici unsurların kademeli olarak ortadan kalkmasıyla enflasyonun tekrar düşüş sürecine girmesinin beklendiğini kaydetti.
Faizlerin uzun süre düşük düzeylerde tutulması
Hızlı büyüme dönemlerinde reel politika faizlerinin uzun süre düşük düzeylerde tutulmasının ve bunun borçluluk oranlarında aşırı artışa yolaçması dolayısıyla finansal istikrar için bir risk unsuru olduğunu vurgulayan Yılmaz, küresel ekonomide 2009 yılının son çeyreğinde belirginleşen toparlanma eğiliminin, bu yılın ilk çeyreğinde de devam ettiğinin altını çizdi. Yılın ilk çeyreğinde küresel ekonomideki toparlanma sürecinin ve finansal piyasalarda normalleşme eğiliminin devam ettiğini belirten Yılmaz, "Kredi piyasalarındaki sorunların kısmen devam etmesi ve işsizlik oranlarının yüksek seviyelerini koruması geleceğe dönük belirsizlikleri artırmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde uygulanan genişleyici maliye politikalarının bir sonucu olarak hızla artan bütçe açıkları ve kamu borç stokları, uzun vadeli faiz oranlarını artırarak özel talebi olumsuz yönde etkileyebilecek önemli bir risk unsurudur" dedi.
Borç yükü yüksek ülkelerin risk primlerinde sert yükselişler
Son dönemde borç yükü yüksek ülkelerin risk primlerinde sert yükselişler gözlendiğine dikkat çeken Yılmaz, Türkiye'nin risk priminin ise, güçlü finans sektörü ve düşük borçluluk oranının verdiği destek ile göreli olarak istikrarlı seyrini koruduğunu ifade etti.
2001 krizine göre daha hızlı bir toparlanma yaşanıyor
Tarihsel olarak oynaklığı en yüksek ve küresel risk iştahına en duyarlı para birimlerinden olan Türk Lirası'nın küresel kriz boyunca sergilediği göreli istikrarlı seyrin, 2010 yılının ilk çeyreğinde de devam ettiğini belirten Başkan Yılmaz, şöyle devam etti: "Diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında, Türk Lirası'nın değerinde önemli bir değişim gözlenmemektedir. 2001 krizine kıyasla mevcut durumda iktisadi faaliyette daha hızlı bir toparlanma yaşanmaktadır. Mevcut durumun 2001 krizi ile farkı Türkiye ekonomisinin olağanüstü bir küresel talep şokuna maruz kalmasıdır. Yurt içi talep, 2001 krizinin aksine daha sınırlı oranda daralırken, net ihracatta düşüş daha yüksek oranda gerçekleşmiştir. Yurt içi talebin verdiği destek ile tarım dışı istihdamda düşüş, 2001 krizine göre daha sınırlı olmuş, dış talep şoku nedeniyle sanayi istihdamında azalış daha sert yaşanmıştır."
Türkiye'nin hızlı büyüyen ekonomiler arasında yer alması bekleniyor
Son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanma sürecinin devam ettiğini gösterdiğini dile getiren Yılmaz, Türkiye'nin Doğu Asya ülkeleriyle birlikte 2009 yılının dördüncü çeyreğinde en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer aldığını kaydetti. Başkan Yılmaz, Türkiye'nin 2010 yılında da hızlı büyüyen ekonomiler arasında yer almasının beklendiğini ifade etti.
Dış talep belirsizliği sanayi üretiminin kriz öncesine dönmesini engelliyor
Özel tüketim harcamalarındaki kademeli toparlanmanın, yılın ilk çeyreğinde de devam ettiğini kaydeden Yılmaz, özel yatırım harcamalarının, 2009 yılının ortasından bu yana artış eğilimi sergilemekle birlikte, düşük seviyesini sürdürdüğünü vurguladı. Sanayi üretiminin, 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren artış eğilimine girdiğini anlatan Yılmaz, "Bununla birlikte dış talebe ilişkin belirsizlikler sanayi üretiminin kriz öncesi seviyelere geri dönmesini geciktirmektedir. Sermaye malları, ara malları ve dayanıksız tüketim malları üretiminde ılımlı bir toparlanma süreci gerçekleşmektedir" dedi.
Avro Bölgesi'ndeki zayıf seyir ihracatta risk oluşturuyor
Gelecek 3 aya ilişkin hem iç piyasa siparişlerinde hem de ihracat siparişlerinde ılımlı bir artış gözlendiğini ifade eden Yılmaz, ancak küresel büyümede belirgin bir iyileşme olmadan dış talepte güçlü bir toparlanmanın beklenmediğini kaydetti. Özellikle Avro Bölgesi'nde iktisadi faaliyette gözlenen toparlanmanın izlediği zayıf seyrin, ihracata ilişkin bir risk oluşturduğunun altını çizen Yılmaz, hizmetler kesiminde ve iç piyasaya yönelik üretim yapan imalat sektöründe iktisadi faaliyetin daha hızlı toparlandığı belirtti.
Reel ücret ödemeleri yeniden artış eğilimine girdi
Toplam talebe ilişkin belirsizliklerin stok biriktirme konusunda firmaların, güçlü büyüme dönemlerine kıyasla daha isteksiz davranmalarına neden olduğunu ifade eden Yılmaz, "İstihdam koşullarında sınırlı bir iyileşme gözlenmekle beraber, issizlik oranları halen yüksek seviyesini korumaktadır. Krizden en çok etkilenen ve tarım dışı istihdamdaki daralmanın temel belirleyicisi olan sanayi istihdamındaki artış devam etmektedir. İktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanmayla birlikte reel ücret ödemeleri yeniden artış eğilimine girdi" dedi.
Sıkı kredi koşulları KOBİ'leri daha çok etkiledi
Reel kesim ve tüketici güven endekslerinin de beklentilerdeki iyileşmeyi teyit ettiğini belirten Yılmaz, 2010 yılının ilk çeyreğinin, bir önceki çeyrekte kredi piyasalarında gözlenmeye başlanan olumlu eğilimlerin belirginleştiği bir dönem olduğunu vurguladı. Yılmaz, sıkı kredi koşullarının KOBİ'leri diğer firmalara kıyasla daha çok etkilediğinin altını çizdi. Kredi faizlerinin düşük seviyelerini koruduğunu belirten Yılmaz, finansal sıkılık göstergelerindeki olumlu görünümün yılın dördüncü çeyreği itibarıyla belirginleştiğini anlattı. Karşılıksız banka çekleri sayısının da son dönemde belirgin bir düzelme eğilimi sergilediğini kaydeden Yılmaz, yeni kurulan şirket sayısındaki hızlı artışın iktisadi faaliyette canlanmaya işaret ettiğini söyledi. Yılmaz, özel sektörün borç çevirme oranının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 100 seviyesi civarında istikrar kazanmaya başladığını dile getirdi.
Piyasaya 13.2 milyar TL likidite verildi
Reel faizin durgunluk dönemlerinde düşmesinin, sağlıklı işleyen ekonomilerde beklenen bir gelişme olduğunu, ancak Türkiye ekonomisinde daha önce gözlenmemiş bir durum olduğuna dikkat çeken Yılmaz, 4 Ağustos 2009 tarihinden bu yana gerçekleştirilen döviz alım ihaleleri ile toplam 8.8 milyar dolar döviz alındığını ve piyasaya 13.2 milyar TL'ye yakın
Türk Lirası cinsi likidite verildiğini anlattı.
Yılmaz, "Merkez Bankası'nın faiz indirimleri sonucunda istikrarlı biçimde azalan reel piyasa faizlerinin iktisadi faaliyetteki toparlanmaya rağmen yükseliş eğilimi göstermemesi, Türkiye'de kriz sonrası süreçte reel faizlerin kriz öncesine göre daha düşük seviyelerde kalabileceğinin göstergesidir" dedi.
Bakanlar Kurulu çıkış stratejisi hakkında bilgilendirildi
Bakanlar Kurulu'na Çıkış Stratejisinin ana hatları ile ilgili de bilgi veren Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Çıkış Strateji'nin ilk aşamasında piyasanın ihtiyacından daha fazla fonlanmasının kademeli olarak azaltıldığını anımsattı. İkinci aşamada ise teknik faiz ayarlamasının gerçekleştirildiğini söyledi. Küresel krize karşı alınan önlemlerin ve düşen vergi gelirleri nedeniyle tüm dünyada bütçe açıkları ve kamu borçlarının yüksek artışlar gösterdiğini vurgulayan Yılmaz, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin düşük kamu borcu ile olumlu şekilde ayrışacağının düşünüldüğünü kaydetti.
Mali kural para politikasının etkinliğini artıracak
Türkiye'de 2011 yılından itibaren hayata geçirilmesi öngörülen mali kuralın, Türkiye'nin mali disiplini daha da güçlendireceğini, makroekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürülmesine önemli ölçüde katkıda bulunacağı, dolayısıyla para politikasının etkinliğini artıracağının düşünüldüğünü dile getiren Yılmaz, "Mali kuralda öngörüldüğü biçimde iktisadi büyümenin eşik değer olan yüzde 5'i aştığı yıllarda vergi gelirlerindeki ilave artış ile ortaya çıkan hareket alanının, ağırlıklı olarak kamu borcunun azaltılmasında kullanılması dengeleyici bir para politikası izlenmesine imkan verecektir" dedi.
Yılmaz, fiyat istikrarında yapısal düzenlemelerin önemine işaret etti
Türkiye'de işlenmemiş gıda fiyatlarının oldukça dalgalı bir seyir izlediğini ve bu görünümün önemli bir tahmin belirsizliğine neden olduğunun altını çizen Yılmaz, Türkiye'deki işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklığın boyutunun diğer ülkelere kıyasla belirgin ölçüde yüksek olduğunu söyledi. Gıda sektöründeki dağıtım zincirlerinin uzunluğu, altyapı eksiklikleri ve kayıt dışılık gibi
Sorunların olduğunu belirten Yılmaz, fiyat istikrarına giden yolda yapısal düzenlemelerin önemine işaret etti.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu