'Meclis, dokunulmazlıklar konusunda toleranslı'
TBMM Başkanı Çiçek 'Bu Meclis, dokunulmazlıklar konusunda çok toleranslıdır. Ama bu toleransı da herkesin çok iyi anlaması gerekir. Suç teşkil eden eylemlerin, söylemlerin içinde olmasak bu ülkeye en büyük hizmeti yapmış olacağız' dedi.
TGRT Haber'de Batuhan Yaşar'ın sorularını yanıtlayan Çiçek, ''Dokunulmazlıklar kaldırılırsa Türkiye 1994 yılına döner'' görüşüne katılıp katılmadığı sorusuna, dokunulmazlık müessesesinin niçin varolduğunu bilerek konuya bakmak gerektiğini ifade etti.
''Türkiye'nin bir Anayasası var. Beğenmiyorsak değiştirmemiz lazım. Uğraşıyoruz, bir an evvel şu işi bitirelim'' diyen Çiçek, Anayasa ve İçtüzük'te dokunulmazlıklarla ilgili hükümler bulunduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu:
''İlk defa tezkere gelmiyor. Tartışmalar yapılırken sanki bu 8-10 kişiyle ilgili tezkere var. Sanki bugüne kadar Türkiye bu işlerle hiç karşı karşıya kalmadı. Tezkere geldiğinde Anayasa Adalet Karma Komisyonu'na gönderiyoruz. Bizim Anayasamızda diyor ki kararı birinci derecede, en evvel verecek olan bu Komisyon'dur. Komisyonlarda da partilerden çok kişiler karar verecek. Neye göre karar verecek? İlkelerini bilmemiz lazım. Karma Komisyon üyesisiniz, neye göre karar vereceksiniz; Bir, yasama dokunulmazlığına ilişkin talepte isnadın ciddiliğine bakacaksınız. Ciddi bir isnat mı var? Siyasi bir amaç var mı? Onun içindir ki Meclis kendiliğinden hiç kimsenin dokunulmazlığını kaldıramaz. Bunun mutlaka savcılıklardan bir talep olarak gelmesi lazım. Yani siyasi amaçla birinin dokunulmazlığını kaldıramazsınız, mutlaka ceza hükmü içeren mevzuatla ilişkisi olması lazım. İkincisi, kamuoyu etkisine bakacak. Çünkü Komisyon bir yargısal karar vermiyor, yasama işlemi yapıyor, siyasi bir karar verecek. Onun içindir ki yargı organlarının kararlarında gerekçe vardır. Ama dokunulmazlıkla ilgili kararda gerekçe gösterme mecburiyetiniz yok.''
Dokunulmazlıkla ilgili süreç hakkında da bilgi veren Çiçek, bunların bugüne kadar uygulaması olduğunu belirtti.
''Siyaseten tartışalım ve hukuki zemine oturtalım''
Çiçek, BDP'lilerin, ''9 kişinin dokunulmazlığı kaldırılırsa birlikte hareket ederiz'' dediğinin ifade edilmesi üzerine, ''Benim onlara cevap vermem uygun olmaz'' karşılığını verdi.
Tartışmalar yapılırken Anayasa ve İçtüzük'ün ilgili maddelerine bakmak gereğine işaret eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Siyaseten tartışalım ve sonuç olarak bunu hukuki zemine oturtalım. Sıkıntı nereden kaynaklanır; eğer beklentiler karşılanmıyorsa, o zaman uygulanacak hukuk kuralında. Kuralı değiştirecek olan da burası. Kuralı değiştirme, farklı sonuç bekle. Bu kanunlar yürürlükte kalmak içindir. Siz 'hem yürürlükte kalacak hem de uygulamayacağız' derseniz... Bu konu için değil, her konu için söylüyorum. 'Türkiye'de bir taraftan kanun çıkaralım, öbür taraftan kanun uygulatmamanın yoluna bakalım' dersek, bu işte kaos meydana gelir. Hukuk istikrarı, düzeni olmaz. Onun için bu konuda da herkes soğukkanlı olmalı. Komisyon üyelerinin hepsi ülkesini, memleketini seven ve sorumluluk sahibi, vicdani sorumluluğu olan insanlar. Bu işi onlara bırakalım. Onlar en iyi şekilde Türkiye için ne varsa bakacaklar, buna göre karar verecekler. Daha onlara karar verdirme imkanı bırakmadan hemencecik sonuçlar çıkarmaya çalışıyoruz. Bir usulü var. Bu usule uymadan Türkiye'de hiçbir işlem yapılamaz.''
''(Yataktan dışarı hiç çıkmıyor) dedi''
Çiçek, ''Muhteşem Yüzyıl'' dizisiyle ilgili tartışmalara nasıl baktığı sorusunu yanıtlarken, dizinin belgesel değil, senaryo ve kurgu olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
''Tarihi gerçekler bir tarafa, dizidekiler bir tarafa...Bir de algılama meselesi var. Yaşadığım bir anekdotu anlatayım. Bir süre evvel uluslararası bir toplantıya katıldım. Dizilerin çok seyredildiği Ortadoğu ülkelerinden birinin Parlamento Başkanı bana, 'Ben Sultan Süleyman'ı seferden sefere koşan padişah olarak biliyordum, yataktan dışarı hiç çıkmıyor' dedi. Bu da bir algılama meselesi. Bu ikisini bir araya getirip bakmak lazım. Elbette ben, siz, bilenler bilmiyor ki bu tarihi gerçeklerle yüzde 100 örtüşen belgesel niteliğinde değil, bir senaryo, kurgu...Eyvallah ama öbür tarafta da bir algılama var. Eğer bu algılama sizin için olumsuz bir kısım fotoğrafları ortaya koyuyorsa o taktirde oturup buna da bakmak lazım. Türkiye, senelerden beri bu algılar üzerinde çok uğraşan, mücadele veren ülke. Bir 'Geceyarısı Expresi' vardı. Bu sebeple Türkiye'nin dışarıdaki imajının ne olduğunu hepimiz gördük, bunun mücadelesi verildi. Bunca işimizin arasında böyle bir algı varsa, bunu da kimse gözardı etmemeli.
Hayat sadece reytingden, para kazanmadan ibaret değil. Tarihe ilgiyi artırdı, bir kısım yeni kitaplar çıktı. Eyvallah, bunların hepsi doğrudur ama herhalde bu ikisini dengeleme imkanı da vardır. Bu da işin uzmanının yapacağı iştir. Ben şunu biliyorum; bu belgesel değildir, tarihi gerçeklerle tümüyle, yüzde 100 örtüşen bir durum değil, belki orayla zaman zaman irtibatları var. Ama öbür tarafta da algı meselesi olduğunu hepimizin kabul etmesi lazım. Eğer bu algı iyi bir algıysa tamam. Yok bu algı bizi başka yere oturtuyorsa, bizim tarihimizle ilgili başka türlü bir kanaate sebebiyet verecekse bunu da dikkate alıp ikisini dengelemek de mümkündür. Orta yol bulunabilir ve biz de bunu bulmalıyız.''
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı