"Mehmet Eymür'ün adamı cinayet işledi"

Ergenekon davasının 33. oturumunda, Akın Birdal suikastinin azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay, Ülkü Ocakları'ndan arkadaşı, MİT'çi Osman Nuri Van'ın, eski MİT yöneticisi Eymür tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Mahkeme heyeti, Genelkurmay Başkanlığı'ndan, Ergenekon örgütlenmesine dair gönderilen bilgi ve belgelerin gereği olarak ne yapıldığının bildirilmesinin istedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.12.2008 - 08:39

Çete suçundan yargılandığı başka bir dava kapsamında tutuklu olan Akın Birdal
suikastinin azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay, sanıklardan Mete Yalazangil ve Muzaffer Tekin'i tanıdığını belirterek, "Mete Yalazangil çoçukluk arkadaşımdır. 10 yıl kadar kadar önce de Muzaffer Tekin de beni cezaevinde ziyaret etmiştir. Ondan sonra kendisini daha görmedim" dedi. Ergenekon örgütünün mafya kolu olduğu iddialarının doğru olmadığını ifade eden Gülaltay, "Bu tertip çok çirkindir. Bugün bize yapılan yarın size de savcılara da yapılır. Pandoranın kutusu açıldı. Bu yargılamanın sonunda kimse mutlu olmayacak. Yargılama sonunda Türk hukuk sistemi çökecek. Tahteravallinin bir ucunda Deniz Baykal, diğer tarafında da Recep Tayip Erdoğan oturtulmuştur" diye konuştu.

 

"Eymür benimle çalışmak istedi"

MİT Kont-r Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün 1996 yılında, Cemal Alpaslan Ertuğ aracılığıyla kendisine Güneydoğu'da çalışma teklifi gönderdiğini söyleyen Gülaltay, Eymür ile Ankara Yenimahalle'de buluşup, 4-5 saat toplantı yaptıklarını anlattı. Eymür'ün PKK kamplarına yapılacak operasyonlar ile ilgili kendisinden yardım istediğini anlatan Gülaltay şöyle devam etti:
"Daha sonra iki üç kez daha toplantı yaptık. İki ay sonra Doğu Anadolu'da bir sınır ilinde Türkiye'ye gelmiş bir zevat ile ilgili olarak çalışma yapmam için ekip gönderdi. Doğu Anadolu'da Kontr Terör çalışmalarıyla ilgili olarak devlete yakın geniş ailelerle tanışırdı."

 

"Yeşille tanıştırdı"

Mehmet Eymür'ün yardımcısı Duran Fırat'ın, Ankara'da Beylerkonağı Restorant'ta kendisiyle Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı tanıştırdığını iddia eden Gülaltay, "O gece yemekte kabinede olan bir bakan da vardı. O sırada Yeşil aranan bir şahıs değildi. Ankara'da istihbarat çevreleriyle ve bakanlarla görüşüp yemek yiyen, eski ülkücü olarak sevilen sayılan bir insandı. Bugün ki gibi kaçan terörist birisi değildi. Duran Fırat benimle onu adıyla soyadını söyleyerek tanıştırdı" diye konuştu.

 

"Yardım istedi geri çevirdim"

Duran Fırat'ın bir süre sonra kendisine arayıp, Altunizade'de kimya ve eczacılık faaliyeti gösterin bir holding binasına çağırdığını anlatan Gülaltay, şöyle devam etti:

"Duran Fırat holdingin mafya tarafından tehdit edildiğini söyledi. Devlete yardımcı olan bir holding olduğunu, burayı teşkilat olarak koruduklarını anlattı. Benden de yardım istedi. Ben görüşmeden sonra istihbaratçı arkadaşlarıma danıştım. Holding, Mehmet Eymür ve bir kısım Yüksekovalı şahıslarla ilgili farklı bilgiler edindim. Holdingin kirli olduğunu, Eymür'ün, Kontr Daire Başkanlığı'nı suiistimal edip, oradaki gücünü kullanıp, parasal ilişkileri olduğunu anladım. Duran Fırat büroma gelince yardımcı olamayacağımı söyledim. Bu olaydan sonra Eymür ve çevresinin bana karşı tavrı tamamiyle değişti."

 

"Eymür MİT'çi Van'ı öldürttü"

Küçükyalı Ülkü Ocakları'ndan arkadaşı Osman Nuri Van'ın, Avrupa'da yıllarca, MİT Dış Operasyon Dairesi'ne hizmet ettiğini söyleyen Gülaltay, "1998 yılında görevli olarak Belçika'ya gitti. Kendisin ben İstanbul'da yolcu ettim. Dursun Karataş'ın ev adresini tespit eden ve onu yakalayacak ekiple buluşacaktı. 3 gün sonra ensesinden vuruldu. Dursun Karataş'ın yakalanmasından endişe duyan, ekip, arkadaşımızı şehit etti. Devlet, MİT cenazesine sahip çıkmadı. Arkadaşları olarak İçerenköy'de defnettik" diye konuştu. Van'ın faili meçhul cinayete kurban gittiğini ancak istihbarat çevrelerince Van'ı kimin öldürdüğünün çok iyi bilindiğini kaydeden Gülaltay, şöyle konuştu:

"Mehmet Eymür'ün 'tonton' lakaplı kişiyi cezaevinden kaçırttığı, Van'ı bu kişiye öldürtüğü çok iyi bilinir. İstihbarat çevreleri, bu kişinin Eymür'ün, Avrupa'daki adamı, tetikçisi olduğunu çok iyi bilir. Eğer Cumhuriyet Savcıları, bu işe el atarsa ben de açık kimliklerini açıklarım."

 

"Eymür köstebek"

Eymür'ün, MİT'e sızan, üç kez kovulmuş bir kösbek ve küresel örgütün Türkiye faaliyetlerini yürüten en önemli dört beş isminden biri olduğunu savunan Gülaltay, bu küresel örgütün eski bağlantılarını tasfiye ettiğini ifade etti. Gülaltay "Buna kendi çevrelerinde bit silkeleme denir. Örgütün üzerine gidiliyormuş gibi yapıp, sulandırılma yoluyla dosya kapatılır. Yargı, kamuoyu tatmin edilmiş olur. Bu böyle bir operasyondur. Savcılar profesyonellerce yönlendiriliyor. Mahkeme bu oyuna gelmesin. Gerçek sanıklar, bürokrasinin, emniyetin, istihbaratın, mülkiyenin içine sızmış gerçek sanıklar buraya getirilsin" diye konuştu.

 

"Çiller suç ortağı"

Eymür'ün yardım etmediği için aleyhinde ifade verdiğini söyleyen Gülaltay, Eymür'ün ordu içinden MİT'e geçen vatansever kadroları tasfiye etmeye ant içtiğini iddia etti. Gülaltay, şöyle devam etti:

"Mason Locası'nın finansörü ailenin oğlu tarafından Mehmet Eymür'e zırlı araç hediye edildi. O malum aile bu özel yapım zırhlı aracı, Eymür'e niye hediye etsin. Bir istihbaratçının 10 yıllık maaşı bu aracı almaya yetmez. Bu araç Ankara'da Tandoğan'da Eymür'ün bir diplomat arkadaşı adına satıldı. Bu durum MİT'ten sorulabilir. MİT, Mehmet Eymür'ün her türlü gayri yasal işlerini, casusluk faaliyetini bilir. Tansu Çiller gibi işini bilmeyen siyasetçiler, Mehmet Eymür'ü geri getirdi. Özel örgütler kurup, gayrı yasal işler, provakasyon ve infazlar yapmasına suç ortaklığı yaptılar."

 

Suikast planı değil gırgır şamata

Tutuklu sanık Vatan Bölükbaşoğlu, Ankara'da şantiye işinde çalıştığını, iş dışındaki zamanını internette geçirdiğini söyledi. Gözaltına alındığında İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek'in karşısına çıkarıldığını söyleyen Bölükbaşoğlu, emniyette polislerce darp edildiğini söyledi. Veli Küçük'ü ve davanın sanıklarının hiçbirini tanımadığını, internette gırgır amaçlı yaptığı sohbetler nedeniyle davaya dahil edildiğini söyleyerek, "Ona sıkalım, buna sıkalım diye şamata amaçlı konuşuyoruz. Başbakan'a ve Akyürek'e suikast yapacak kabiliyette bir insan değilim. Şantiyemiz dağ başında bir yerde. O nedenle kuru sıkı bir silah temin etmek istedik. Olmadı" dedi. İnternette bazı yabancı sitelerin hacklediğini anlatan Bölükbaşoğlu, "Çanakkaleli çocuğun terörle ne işi olur. Ceza alırsam oradan çıkan ilk terörist ben olacağım. Zaten AKP üyesiyim. AKP'den de ayrılacağım. Barzani ile ilgili yabancı siteleri hackledim. Türk milliyetçisi gençlerin hackleyeceği sitelerdi. TİT resmini hacklediğim siteye gönderip, arkasına da İstiklal Marşı, Mehmer Marşı'nı koyuyordum" diye konuştu.

 

"Devlet ajanı ol iddiası"

Zekeriya Öz'e ikinci kez ifade vermeye gittiği sırada kendisine "devlet ajanı ol" dediğini ileri süren Bölükbaşoğlu, şöyle devam etti: "Elinde tespih bağdaş kurmuş oturuyordu. Odada başka bir savcı daha vardı. Veli ne yapıyor, sohbete çıkmıyor musunuz? diye sordu. Havalandırma boşlukları vardır, dinle bakalım dedi. Devlet ajanı ol oğlum dedi. Ama içerde kimseyi dinlemedim."

 

Savcının tepkisi...

Sarızeybek güvenlik kursunda İşbankası'na yaptığı iş başvurusu nedeniyle silah eğitim aldığını, yalnızca 5 el ateş ettiğini söyleyen Bölükbaşoğlu'na Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, "Sürekli 24 yaşında olduğunuzu söylediniz. Konuşmalarınızı basite şeyler değil. Silahlardan, bazukadan, Orhan Pamuk'a, Mehmet Ali Birand'a suikastten söz ediyorsunuz. Rahip Santoro, Hrant Dink, Türkiye'de işlenen cinayetlere bakınca, yaşı küçük kişiler cinayet işliyor" dedi. Bölükbaşoğlu'nun avukatı bu açıklamaya tepki gösterdi. Bölükbaşoğlu da, "Çünkü bu davanın en küçük sanığıyım. Konuştuk, ettik ama ciddiyeti yok. MOSSAD'dan 1 milyon dola gelecek diyorum sonradan da 10 kontör borç versene diyorum. Bana kimse bu kişilerin adresleri konusunda bilgi getirmedi. Çünkü ciddi konuşmalar değildi" dedi.

Ögleden sonra da savunmasını sürdüren Semih Tufan Gülatay, aslen Bingöllü eski bir ülkücü olan Mahmut Yıldırım’ın Ankara’daki Beylerkonağı Restoranı’nda yemek yerken “Mehmet Eymür’ün yoldan çıktığını devletin imkanlarını farklı amaçlarla kullandığı” şeklinde serzenişlerde bulunduğunu anlattı. Daha sonra Mahmut Yıldırım’ın kaybolduğunu ve cenazesinin nerede olduğunun bilinmediğini söyleyen Gülaltay, Mehmet Eymür ile ters düşen herkesin ya öldürüldüğünü ya da kaybolduğunu anlattı.

 

‘Mahmut Yıldırım kahramandır’

Mahmut Yıldırım’ın kardeşi Bahattin Yıldırım’ın 2001 yılında şikayetçi olduğunu anlatan Gülaltay “Mahmut Yıldırım, Güneydoğu’da günahıyla sevabıyla resmi, gayri resmi devletin bazı kurumlarında hizmet etmiştir. Mehmet Eymür ile ters düşen herkes gibi kaybolmuştur” dedi. Gülaltay, Necip Hablemitoğlu’nun da Mehmet Eymür’e ilişkin bir kitap yazdıktan sonra şaibeli bir şekilde öldürüldüğüne dikkat çekti.

Mehmet Eymür’ün bir televizyon programında Mahmut Yıldırım’ın öldürüldüğünü “gevrek gevrek gülerek” söylediğini ifade eden Gülaltay “Mahmut Yıldırım kahramandır. Şimdi hain olmuş” diye konuştu. Eymür’ün kumarhaneler kralının ortağı olduğunu, Sheraton Otel’in kral dairesinde keyif çattığını ifade eden Gülaltay “Ömer Lütfi Topal'ı kim öldürttü” diye sordu.

 

28 Şubat Eymür’ün tezgahı

28 Şubat’ı da Eymür’ün tezgahladığını savunan Gülaltay, Cemal Alparslan Ertuğ ile Batı Çalışma Grubu’nu kurduğunu anlattı. Ertuğ’un eski bir Dev-Yol yöneticisi olduğunu ve Danıştay saldırganı Alparslan Aslan’a bir hukuk bürosu kiralayıp döşediğini anlatan Gülaltay, “Oyunun bütünün görelim. Kanada’da keyif çatan Tuncay Güney tutuklatılıp getirtilmeli. O küresel örgütün adamı burada huzurda öter” diye konuştu.

 

‘Ben de yapardım’

Mayıs 1998’de Akın Birdal’ın vurulması olayında azmettirici olarak yargılanmasının da “Mehmet Eymür ve avanesinin” TİT ile birlikte üzerine yapıştırdığını anlatan Gülaltay şöyle devam etti: “Küresel örgüt heyete nüfuz ederek bana ceza aldırttı. Bana göre Akın Birdal vatan hainidir. PKK’nin temsilcisi partinin milletvekilidir. Bölücü olduğu ortaya çıkmıştır. Vuranlar doğal bir tepki ortaya koymuşlardır. Onların yaptığını ben de yapabilirdim.”

İddinamede Esra Feride Gökçimen isimli bir kadının ifadeleriyle suçladığını anlatan Gülaltay, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada müşteki olarak ifade verdiği daha sonra bu iftiralarından vazgeçmesi üzerine savcının “16 kişiye nasıl iftira atarsın” diye azarladığına dikkat çekti. Alpaslan Aslan’ın Danıştay saldırısından önce bürosuna geldiği iddialarının yalan ve komplo olduğunun Gökçimen’in daha sonra ifadesini değiştirmesiyle ortaya çıktığını söyledi.

 

Yalan ve komplo

Alpaslan Aslan’ı tanımadığını Gökçimen’in Fethullahçı sitelerde yazı yazan biri olduğun anlatan Gülaltay, Gökçimen’in Muzaffer Tekin ile toplantı yaptığı şeklindeki ifadesinin de iftira olduğunu söyledi. Gülaltay “İddianamede Muzaffer Tekin’in bana cezaevinde baktığı yardım ettiği yazılıyor. Benim buna ihtiyacım yok. Tekin ortahalli bir insan. Ben sadece gayrimenkullerinden 21 bin lira gelirim olduğunu beyan etmiştim” diye konuştu.
Muzaffer Tekin’i bayramlarda kandillerde aradığını, ancak Ulusal Birlik Partisi’ne davet etmediği için aralarında bir soğukluk olduğunu söyleyen Gülaltay “Tekin 10 yıl evvel cezaevinde ziyaretime gelmişti. Birlikte yattığımız Namık Zihni Ozansoy’un devre arkadaşıydı” diye konuştu.

 

‘Kellem gidebilir’

Küresel bir örgütün 170 yıldır devleti ele geçirmek için çalıştığını her alanda kadrolar kurduğunu, savcılar da aynı örgütten söz ediyorsa kendisinin de bu örgütle mücadele ettiğini ifade eden Gülaltay “Fakat o küresel örgütten 3-4 kişi hariç bu davada kimse yok” diye konuştu. Ulusal Birlik Platformu’nun başına yeniden geçip mücadelesini sürdüreceğini söyleyen Gülaltay “Kellem de gidebilir. Çok arkadaşım gitti. Şimdi burada çeteci olarak yargılanıyoruz” dedi.

 

‘Bizi tanıyacaklar’

“Karşı taraf bizi tanımıyor” diyen Gülaltay “Biz Organize Suçlar'da kimlerin olduğunu biliyoruz. Onlar da bizi tanıyacaklar inşallah” diye konuştu.

 

Mahkemeden hukuk dersi

Ergenekon terör örgütüne yönelik soruşturma kapsamında firari şüpheli olan Tuncay Güney’in dosyası Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından ‘soruşturmada gizlilik kararı olduğu’ gerekçesi ile mahkemeye gönderilmedi. Dosyayı yeniden isteyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, savcılığa gönderdiği yazıda, Güney’in iddianameye konu terör örgütü hakkında birçok açıklamasının olduğunu anımsattı. Güney’le ilgili soruşturma dosyasının davaya katkısının olacağı kaydedilerek, “Anayasa’nın 138/4. maddesi gereği ilgili mercilerin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları”na dikkat çekildi. Soruşturma dosyasının gizliliğinin gerekçe gösterilmesinin mahkemeyi bağlamayacağı ifade edilerek, şöyle devam edildi:  “Hiçbir bağ bulunmayan bir soruşturma dosya hakkında bile, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması temel görevi olan mahkemelere karşı soruşturmanın gizliliği ilkesinin ileri sürülemeyeceği açıktır. CMK 153/2 madde gereği, soruşturmanın gizliliği kararını veren makam savcılık değil mahkemedir. Doğal olarak bu konuda ki taktir hakkının da mahkemeye aittir.” Mahkeme tarafından yazılı olarak istenen bilgilere cevap verilmesinin zorunluluk olduğunu, aksi durumun yasal sorumluluk doğuracağı anımsatıldı.

 

MİT yazısı ve şema tartışmaları

Tutuklu sanık Vedat Yenerer’in avukatı Vural Ergül, MİT’ten gelen yazıya göre, Ergenekon örgütüyle ilgili bilgi notunun Başbakanlık tarafından soruşturma savcılarına gönderildiğini iddia etti. Başbakanlığın böyle bir görevinin olmadığını savunan Ergül, “Ben bu durumu soruşturma savcılarına talimat olarak algılıyorum” dedi. Bu sözler üzerine açıklama yapan savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Ergenekon terör örgütüne ilişkin bilgi notu ve şemanın ilk olarak MİT tarafından kendilerine gönderildiğini belirtti. Pekgüzel, “Bize gönderilen MİT yazısında bu konuya ilişkin Başbakanlığa da bilgi notu verildiği belirtilince, biz de Başbakanlığa yazı yazdık. Bu belgeleri istedik. Bu yazı üzerine Başbakanlık bize MİT'in hazırladığı bilgi notunu gönderdi” dedi.

Mahkeme heyeti, Genelkurmay Başkanlığı'ndan, Ergenekon örgütlenmesine dair gönderilen bilgi ve belgelerin gereği olarak ne yapıldığının ayrıntılı bildirilmesinin istenilmesine karar verdi. Mahkeme heyeti, MİT tarafından 10 Temmuz 2003 ve 26 Mayıs 2006 tarihlerinde gönderilen bilgi notları ile yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın değişik tarihlerde gönderdiği Ergenekon örgütlenmesiyle ilgili muhtelif bilgi ve belgelerin (karargah evleri gibi) gereği olarak ne yapıldığının ayrıntılı şekilde bildirilmesinin istenilmesine hükmetti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler